10. Bölüm

10

Deniz Kıyısı
denizkiyisi

Merhabalar bölüme hoşgeldiniz.

Bölümü atmayı biraz geciktirdim çünkü biliyorsunuzki okullar açıldı ve ben okul düzenime hâlâ alışmak ile meşguldüm. Onun dışında normalde bölümlerimiz PERŞEMBE günü gelecektir

Hepinizden bol bol yorum ve oy bekliyorum lütfen okuyan herkes oy vermese bile yorum yapmaya çalışsın

İyi okumalar benim beğendiğim bir bölüm oldu umarım sizde beğenirsiniz

 

🏹

 

Bölümü yazdıktan sonra kontrol etmeden atmak zorunda kaldım bu yüzden hata fark ederseniz lütfen bana bildirin aşklarım

 

🏹

 

Ben Bella Kai North yazan günlüğümün ilk sayfasını karaladım ve kaldığım sayfaya dönüp şöyle yazdım.

 

Ben Bella Kai Sonkan, 17 yaşıma girmek üzereyken en yakın arkadaşımın doğum günü partisinde anne ve babamla tanıştım.

 

Diye devam ettim kendi kendime, günlüğümü genellikle İspanyolca tutardım ama üşengeçliğim tuttuğunda bu durum hep bazı sayfalardada olsa İngilizce'ye dönerdi.

 

Ensedim, saat gece yarısını saatler önce geçmişti ve düğünden geldikten sonra yıkanıp pijamalarımı giymiş ardındansa bu masaya oturmuş günlüğümü yazmaya başlamıştım.

 

Babamı kaybedince dışıma vuramadığım duygularımı, ağlamamak için tuttuğum göz yaşlarımı akıttım bir sonraki sayfaya.

 

Sayfa tamamen dolduğunda içim soğumamıştı. Dişlerim sıktım ve tuttuğum kalemimle duygularımla dolmuş sayfaya bir çizik attım. Sayfa tamamen boyanana kadar durmamış elimdeki siyah tükenmez kalemimle karalamıştım tüm sayfayı.

 

Kalemi kenara bıraktığımda masamı toparlamadım, birinin günlüğümü karıştırsada anlama ihtimali yoktu sonuçta ki zaten odama bir ajan girse bile uyanırdım. Girdiğinde bir zamanlar uyanmıştım yani...

 

Gözümden akan yaş ile yatağıma yürüdüm. Yorganın altına girmeden yatağıma oturduğumda dizlerimi kendime çekip duvara yaslanmış yatağımda geriye gittim. Bende sırtımı dayamıştım duvara, dayanabileceğim tek şey o olurdu zaten. Bu lafım meclisten-Evan, Earl ve Elena'dan-dışarıydı.

 

"Her şey fazla hızlı ve bu kadar boktan gitmek zorunda mı? Alışamıyorum, uyum sağlayamıyorum"diye mırıldandım. İç çekişlerimle sinirimi dışarı atmıştım.

 

Enerjimi harcamalıydım, zaten çok hiperaktif büyümüş ve öyle yetişmeye devam etmiştim. Babamdan ayrıldıktan sonra bir ağırlık bile kaldırmayışım enerjimi içimde tutup en sınır duyguda her şeyi salmama sebep olacaktı.

 

Bu bahsettiğim anlardan birisi değildi, daha önceden yaşamış olduklarımın arasında onca parlayan yıldızın içinde siyah gibiydi.

 

Küfür mırıldanarak yataktan kalktım.

 

"Kurallar çiğnenmek içindir"dedim kendi kendime.

 

Hayır sil, baban böyle öğretmedi.

 

Kurallar örnek alınıp kendi doğrularımızla yazılmak içindir.

 

Kendi doğrum.

 

Benim düşüncem, düşüncelerimin doğrusu.

 

Üstüme siyah bir eşofman geçirdim pijama altını çıkarıp, pijama üstümü değiştirmeden üzerime siyah bir sweatshirt giymiş çorap olarak beyaz ucunda ufak bir yıldız olan çorabımı tercih etmiştim.

 

Odamın camını açtığımda perdeyi kenara çekip aşağıya baktım. Aşağı inebilir miydim?

 

İnerdim. Tutunacak birkaç yer çarpmıştı gözüme.

 

Pencerenin dışına ayağımı atarak evin dışına çıktım, ayağımı koyabilecek bir yer hemen bulmuş ve diğer ayağımı da yanına atmıştım.

 

Eğildim ve camı biraz olsun örttüm, odamın açık camdan soğuması dikkat çekerdi.

 

Sweatshirtümün cebinde olan telefonumun ve cüzdanımın düşmemesine dikkat ettim, cüzdanım düşerse inince alırdım ama telefonum için aynı şeyleri söyleyemeyecektim.

 

Bu yükseklikten düşerse kırılabilirdi, aynı benim kırılma ihtimaline sahip kararlarını sadece kendisi veren hafiften ergen düşünceli kafam gibi.

 

Yere ayaklarımı bastığımda hafiften sarsılsamda dengemi sağlayabilmiş ne telefonumu ne de cüzdanımı düşürmüştüm.

 

Sağ salim yere inebilmiştim. Lambamı kapatıp kapatmadığımı kontrol ettim, zaten karanlıktaydım fakat çalışma masamda yanan ufak lambayı söndürmüştüm.

 

Koruma değişim saatlerinden herhangi bir bilgim olmadan korumalara yürüdüm. Siyah giydiğim için daha rahat ama bir o kadarda dikkatli davranarak onları atlatabilmiştim.

 

Sonkan ailesinin kafesinden çıkabildiğimde özgür bir kuşun uçabildiği gibi koştum, kaç kilometre koşmuştum bilmiyordum ama enerjimi tahmin ettiğim gibi azaltmıştı.

 

Kafes altın olsa bile kafesti, bana sundukları iyi davranışları-bazıları hariç-beni sevdiklerini düşünmeme sebep olsa bile aslında kim olduğumu unutuyordum.

 

Ben bir avcıydım, avına yavaş ama planlanmış adımlarla yürüyen zekası dilden dilde gezen avcı.

 

Bacaklarıma yayılan tatlı acıyla yere çöktüm, kaldırıma oturmuş ve bacaklarımı uzatmıştım.

 

Çalan telefonumun titrediğini hissettim ama sesini duymadım. Telefonumu sessize almıştım.

 

Kimin aradığına baktım, en büyük abi Merih'tendi. Evan'dan da tatlı bir iyi geceler mesajı vardı.

 

Görüldü kalmaması için Evan'a cevap yazdığımda Merih'in aramasına cevap vermedim ama inatla arıyordu. Tam açacağım sırada olduğum sokağın arka sokaklarından birisinden gelen kadın çığlığı aramayı meşgule atmam için iyi bir bahaneydi...

 

🏹

Bölüm : 26.11.2024 21:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Deniz Kıyısı / Avci: Bella Kai / 10
Deniz Kıyısı
Avci: Bella Kai

704 Okunma

65 Oy

0 Takip
10
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...