@denizkiyisi
|
Merhabalar yeni bölüme hoşgeldiniz Uzatmadan bölüme başlayabilirsiniz diyorum. Bol bol yorum ve oy bekliyorum 🏹 Odanın kapısının çalınması ile Elena’yla yaptığım telefon konuşmasını kapattım. Bir süre önce uyanmıştım. Uyumadan önce ise eşyalarımı yerleştirmiş oyuncaklarımı saklamıştım. Saat işten dönüş saatlerindeydi,Türk saatine göre. Telefonumu yatağa fırlatıp kapıya ilerlediğimde kapının kilidini açtım ve kapının ardındaki kişiye döndüm. Bu sanırsam Merih’ti abilerin en büyüğüydü. Merih “Yemek hazır. Üstünü değiştir gel”dedi Kafamı sallayıp kapıyı yüzüne kapattığımda kapıyı tekrar çaldı. “Ne”dedim açıklama yapmasını bekleyerek Merih “Kapıyı kitleme”dediğinde göz devirdim ve kapıyı yüzüne kapatıp kitledim. Odanın içerisinde dolap yoktu. Giyinme odasına yürüyerek kapısını açtığımda odaya yerleştirdiğim şahsi kıyafetlerim dışında Mila Hanımın bana aldığı kıyafetlerde vardı. Beni bulacaklarından bu kadar eminlerdi? Giyinme odasının raflarına göz gezdirdiğimde akşam yemeği için mavi bir kot pantolon giymeyi uygun görmüştüm. Pantolonu üstüme giydiğimde raflarda gözüme çarpan pantolonun bana ait olduğu gibi benim olan krem renkli croptu. Cropu giydikten sonra giyinme odasından çıktım. Odamdan odanın banyosuna girdiğimde yüzümü yıkadım ve saçımı tarayıp düzelttim. Sanırım iyi gözüküyordum. Banyodanda çıkıp belime silahımı ve çakımı yerleştirdiğimde ortada kalan oyuncaklarım kalmamıştı,hepsini saklamıştım. Odamdan çıkarken kapıyı örttüm ve asansör yerine merdivenleri kullanarak aşağıya indim. Hürrem adındaki çalışan beni görüp yanıma gelmesiyle ona döndüm. Ama sanırım ingilizce bilmiyordu. Konuşmak yerine bana eli ile bir kapıyı işaret ettiğinde kafamı salladım ve oraya ilerledim. Zaten kapısı açıktı. Beni uzun bir oda karşıladığında yavaşça göz gezdirdim. Odada sadece uzun bir masa ve ondan fazla sandalye vardı. Yemek odasıydı. Mete bana işaret verdiğinde onun yanına ilerleyip Mete ile Mir’in arasına oturdum. Mir “Hoşgeldin”dedi bir süre düşündükten sonra. Sanırım ‘hoşgeldin’ sözünün İngilizcesini düşünmüştü. Kafamı kaldırıp ona döndüğümde hafifçe gülümsedim. “Hoş buldum”dedim kafamı tekrardan tabağıma döndürürken. İngilizce konuşmak onlar için zor oluyordu fakat benim içinde Türkçe konuşmak zor oluyordu. Öğrenene kadarda canım çıkmıştı. Metin Sonkan “Bella Türk vatandaşlığın var mı?”dediğinde kafamı ona çevirip iki yana salladım. Metin Sonkan “En yakın zamanda çıkartıp sana soy adımı vereceğim o zaman?”dediğinde tekrar kafamı salladım. Miraç “Bella Türkçe hiç mi bilmiyorsun yaw”dedi bir saat kuracağı cümleyi düşünerek Türkçe biliyor muyum? Evet. Onlara söylecek miyim? Emin değilim. Söylemeli miyim? Kendilerini seninle konuşmak için yırtıkları için sanırım. Şimdilik değil. Birkaç gün geçsin düşünürüz “Hayır”dedim kısaca O da efkarlı efkarlı kafasını sallamıştı. Aklımda kodlandırdığıma göre bana kötü davranacak olanlar Mert ve Meriç’ti. İyi davranacaklar ise Mila Sonkan,Metin Sonkan,Mete,Mir ve Miraç’tı sanırım. Merih’in ne istediğini bilmiyordum. Yemeğime odaklanıp birkaç çatal yediğimde iştahım olmadığı için doymuştum. Bunu fark eden Miraç qkonuştuğunda ona döndüm. Miraç “Biraz daha ye az yedin”dedi Ona döndüm ve kafamı iki yana sallayıp ayağa kalktım ardındansa Metin Sonkan’a döndüm. “Odama çıkıyorum. Doydum”dedim Metin Sonkan “Gitmiyorsun Bella. Otur yerine. Bizde herkes aynı anda kalkar”dedi ve bende bu dediği ile sinirimi belli etmeden yerime oturdum. Meriç “Yakında yemeğe de gelmez”dedi ve çatalını adını bilmediğim bir şeye batırıp çatala batırdığı şeyi ağzına attı. Cevap vermeyip suyumdan bir yudum aldığımda telefonunu çıkarıp Elena’ya yazdım. -Düğüne gidecek miyiz o zaman? Yazdım Türkiye’de yapıldığı için gitmeyeceğimizi dediğimiz tanıdığımızın düğününe hitaben. Kaliforniya’da liseyi okumak için Türkiye’den gelen bir arkadaşım vardı ve onun abisi evleniyordu. Yakın olduğunuz için bizi de davet etmişlerdi fakat biz hediyelerini kargo ile gönderip tebrik edeceğimizi söylemiştik. Elena-Evvet dedim bile -Katılıyoruz o zaman? Elena-Evet katılıyoruz elbiseleri de ayarladım ben yarın getiririm istiyorsan -Tamamdır Yazıp telefonumun ekranını kitlediğimde herkes yemeklerini bitirmişlerdi. Ayağa kalkıp Mete’nin önünden yürüyerek yemek odasından çıktım. Mir elini belime koymadan beni salona yönlendirdiğinde onunla birlikte Merih’inde oturduğu üçlü koltuklardan birine yan yana oturduk. Metin Sonkan “Bella sana söylemeyi unuttuk. Katılmamız gereken önemli bir düğün var. Seninde gelmen gerekiyor”dedi “Düğün?”dedim Mila Sonkan “Evet tatlım düğün. Biraz kalabalık ama eğlenceli oluyor eminimki beğenirsin”dedi Kafamı salladığımda diyecek lafım kalmamıştı Metin Sonkan “O zaman elbiseni annenle ayarlarsınız?”dedi “Hayır teşekkür ederim benim elbisem var. Dediğiniz yerde onu giyebilirim”dedim ve arkama yaslandım. Bir süre salonda geçen Türkçe konuşmaları dinlediğimde bunu gören Mir bana doğru eğildi ve kulağıma konuştu. Mir “Anlayabiliyor musun?”dedi ona Türkçe bilmediğimi söylememe rağmen. “Türkçe bilmediğimi söylemiştim”dedim Mir “Alt yazı geçmemi ister misin?”dedi “Hiç fena olmaz”dediğimde o da konuşmalara odaklandı. Meriç’in konuşmasının bitmesi ile İngilizce alt yazıyı altına geçti. Mir “O kızı kim olarak götürmeyi planlıyorsun anne. Akrabalarımıza bir anda. ‘By benim öz kızım Bella kendisi Türkçe bilmeyen bir aptal’ mı diyeceksin”diyerek konuştu. Doğru çevirmişti. İngilizcesi çok iyiydi bana kalırsa. Eğer Kaliforniya’da olsak sadece konuşmasıyla bu turist demezdim. Mert “Baba ben bu kızı istemiyoruz diyorum sen inatla düğüne götürelim diyorsun. Sence o ailemize mi ait”dediğinde Mir’e döndüm. “Çevirmedin?”dediğimde gözlerini yavaşça bana çevirdi. Mir “Boş konuşuyor çevirmeye üşendim güzelim”dediğinde gülümsedim. Üzülmemi istememişti. “Artık odama çıkmak istiyorum Metin Sonkan”dediğimde Metin Sonkan kafasını salladı. Yerimden kalktım ve Mir ile Mete’ye son kez bakıp salondan çıktım. Merdivenleri tercih ederek hızlı adımlarla odama çıktım… |
0% |