Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12. Bölüm

@deren_yazar

"Bengi beraber dışarı çıkalım mı bu gün?" Diye seslendi içerken, "Olur." Diye bağırdım. Biraz duraksadım "Ama hemen çıkmayalım dinlenmem lazım." Dedim. Cevap vermedi ama adım seslerinden yanıma geldiğini anlayabiliyordum.

"Yorgunsan cıkmak zorunda değiliz. Karam" dedi. Karşımda ki koltuğa otururken. Başımı hayır manasında iyi yana salladım. "Çıkalım benimde yapacaklarım var zaten." Dedim. Onaylar gözlerle baktı. Emre'nin yanına ilerledi.

Bense bir yarım saat kadar dinlenip evden çıktım. Bina oldukça sessizdi bazıları uyuyordu bazıları ise kesin çoktan çıkmışlardı. Merdivenlerden çıkıp kendi evimin kapısını açtım.

Odalara ve salona baktım, ne Ege nede Pars buradaydı. Orta yolu bulup evlerine çıkmışlardı anlaşılan. Begüm çok şanslıydı hem anne olabilme şansına erişmişti, hemde iyi bir eş edinme şansına. Benimse tek şansım Ulaş'tı benim annelik şansım yok...

Kendimi toparlamak için acı bir kahve yaptım. Kahve sevmem aslında kahve olan hiçbir şeyi sevmem Ulaş'ın gözlerı dışında ama bazen acı kahve insanın akkıllanması için en büyük ilaç oluyor.

Kahvemi içerken ne giyinsem diye düşündüm. Siyah kumaş bol bir pantolon üzerinede siyah yelek mis gibi. Saçlarıda yukardan topuz yapsam. Harika okulr be. Dolaptan kıyafetlerimi çıkardım. Hızlıca hazırlandım. Makyaj yapasım gelmedi o sebepten mekyaj yapmadım.

Tamamen hazır olunca salona geçtim, kitap okumaya başladım. Yarım saat oldu olmadı kapı çaldı. Çantamı alıp kapıya yöneldim. Tahmin ettiğim gibi Ulaş gelmişti. Ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım.

"Çok güzel olmuşsun." Dedi, güldüm "Makyaj yapmadım bile." Dedim, gözlerimi kısıp onu sürerken. "O yüzden çok güzel olmuşsun ya." Dedi. Sarıldım. Ilk baş karşılık vermedi sonra ise birden sıkıca sarılıp etrafında döndürdü.

Ikimizde kıkırdıyorduk. Beni kucağındayken kendine yaklaştırdı. "Seni çok seviyorum be." Dedi, gözleri dolu dolu olmuştu. Cevap vermedim sadece yanağından öptüm. Merdivenlerden, "oooowww" diye bir ses geldi.

Bütün tim merdivene dizilmişti, Pars en öndeyi arkasındada bütün tim. Gözleri ile bizi süzerek gülüyorlardı. Ulaş beni yavaşca yere indirdi. "Ne bakıyonuz yav?" Dedi. Güldüm, onlarda güldü. Günay içkerinden sıyrılarak yanımıza geldi.

"Nokah var bu gün siz nereye olum?" Dedi, başımla onayladım "Olum zaten o yüzden dışarı çıkıyoruz. Mekan ayarlayacağız. Bir sorun yok unutmadık." Dedim, Ulaş öylemi yapacağız dercesine bana döndü gözlerimle onayladım.

Günay anlama, ve istemez bir ifade ile başını iki yana salladı "gerek yok sade bir nikah dedik. Olum siz niye sürekli bana para harcıyorsunuz. Istemiyorum." Dedi. Ve şak Selçuk tam ensesine indirdi. "Sana soran mı var olum. Komutanım ne güzel düşünmüş nikahtan sonra eğleniriz." Dedi.

Herkes onayladı. "Pars abi sende bizim otoparktan gülseni çıkar fotoraf çekimi yaparsak güzel işler çıkar ortaya." Dedi Ulaş. Pars onaylar onaylamaz binadan çıktık.

Arabaya binince Ulaş bana döndü "Cidden mekan tutmak için mi benimle çıktın dışarı." Dedi, başımla onayladım "Evet, neden? Ulaş bir sorun mu var?" Dedim. Gözlerini yola çevirdi.

"Yani ben özel bir şeyler yapacağız sanmıştım. Yani tabi nikah günü biz ne özel bir şey aman neyse ya boş ver ya." Dedi, hafiften gülümsedim. Elimi hafifçek yanağına götürdüm. "Senle yaptığım her şey benim için çok özel." Dedim. Gözleri parlamaya başladı.

Gülerek kullanmaya başladı, göl kenarına yakın bir mekana gittik. Sağlam bir para ödeyerek akşama bahçeyi komple kapattık. Süslemeleri yapmaya başlarken diğer araçlarda geldi. Bütün tim buradaydı. Sulçuk, Batir ve Güney ise beraber havalimanındalardı.

"Yardım edeceğimiz bir şey var mı komutanım?" Ddi, Rüzgar yanıma gelip. "Yok oğlum oturun siz." Dedim, Çağrı ve Rüzgar masaya otururken diğerleri süslemer ile ilgilenmeye başladı. Yukarıya süslemeler yaparken bir anda karnıma bir ağrı saplandı.

Istemsizce elimi oraya götürdüm. Dokunduğum anda daha büyük bir acı hissettim. Derin nefesler aldım. Emre'nin yanına ilerledim. Kolundan tutum "bi bakabilir misin?" Dedim. Ellerinde süsleri masaya bıraktı. "Tabi ki." Dedi. Önden ben ilerledim arkamdan o geldi.

Bebek bakım odası tek boş yer oluduğu için oraya girdim. Peşimden girdi, gergin bir ifade ile "Esem ne oluyor?" Dedi, kapıyı kitledim "Esem, ne yapıyorsun?" Ordaki koltuğa oturdum. Elimi gösterdim "Karnımadaki yara" dedim. Elimde ki kana baktı önce sonra yanıma eğildi, "üstünü çıkartabilir misin?" Dedi. Başımla onayladım hızlıca yeleği çıkardım. Bir anda beni süzmeye başladı.

"Esem yaraların çok fazla ve hiçbiri iyi durumda değil acıtmıyorlar mı?" Başımı hafif eğip karnıma baktım, "yok acıtmıyorlar." Dedim. Başını şaşkın bir şekilde salaldı. "Şimdilik sadece saralım acısı artarsa akşam dikiş yeniletelim." Dedi. Onaylarak başımı salladım.

Kapı bir kaç kez tıkladı "Bengi, Emre bir sorun yok değil mi?" Emreye döndüm başımı hayır manasında salladım. Yaralarımı bilmiyordu. Daha doğrusu esirken vucudumun her yerini derin olmasada kestiklerini bilmiyordu.

Emre ayağa kalkıp hızlıca kapıya yöneldi "Emre!" Diye bağırdım. Kapıyı hızlıca açtı, Ulaş içeri gördü. Eni gördü ve hızlıca arkasını döndüm "şerefsizler." Diye söylendi. Bir şey diyemedim. Emre yanıma eğildi. Yaraları sararken bana baktı.

" otuz iki kesik var. Derin olmasada otuz iki kesik. Zaten sırtındaki kurşun yarasını, karnında daha yeni yeni kapan üç bıçak yarası var. Omzunda iyileşmeye başlamış bir kurşun yarası var. Sen nasıl ayakta duruyorsun lan." Dedi, Ulaş'ın arkası dönüktü yüzünü göremiyordum ama ağladığını anlayabiliyordum.

Yavaş adımlarla bize doğru döndü, birkaç adım attı, Emre’nin omuzuna dokundu "Sadece saracaksan sen çık ben hallederim." Dedi. Emre başıyla onayladı ve çıktı. Ulaş yanıma eğildi. "Özür dilerim gitmemem gerekirdi, sizi onların eline bırakmamam lazımdı."

Gözlerinden yaşlar süzülürken bandajı sarmaya başladı. Birden acı hissettim ve irkildim. Panikle gözlerini bana çevirdi. "Sorun yok sadece bi an acıdı. Oğlum askeriz biz lütfen sakin ol artık." Dedim. Derin nefes alarak sarmaya devam etti. En son işi bitinca koltukta yanıma oturdu.

Gözlerimi ona çevirdim "Boynun acıyor mu?" Dedi, deli gibi acıyordu her yutkunduğumda tekrar acıyordu. "Hayır acımıyor, neden?" Dedim, gülümsedi. Sonrada üzgün bir ifade ile başını eğdi.

"Bende askerim daha önce benide boğdular biliyorsun değil mi?" Dedi, başımı öne eğdim "Sorun yok iyiyim." Dedim, güldü o güldü ya bende güldüm. Beraber dışarı çıktık. Herşey hazır etmişlerdi. Kızlarda gelmişti hem bana hem Begüm'e kıyafet getirmişlerdi.

Kızlarla tekrar içeri girdim. Siyah dar bir elbise getirmişlerdi bana birde siyah topuklular. Yeleğimi çıkardım, sonrada pantolonumu hepsi şok içinde bana bakıyorlardım.

Karan yanıma ilerledi, "tek başına bok giyersin bekle." Dedi sargıları tutu bende giyindim. Hızlıca saçımi topladık. Boynumda morlukla düğün fotoğrafladında çıkamayacağim için boynuma fondeten sürdük.

Sonra da hızlı adımlarla dışarı çıktık. Arabalara binip nikah dairesine ilerledik. Içeri girerekn koşturmaya başladık. Batur'u görünce yanına gittim. "Elif ne giymiş?" Dedim. Bana baktı "Beyaz pantolon tişort." Dedi Batur. Bende "Ne tarafta?" Dedim. Başıyla solda ki gelin odasını gösterdi.

Kızlarla beraber oraya doğru yöneldik. Begüm beyaz uzun şık bir elbise getirmişti. Daha doğrusu gelinlik getirmişti. Ve birçok makyaj malzemesi. Odanın kapısını hafifçe tıklattım. "Gir." Dedi içerden Güney kızlarla içeri girdik.

Begüm Güney'in yanına gidip "Damat bey lütfen dışarı." Dedi, Güney pek anlamamıştı ama yinede dışarı çıktı. Elif o sırada kızlarla tanışmaya başladı. Begüm elindeki gelinliği Elif'e uzattı. "Giyin hadi." Dedi. Elif mutlu bir şekilde gelinliğe baktı. İceri giyinme kabinine girdi.

"Çok sağ olun gerçekten." Dedi, Begüm gülümseyerek bize baktı "kız sen sağ ol." Dedi, hepimiz güldük. Çok geçmeden kabinden çıktı. Kuğu gibi olmuştu çok güzeldi.

"Çok güzel olmuşsun." Dedim. Sevinçle etrafında döndü hepimiz onu övüyorduk bir yandanda makyaj ve saç yapıyorlardı. Toplamda yarım saate her şey hazır oldu.

Kapı çaldığında hepimiz hazırdık. "Gelebilir miyiz?" Dedi, Güney. Karan Elif'e döndü "Siktir git vermiyoruz kızımızı desem napabilirsin?" Dedi hepimiz güldük. Begüm naif bir sesle "Elbette dedi.

Hepimizi Elif'in önüne dizilmiştik. Görmesi imkansızdı. Içeri girip karşımıza geçince sağa sola açıldık. Elif'i görünce ağzı aralandı. "Melek gibi olmuşsun." Dedi, Elif masum bir gülümseme ile cevapladı. Birlikte nikah salonuna ilerledik.

Yerlerimize oturduk, memuru beklerken kapı aralandı. Kemal albay, Demir Albay, Çelik Albay ve Deniz yüzbaşı hep birlikte içeri girdiler. Hepimiz ayağa kalktık. Üniformaları yoktu. Onlarda takım giyinmişlerdi.

Yanımıza doğru ilerlediler, Güney'le tokalaşıp yanımıza oturdular. Bir süre sonra nikah memuruda içeri girip yerine oturdu. O anda sadıç koltuğunda oturmam gerekirken koltukta oturduğumu fark edip yerime geçtim. Ben Güney'in sadıcıydım. Elif'in sadıcı ise Begüm'dü. Yerlerimize oturduk.

 

 

 

 

Loading...
0%