@deren_yazar
|
Eve gelir gelmez kendimi odama attım. Yatağıma uzandım. Gözlerimi tavana diktim, insanım bende durmak ve düşünmek zorunda olan bir insan. Düşünmekten kaçmayan bir insan ya da kaçamayan bir insan ama öyle yada böyle kafası karışık bir insan. Bir kaç saat geçmeden uyumuşum, sabah camdan süzülen ışıkla uyandım, hızlıca üstümü değiştirdim. Mutfağa geçtim, kendime menemen ve çay yaptım. Masaya oturdum, sakin sakin yemeğimi yedim. Kahvaltım bitince hızlıca mutfağı toplamaya başladım. Kızlar sağ olsunlar biz göreve gidince her şeyi temizlemişlerdi ama benim düzenime uygun dizmemişlerdi onları dizdim. Diğer odaları süpürdüm, sildim. Sonra gözüm perdelere takıldı, onlarıda söktüm, attım makinaya.Perdeleri tekrar astım. Derin bir nefes aldım her yer tertemiz olmuştu. Kendime güzel bir kahve yaptım. Salonuma oturdum. Kitap aldım elime okumaya başladım. Enfazla bir saat okumuşumdur. Kapımda ki seslerden dikkattim dağıldı. Kapı deliğinden dışarı baktım Güney, Selçuk ve Batur kapının önündelerdi. Kapıyı çalmaya çekiniyorlardı. Kapıyı açtım, hepsi bana döndü "Buyurun." Dedim, gözleriyle birbirlerine baktılar. Selçuk yutkundu "Ev işini konuşacaktık biz." Dedi, başımla içeriyi işaret ettim. "Gelin." Dedim. Salona geçtiler dolapta limonata cardı ondan çıkarttım. Paketli keklerdende tabağa koyup yanlarına gittim. "Boynun çok kötü morarmış." Dedi Güney. Başımla onayladım. "Onu boş ver şimdi ev işi dediniz dinliyorum." Dedim. Selçuk saçlarını karıştırdı, "ya komutanım şimdi kızlar gelecek biz ne yapalım, nasıl yapalım." Dedi. Bina sahibi ben olduğum için bana sorma gereği duyuyorlardı. "Binada dolu boş daire var onları açarız. Kızlar'la konuşun kaç artı kaç istiyorlar. Odalar için ne renk boya düşünüyorlar ona göre oraları halledelim sonrada eşyaları alırız." Dedim, Güney hafifçe başını eğdi "ben sana yeterince yük oldum. Daha fazlasına gerek yok." Sözünü kestim "kes lan?" Dedim. "Sen bana yük oldun yapma boş yapma." Dedim. Batur'a döndüm. "Hepiniz arayın sevgililerinizi müstakbel eşlerinizi, hazır boşuz oraları temizleyelim." Dedim. Batur gülerek onayladım hepsi telefonlara dönünce evden çıktım. "Evlerinizde ki temizlik malzemelerini çıkartın, ev temizliği yapacağız." Dedim. Binanın farklı katlarından oflama sesleri geldi. Umursamadan eve geri girdim. Hepsi telefon görüşmelerini yapmışlardı. Binayi kendi keyfime göre bulmuştum. Binada ki en minik ev 3+1 di en büyüğü 6+2 ikiydi. Yanlarına gittim, Güney "Biz 2+1 düşündük." Dedi, yani evleri bizim yandaki büyük ev olacaktı. Zaten bu kararı daha önce almıştık. Batur ve Selçuk ise "Bize de öyle." Dediler. Askıdan anahtarları aldım. Yan taraftaki eve girdim. Arkamdan eve girdiler Güney içeri girince "Burası 4+1 bize çok." Dedi kaşlarımı hayır manasında kaldırdım. "Benim kararım değil hatırlarsan Ege bey öyle karar kılmıştı." Gülümsedi "Sağ olun komutanım." Dedi. Elimde ki anahtarı ona verdim o evi gezerken üst kata çıktım. O kattada büyük bir ev vardı. "Selçuk burası sizde." Dedim, gülerek onayladı anahtarı ona doğru fırlattım. Batur'la aşağı inerken kolumu tutu "bizim Güneyle oturduğumuz ev büyük zaten ben orada devam edeyim." Dedi. Mantıklıydı. "Eşyaları atmak lazım. Malum siz ikiniz ne kadar düzenli olursanız olun. Evli değildiniz." Dedim. Başıyla onayladı. En alti kara oturup bizim orta masayı açtık. Hande abla gündeydi, Begüm ise mahkemede yani sadece tim vardı binada. Gelin diye mesaj attım. On dakika kadar sonra geldiler. Hepsi mutsuzdu, ne diyeceğimi tahmin edebiliyorlardı. "Üç tane evi temizleyeceğiz, üçe ayrılalım. İki evin inşaat pisliği temizlecek. Birinde ise eşyalar dışarı atılıp temizlik yapılacak. Evet şöyle yapıyoruz Selçuk, Batur ve Güney bizi sırayla ekiplerine seçecekler." Dedim. Herkes mecburi onayladi. Üçü kendi aralarında taş kağıt makas yaptılar, kazanan ilk seçim hakkına alacaktım "taş, böyle ezerler. Yaaaa." Selçuk kazandı. Bizlere baktı. "Ben Esem momutanımı alıyorum." Dedi. Sonra Güney, Ulaş'ı. Batir ise Pars'ı seçti. Sonra bizlerde birilerini seçtik. Sonuç olarak biz. Selçuk'un evini, Selçuk, ben, Arda, Doruk ve Rüzgar olarak ayrıldık. Biz onlardan bir kişi fazlaydık. Hızlıca evlerden temizlik malzemelerimizi cıkartıp ellerimize eldiven giyip Selçuğün evine giriştik. Evin odaları büyüktü ve duvarlar toz içindeydi. "Batur şu leğene su ile deterjan koy, viladayı ona banıp duvarı silmeye başla, Arda sende camları sil bizde yan odaya Dorukla aynısını yapalım. Rüzgar sende yerleri sil çok yorma kendini." Hepsi onayladı. Dorukla yan odaya ilerledik. "Komutanım valla bize iyi dayanıyoesunuz. Ben bazen bize katlanamıyorum." Dedi, şaşırdım "Neden?" Dedim. Bana baktı ve "komutanım çok adamız ya. Bu kadar adam çekilmez yav." Güldüm. "Haklısın yav." Oda güldü o duvarlar silerken bence camları sildim. O işini bitirmeden yerleride sildim. Akşam dokuza kadar aralıksız temizlik yaptık ama ev gıcır gıcır oldu. Rüzgar elinde ki bezle detay temizliklerini yapıyordu. Bizse ölçümlerimizi yapıyorduk. Eşyaları alırken rahat etsinler diye. İşimiz biter bitmez kendimizi evden dışarı attık, "aşağı inelim." Dedim. Beraber indik, Güneygil evin yarısını anca bitirmişlerdi. Bu evin bir an önce bitmesi lazımdı, arkamı dönüp bizimkilere baktım onayladılar. İçeri girip yardım ettik yedi kişi olunca üç saat gibi bir sürede bitti. Ama bizde bittik. Batur gilin zaten acalesi yoktu. Ondan evlerimize geçtik. Yatağa uzandım, kapı çaldı. Öfkeyle ayağa kalktım. Kapıyı açtım. "Ege?" Dedim, içeri doğru bir adım attı. "Ben babamla kavga ettim." Dedi, sorgular bir tonla peşinden salona girdim. "Eeee" dedim. Koltuğa otururken "Esi yok abla işte madem benim evimi beğenmiyorsun git." Dedi, yanına oturdum. Bana baktı gözleri dolu dolu oldu "Beni kovdu, bende gururumla evden ayrıldım. Babama buraya geldiğimi söylemesen. Biraz merak etse beni." Dedi. Duraksadım, "Nasıl istersen öyle olsun." Dedim. Cebinden bizim aldığımız künyeleri çıkardı, "Sahip olamadım kusura bakma abla" dedi, dikkatli bakınca kırık olduklarıni fark ettim. "Sorun yok oğlum düzeltiriz." Dedim. Dayanamadım "Niye tartıştınız?" Dedim. "Okulda bir çocukla kavga ettim, disiplinlik olduk. Babama haber gitmiş, benden asker olmazmış falan filan bağırdi çağırdı. Bende ona bağırdım sonra beni evden kovdu." Dedi, gözlerinden yaşlar süzüldü. Yandan peçete alıp uzattım. "Niye çocukla kavga ettin?" Dedim. "Geçen haberlerden babamın şehit olduğu yazıyordu ya ben okulda öğrendim işte, baya ağlamıştım. Sonra okulda babam aradı beni bu gün, çocuk bana dediki senin baban ölmemişmiydi ne ara yeni baba buldun dedi. Bende babam yaşıyormuş çok şükür dedim. Bana dedi ki bence o gün ölen senin baban değildi kızlar sana baksın diye yaptın. Dedi. Bende dövdüm." Dedi. Saçlarına dokundum "İyi yapmışsın boş ver babanı git benim odama yat. Dinlen." Dedim. Başıyla onayladı. Sarıldı sonrada koşarak odama gitti. Özel okulda okuyordu bir temmuza kadar devam ediyordu okulu. O sebepten hala devamdı. Biraz zaman geçti, kapı çaldı. Açtım Pars içeri girdi, "Ege, kameradan baktım dışarı çıktı görünüyor sana gelmedi mi?" Dedi, tahminen önden çıkmıştı sonrada arkadaki yangın merdiveninden geri gelmişti. Endişeli gorünüyordu. "Ne oldu? Niye gitti abi?" Dedim. Bildiğim halde. Pars başını öne "Okulda çocuğun birini dövmüş. Ama ne dövmek dava açacağım diyor çocuğun ailesi. Bende öfkelendim, Ege'ye birden çok yüksek tepki gösterdim." Dedi, elimi omzuna koydum "Ne kadar yüksek bir tepki?" Dedim, gözlerinden yaşlar süzüldü "Boynunda ki künyeyi çektim, zaten zinciri kırıldı yetinmedim birde sizin o verdiğiniz künyeyi elimle büktüm. Ona fırlattım sonrada. Senden asla asker olmaz. Dedim bağıra bağıra. Gözlerinde ki kırgınlık çok can yakıcıydı." Dedi. Aslında Ege'e burada demeyecektim ama Ege ya babasına dayanamadığından yavaş adımlarla içeri girdi. Pars’ın tam karşısındaki koltuğa oturdu. Pars fark etmedi, bir süre bekledi Ege en sonunda "ben burada kalacağım.." dedi, Pars başını kaldırdı, "Ege?" Dedi. "Ben evine gelmek istemiyorum. Hak etmediğimi söylemiştin. Ben hak etmediğim yerde kalmak istemiyorum." Dedi. Pars başını hayır manasında salladı. "Ege, oğlum dinle bi beni." Dedi. Ege başını hafifçe eğdi. "Ben zaten yakında gidiyorum. Bunu konuşmanın bir manası yok. Son bir kaç günümde Esem ablada kalacağım." Dedi. Pars sert bir ifade ile "Nereye gidiyorsun oğlum? Ege ben senin babanım benim bilgim olmadna hiç bir yere gidemezsin." Dedi, sonra yumuşak bir ses tonuyla " Nereye gitmek istiyorsan söyle bende geleyim." Dedi. Ege başını hafif kaldırdı "Ben senin seneye gir demene rağmen dayanamadım bu sene sınava girdim. Kazandım, hatta mülakatlarıdan da geçtim, kara harp okuluna gideceğim." Dedi. İkimizinde ağzı açık kaldı "Ne yaptın? Ne nereye gideceksin?" dedi Pars, Ege başını kendinden emin bir şekilde kaldırdı "Bala'm la birlikte asker olacağım." dedi. Gözlerinde ki gülücük büyüdü. Bala ile tanışmıştım. Dokuzuncusınıfın ilk döneminde sevgili olmuşlardı hala sevgililerdi. "Bala ile asker olacaksın. Oğlum sen sınava nasıl gittin Nasıl oldu? Benim niye haberim yok." Ege kocaman bir gülümsemeyle "Ulaş abi sağ olsun. O ilgilendi, sınava falanda o götürdü. Annemde biliyordu ve sizin timin siz hariç geriye kalan hepside." dedi. Yerime otrudum "Beni niye dışladınız lan?" dedim. Başını hafif bana çevirdi "Sen babama asla yalan söylemezsin."dedi. Pars yerine geri oturdu. "Lan babanım ben senin biliyorsun değil mi? Neyse kızmayacağım. Disiplin mevzusunuda okulun ondan örtbas etti." derin bir nefes vardı sonra güldü "Gel lan buraya." kollarını açtı Ege biran duraksadı babasına soğuk adımlarla ilerledi. Pars sıkıca kavradı ama Ege kollarını kldırıp sarmadı bile. Ege oldum olası hep babasına düşkündü, ilk baba demiş mesela, Pars yüzünden de anne demeyi öğrenmeden hemen önce asker demeyi öğrenmiş. Sonrasında ilk okula gitmeye başlar başlamaz arkadaşlarınının komutanı olmuş. İlk okulda herkese emir veriyormuş. Orta okul lise boyunca da msü için hazırlanmıştı. Şimdi ise en büyük hayali gerçekleşmişti. Babasının gurur duyacağı bir asker olmak fakat mutlu değildi, çünkü gururdan sadece yarım saat kadar önce ondan asker olmayacağını işitmişti babasından. İnsanın arkasında dağ gibi bir babası olması çok güzel ama daha güzeli dağlarına sırt çevirmeden o dağın eteklerinde çocuk olmak. Sahi ya o dağın eteklerinde çocuk olupta gülmemek, gülmemek mümkün değil galiba. Belki de ondan Ege hem benden hemde Ulaş'tan güzel gülüyor. Dağlarını ardında alıpta yetiştiğinden. Dağlar arkasında dururken bir yandanda koruyucu meleği annesi her zaman yanında duruyor. Belki babam şehit düştüğünde annem yanımda kalsaydı gitmeseydi, ufak acılarda benimde canım yanardı. Beton demezdi insanlar benim için. Belki gitmeseydi ben onun geleceği saati beklemekten saatleri dakikaları bu kadar iyi bilmezdim. Başımı hafif sallayıp kendime geldim. Gözlerim hala onlardaydı ayağa kalktım. "Siz baba oğul oturun biraz konuşun. Bnede dışarı çıkıp biraz hava alayım." dedim. Tepki vermelerine izin vermeden evden çıktım. Aşağı indim, Ulaş'ın evinin önüne geldim. Elim tıklamaya yeltendi ama sonra durdum. Uyuyordur ya şimdi. Uyuyor mudur ya şimdi? Niye uyumasın canım uyuyordur? Yok yok uyumuyordur. Kapıyı hızlıca çaldım. Kapı bir süre sonra hafif aralandı. "Esem?" anlamaz gözlerle bakıyordu, aynı ses tonuyla "Emre?" dedim. "Niye geldin?" dedi, gözlerimi sert bir şekilde ona çevirdim." Sevgilim yanına geleceğim zamanda sana soracak değilim." dedim, şok bir ifade ile ağzını kocaman açtı "Burası benim evim ama." Ona doğru bir adım attım, az bir aralıktan konuştuğu kapıyı elimle ittirip kapıyı açtım "Üzgünüm canım benimde sevgilimin evi." dedim ve içeri girdi. Salona doğru ilerledim. Ulaş beni görünce ayağa kalktı "Karam." dedi. Gıcık bir ifade ile süzdüm. "Ege konusunda sana acayip darıldım." dedim. gözleriyle güldü ve yelkenlerim fora yanıma minik adımlarla geldi elimi öptü "Özür dülerim karam." dedi. itemsizce tebessüm ettim "En sevdiğim hatam sensin yüzbaşı." dedim, güldü "Sizde benim en güzel hatamsınız yüzbaşım." dedi. İlk defa birbirimize bu kadar yakın davranıyorduk. Çok güzel bir hismiş sevdiğin adamdan kaçmamak. Hızlı bir şekilde kendimi hafif yükseltip ynağından öptüm. Mutfağa doğru koşarken "Acı kahve?" dedim. Cevap gelmedi sonra kahka atan bir sesle "En acısından lütfen." dedi. Kıkırdamaya başladım. Cezveye kahveyi koyarken kahveye bakarak gülüyordum. yan taraftan cıklama sesi gelince oraya baktım. Emre kendini tamamen battaniyeye sarmıştı elinde her zamanki kalpli ve inekli bardağı vardı. "Sevgilim yok ya sokun gözüme." dedi. ağlamaklı bozuk bir sesle söyledi, istemsizce gülmeye devam ettim. "Senin battaniyende neden sapım yazıyor." dedim gülmekten ağlarken. Battaniyesine sarıldı "Sapım çünkü." dedi. dudaklarımı büzdüm "Söz ayarlayacağım sana birini." dedim. Heyecanla dikleşti "Valla mı?" dedi. "Valla." dedim. Gözleriyle arkayı işaret etti. "Kahve." dedi. Panikle arkaya döndüm taşıyordu son anda fincana boşalttım. Hızlı olmak, hayatta önde olmak be. Kahveleri hızlıca alıp iceri gittim. Yerde sırtını koltuğa dayamış oturuyordu. Yanına oturdum, kahveyi yanına bıraktım. "Çok güzel be koku" Dedi derin bir nefes alırken. "Bence de kahvenin ayrı bir kokusu var." Dedim. Başını hayır manasında salladı. "Sen çok güzel kokuyorsun. Kahve sıradan." Dedi. Utandığımı ve hafiften yanaklarımın kızardığını hissettim. "Kahve gibi ağır bir kokunun yanında benim kokumu alabilmen çok garip." Dedim, bana döndü "Barut ve kan kokusunun yanında bile senin kokunu alabiliyorum." Dedi. Gözlerim büyüdü. Cidden o kadar fark edilesi güzel bir kokum olduğunu bilmiyordum. Ortadan kahvemi aldım. Yanına doğru kaydım. Başımı omzuna koydum. "Yorgunsun. Karam fazlacada yaran var. Dinlensen mi?" Dedi. Gözlerimi kapatmıştım. "Sesiz ol." Dedim. Başımıma yasladı pofuduk yanağını hissettim. Gözlerim gitgide kapanıyordu. Ben orada Ulaş'ın omuzunda uyudum. ... Gözlerimi hafif araladıım. Ulaş ile beraber salonun ortasında uyyorduk. Özerimizde iste "Sapım" yazılı battaniye örtülmüş. Emre kıyamamıştı bize anlaşılan. Sağa sola düşersek diye etrafımızdaki alana yastıklar dizmişti. Ulaş benden bi on dakika kadar sonra uyandı. Gözlerimi hafif yukarı kaldırdım. "Günaydın Uğurlum." Dedim. Gülümsedi esnerken "Sanada günaydın karam." Dedi. Beraber yerden kalktık. Halen hafif bir yurkgunluk vardı. Koltuğa geri uzandım, yerden battaniyeyi alıp üzerime örttüm. Televizyonu açtım, "Bu gün bu koltuktayım. Itiraz yoktur umarım." Dedim. Başını hayır manasında salaldı. Yerdeki malzemeleri toplayıp içeri götürdü.
|
0% |