@denizozkpln
|
Sonbaharın soğuk rüzgarları, sararmış yaprakları savururken, Lyra’nın içinde tutkulu bir ateş yanıyordu; bir şeyin başladığının, hayatlarının hiç olmadığı kadar değişeceğinin farkındaydı.
Lyra, birkaç gündür bir düşünceyi kafasında dönüp duruyordu. Müziği her zaman hayatının merkezine koymuştu, ancak son zamanlarda her şey daha fazla şekil almaya başlamıştı. Bir grup kurma fikri, aklında büyüdü, büyüdü ve artık bir karar vermek üzereydi. Fakat bu fikri tek başına hayata geçiremezdi. Bu yüzden en yakın arkadaşı Vera’yı ikna etmesi gerekiyordu.
Bir öğleden sonra, kampüsün sakin köşelerinden birinde, Lyra ve Vera birlikte yürüyordu. Güneş, ağaçların arasından süzülen ışık huzmeleriyle etrafa yumuşak bir altın renk katıyordu. Sonbaharın taptaze havası, Vera’nın sakin ruhunu bir nebze daha huzurlu yapıyordu, ama Lyra'nın içinde kaynayan heyecanı, her şeyin doğru zamanda ve doğru kişilere söylenmesi gerektiğini fark ediyordu. Lyra, sessizliğin ardından, birden söze başladı. “Vera, sana bir şey söylemek istiyorum.” Vera, başını hafifçe çevirip Lyra’ya baktı. “Evet, ne oldu?” Lyra, birkaç saniye düşündü, derin bir nefes aldı. “Biliyorsun, müzik hep hayatımın bir parçası oldu. Ama son zamanlarda, bir şey eksik gibi hissediyorum.” Vera, bu sözlere biraz şaşırarak, “Eksik mi? Ne eksik?” dedi. Her zaman sakin ve olgun olan Vera, Lyra'nın daha duygusal ve hareketli tavırları karşısında biraz sorgulayıcıydı. Lyra’nın gözlerinde bir parıltı belirdi. “Bir grup kurmak istiyorum,” dedi. “Birlikte müzik yapabileceğimiz, gerçekten birbirimize güvenebileceğimiz bir grup. Hep birlikte bir şeyler yaratabileceğimiz bir yer.” Vera, bu teklifi anlamaya çalıştı, ama yüzüne hafif bir soru işareti belirdi. “Bir grup kurmak? Yani, hep birlikte şarkı mı söyleyeceğiz? Ama biz zaten... zaten kendi başımıza müzik yapabiliyoruz, değil mi?” Lyra, sabırlı bir şekilde, “Evet, tek başımıza yapabiliyoruz ama, Vera... Müziği paylaşmak farklı. Birlikte yaratmak, işte bu önemli. Bir grup kurmak, başka bir şey. Hem baksana, bu gerçekten harika bir şey olabilir.” Vera, ciddi bir şekilde düşündü. Lyra'nın sözlerinde bir şeyler vardı ama bir o kadar da çekinceleri vardı. “Bilmiyorum, Lyra. Gerçekten zor bir şey, gruptaki uyumu sağlamak her zaman çok kolay olmuyor. Biliyorsun, ben fazla sosyal biri değilim. Kendi başıma kalmayı daha çok seviyorum. Ayrıca grup kurmanın gerçekten işe yarayacağına nasıl emin olacağız?” Lyra, sabırlı ama kararlı bir şekilde, “İşte bunu denemek için bir fırsat yaratmalıyız! Hem, düşünsene, sen ve ben... bir grup kurarak harika şeyler yaratabiliriz. Diğerlerini de dahil edebiliriz. Hem, bu sadece müzik değil, arkadaşlık ve paylaşım da demek. Belki de bunu denemeliyiz, Vera. Sadece bir şans ver.” Vera, hala tereddütlüydü. “Peki ya olmazsa? Ya işler karışırsa? Hem, grup kurmak, sürekli bir sorumluluk getiriyor. Hep birlikte uyum içinde çalışmak zor olacak.” Lyra, başını sallayarak, “Zor olabilir, evet. Ama bu aynı zamanda büyümek demek. Bir grup kurmak, sadece müzikle değil, hayatta birlikte yürümekle ilgili. Birbirimize güvenmeliyiz. Ve biliyorum, bunu başarabiliriz. Birlikte bunu deneyebiliriz, Vera.” Vera, gözlerini yere doğru indirerek, birkaç saniye düşündü. Sanki içindeki ses, bu fikri kabul etmesine karşı hala bir direnç gösteriyordu. “Bilmiyorum, Lyra. Bu çok büyük bir şey. Hem, ben gruptaki rolümü nasıl bulacağım? Bu tür şeylerde genellikle kaybolurum,” dedi. Lyra, biraz daha yaklaşıp gözlerine bakarak, “Ama senin rolün önemli, Vera. Senin sakinliğin, olgunluğun ve müziğe olan anlayışın çok değerli. Bunu hepimiz için konuşuyorum. Seninle olmak, grubun merkezini oluşturacak. Herkesin farklı bir rolü olacak, ama senin gibi biri olmadan bu grup olmayacak.” Vera, sessizce Lyra’ya bakarken, hissettiği tereddütlerin biraz dağılmaya başladığını fark etti. Lyra'nın kararlılığı ve tutkusuna kayıtsız kalmak zordu. “Peki... belki bir şans verebilirim,” dedi. “Ama gerçekten emin olmalıyız. Bu kolay olmayacak, Lyra" Lyra, yüzünde geniş bir gülümseme belirdi. “Teşekkür ederim, Vera. Sadece buna bir şans ver, sonrasını birlikte hallederiz. Hep birlikte.” Vera, biraz daha sakinleşerek, “Tamam, ama sadece bir şans. Eğer gerçekten işe yaramazsa, buna devam etmeyiz. Anlaştık mı?” Lyra, heyecanla başını salladı. “Anlaştık! Seninle her zaman en iyi şeyi yapacağımızdan eminim.” Vera, gülümseyerek, “Peki, o zaman. Bu fikri gerçekten denemek için bir şans verelim.” Vera, Lyra'nın gözlerindeki ışıltıyı gördü. "Ama ne tür bir grup kuracağız? Kimseyi de zorla ikna edemeyiz, değil mi?" Lyra hemen cevapladı. "Tabii ki hayır! Ama ben seni ikna ettim, değil mi?" Vera hafifçe gülümsedi. "Evet, sanırım öyle."
Günler geçtikçe, ikili bu fikri daha çok tartışmaya devam etti. Lyra ve Vera, hangi müzik tarzını seçebilecekleri konusunda düşüncelerini paylaşırken, en sonunda ikisi de bir şekilde aynı noktada birleştiler: "Bunu yapmalıyız."
Bir sabah, ikisi de sabah yürüyüşü sırasında, Kai’nin parkta yine gitar çaldığını duydular. Bu kez, Lyra heyecanla Vera’ya döndü. “Bunu kaçırmamalıyız! Bunu duyuyor musun?” Vera, başını hafifçe sallayarak, "Evet, duydum. Her zaman olduğu gibi... Ama bu kez bir şeyler farklı olacak gibi hissediyorum." Birlikte parkta yürüyerek, gitar çalan gencin yanına geldiler. Kai, müziğin içine öylesine dalmıştı ki, etrafındaki dünyayı unutmuştu. Lyra, yavaşça yanına yaklaştı ve nazikçe seslendi: "Merhaba, çok güzel çalıyorsun." Kai, başını kaldırıp, gülümseyerek "Teşekkür ederim," dedi. "Bazen müzik, içimdekileri dışarı atmamın tek yolu oluyor. Sizinle tanışmak hoş olur." Vera, başını hafifçe eğerek, "Adım Vera ve bu da Lyra. Sadece dinlemeye geldik." Ama gözlerindeki merak, Kai’nin müziğine duyduğu ilgiyi gösteriyordu. Lyra, düşüncelerini paylaştı: “Aslında... Bir grup kurmayı düşünüyoruz. Eğer ilgilenirsen, katılabilir misin?” Kai, bu teklif karşısında şaşkınlıkla baksa da, aynı zamanda heyecanını gizlemeyerek cevap verdi: “Gerçekten mi? Bir grup mu? Güzel fikir de, Neler yapmayı planlıyorsunuz?" Vera, biraz düşünerek, "Bilmiyoruz... Belki başlangıç olarak bir şeyler çalabiliriz. Herkesin tarzı farklı olsa da, önemli olan uyum sağlamak." Lyra hemen araya girerek, "Bence önemli olan, müziği birlikte yaratmak. Aynı duyguyu paylaşmak. Katılıyor musun?" Kai, yavaşça başını salladı ve gülümsedi. “Uzun bir süreç olucak, ama eğlenceli olucağı kesin. Peki tamam varım."
Uzun aradan sonra 4. üyeyi bulmak için konuşuyorlardı. Kai "Rax olur aslında.." Lyra başını salladı "Bence de, bence onu ikna etmeye başlamalıyız." Vera "Ne!? Katiyen olmaz!" Lyra “Vera, gerçekten bunu yapmalıyız,” diye tekrarladı Lyra, “Grubun için bir kişi daha almalı ve o kişi kesinlikle Rax olmalı. Müzikal olarak ona çok ihtiyacımız var!” Kai, Lyra’nın söylediklerini duydu ve başını sallayarak, “Evet, haklısın. Rax’ın yetenekleri başka biriyle doldurulamaz. “Biliyorum, ama o... çok... değişken biri. Rax’la grup kurmak gerçekten zor olabilir. Düşünsenize, bir araya geldiğimizde ortamın nasıl olacağını hayal bile edemiyorum,” diye mırıldandı. Lyra, gözlerini kocaman açarak, “Vera! O kadar çok potansiyeli var ki! Her şey sadece bir denemeye bakar! Sonuçta, müzikle olan bağımız çok güçlü olmalı, Rax da bu bağın bir parçası olabilir!” Vera, başını iki yana sallayarak, “Ama Rax’la uyum sağlamak gerçekten kolay olmayacak. Onun tarzı bana çok farklı geliyor. Aramızdaki dinamik gerçekten karmaşık olabilir.” Kai, biraz sabırlı bir şekilde, “Vera, anlıyorum. Ama sen de biliyorsun ki müzikte bazen karmaşa, uyumdan daha iyi sonuçlar verebilir. Biz farklı karakterleriz, evet. Ama bu farklılık bizi daha güçlü yapabilir. Hep birlikte bu işi başarabiliriz.” Lyra, heyecanla araya girdi, “Ama Rax’ı anlamak çok daha eğlenceli olacak! O kadar farklı bir tarzı var ki! Birlikte deneyelim, tek şansımız bu olabilir!” Vera, yüzünü buruşturarak, “Lyra, seninle her şeyin eğlenceli olduğunu biliyorum. Ama yine de Rax gerçekten zor birisi ve oldukça sinir bozucu.” Kai, biraz daha ısrarcı bir şekilde, “Evet, zor birisi, ama unutma, Vera, bizim için bu süreç önemli. Eğer gerçekten müzik yapmak istiyorsak, birbirimize ihtiyacımız var. Senin yardımınla başaracağız, sen bizimle olmalısın.” Lyra, Vera’ya anlamlı bir bakış attı ve, “Evet, Vera. Seninle bir şeyler yapabiliriz. Senin fikrin çok değerli, ama Rax bu gruba katılırsa, harika olur!” Vera, derin bir nefes alarak, “Peki... tamam. Ama gerçekten çok zor olacak,” dedi, sonunda biraz ikna olmuş gibi. Lyra, mutlulukla gülümsedi, “Harika! Rax’ı görmek çok farklı olacak, inan bana!” Böylece, Vera sonunda Rax’ı gruba katılma fikrine ikna olmuştu...
Böylece, Vera sonunda Rax’ı gruba katılma fikrine ikna olmuştu. Birkaç dakika boyunca, Lyra ve Kai, Vera’nın kararını kutlamıştı. Ancak şimdi, Rax’la konuşma zamanıydı. Bu adım, grubun gerçek anlamda birleşmesi için kritik bir an olacaktı.
Sonbahar rüzgarı, kampüsün her köşesini sarhoş ediyordu. Lyra, Kai ve Vera birlikte yürüyerek okulun arka kısmındaki kafeye doğru ilerliyorlardı. Okulun arka bahçesindeki boş alana yaklaşırken, Lyra, Kai ve Vera birlikte adımlarını hızlandırdı.
Biraz zaman geçti ve üçlü, Rax’ın okulda sıkça takıldığı alana ulaştı. Rax, orada yalnız başına oturuyordu, kulaklıkları takılı, bir şeyler mırıldanıyordu. Kai ve Lyra, birbirlerine bakarak, Rax’ın yanına doğru yürümeye başladılar. Vera ise biraz geride durarak, burnunu çekerek içeri girmeye karar verdi. Kai, Rax’a yaklaşarak, “Selam dostum, nasıl gidiyor?” diye sordu, her zamanki gibi sakin bir tonla. Rax, kafasını kaldırarak, başını hafifçe salladı. “İyi… Ama biraz melankolik bir ruh halim var. Seninle de konuşuyor olmak beni mutlu ediyor, ama…” dedi ve Vera’yı görünce biraz duraksadı, sonra alaycı bir şekilde, “Vera… Ne işin var burada?” diye ekledi. Vera, karşısındaki Rax’a doğru yürürken, “Hiç de işim yok, sadece buradayım,” dedi. “Ama merak etme, seni görmek zorunda değilim, en iyisi gitmek.” Lyra, hemen araya girdi, “Vera! Lütfen!” diyerek göz kırptı. “Rax, aslında bizim için çok önemli bir konu var, müzikle ilgili. Bir grup kurmak istiyoruz, ve seni bu grubun parçası yapmayı düşünüyoruz!” dedi. Kai, biraz daha ciddi bir şekilde, “Bu grubu oluşturmak için sana ihtiyacımız var. Yeteneklerin bizimle olabilir, birlikte bir şeyler yaratmak istiyoruz,” diye ekledi. Rax, hafifçe gülümsedi, “Haa… Yani ben ve sen, Kai falan… Birlikte? Yani, benden daha iyi olan var mı ki?” dedi alaycı şekilde Rax, Vera'ya bakarak alaycı bir şekilde, “Peki, şunu sorayım… Bu grup hakkında düşündüğünde, bana gerçekten katlanabilir misin?” dedi. Vera, “O kadar çok katlanamam, sanırım… Ama gerçekten müzik önemliyse… Tamam, belki…” diyerek, gözlerini kaçırarak konuştu. Kai, biraz daha yumuşak bir tonda, “Rax, senin için bu fırsat bir fırsat olabilir. Birlikte harika işler çıkarabiliriz. Vera, Lyra ve ben seni gerçekten istiyoruz. Ne dersin?” dedi. Rax, bir süre düşündü. Sonra gözleri yavaşça Kai’ye kaydı. “Eğer bu iş için gerçekten istersen… Kabul ederim. Ama unutma, bu bir anlaşma,” diyerek gülümsedi. Lyra, mutlu bir şekilde, “Hadi o zaman, Rax! Grup tamam!” dedi. Böylece, Rax gruba katılma kararını verdi.
Stüdyoda, sonbahar yapraklarının camdan içeri süzülen altın sarısı ışığı eşliğinde, şarkının her bir notasını şekillendiren dört arkadaş, bir süre sonra tıkanmaya başlamıştı. Herkes bir şeyler mırıldanıyor, notalarını çalıyor, ama bir yandan da eksik olan bir şeyi hissediyordu: Grup ismi. Henüz bir adları yoktu ve bu durum giderek can sıkıcı bir hal alıyordu. Lyra, sandalyesinde geriye yaslanarak, “Şu şarkıyı halletmeden önce bir isim bulmalıyız. Yani, biz kimiz? Kendimize ne diyeceğiz? Müziğimizin ruhunu yansıtan bir şey olmalı,” dedi. Kai, gitarının tellerini hafifçe tıngırdatırken, “Evet ama bir isim bulmak şarkı yazmaktan daha zor. Çok iddialı bir şey olmalı. Mesela... ‘Yıldız Tozu’? Hem büyülü, hem etkileyici,” diye önerdi. Rax, kıkırdayarak, “Yıldız Tozu mu? Harikasın, Kai. Ama kimse böyle bir isimle bizi ciddiye almaz. Bence daha sert bir şey olmalı. ‘Ateşin Çocukları’ mesela. Kulağa güçlü geliyor, değil mi?” dedi. Lyra, yüzünü buruşturarak, “Ateşin Çocukları mı? Bir heavy metal grubu değiliz, Rax. Biraz daha bizden bir şey olmalı,” diyerek itiraz etti. Vera, o sırada sessizce pencereden dışarı bakıyordu. Rüzgar yaprakları dans ettirirken, gökyüzünde gri bulutlar süzülüyordu. Hafifçe içini çekti, sonra başını diğerlerine çevirdi. “Bence ‘Kül Melodisi’ olmalı,” dedi birden, gözleri hafifçe dalgın ama kendinden emin bir ifadeyle. Odaya bir sessizlik çöktü. Kai, gitarını durdurarak Vera’ya döndü. “Kül Melodisi mi? Hmm... ilginç. Ama neden bu isim?” diye sordu, merakla. Vera, pencereden dışarıyı işaret ederek, “Sonbahar, bir sonun ve aynı zamanda bir başlangıcın mevsimi. Yapraklar düşer, her şey kül gibi sona erer ama aynı zamanda yeni şeylerin doğacağı bir zemindir. Melodi ise... işte o yeni başlangıç. Bizim müziğimiz de tıpkı böyle. Küllerin içinden doğan bir melodimiz var,” dedi. Lyra, Vera’nın söylediklerine hayran kalmış bir şekilde, “Vera... bu inanılmaz. Bu, tam da bizim hikayemizi anlatıyor,” dedi, gözleri parlayarak. Rax, başını eğip gülümseyerek, “Fena değil. Aslında, bayağı iyi. Ama yine de biraz karamsar bir hava var. Yani, ben daha parlak bir şey beklerdim,” dedi, Vera’ya alaycı bir bakış atarak. Vera, gözlerini devirip, “Bence gayet iyi bir isim. Ama eğer bir fikrin varsa, hemen paylaş lütfen. Yoksa sus ve kabul et,” dedi, hafif bir tebessümle. Kai, ellerini çırparak, “Bence bu isim tam bizlik! Küllerin arasından yükselen bir melodi... Hem sert hem de duygusal. Daha iyisini bulamayız,” dedi. Rax, gülümseyerek, “Pekala. İsim tamam. Ama bu ismi bulduğu için Vera’nın şarkıya daha fazla katkıda bulunması gerekiyor,” dedi, göz kırparak. Vera, ona meydan okurcasına, “Ben zaten elimden geleni yapıyorum, Rax. Sadece senin gibi her şeyi şakaya vurmadığım için fark edilmiyor olabilir,” dedi. Lyra, gülerek ellerini havaya kaldırdı. “Tamam, tamam! Kül Melodisi olsun! Hepimiz bunun arkasında birleşelim ve şarkımıza geri dönelim,” dedi.
Stüdyonun sessiz köşesi, gitar tellerinin hafif tınısıyla doluydu. Kai, dizine yaslanmış gitarıyla bir melodi mırıldanıyordu. Herkes bir şeyler deniyordu ama henüz net bir bütünlük yoktu. Lyra, elindeki küçük not defterine birkaç kelime karaladı, ardından durup düşünceli bir şekilde dudaklarını ısırdı. “Hissettiriyor ama… tam oturmuyor. Şarkı bizim hikayemiz gibi olmalı, değil mi? Güçlü, anlamlı ve biraz da… beklenmedik.” Vera, defterine eğilmiş, dolmakalemle birkaç satır yazıyordu. Bir süre sonra başını kaldırdı. “Ne dersiniz, ilk dizede sonbaharı kullanalım mı? Hani o melankolik ama umut dolu havayı? Mesela… ‘Bir yaprak düşer, sessizliğin ortasına…’” Rax, bir köşede oturmuş, bir yandan defterine karikatürler çiziyor, bir yandan da Vera’nın söylediklerine karşı kaşlarını kaldırıyordu. “Melankoli mi? Bizi kim dinleyecek? Daha enerjik bir şeyler yapalım. Mesela, ‘Gökyüzüne bağırdım, yıldızlar bana baktı!’ gibi,” dedi, komik bir şekilde dramatize ederek. Kai, güldü ve gitarını bir kez daha çaldı. “Rax, bu bir şarkı, bir uzay filmi değil. Ama bence Vera’nın önerisi iyi bir başlangıç. Hem duygusal bir giriş yaparız, hem de dinleyiciyi içine çekeriz.” Lyra, her zamanki pozitif enerjisiyle araya girdi. “Tamam, herkes bir şeyler yazsın. Sonra birleştiririz. Biz Kül Melodisi’yiz, küllerden yeni bir şey doğurmak bizim işimiz!” Bir süre odada sadece kalemlerin kağıda sürtünme sesi ve Kai’nin gitarından çıkan melodiler duyuldu. Sonunda Vera, kalemini masaya bırakarak bir dize okudu: “Bir yaprak düşer, sessizliğin ortasına, Sonunda bir fısıltı, yeniden başlar hayat.” Lyra heyecanla alkışladı. “Bu harika! Devam edelim. Belki buradan geleceğe bir köprü kurabiliriz.” Rax, bir süre düşündükten sonra, alaycı bir gülümsemeyle defterine karaladığı dizeleri okudu: “Gökkuşağını beklerken, yağmurda kaybolursun, Ama kül olsan da rüzgar seni taşır.” Vera ona hafifçe gözlerini devirerek baktı. “Bunu ciddili mi yazdın? Kül ve rüzgar mı? Ne kada klasik.” dedi, alaycı bir tonla. Rax, umursamaz bir şekilde omuz silkti. “Klasik ama etkili. Hem biz bir ‘Kül Melodisi’yiz, hatırlatırım.” Kai, iki dizeyi birleştirerek gitarıyla birkaç akor denedi. Ardından şarkının nakaratına dair bir fikir sundu: “Bir kıvılcım, bir umut, bir melodi, Küller arasında yükselir yeni bir hayat.” Lyra heyecanla yerinden fırladı. “Bu! İşte bu nakarat olmalı! Küllerin arasında bir melodi… bizim tam hikayemiz.” Vera, Kai’nin melodisine uygun birkaç satır daha ekledi. Rax da ara ara kendi mizahi yorumlarını katarak katkıda bulunmaya devam etti. O an, her biri kendi enerjisini ve ruhunu şarkıya katıyordu. Saatler süren tartışma, deneme ve kahkahalardan sonra ilk şarkıları neredeyse tamamlanmıştı. Şarkının adı ise Vera’nın önerisiyle belirlendi: “Küllerden Doğmak”. Rax, sonunda sandalyesine yaslanıp bir nefes aldı. “Eğer bu şarkıyı dinleyen herkes bizim kadar yorulmazsa, hit olur,” dedi, gülümseyerek. Lyra, enerjik bir şekilde, “Ama yorulsalar da sevecekler. Çünkü bu şarkı bizim hikayemiz,” diyerek son noktayı koydu. Ve böylece, Kül Melodisi grubunun ilk şarkısı doğmuş oldu. Her bir nota, kelime ve ritim onların dostluğunu ve müzik tutkusunu yansıtıyordu. |
0% |