

Güney
Bütün herkes gideli neredeyse on dakika olmuştu, Akın ağabey karşımda on dakikadır hiç kıpırdaman duruyordu. “Bana yer var mı?” başımı çevirince Karan ile göz göze geldik. “Buyur gel.” Yanıma oturdu. “İyiler mi?” başımı salladım, “Siz Esem’in yanında mı kalacaksınız.” Yine aynısını yapacağım. “Emre?” kaşlarımı çattım. “Ne olmuş Emre ağabeyime.” Başını öne eğdi “Var mı yanında kalan biri?”
Başımı iki yana salladım, hafifçe güldü “Ben yanında kalayım o zaman.” Kafam karışmıştı arkadaşlar mıydı? Daha önce onları hiç konuşurken görmemiştim. “Biraz sonra odaya alacaklar.” Ayağa kalktı hafifçe omzuma dokundu “Üçü de tanıdığım en güçlü insanlardan.” Gülümsedim. Kapı açılınca Emre ağabeyi çıkardılar hepimiz ayağa kalktık, onunla birlikte odasına geçtik. Karan’ın hafifçe koluna dokundum. “Sen buradasın. Biz diğerlerini beklemeye gidiyoruz.” Gülümsedi.
“Gidin, Esem çıkınca haberim olsun.” Başımı tamam manasında salladım. Akın ağabey ile ameliyat hanenin önüne geldik. Altay komutanım çoktan kafeteryadan dönmüştü “Emre iyi mi?” sadece gülümseyerek cevapladım “Darısı diğerlerine.” Başımı kaldırdım “Amin.” Kapı çok geçmeden yeniden açıldı. Ulaş ağabeyi çıkardılar, Altay komutanım onunla birlikte giderken onun ardından Esem’i çıkardılar. “Yoğun bakım ünitesine götürülecek hasta.” Gözümden silen yaşı hızlıca sildim.
Kendimi dağılmış hissediyordum askerliğe başladığım ikinci yıldan bu güne hep yanımda olan bana ailemin yapmadığını yapan her şeyimi bilen biricik ablam şimdi ölüden farksızdı nefes almaya bile gücü zor bela yetiyordu. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Hem de hiçbir şey.
Esem’in yatağına yerleştirdikten sonra camdan onu seyretmeye başladım, öylece yatıyordu, onun öylece duruşu kalbimi öyle derinden kırıyordu ki şuan onun yerine acı çekmek için her şeyimi verirdim onu kurtarmak için onu yaşatmak her şeyimi verirdim. “Göremez miyiz? Yani yanına giremez miyiz?” Akın ağabey başını iki yana salladı “Şuan girmemiz çok anlamsız olacak emin ol.” Süreli gözlerinden akan yaşları siliyordu.
Birlikte banka oturduk, hastane koridorunda herkes bir gün oturup beklediği kaybetti kazandığı bir şeyler oldu o banka. “Sana ayrı bir düşkündü hep.” Yüzünde kırgın bir gülümseme ile bakıyordu. “Benden bile çok seviyor olabilir seni. Her zaman bir şey alırken satarken senide düşünür.” Yüzümde gülümseme oluşmasına rağmen o gülümseme yaşlarımla ıslanıyordu.
“Sizin ölüm haberinizi aldığında beni aradı.” Kaşlarım çatıldı, başımı ona çevirdim. Sırtını duvara yaslamış, başını havaya kaldırmış ağlayarak konuşuyordu. “Ne dedi?” güldü “Sizi duymuş yaşayıp yaşamadığınızı sordu.” Bizde onu öldü sanıyorduk farklı yerlerde birbirimiz için acı çekiyorduk. “Sonra bir rüya gördü, yaşadığını söyledi.” Gülmeye başladı “Haklıymış.” İkimizde güldük.
“Demem o ki sen onun yaşadığına inan o yaşar o zaman tamam mı?” başını öne eğdi bende bakışlarıma eğdim “Tamam.” İkimizde sustuk, artık sadece bekleyecektik. Beklemekten başka çaremiz yoktu, bekleyecektik ve iyi haberler alacaktık.
…
Emre
Başım çatlıyordu hafifçe gözlerimi araladım, “Günaydın.” Gözlerimi o tarafa çevirdim, Karan meraklı gözlerle bana bakıyordu “Ulaş?” başım fena döndüğü için olsa gerek cümle bir kuramıyordum, hafifçe kalkmaya yeltendiğimde bir geriye doğru düşüyordum.
“Yavaş ol şampiyon. Herkes iyi.” Bakışlarımı ona çevirdim, yüzünde anlam veremediğim bir endişe ve korku vardı “Acın var mı? Ağrın? Doktor çağırayım mı?” gözlerimi iyice kıstım. Kaşlarını çattı “Duyuyor musun?” Başımı salladım “Ağrım yok.” Yavaşça yanıma oturdu, çantasında bebek ıslak havlularından çıkardı, “Her yerinde kan izi var hareket etmede temizleyeyim.” Öylece durdum yavaş yavaş yüzümde ki kan izlerini silmeye başladı.
“Herkesi çok korkuttunuz.” Gülümsedi, “Saçların dağılmış, Toparlayalım mı?” cevap vermeden saçlarımı düzeltmeye başladı. İyice kafam karışmıştı, “Sen hep bu kadar kibar mıydın?” Gülümsedi, elindeki peçeteyi masaya bıraktı. “Ben aslına hep kibar biriyim ama siz görmüyorsunuz.” Güldüm, “Esem’in arkadaşıyım diye mi bu ilgin?” Başını iki yana salladı “İlgim sadece sana başka hiçbir sebebi yok.” Hafifçe yüzü kızardı.
“Teşekkür ederim, yanımda olduğun için.” Gülümsedi “Önemli değil iyi ol yeter.” Bakışlarını kaçırmaya başlayınca bende sustum. Konuşacak bir şey bulmam lazımdı “Esem? O nasıl?”gözlerini kaçırmaya devam etti. “Karan, Esem iyi mi?” yerimden kalkmaya çalışınca hemen kolumdan tutup durdu “İyi olacak.” Yavaşça geri yatırdı “Ani hareketler yapma.” Yüzünde ki endişe iyice büyümüştü. “Özür dilerim, seni korkutmak istemedim.”
“Önemli değil.” Yavaşça kaktı pikeyi açıp üzerime örttü “Biraz uyu dinlen istersen.” Zaten yorgun hissediyordum, gözlerimi kapattım.
…
Gözlerimi yeninden açtım, Karan refakatçi sandalyesini iyice yakınıma çekmiş, elini elimin üzerine koymuş, öylece uyuya kalmıştı. İstemsizce yüzümde gülümseme oluştu, hep bu kadar güzel miydi?
Hafif hareketler etmeye çabalıyordum, elimi hareket ettirip uyandırmak istemedim. Hafif oturur pozisyona gelince üzerimde ki pikeyi üzerine attım, yavaşça düzelttim. Kumral hafif dalgalı saçlarını yukardan sıkıca toplamıştı, beyaz minik küpeler takmıştı ve her zaman olduğu gibi üzerinde fazlasıyla feminist siyah bir takım vardı.
“Ağabey.” Güney’i görür görmez elimle sus işareti yaptım. “Sessiz ol.” Bir Karan’a bir bana baktı “Sevgili misiniz?” yüzünde şok olmuş bir ifade vardı. “Başımı iki yana salladım “Beni için gelmiş. Sevgili değiliz.” Kaşlarını kaldırdı, yanıma oturdu. “Pek kafama oturmadı ama.” Hafifçe vurdum “Sus len.” Gülümsedi, birden ciddileşti “İyi misin?” başımı evet manasında salladım. Sarılmasını hiç beklemiyordum sıkıca sarıldı “Ömrümüzden ömür gitti.” Hafifçe sırtına dokundum.
“Ulaş, Esem onlar nasıl?” başını öne eğdi “İyi olacaklar.” Gözünden yaş süzüldü “Ne saklıyorsun?” Yüzünü bana dönmüyordu, gözlerime bakmayı bırak yüzüme bakarak konuşamıyordu. “Güney.” Bakışlarını bana çevirdi. “Birini tedbir amaçlı uyutuyorlar birinin ise uyanmasını bekliyoruz. Uzatmayacağım ağabey ikisi içinde elimizden hiçbir şey gelmiyor.”
Gözlerimin dolduğunu hissettim, Güney’in hafifçe omzuna dokundum, gülümsedim. Eğdiği başını bana çevirdi. “İyi olacaklar.” Güldü, gözünden akan yaşı sildi “Umarım.” Yavaşça ayaklandı “Sen iyi ol onlarda iyi olacak ben inanıyorum.” Cevap vermemi beklemeden odadan çıktı. Öylece kaldım.
Karan gözlerini ovuşturarak uyandı “Günaydın.” Hemen elini çekti, “Sakin ol.” Gözlerinden uyku atıyordu. “Niye uyandın sen?” Belini tuttu, “Burada uyumak çok acı verici.” Güldüm, “Bir şey desem yanlış anlamasan olur mu?” başını evet sallayarak bakışlarını bana çevirdi “Yanıma gel.” Gözleri fal taşı gibi açıldı, yerinden kalktı yanıma oturdu. Kendimi yana çektim “Bak kocaman yer var.” Başını yana eğdi. “Efendim?”
Hemen geri çekildim “Belim ağrıdı dedin diye şey ettim.” Gülmeye başladı yanıma uzandı “Sakin ol şampiyon.” Aramızda ki mesafe çok azdı ve resmen siyah gözleri ile bana bakıyordu. “Sen gerildin mi?” Başımı iki yana salladım, tanıdığım Karan geri gelmişti klasik dudaklarını yana çekerek yaptığı gülümsemesi yüzünde oluştu.
“Korkma, bir şey yapmam sana.” Keyifle güldü ne diyeceğimi bilemedim “Sağ ol için rahatladı Karan.” Yavaşa dudaklarını ıslattı, “Rica ederim Emre.” Yüzünde halen aynı gülümseme vardı. Yavaşça gözlerini kapattı. Az önce oldukça seksi ve çapkın olan kadın uykuya daldıkça çocuksu bir ifadeye büründü. “Kaç tane var senden acaba, seksi Karan, flörtüz Karan, sempatik Karan, çocuksu Karan daha kaç tane var.”
Gözlerini biden açtı “İltifat için teşekkür ederim.” İstemsizce kızarmaya başladım, kekelemeye başladı dilim “Se-sen u-uyumuştun.” Kıkırdadı, hafifçe yanaştı “Be-ben uyumamıştım.” Gülmeye başladı. “Komik çocuksun bu yüzden seni farklı bir seviyorum.” Kaşlarımı çattım, rolleri değiştirmenin tam sırasıydı “Beni seviyorsun yani?” gözleri kocaman açıldı kendini geriye çekti. “Yo yok.” Gülmeye başladım “Bak seninde dilin dolaştı. Sakin ol şampiyon.” Bu sefer ben gülerken o kızarıyordu. “Emre!” durdurmaya çalışıyordu, ses tonunu taklit ettim “Ne!” gülümsedi “Manyaksın sen.”
“Sizin kadar olmasa da bizimde kendimizce bir tarzımız var.” Yaklaştı “Tarzını sevdim.” Güldüm “Fazla hızlı gitmiyor muyuz?” kahkahalara boğularak geri çekildi.
…
“Karan iki gündür burasın sağ ol her şey için.” Çantasını toparlarken bana döndü “İyi olduğunu biliyorum ya o bana ödül oldu.” Çantamı yatağın üzerine bıraktım, yanına yürdüm, belinden hafifçe yönünü kendime çevirdim, böyle şeylerden aslar rahatsızlık duymadığını biliyordum, “Seninle görüşmek isterim.” Elini yüzüme koydu “Müsait olduğumda arayacağım.” Gülümsedim “Mutlaka açacağım.” Birlikte odadan çıktık.
“Ulaş’ın yanında kalmak istediğine emin misin? Eve geçip dinlensen daha iyi olmaz mı?” Pars ciddi bir ifade ile bakıyordu, “En iyisi bu olacak, zaten uyanınca deliye dönecek Altay’da asla tutamaz burada kalsam daha iyi olacak inan bana.” İstese de onayladı, “İyi misin bari?” başımı salladım. “Siz burada duracak mısınız?” başını salladı, “Birlikte odasına geçelim o zaman.” Hep birlikte Ulaş’ın odasına döndük.
“Altay sen eve geç ben devralacağım.” Başını iki yana salladı, “Yok olmaz bırakamam ben onu.” Yavaşça omzuna dokundum. “Seninde dinlenmen lazım.”dedim. Homurdanarak kalktı, timdeki herkese sarılıp odadan çıktı, “Bir şey olursa haber edin.” Hepimiz onayladık. Selçuk Batur ve Alp koltuğa sıkıştılar. Diğer koltuğa Pars ve Doruk oturdu. Bende Ulaş’ın ayak ucuna oturdum.
“Ne zaman uyandıracaklar.” Pars saate baktı, “İlaç birkaç saat sonra etkisini kaybeder dedi, uyanır birazdan yani. Baya geçti konuşalı.” Balımı tamam manasında salladım, “Selçuk camı açsana azcık hava alsın.” Hemen camı araladı. Beklemeye başladık. Sessizlik hâkimdi.
Ulaş yavaşça gözlerini açtı “Emre?” başımla onayladım “Söyle kardeşim.” Etrafa bakındı “Bengi?” yanına yanaştım, “İyi.” Başını iki yana salladı “Nerede?” yerden kalkmaya çalışırken tuttum “Şuan göremezsin dinlenmen lazım.”Halen kalkmaya çalışıyordu “Nerede Bengi!” sıkıca sarıldım, “Olmaz. Şuan gidemezsin biraz ayıl, kendine gel söz götüreceğim.” Başını iki yana sallamaya devam ediyordu.
“İyi mi?” yavaştan gücü azalıyor gibiydi. “Bir dur, uzanman lazım.” Pars’a döndüm, hemen yanıma geldi sıkıca Ulaş’ı kavrayıp yatağa yatırdı. “Sakin!” hepimiz sürekli Ulaş’ı sakinleştirmeye çalışıyorduk bizi duymuyordu sanki sadece “Bengi!” diye sayıklayıp duruyordu. Birden durdu, bakışlarını bana çevirdi “Güney.” Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
“Ne Güney?” derin bir nefes aldı “Onu getir o Bengi hakkında yalan söyleyemez. Siz bana yalan söylüyorsunuz.” Bakışlarımı Pars’a çevirdim hiç akıl karı gelmiyordu, bunu yapmak ne kadar doğru olurdu, dürüst davranabilirdi iki gündür uyanmadı, artık işler daha zor diyebilirdi. “Emre git getir Güney’i içi rahatlasın.” Yerimden kalktım, Selçuk ile hemen odadan çıktık.
“Esem’i gözlem odasında tutuyorlar gel.” Birlikte o tarafa döndük. Selçuk kapıyı hafifçe araladı. Tıpkı Ulaş gibi o a bir çok makineye bağlıydı. Yatağının kenarında Akın oturmuş, saçlarını seviyordu, Güney ise diğer tarafta yere oturmuş, sıkı sıkı Esem’in elini tutuyordu. “Ulaş uyandı.” İkisi de gülerek bana döndüler “Çok şükür.” Güney’in yanına eğildim. “Ulaş, Esem’in iyi olduğuna inanmıyor senden duymadan inanmam diyor.”
Güney sadece öyle duruyordu, “Olmaz. Bana sorarsa ne diyeceğim. Yalan mı söyleyeceğim? Asla.” Elimi omzuna koydum “Güney toparlan hadi, senin konuşmanı istiyor.” Güney derin bir nefes alıp yerinden kalktı. “Gidelim.” Yavaş adımlar Ulaş’ın odasının önüne geldik. Güney derin bir nefes alıp içeri girdi.
Bütün gözler ondaydı, Ulaş’a yönelip gülümsedi “Geçmiş olsun ağabey.” Ulaş gözlerini dikmiş yalan söylerse yakalamak için hazırda bekliyordu. “Bengi? O iyi mi?” Güney derin bir nefes alıp yatağın ucuna oturdu “Toparlayacak, ama önce senin toparlanman lazım senden güç alacak.” Ulaş derin bir nefes aldı.
“Korkmam gerekiyor mu?” Güney başını iki yana salladı gurulu bir ifade ile “Emin ol iyi olacak ama önce senin iyi olman lazım.” Ulaş oflayarak başını geriye attı “Bari gidip görsem.” Güney net bir sesle “Dinlen, onunda seninde tek ihtiyacı olan bu. Toparlan ancak o zaman görürsün onu.” Ulaş oflayarak ellerini bağladı “Senden en azından iyi olduğunu öğrendim. Sağ ol.” Güney hemen ayaklandı “Geçmiş olsun cümlemize.” Odadan çıktı.
“Sen yat dinlen o zaman bizde gidelim fazla kalabalık yapmayalım tamam mı?” Pars ağabey ciddiyeti ile konuşup hemen sarıldı. Timden herkes bizle tokalaşıp odadan çıktı. Ulaş birden bana döndü, “Alfa ona kim bakıyor?” “Selçuk.” Derin bir nefes aldı. “Biz yokken de bakmışlar değil mi?” “Evet.”iyice rahatladı yavaşça gözlerini kapattı, ikimizde uyumaya başladık.
…
Ulaş
“Çiçek yürüyebilirim değil mi?” Emre’ye baktı “Hepiniz aynısınız aman dinlenmeyin.” Yeninden bana döndü “Yürüyebilirsin.” Hemen ayağa kalktım, “Bengi nerede?” Çiçek dayanakları uzattı, “Götüreceğim ben seni ama yavaş yavaş gideceğiz.” İçimdeki korktu hiç azalmıyordu, yavaş adımlarla Bengi’ye varmak için çabalıyordum.
“Girebilir miyim?” Çiçek onay verir vermez. İçeri girdim, birkaç adım daha attıktan Bengi’yi gördüm “Karam.” Sesim zor bela çıkıyordu, Güney ve Akın beni görünce hemen ayağa kalktılar, başucuna oturdum. Yavaşça saçını “Karam, benim dünyada ki cennetim, Frezyam.” Saçlarından öptüm. “Uyan hadi” gözlerimden akan yaşları sildim. Saçlarını sevmeye devam ettim.
“Akın? İyi olacak değil mi?” Başını öne eğdi “Umudumuz o yönde ama artık yavaştan uyanması lazım.” Gözlerimi Bengi’ye çevirdim, alnından öptüm “Uyanırsın değil mi Karam?” sıkıca elini tuttum, “Ne olursun bırakma beni Karam.” Tekrar tekrar saçlarını sevmeye, öpmeye başladım. “Yapma frezyam. Bırakma beni güzelim.”
Elimi tutuğunu hissedince hemen ona döndüm, “Karam?” hafifçe gözlerini açtı. Bana baktı, “Uğur.” Hemen Akın’a ve Çiçek’e döndüm, ikisinin yüzünde de memnun bir ifade vardı. “Uyandın.” Gülümsedi, bakışlarını herkesin üzerinde gezdirdi “İyi misiniz?” Emre yanımıza oturdu, “İyiyiz.” İkimizde gülümsedik. Esem halen gözleri ile etrafı tarıyordu.
“Ne arıyorsun? Söyle Karam.” Zor bela yutkundu yandan Akın suyu alıp uzattı birkaç yudum içerdim. “Güney nerede?” odada değil miydi? Hemen bakındım. “Hakikaten nereye kayboldu o.” Emre hemen dışarı yöneldi, ben bakışlarımı yeniden Bengi’ye çevirdim hızlıca alnında öptüm. “Ağrın var mı? Yada bir şeyin?” Akın’a döndü, başını iki yana salladı, bize nazaran daha sarhoş gibiydi, “Yok.” Net bir sesle bunu dedikten sonra bana döndü “Alfa? Ona bakmışlar mı?” Başımı evet manasında salladım. “Rahat ol Selçuk bakmış.”
Güney Emre ile içeri girdi, görür görmez ağladığını anlayabileceğimiz kadar kızarmıştı, “Abla!” Bengi hemen kollarımı açtı, Güney hemen koşarak yanımıza geldi sıkıca sarıldı, “İyisin.” Esem yüzünü buruşturmasına rağmen sarılmaya devam etti “İyiyim.” Güney sulu gözlülüğe devam ederek sarılmayı bıraktı. “Çok korktuk.” Esem elini hafifçe kaldırıp bütün ciddiyeti ile Güney’in saçlarını bozdu.
“Güney üzerinden kamyon geçmiş gibisin eve git dinlen.” Güney reddetmeye yeltenmedi bile. Hepimize selamını verip odadan çıktı, “Emre senide eve geçsene oğlum.” Başını iki yana salladı ama Bengi haklıydı “Emre git dinlen tamam mı?”Oflayarak odadan çıktı hemen ardında Çiçek’te odadan çıktı. Akın arkada duran koltuğa oturdu “Buraya yeni bir yatak getirelim bari.”
…
Esem
Ağabeyim ile Ulaş çok iyi anlaşıyorlardı, Ulaş saçımı severken birden kendi kendine gülmeye başladı “Halimize bak ya, ikimizde yine hastanedeyiz.” Ağabeyim başını evet manasında salladı “Keşke olmasanız ama işte.” Hafif sinirli bir ifade ile bize bakıyordu.
“Bir daha olmayacak inşallah.” Ağabeyim yerinden kalktı, “Şimdi ben hemşireler ile görüşmeye gidiyorum. Size yatak isteyeceğim ama sakın şey yapmayın.” Ulaş kaşlarını kaldırdı “Ne yapmayalım?” Kaşlarını çattı “Bana bak barut.” İkimizde kıkırdadık. “Söz hiçbir şey yapmayacağız.” Başını öne eğdi hızlıca odadan çıktı.
“Bakma kıskanıyor beni.” Alnımdan öptü “Ağabeyin olacak o kadar? Yakında seni alacağım zaten.” Kaşlarımı çattım, “Alacağım zaten derken?” güldü yerinden kalktı, öksürdü yanda duran sudan bir yudum aldı. Yere çöktü, başımı iki yana salladım. Gözlerini bana çevirdi “Sakın konuşma.” İçimi sıcaklık kapladı.
“Karam hayatımda hiç böyle hissetmedim, seni sevdiğim kadar hiçbir şeyi sevmedim. Sana aşığım benimle evlenir misin diye sormayacağım.” Derin bir nefes aldı, “Frezya kokulum, seninle evlenebilir miyim?” öylece kaldım. Sadece gülebildim, cevap beklerken meraklı gözlerle bana bakıyordu ama benim sesim çıkmadı.
“Bengi?” Korkuyla yerinden kalktı, elinden tutup kendime çektim, iyice çektim dudaklarından öptüm. Kolunu sıkıca tuttum, “Evlenelim.” Öylece baktı bana, “Sen ciddi misin?” kaşlarımı çattım “Sen ne olsun istiyorsun?” gülmeye başladı “Büyük bir teklif istiyordun.” Başımı evet manasında salladım, “Büyük bir teklif zaten.” Yanıma yanaştı, uzandı. Başımı göğsüne koydum.
Saçlarımı severken içli bir nefes aldı, gözlerimi hafif kaldırıp baktım. Ona baktığımı fark bile etmedi öylece saçlarımı sevmeye devam etti, “Sevgilim.” Bakışlarını bana çevirdi, “Söyle.” Ne olduğunu anlamamıştım bir anda ruh hali değişmişti pişman mı olmuştu? “Ne oldu?” Gülümsedi, “Bir şey yok.” Yalan söylüyordu açık açık yalan söylüyordu. Ne oldu diye ısrar etsem de söylemeyecekti.
“Niye daldın o zaman.” Gülümsemeye devam etti, eğildi yağımdan öptü “Uyuman lazım.” Elimle burnuna dokundum “Seninde uyuman lazım.” Başını hafifçe salladı “Ağabeyin yatağı getirtince söz uyuyacağım.” Omuzlarımı huysuzca kaldırdım, yana kaydım “Uyu.” Başını eğdi “Ağabeyinden dayak yedirtmeden rahat etmeyeceksin yani.” Başımı salladım, ikimizde güldük. Gülerken elimi yanağıma götürdü “Acıyor mu?” Başımı iki yana salladım, ilerde belki acırdı ama ilaçlardan hissetmiyordum.
“Vücudunda çok fazla kesik vardı ama hiç tepki göstermiyordun. Nasıl?” gözlerinde hem endişe hem merak vardı “Fiziksel acılara odaklanmam esirken.” Gülümsedi, “Sen gerçekten norma değilsin.” Ellerimi iki yana açtım. Başımı yeniden göğsüne koydum. “Tatlı rüyalar sevgilim.” Saçımdan öptü “Tatlı rüyalar.”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.62k Okunma |
2.26k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |