7. Bölüm

Beyaz Kar, Sıcak Ev

Deniz Ö.
denizozkaplan

Kış kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Dışarıda kar yağışı ince ince devam ederken, içeride sobanın çıtırtıları eşliğinde dört arkadaş eşyalarını yerleştirmeyi yeni bitirmişti. Evin içinde hâlâ biraz dağınıklık vardı ama yerleşmiş olmanın verdiği huzur her şeyden ağır basıyordu.

Rax, kocaman bir halıyı odanın ortasına sererken söyleniyordu “Tamam, kabul ediyorum, bu halıyı koymak iyi bir fikirdi. Ama niye hep ağır işler bana kalıyor?” Vera, camdan dışarı bakarken umursamaz bir şekilde yanıt verdi: “Çünkü senin erkekliğin övünülecek bir şey ya, hadi göster gücünü.” Rax, halıyı yere bırakırken derin bir iç çekti. “Bak, bu cümleyi bir daha kurarsan sobayı ben değil sen yakarsın!” dedi. Lyra, bu atışmayı görmezden gelerek, bir köşede kitaplarını düzenliyordu. Elinde bir kitabı Vera’ya doğru kaldırdı. “Vera, bak, senin bahsettiğin şu romanı sonunda buldum! Okuduktan sonra kitap hakkında konuşmak için sabırsızlanıyorum spoiler falan vereyim deme" dedi. Vera, gözlerini kısarak döndü. "Söz veremem ama... Tamam tamam senin için ağzımı tutucam, akşam çay demlerim, okurken tepkilerini merak ediyorum." Lyra derin nefes alıp vererek söze girdi "Güzel umarım bahsettiğin kadar iyidir." Vera "Emin ol, önerdiğim bir şey varsa özellikle kitapsa tabi müzik de var neyse kesinlikle beğeniceksin." Bu sırada Kai, odanın diğer köşesinde gitarını akort ediyordu. Sobanın yanındaki sandalyeye oturup sakin bir melodi çalmaya başladı. Şarkının sesi evin her köşesine yayılırken Rax dayanamayıp söze girdi: “Kai, romantizm iyi hoş da, arada hareketli bir şeyler çal da şu ruhumuzu neşelendirelim. Bu melankoliye boğulacak kadar mutsuz değilim.” Kai, gülerek Rax’a baktı. “Şikayetin varsa gitarı sen al, hadi, göster marifetlerini.” Rax alaycı bir şekilde elini salladı. “Ben müzik yapmıyorum, müzik benim ruhumda doğuyor,” diyerek bir yandan sobanın yanına oturdu. Kış gecesi ağır ağır ilerlerken, evin içi sıcacık bir yuva haline gelmişti. Vera mutfağa geçip çayı demlemeye koyuldu, Lyra battaniyesine sarılıp Kai’nin çaldığı melodiye eşlik etti ve Rax, sobanın önünde usulca uyuyakaldı. İşte böyle, ilk kış gecesi onların dört kişilik küçük dünyasında yavaşça şekillenmeye başlamıştı. Evin dışındaki kar, onların içindeki sıcaklıkla yarışamayacak kadar zayıf...

Ertesi sabah, sobanın hafif dumanı ve odun kokusuyla uyandılar. Evin içi serinlemişti çünkü Rax, gece nöbetinde sobayı beslemek yerine sızmayı tercih etmişti. Lyra, yorganını omuzlarına sararak mutfağa geçti. Birkaç dakika sonra mutfaktan seslendi "Rax! Sobayı yakmayı unuttun, değil mi?" Rax, yorganın altından gelen boğuk bir sesle mırıldandı: "Ne? Hayır, unuttum demeyelim de... Uykum gelmişti, işte." Vera, yataktan çıkarken homurdanıyordu. "Senin tembelliğin yüzünden buz gibi uyandık! Bu gece nöbetini kesinlikle Kai' yapmalı."

Kai, hâlâ uykulu bir şekilde odasından çıkıp bir esneme sesiyle konuştu:
"Yok yok, beni bu işe karıştırmayın. Bence sobayı otomatik bir sisteme bağlasak daha iyi olur. Bilim var, teknoloji var, neden uğraşıyoruz?" Lyra, Kai’nin önerisine gülerken, ellerinde iki bardak sıcak çayla odaya döndü. "Tamam, Kai'nin icadını beklemeden önce sobayı bir kez daha yakalım, yoksa kahvaltıyı yapacak enerji bulamayacağız." Rax, hâlâ yataktan çıkmamıştı. Vera onun yanına gidip yorganını bir hamlede çekti.
"Üşüyorsan üşü, sobayı yakmaya gidiyorsun!" Rax, istemeye istemeye ayağa kalktı ve üzerindeki battaniyeyi sürükleyerek sobaya yöneldi. Sobayı tekrar tutuştururken kendi kendine mırıldanıyordu: "Bir evde dört kişi yaşıyoruz ama odun taşıma işi sadece bana kaldı. Belki bu kış sonunda bir dağ adamı falan gibi olurum." Vera "Dağ ayısı demek istedin sanırım-" diyerek gülerken Rax "Vera, istersen sobayı hiç yakmayayım." Vera "Tamam tamam yak şunu." Lyra, sobadan çıkan ilk sıcaklık dalgasını hissettiğinde mutfaktan seslendi "Kahvaltıya kim yardım etmek istiyor?" Kai, elini havaya kaldırdı "Ben sadece yemek yaparım, başka işler benimle alakalı değil. Kim krep ister?" Rax, sobanın başından bağırdı "Ben isterim ama önce Vera benden teşekkür etmeli, dimi Vera." Vera, Rax’a alaycı bir bakış atarak "Teşekkür ederim, dağ ayı- yani adamı. Sobayı bir zahmet yakmak senin işin olsun." Rax göz devirdi. Herkes bir şekilde işin ucundan tutarak kahvaltıyı hazırladı. Lyra’nın yaptığı sıcak çay, Kai’nin çevirdiği krepler ve Vera’nın yaptığı tereyağlı yumurta ile masayı donattılar. Rax, hala sızlanmaya devam etse de kahvaltının kokusu onu da mutlu etmeye yetmişti. Dışarıda kar yağışı devam ederken içeride dört arkadaş kahkahalar eşliğinde kahvaltı yapıyordu. Bu küçük anlar, onların kışı nasıl geçireceklerinin ilk işaretleriydi: bol tartışma, bol kahkaha ve birbirlerine olan sıcaklıkları.

Kahvaltının ardından herkes evi toparlamak için küçük işlere dağıldı. Vera mutfak dolaplarını düzenlerken, Lyra kitaplık için en uygun yeri bulmaya çalışıyordu. Kai, evin köşelerindeki eski pencerelere sünger ve örtülerle yalıtım yapmaya uğraşıyordu. Rax ise, elinde bir fincan çayla salonun ortasında dikilmiş, hiçbir şey yapmıyormuş gibi görünüyordu. Vera, mutfaktan kafasını uzatıp ona seslendi "Rax, boş boş dikilmek bir sanatsa, senin bir müze açman gerek." Rax, hiç bozuntuya vermeden çayından bir yudum aldı ve keyifle cevap verdi "Sanatçıyı anlamayan halk her zaman eleştirir. Bu, klasik bir durum." Lyra, kitaplığı pencere kenarına yerleştirmeye çalışırken araya girdi "Rax, yardım etmek için harekete geçmezsen, sanırım hepimiz seni soba odasına sürgün edeceğiz." Rax, çayını masaya koyup kollarını sıvadı. "Tamam tamam, beni yıldırdınız. Neyse, ben de Kai’ye yardım edeyim. Pencerelerle uğraşmak tam benlik bir iş!" Kai, malzemeleri salonun köşesine yığmış, dikkatle bir pencereyi inceliyordu. Rax yanına gelip omzuna dokundu. "Ne yapıyorsun mühendis bey? Yeni bir şey mi icat edeceksin?" Kai, gülerek cevap verdi "Hayır, ama şu eski pencerelerden birinin rüzgar geçirmemesi için dua ediyorum. Dışarıdaki kar içeride fırtına gibi hissediliyor." Rax, elindeki bir çiviyi havaya kaldırarak teatral bir şekilde ilan etti. "Bugün, bu evin kahramanı ben olacağım." Tabii ki bu iddialı girişimin ardından bir çekiç darbesiyle tahtayı yanlışlıkla çatlatması sadece birkaç dakika sürdü. Vera, sesin geldiğini duyunca hızla içeri girdi. "Rax! Ne yaptın?" Rax utanmış gibi yaparken Kai’nin arkasına saklandı. "Bu, sanatsal bir dokunuştu. Tahtayı modern bir tasarıma dönüştürdüm." Lyra, olanları görünce kahkahayla gülmeye başladı. "Rax, sen gerçekten mucize gibisin. Tek bir hamlede işleri hem daha kötü hem de daha komik hale getirebiliyorsun."

Günün geri kalanında, hem tartışmalar hem de yardımlaşmalar devam etti. Sonunda pencereler yalıtıldı, kitaplık yerleşti, mutfak düzenlendi. Akşam olduğunda, sobanın etrafında oturmuş, herkes yorgun ama tatmin olmuş bir şekilde sıcak çaylarını içiyordu. Kai, gitarını eline alıp hafif bir melodi çalmaya başladı. Lyra, battaniyesine sarılmış sessizce onu dinlerken, Vera bir dergi karıştırıyordu. Rax ise sobanın en yakın köşesinde yayılmış, herkese bakarak başını salladı. "Gerçekleri konuşalım şimdi hepimiz burada harika bir ekip olduk. Ama en çok işi ben yaptım, bu net!" Vera, dergiyi kenara koyup Rax’a alaycı bir bakış attı "Sen değil, soba bu evin kahramanı. Sen en fazla ‘yardımcı oyuncu’ ödülünü alırsın." Rax, dramatik bir şekilde göğsünü tutarak, “Vera, böyle konuşursan sanatsal ruhum incinir!” dedi.

Herkes bir anda kahkahalara boğuldu. Bu küçük, sıcak evin dört sakini, zorlu bir kış geçireceklerini bilseler de birbirlerinin varlığıyla bunun üstesinden gelebileceklerini hissediyorlardı. Akşam sobanın sıcaklığı iyice yayılmış, odanın içini huzurlu bir sessizlik kaplamıştı. Lyra battaniyesine daha sıkı sarılıp pencereden dışarıya baktı. Kar yavaş yavaş yoğunlaşıyor, dalları bembeyaz yapıyordu. Hafifçe içini çekti. "Bu kadar sessizlik fazla güzel değil mi? Resmen içimi huzur kapladı," dedi. Rax, sobanın yanına uzanmış, elinde bir kitap tutuyordu. Başını kitaptan kaldırıp alaycı bir sesle,
"Lyra, fazla huzur insanı şüphelendirir. Emin misin, bir sorun falan yok mu?" dedi. Kai, gitarını yere bırakıp Rax’a döndü "Rax, bir kez olsun pozitif bir şey söyle. Hepimizin keyfi yerinde, kar yağıyor, soba yanıyor. Daha ne isteyebiliriz ki?" Rax, düşünceli bir şekilde başını salladı. "Doğru diyorsun. Belki bir bardak daha çay?" dedi gülümseyerek. Vera, yerinden kalkıp mutfağa yöneldi. "Bu çay işi benden, ama kimse bana itiraz etmesin. Çünkü bu, sıradaki kavgaya kadar barış çayımız olacak." Vera’nın cümlesi herkesi güldürdü. Lyra, bir yandan battaniyesini düzeltirken hafifçe mırıldandı "Bu evi seviyorum. Eski, küçük ama her şeyden önce sıcak. Hem sobası hem de insanlarıyla." Kai, gülümseyerek Lyra’ya baktı.
"Burayı sıcak yapan soba değil, sensin Lyra. Sen olmazsan bu kadar uyum içinde kalmamız zor olurdu." Rax, ellerini dramatik bir şekilde havaya kaldırdı "İşte yine Kai’nin romantik manifestosu başlıyor. Çaylar gelmeden bunu keselim!" Vera mutfaktan çayları getirirken başıyla Rax’ı işaret etti.
"Rax, seni kış boyu burada tutacaksak biraz daha az konuşmayı öğrenmen gerekecek." Herkes kahkahalarla çaylarını alırken, dışarıdaki karın sesiyle içerideki sohbetler iç içe geçmişti. Zorlu bir kış onları beklese de, bu dört kişi birlikte olmanın ne demek olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyordu. Ev eski olabilir, kış soğuk geçebilir, ama birlikte olduklarında her şeyden güçlü olduklarını biliyorlardı.

Ve o akşam, ilk kez aynı duyguyu hissettiler: Bu ev, yalnızca dört duvar ve bir sobadan ibaret değildi. Bu ev, onların bir yuvasıydı.

Bölüm : 13.12.2024 18:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...