Yeni Üyelik
8.
Bölüm

05 “Sancak Timi”

@denizkiyisi

Selamlar

Yeni bölüm biraz geç olsada geldi.

Asla istediğim gibi olmadı çünkü yazacak iyi bir zaman asla bulamadım ama umarım beğenirsiniz. Normalde istediğim üç günde bir bölüm atmak ama oy sınırı dolunca bölüm atacağımı zaten söyledim.

Oy sınırı:17

Lütfen bol bol yorum yapmayı ve oy sınırını geçmeyi unutmayalım.

Sizleri seviyorum diğer bölümde görüşmek üzere <3

#

Yavaş adımlarla karşıma yürüdüm. Timim,Sancak timi önümde az uzakta hepsi birden oturuyorlardı. Tim komutanını araştırmamıştım. Buna zamanım olmamıştı ama kendisi benden rütbeli olsada onun bilgilerine bir şekilde ulaşabilirdim. 'Yabancı' olmamın bu konuda etkisi büyüktü. Lakabım sayesinde kapıların bir çoğu bana açılırdı.

Adımlarım ne hızlandı ne yavaşladı ama gözler bana döndü. Bana ilk gönen gözlerin sahibi kadın askerdi. Timin ben dışındaki tek kadın askeri.


En sonunda adının Can olduğunu öğrendiğim komutanda bana dönmüştü. Adam hakkında hatırladığım tek şeyler Sancak timinin komutanı oluşu ve rütbesiydi. Zaten koşuşturmaktan çoğu şeye odaklanamamıştım bu hafta.


Timin yanına ilerlediğimde Albayın dediği gibi takma adımı kullanarak tekmil verdim.


“ÜSTEĞMEN ASENA YILDIRIM/ANKARA/EMRET KOMUTANIM”dediğimde ciddi ela göz yerine kehribar gözlü komutan yani Can komutan cevap vermişti.


Can “Rahat asker,geç otur”dediğinde denildiği gibi yaparak boş yere oturdum. Bu yer ne tesadüf ki Oflaz ve Sonat'ın ortasıydı. Aynı dağdan askeriyeye dönerken helikopterde oturduğumuz gibi oturuyorduk.


Sonat “Eee komutanım. Kim ilk kendini tanıtacak”dediğinde kafasına bir şaplak indi.


Oflaz “Oğlum bir dur yeni geldi kadın-bana döndü-yani komutanım”dediğinde yüzüme herhangi bir mimik oturtturmadım. En çok dikkatimi çeken kadın komutanın gözleriydi. Rütbemiz aynıydı ama ona komutan diye seslenmek şimdiden alışkanlık olmuştu. Delici gözleri vardı ama bu gözler dağda olduğu gibi nefret değil sorgular bir tavır barındırıyordu.


“Üsteğmen Asena Yıldırım,25 yaşındayım. Daha çok keskin nişancılık üzerine bilgiliyim. Ankaralıyım”dedim kısaca


Oflaz “Eee komutanım”dediğinde yanımda oturan Oflaz'a kısaca baktım. Onun dışında kimse konuşmamıştı ve sadece bakınmakla yetinmişlerdi


“Yüzbaşı Can Öztürk. Tim komutanıyım”dediğinde kafamı salladım.


Can Öztürk?


Öztürk…


Recep Öztürk.


Şehit Recep Öztürk,Recep amca. Bu oydu. Cabuş'tu. Değişmişti. Hemde çok. Ne dalga geçtiğim göbeği vardı ne de yaşındaki erkeklere kıyasla kısa olan boyu. Doğruyu söylemek gerekirse dev gibiydi. Asker olduğunu belli ediyordu. Meraklı gözlerimi anında ondan çektiğimde kendisini sert sesi ile tanıtan adama döndüm.


Ciddi Ela Göz “Kıdemli Üsteğmen Karun Kayatürk”dediğinde tekrardan kafamı salladım. Can'da benim ona bir süreli olan garip bakışımdan olacakki beni inceliyordu.


“Üsteğmen Ayben Koç"dediğinde kafamı salladım. O kadında bir süredir beni izliyordu.

“Teğmen Oruç Üstün”dediğinde sadece baktım. Kafamı sürekli sallamak belli bir yerden sonra garip gelmişti.

Oflaz ve Sonat'ta kendilerini tanıttığında onlarıda dinledim ve tim akıllarındaki soruları sormaya başladılar.


Sonat “Komutanım neden bir hafta boyunca askeriyeye hiç uğramadınız? Yani izin gününüz bu normal ama. Bana izin verilsede komutanlar tarafından tehtid edilmediğim sürece askeriyeye gelmemezlik yapmam”dediğinde konuştum.


"Yurtdışındaydım"dedim


Ayben "Neresi?"dediğinde tekrar konuştum. Bakışlarım yüzüne inmişti


"Rusya"dedim

Karun "Rusça bilir misin yoksa İngilizce ile mi idaire ettin?"dediğinde bir süre bu adamın konuşmasını garipsedim. Timi kurtarmamdan tut şu ana kadar kendi adını söylemek dışında ilk kez konuşmuştu ve ben bunu sebepsizce garipsemiştim.


"Rusça'yı ana dilim gibi bilirim"dediğimde Can komutanın yüzünde 'vay anasını' der gibi bir ifade belirdi ama kısa sürelikti.


Sonat "Komutanım,komutanım"dedi


Can "Efendim Sonat"dedi

Sonat "Komutanım size değil Asena komutanıma demiştim ben"dediğinde etrafa bakınan gözlerimi ona çevirdim.

"Efendim Sonat?"dedim

Oruç "Komutanım şey siz basit bir cümleyi çevirseniz ve Karun komutanımda sizin doğru çevirip çeviremediğinize baksa?"dediğinde onayladım.

"Olur,fark etmez"dedim

Oruç "Cümle ne?"dedi

Sonat "Tuvalet fırçası Oflaz olabilir"dediğinde Oflaz'ın kızgın bakışları ona döndü.

Oflaz "Komutanınım lan ben senin!"dediğinde Can komutanın üzerimde hissettiğim gözleri benden çekildi ve sesi duyuldu.

Can komutan "Yeter bu kadar Sancak. İyi goy goy yaptınız. Aramıza birinin katılması şerefine iyi güzel bir içtima yapalım beraber. Hem bu şekilde Asena da bizi yakından tanıma fırsatı bulur. Değil mi Asena?"dediğinde kafamı ona çevirdim.

"Evet komutanım"dediğimde kafasını salladı.

Can Komutan "Tim beş dakikanız var hazırlanmak için ve o da başladı"dediğinde hepsinin koşuşturması ile bir süre durumu garipsedim ardındansa onların peşinden koşmaya başladım.

Cabuş ile kavgalarımızda hep kaçan tarafta olduğumdan hızlı koşuyordum. Bu sayede time yetişmiştim.

#

Formamı düzeltip sıraya geçmiş timin yanına geçtiğimde tam zamanında gelmiştim. Can bu dakikliğime şaşırmış gibiydi. Sanırım o da anlıyordu. Melek olduğumu.

Can "Sancak 30 tur koşu,başla"dediğinde herkes ikili sıraya girdi. Can en önde koşmaya başlarken sırasıyla Karun ve Oruç,ben ve Ayben,Oflaz ve Sonat şeklinde onun arkasından koşmaya devam ettik.

Hayat çok garipti. Eskiden bu cümleyi tekrarladığımda sırf laf olsun diye söylemiş gibi olurdum ama şimdi daha anlamlı geliyordu. Babasının minik kızı ben değildim. Ben başkasının hayatını çalmıştım ve çaldığım kişide benimkini. Belkide farklı bir ailede yine güzel bir hayatım olurdu ama bir pişmanlığım yoktu. İyikiler vardı sadece. Babama 'keşke' demeyeceğime söz vermiştim.

Çabalayacaktım,keşke dememek için çabalayacaktım. Babam huzur içinde uyusun. Mutluluğumu bulutlardan izlesin diye çabalayacağım.

Ben tüm düşüncelerim ile boğuşurken Can komutanın sesi duyuldu.


Can Komutan "ASENA!"dediğinde düşüncelerim adeta bir duman bulutu gibi eriyip bitti. Adımlarım anında dururken hafif terlemiş yüzümü ona çevirdim.


"Özür dilerim komutanım dalmışım. Bir daha olmaz"dediğimde gözleri sadece bendeydi. Sert bakışlarında her hangi bir duygu hissetmiyordum fakat onun gerçekten Cabuş olup olmadığından emin olmak istiyordum. Gerçek ailemi zaten araştıracaktım,onu da bir elden geçirsem iyi olurdu.


Can Komutan "Bir daha olmasın asker. 100 şınav başla"dediğinde yere eğildim. Sonat,Oflaz ve Oruç aralarında tartışır gibi goy goy yapıyorlardı.

Sonat "Yeri yalasam ne olur?"dediğinde gülmemek için zor durdum. Çok içten sormuştu ve o sırada Can Komutan hariç herkes şınav çekmeye başlamıştı.

Can Komutan "Kaç dil bilirsin Üsteğmen?"dediğinde şınav çekmeye devam ederken cevap verdim.

"Türkçe ile dört komutanım"dedim

Oflaz "Yuh komutanım valla ben öğrenmek için götümü yırtsamda öğrenemem"dediğinde Sonat'ın öksürme benzeri böğürme sesi geldi.

Sonat "Terbiyesiz neler diyorsun sen komutanlarımızın yanında. On beşine gel evereceğim seni"dediğinde sırıttım. Sesi mahalle teyzeleri gibi çıkmıştı.

Oflaz ise Sonat'a cevap vermedi. Ta ki Oflaz şınavını bitirene kadar. Son şınavlarını çeken Sonat'ın sırtına sert bir şaplak indiğinde çıkan sesten benim canım acımıştı. Gerçekten güzel vurmuştu,şınavlarım Oflaz'dan önce bittiği için komediyi izleme fırsatı bulmuştum.

Oflaz "BENDE KOMUTANINIM LAN SENİN"dediğinde Oruç'un kahkahaları ve Ayben'in kıkırtısı kulağıma gelmişti. Ama ben gülmemiştim. Askeriyeye geldiğimden beridir hissettiğim üzere yine Can Komutanın gözleri bendeydi. Her ne kadar onun gözlerinin bende olduğunu bildiğimi bilsede bakmaya devam ediyor hiç bozuntuya vermiyordu.

Hakkımda çoğu dosya gizlidir. Muhtemelen elindeki bilgiler benim onun Melek'i olduğumu düşünmeye onu itmek için yetersiz geliyordu.

İçtimanın devamında kimse Can'ın uyarısı ile konuşmadı. Hissetiğim en yoğun bıkkınlık,öfke,merak duygusu ile bana verilen odaya daldığımda odamı Ayben ile paylaşıyordum.

Ayben "Sen iyi misin?"dedi ben kendimi bana ait yatağa atarken

"Tekrar doğacağından emin bir Anka kuşu gibi hissediyorum sadece"dedim...

#


Loading...
0%