

Kapı aralanınca Altay ile aynı anda o tarafa döndük. Asel, Beliz ve Çelik kocaman gülümsemeler ile içeri girdiler. ‘‘Dinliyorum.’’ Altay’ın net sesinin ardında Asel huzur dolu bir ses ile ‘‘Helikoptere bindiler, yarım saat sürmez burada olurlar.’’ rahatlamış bir şekilde nefes aldım, ‘‘İyiler mi?’’ Asel kafası karışık bir ifadeye büründü, ‘‘Söyle.’’ başını dikleştirdi.
‘‘Albay, ambulanslar gelsin dedi fakat herkesin durumu iyiymiş. Komutanım sağlar ve geliyorlar.’’ doğruydu yaralı olsalarda hepsi sağ ve buraya geliyor. Ailelerine verdiğim söz yarım kalmadı. Yalan olmadı, aileleri künyelerini verebilecek. Künye, Ulaş’ın künyesi hala boynumda. Hızlıca çıkarıp cebime koydum.
‘‘Bir an önce gelip ailelerine kavuşsunlar başka hiçbir şey istemiyorum.’’ Kışladan bahçeye çıktım, biliyordum yaklaştıklarında zaten haber gelecekti ama yer gök bana dar geliyordu, onları görmeden içim soğumayacaktı. ‘‘Esem, korkma, artık bir rahat nefes al.’’ ellerimi kalbime götürdüm ‘‘Geliyorlar ama ben halen huzursuz hissediyorum. Çelik ya bir şey olursa.’’ yanıma gelip koluyla sarmaladı ‘‘Olmayacak.’’
‘‘Biraz sonra inişe geçiyorlar.’’ Asel’in neşe dolu sesinin hemen ardından helikoptern sesi yankılanmaya başladı, en sonunda tamamen rahat bir nefes aldım. Helikopter indi, önce Albay indi, sonra Pars, Ulaş, Emre, Batur sıra sıra hepsi yiğitler gibi indiler, Albay onlara bir şeyler söyleyip yanımızdan geçip gitti. Asel koşup Selçuk’a sarıldı, Altay heyecanla Pars’ın yanına ilerledi, Çelik Batur’un yanına ilerledi.
Ulaş’ın yanına ağır adımlarla ilerledim, donmuş bir şekilde bana bakıyordu, sebebini bilmediğim bir şekilde ellerim titriyordu, elimi gözüne götürdüm ‘‘Çok kötü olmuş. Ambulansa git yüzbaşım.’’ sıkıca elimi tuttu, ‘‘Yapma, uzak durma. Şehit olduğunu sandım, çok kötüydü.’’ diğer elimi kalbime götürdüm ‘‘Ben senin öldüğüne hiç inanmadım yüzbaşım.’’cebimden künyesini çıkarıp uzattım. Ellerimi bırakıp almadı, beni kendine çekti sıkıca sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldım.
‘‘İnanmadılar bana dedim, yaşıyorlar dedim. Bana kimse inanmadı, şehit olsanız rüyama gelmezdiniz, yapmazdınız. Beni niye yalnız bıraktınız, bıraktın.’’Daha sıkı sarıldı, ‘‘Seni bir daha yalnız bırakırsam, bende Uğur değilim.’’ gözlerimi sıkıca yumdum. Derin bir nefes alıp kendimi Ulaş’tan uzaklaştırdım, Güney’e döndüm, masum gözlerle bana bakıyordu. Koşup sarıldım, ‘‘İyi misin?’’ başını evet manasında sallarken ‘‘Ben iyiyim sen?’’ sesi çıkmadı sadece daha sıkı sarıldım ‘‘Bir daha beni tek bırakırsanız varya.’’ Bir anda ayaklarım yerden kesildi, ‘‘Kardeş sözü olsun seni asla yalnız bırakmayacağım.’’ keyifle güldüm, ‘‘Kardeş sözün olsun.’’ Gözlerimi tek tek diğerlerinde gezdirdim.
Pars’ın yanına gittim ağır adımlarla, ‘‘Ağabey.’’ kollarını açtı, sıkıca sarıldım, çenesi ile saçımı bozuyordu hissedebiliyordum. ‘‘Bende bir emanetin var.’’ bırakınca kaşlarını çattı, ‘‘Hayrolsun neymiş o?’’ cebimden fotoğrafı çıkarıp uzattım, ‘‘Seni beklerler.’’ gözlerinden taşmak üzere olan yaşları tutmaya çalışarak güldü, ‘‘Kaybettim sanmıştım. Çok teşekkür ederim.’’ işaret parmağım ile alnıma bastırdım, öptü. Eli boyununa gitti ‘‘Künyem.’’ fotoğrafta ki Ege’yi işaret ettim ‘‘Ailende.’’ dedim ve hızlıca Emre’nin yanına koştum.
‘‘Ulan, hani herkes beni satsa sen satmazdın Emre bey.’’ gülümsedi, gözüm yarasına kaydı istemsizce panikledim ‘‘İyi misin? Ambulansa ge-’’ eliyle ağzımı kapadı, sıkıca sarıldı ‘‘İyiyiz kardeşim, hepimiz çok iyiyiz.’’ kıpırdayamadım, sarılmayı bırakınca net bir ses ile ‘‘Ambulansa geç.’’ başını tamam dercesine eğip ağır adımlarla ambulansa ilerledi. ‘‘Hepiniz ambulanslara haydi.’’ bütün herkes o tarafa ilerlerken Selçuk’un önüne kırdım.
‘‘Asel hanımdan bize sıra gelmedi ama.’’dedim ve sıkıca sarıldım, oda sarıldı ‘‘Şehit olduğunu söylediler.’’ sessizce sarılmaya devam etti ‘‘İçi boş tabutlar giderken benimde çok canım yandı, o ara kaç kez öldüm bilmiyorum.’’hemen gözleri doldu, benim minik duygu topcuğum. ‘‘Hemen doldurma gözlerini, kıyamam.’’ başını onaylarcasına salladı.
‘‘Batur.’’ Diye seslendim hemen bana döndü, ‘‘Mini boy.’’ yanına koştum, ‘‘Ben kısa değilim.’’ koluma hafifçe vurdu ‘‘Hehe, kızım sen bir seksensin.’’ yok ben bu adama anlatamıyorum ‘‘Yani fazlasıyla uzunum.’’ kendinden emin ve gururlu bir sesle ‘‘Timde senden sonraki en kısa adamın bir doksan olduğunu hatırlatmama gerek var mı?’’ gıcık bir ifade ile saçlarımla oynadım. ‘‘Tamam, tamam gel buraya.’’ tek koluyla sarılınca gözlerimi üzerine diktim ‘‘İki kolun var.’’ gülerek diğer koluylada sarıldı.
Hepsi hastane odalarında tedavi olurken timin yeni üyeleri ile koridorda oturmaya başladık. ‘Komutanım, Pars komutanımın ailesi ve diğerlerinin ailesi geliyorlar.’’ Rüzgar’ ın sesi ile yerimden kalktım, koridorun başına doğru ilerledim. Begüm ve Hande abla yanımdan koşup geçerken Sude yanımda durdu. ‘‘İyi mi?’’ ayakta durmaya zorlandığı için sıkıca tutum ‘‘Turp gibi. Şimdi sakin ol ben onun yanına götüreceğim seni tamam mı?’’ hayır dercesine başını eğdi, elini karnına götürdü heyecanla gözlerim açıldı ‘‘Bizi.’’ gülmeye başladım, ‘‘Gerçekten mi?’’ gülümseyerek sarıldı. ‘‘Tebrik ederim.’’ ‘‘Teşekkür ederim.’’ birlikte Batur’un odasına girdik.
Batur heyecanla yerinden kalkıp Sude’ye sarıldı, ben geriye çekilerek odadan çıktım. Yüzümdeki ifadenin dışardan garip görüldüğünü yeni tim arkadaşlarımın bakışından anlayabiliyordum ama umursamadım. ‘‘Teyze oluyorum.’’ duraksadım ‘‘Halada oluyorum.’’ Çağdaş’ı gözleri kocaman açıldı. ‘‘Yani şimdi ben amcamı oluyorum?’’ Emir çok net bir sesle ‘‘Evet gerizekalı.’’ Anlık bir sessizlik oldu. ‘‘Ulan ne diyeceğimi bilemedim. Sevincimi kursağımda bıraktın.’’
Gülümseyerek yanına ilerledim, ‘‘Kardeşim, kutlu olsun.’’ güldü, ‘‘Amca oluyorum. Ben amca oluyorum.’’ etrafta koşturarak tek tek bütün time söyledi, Ulaş ve Güney’in odasına doğru ilerledim, ‘‘İyi misiniz beyler?’’ İkiside gülerek ‘‘İyiyiz.’’ Ortalarında duran sandalyeye oturdum, ‘‘Batur baba oluyor.’’ Güney’in gözleri kocaman açıldı, ‘‘Allah analı babalı büyütsün inşallah.’’ Ulaş ile ikimiz aynı anda aynı içtenlik ve korkuyla ‘‘İnşallah.’’ dedik.
Güney gülerek, ‘‘Yaralanmışsın öyle dediler iyi misin?’’ gülümsedim, ‘‘Çok iyiyim. Siz yanımızdasınız ya daha ne olsun.’’ Ulaş yerinden kalkınca hemen ona döndüm ‘‘Ne yapıyorsun? Otur yerine.’’ Başını hayır manasında salladı ‘‘Yanıma gel o zaman.’’ yanına oturdum, ‘‘Söyle.’’ başını yana yatırdı, ‘‘Yaran nerede Bengi?’’ Elimi sol tarafıma götürdüm, ‘‘Sol arka omuzdan geldi kurşun ama turp gibiyim.’’
‘‘Neden dinlenmiyorsun peki?’’ Yerimden kalktım, ‘‘Siz beni çapraz sorguya mı çekiyorsunuz?’’ İkiside reddercesine bakarken ağabeyim içeri girdi, ‘‘Bakıyorum ki sen hala ayaktasın.’’ hızlı adımlarla Güney’in arkasına sığındım. ‘‘Ağzıma sıçar koru beni kardeşim.’’ başını tamam manasında salladı. ‘‘Korkma ben seni korurum.’’ elini karnına götürdü, ‘‘Ağabey hayrola ne bu sinir?’’ Ağabeyim, sinirle yanımıza geldi ‘‘Arkana sakladığın kızın ne halt yediğini biliyor musun?’’ Güney arkaya doğru çekilip fısıldyarak ‘‘Ne yaptın?’’
‘‘Hastanede kaçtım ama Albay’ın haberi vardı.’’ Güney başını öne eğdi bir şeyler söylenip, ‘‘Ağabey buraya yatak açsak olur mu? Söz veriyorum bir daha kaçmasına izin vermem.’’ Ağabeyim hemen Ulaş’a döndü sonra tekrar bize ‘‘Ateşle barutu aynı odayamı koyayım yani?’’
‘‘Ağabey!’’ gülmeye başladı, bir şey desin diye Ulaş'a döndüm. Ulaş rahat bir sesle ‘‘Vallahi Akıncım, seni germek istemem ama biz senin kardeşin ile aynı timdeyiz ve birlikte esir düşmüşlüğümüz bile var yani kimi kimden esirgiyorsun hacı.’’
Ağabeyim ile aynı anda sert ve öfkeli bir bakış attık gür bir sesle ‘‘Seni boğarım!’’ Ulaş ellerini havaya kaldırınca ağabeyim bana döndü, ‘‘Şaka maka, serumların ve kan takviyesi bitmeden çıkmışsın, gel bir bakalım.’’ omuzlarımı silktim, gitmek istemiyordum burada kalmak istiyordum onları yalnız bırakmak istemiyordum.
Kapı aralaınca hepimiz oraya döndük, Güney’in annesi içeri girdi. ‘‘Oğlum, kınalı kuzum.’’ hemen koşup oğluna sarıldı bende Ulaş’ın yanına geçtim. Üçümüzde aynı gözlerle onlara bakıyorduk. Elimi Ulaş’ın elinin üstüne koydum, ‘‘Geleceğim.’’ daha kısık bir sesle yanıtladı ‘‘Bekleyeceğim.’’ Yerimden kalktım ağabeyimin koluna girdim. Hafif eğilip alnımdan öptü. Birlikte bir odaya girdik.
‘‘Üniformanı çıkart yarana bakacağım.’’dediklerini yaptım, eline eldivenlerini takınca yanıma geldi ‘‘En azından dikişlerin açılmamış bunada şükür.’’ pansuman yapmaya başladı. Aklıma Emre geldi, ‘‘Emre o tektir odasına, ailesi yok sevgilisi falanda yok.’’ ağabeyim karşıma oturdu, ‘‘Senin yatağını oraya aldırayım ben olur mu?’’ olurdu olmasınada Emre şuanda yalnızdı. ‘‘Sağ ol ağabey.’’ yüzümde ki mutsuzluğu anlamış gibi halde eldivenlerini çıkardı.
‘‘Hemşire hanım, acilin çok yataklı boş odası var mı?’’ kız bilgisayardan baktı ‘‘Var hocam.’’ Ağabeyim yüzünde kocaman bir gülümseme ile ‘‘Orayı hizmet dışı yapıyoruz şimdilik. Bir saat kadar önce gelen timin komplesini oraya taşıyalım.’’ kız hemen odadan çıktı, yerimden fırladım ağabeyime sarıldım ‘‘Teşekkür ederim.’’ elleri saçlarımda gezindi, ‘‘Teşekkür etme mutlu ol. Üzülme o bana yeter.’’ ayrılınca hemen eski haline döndü, ‘‘Sende orada yatacaksın, kan takviyesi ve antibiyotik alman lazım.’’
Kabul etmekten başka çarem yoktu kabul ettim, bende önde ağabeyim arkada yürümeye başladık. Odadan içeri girince bütün gözler bize döndü, ‘‘Nasılsınız beyler? Ağrısı sızısı olan var mı?’’ hepsi reddedince ağabeyim bana yatağımı gösterdi. ‘‘Beyler bayanlar, ben ne yazıkki gece burada olamayacağım.’’ Emre korkuyla ‘‘Çiçek gelecek deme ne olursun?’’ ağabeyim büyük bir keyifle ‘‘Çiçek sizinle ilgilenecek.’’ hepimiz umutsuz ve mutsuz bir şekilde kendimizi geriye attık.
‘‘Aslında, dayak yiyenler Ulaş ve Pars komutanım. Vurulanda Esem komutanım ve Emre ile Güney salakları yani bence Selçuk ve ben çıkabiliriz ne dersin ağabey?’’ Ağabeyim Batur’un yanına yanaştı, ‘‘Onu doktoruna söylersin koçum. Ben asla ama asla Çiçek’in işine karışmam.’’ Batur uflayarak Sude’ye ve Çağdaş’a döndü. Sude Batur’un göğsüne yaslanıp, ‘‘Bu gece buradayız istesende istemesende.’’ Batur Sude’nin tepkisi ile el mahkum kabullendi.
Ağabeyim gittikten sonra, ayakta bekleyen kor üyelerine ve bizimkilerin ailelerine baktım ‘‘Siz evlerinize dönüyorsunuz, hayır deme hakkınız yok. Herkes çok yoruldu güzelce dinleniyorsunuz. Biz birbirimize emanetiz.’’ Aileleri istemeselerde kabul ettiler ama timin gitmek gibi bir niyeti yoktu ‘‘Babalar sizde gidin.’’ Selçuk’un sesini duymamazdan gelircesine birbirlerine baktılar ‘‘Hepimiz birinize refaketçilik yapacağız. Sizinde bunu reddetme hakkınız yok.’’
Rüzgar Pars’ın, Çağrı Ulaş’ın, Çağdaş tabikide Batur’un, Çelik Selçuk’un, Tuna Güney’in, Doruk Emre’nin, ve Alp’de benim yanıma geldi. Herkes sessizdi, ya derin düşüncelere dalıp gitmişlerdi yada ne yapacaklarını bilmedikleriden susuyorlardı. Gece boyu öylece geçti.
….
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.62k Okunma |
2.26k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |