Yeni Üyelik
17.
Bölüm

16. Bölüm

@deren_yazar

Leon bir süre sonra yanıma doğru ilerledi. "Lean asla silahıyla bu kadar iyi hedefleyemez. Sen o değilsin. Kimsin lan sen?" Dedi, elini silahına doğru götürecekken eline sıktım. Sonrada hızlıca Emre ve Doruk' un yanında ki adamları indirdim. Hızlıca adamlara sıkarken etraftaki sağlam eşyaların arkasına saklandık. Leon ortada elinin acısıyle bağırdı. "Kızı sağ istiyorum." Dedi. Güldüm "Beylerbu piçi sağ istiyorum." Dedim.

Koltuğun arkasına saklanırken sinirden haykırarak "Sen, o yüzbaşısın Esem." Dedi. Keyifle Kahkaha attim. "Yes, doğru tahmin. Ben Esem yani senin ecelin." dedim. Emre Keyifle güldü. "Konutanım son on adam. Evde kaç kişi kaldı." dedi. Benden önce Leon konuştu.. "İki günde kaç adam var onun bilmesi saçma değil mi? " dedi. Gülüşünü böldüm, " içerde otuz adam var Bahçede on iki adam var. sekiz tanesi çok iyi silah kullanıyor. kaldın değil mi piç? " dedim. Emre ve Dorukla birlikte güldük.

Birkaç dakika sonra adam sayısı git gitde artmaya başladi köşeye sıkışmış gibiydik. O sırada arkadan adamları biri taramaya başladı. "Woew" diye bağırdım. Bana Emre ve Doruk eşlik etti. " Sevgilim öv beni " diye bağırma sesini duyunca Ulaş' olduğunu fark ettim. Bizde elimizden geldiğince yardım ettik. "Komutanım görevi satmış gibi olmadık değilmi? " diye bağırdı Doruk. "Hayır aslanım. Açığa çıkmıştık, Kendimizi koruduk." dedim.

Yarım saat kadar sonra, adamların soyunu sobunu kurutmuş olduk. Olduğum yerden çıktım. Leona doğru birkaç adım attım. "Ne oldu aslancık. Elin ufmu oldu, ama ben sana kıyamamki. Yada dur niye kıyamayayımki seni öyle bir kıyarımıki." dedim ve elimin tersi ile sağlam bir tokat attım. Yerdeyken boynuna yapıştım. " Kaç Tork'e böyle kölelik yaptırdın lan! " dedim . Susmasını beklerken cevapladı "Belki yüz belki bin bereketi kaçmasın diye saymadım. Burada bu saç sana çok yakışmış çiçeğim ." dedi. Tabancanın tepesiyle vurdum.

Emre ve Doruk'a döndüm, "Buna alıp gidin biz burayı halledip geliriz." dedim. ikiside başıyla onayladı, Leonu alıp araçlardan birine bindirip yola çıktılar. Evin farklı yerlerine bomba yerleştirip bizde peşlerinden çıktık. ikimiz inde yani iki aracında zarar görmeyeceği bir konuma gelince evi patlattık. Ulaş telsizden birliğe bağlandı. O konuşurken bende Emregilin önüne kırdım. Bana baktılar. "Ulaş birlikte konuşuyor. Sonuca göre hareket edeceğiz. " dedim. Doruk yanındakine bakıp "Bu yanlışlıkla oldu desek olmazmı?" dedi .

"Az önce yarak ele geçirdik dedi , birşey yaparsak davalık oluruz. Sinirlerine hakim ol oğlum." dedim. Mutsuz bir yüz ifadesi ile onayladı.U laş telsizle görüşmesi bitince araçtan indi, Emre'de peşinden indi. Kendi aralarında konuştular. Ben ve Doruk ise ne konuştuklarını anlamaya çalıştık. Ciddi bir ifade ile konuşuyorlardı. Gözlerim hemen yanlarındaki ağaca takıldı. Çınar ağacıydı, bizim karargahın önündede ayn ı böyle devasa bir çınar vardı. Ne olursa olsun karargahta büyümeyi başarmış tek bitkiydi.

ulaş tekrar arabaya bindi. "Onlar direk birliğe gidiyor. Karam biz seninle önce bir adamın yanına uğrayacağız. "dedi, anlamaz bir ifade ile baktım. Neyin nesiydi bu adam? Biz niye yanına gidiyorduk? Baktım Ulaş cevapları bilmesine rağmen susuyor. Dayanamadım sordum. "Kim bu adam, niye yanına gidiyoruz? Albaymı istedi. Anlat durma öyle." dedim. Güldü, "Taramalı tüfeğim benim. Sakin da, albay Türk dedi. Gidin adamı alın gelin dedi. itirazın varsa git albayla konuş. " dedi.

"Ayıp." dedim. Sadece güldü, araçla ilerlerken o tüm dikkatiyle yola ba kıyordu. Bense yer koşullarını düşünüyordum. Araba bir anda hızlanmaya başladı. "Ulaş hızlı gitmiyormuyuz, sencede." dedim. Başını hayır manasında salladı. "Aaa, Bengim ne hızlısı daha öpüşmedik bile." dedi. iç sesim bu anda dışdan duyuldu "Salak." dedim. Duraksadıkdan sonra devam ettim "Onu demiyorum araba çok hızlı değilmi? " dedim.

" Arkamızdalar! " dedi. Yan aynadan baktım, iki büyük araç on sürat geliyordu. "Ulaş ilerde Kopru var. Oradan geçersek ölürüz. "dedim. Aynalara baktı. Sonra bana baktı, "Kemerini tak karam." dedi. Hızlıca kemerini taktım. suya yaklaşınca hızlıca sağa kırdı. Baya nehire doğru düşmeye başladık. eliyle kemerini açtı sonrada kapımı açtı. " Ulaş !" diye bağırdım. Suya düşünce kurtulmam için yapmıştı. Bende hızlıca onun kemerini açtım. kapıyı açmaya fırsat kalmadan suya batmaya başladık. Ulaş'ın elinden tutup yukarı doğru yüzmeye başladım.

Hızlıca kıyıya çıktık. köşedeki taşların arkasına saklandık . "İyimisin?" dedim. Başıyla onayladı. "Kan mal, neden beni kurtarmaya çalışıyorsun kendini kurtarsana." sıkıca sarıldım. "Bir daha sakın yapma" dedim. Sarıldı "sorun yok. iyiyim. Sen iyisin diye iyiyim. Deniz kızı gibi nasıl yüzdün ha, tekrar aşık oldum." Sarılmayı bırakınca karnına minik bir yumruk attım.

"Korda nam olmaz unuttunuz mu efenim?" Dedim ayağa klakıp etrafa bakındım. "Ulaş şuan nehirdeki minik adacıkta mahsur kaldık farkındasın değil mi?" Dedim. Etrafa bakındı, "Silahlarımızda gitti, telsizde yok şuanda sıfır artı sıfırız." Dedi. Üzerimdeki atleti hafif sıyırdım. Korseden bıçakları çıkardım. Birini ona attım.

Havada yakaladı, gülümsedi. Telsiz işini nasıl halledebilirdik. Su geçirmez olduğunu biliyordum. Üzerimde ağırlık yapan her şeyi çıkardı. "Telsizi alıp geliyorum." Dedim Ulaş başıyla onayladı. Suya atladım. Arabaya doğru hızlıca yüzmeye daha doğrusu dalmaya başladım. Etrafıma bakındım. Aracın içinden telsizi alırken babamın verdiği kırmızı bilekliğim köşeye takıldı . Hızlıca kendimi çekim. Bileklik koput orada kaldı.Su dan hızlıca çıkmaya başladım. çıkar çıkmazderin bir nefes aldım.

Ulaş panikle suya y aklaştı, elini uzattı ona tutunarak Sudan çıktım. Beni kendine çekti ve hızlıca sarıldı."Çok Korktum neden bu kadar geç çıktın." Dedi. "Bilekliğim suda kaldı almam lazım." Dedim, suya doğru giderken.

Elimden tuttu "Soluklanmadan dalman doğru olmaz." Dedi, başımı iki yana salladım suya atladım. Arabanın olduğu yere doğdu gittim. Bilekliğim kemerin çıkıntısında düğümlenmişti hızlıca düğümleri çözmeye çalıştım, lanet kemer bir türlü açılmıyor. Kendimi yukarı doğru bıraktım.

Suyun üstüne çıktım nefes aldım ve tekrar daldım. Bu sefer başardım bilekliğimi aldım. Yukarı çıkıp suyun üstünden yüzerek Ulaş'ın yanına gittim. Direk kendimi yere attım. "İyi misin?" Dedi Ulaş başımla onayladım. Bilekliğime baktım.

Hay şansımı... kopmuş. Bilekliğim kopmuş. Babamın bana bıraktığı şey kırılmış. "Kopmuş." Dedim. Elimden bilekliği aldı baktı, "bana bırak." Dedi köşeye doğru ilerledi. Bilekliğw bir şeyler yapmaya başladı. Bende o sırada hızlıca telsize yöneldim.

"Teğmen Asel Kurt."

"Yüzbaşı Esem Bengi Kara, teğmenim albay ile görüşmem gerekiyor."

"Bir saniye komutanım."

"Yüzbaşım, dinliyorum."

"Komutanım kuzeyde nehrinde takip ediliyorduk bizde suya atladık. Şuanda suyun ortasında sahil gibi bir adacıkta mahsur kaldık."

"Tamamdır en yakın timi oraya yönlendiriyorum. Siz nasılsınız?"

"Sağ olun komutanım."

"Beklemede kalın."

"Emredersiniz komutanım."

Dedim telsizi kapattım. Ulaş gülerek yanıma geldi, avucunda ki bilekliği işaret etti "yaptın mı?" Dedim. Güldü, başını evet manasında salladı. Bilekliğimi alıp taktım. "Albay ile konuştum birlik yollayacaklar." Dedim.

Başıyla onayladı, yanıma oturdu bi anda iki dağın arasında "Asker! Getirin şu ikisini." Diye bağırma sesi duyduk. Hdmdn taşın arkasına geçtik ikimizde elimize bıçakları aldık. Telsiz açıldı.

"Yüzbaşı Esem Bengi Kara."

""Teğmen Burak."

"Teğmenim yerimizi tespit ettiler. Şuanda yaklaşık yirmi iki kişiye ikiyiz."

"On dakika dayanın komutanım geliyoruz."

"Anlaşıldı Teğmenim."

Telsizi kapattım. Ulaş'a döndüm "on dakika" başıyla onayladı. Taşın arkasından baktım şerefsizlerin bazıları yüzerek geliyorlardı. "Sağda ki bende." Dedim, "Sol ve ortayı ben alırım." Dedi. Karaya basıp bizim taşa geldikleri anda sağdaki adamın önce bacağına sonra kalbine bıcak sapladım.

Ulaş ise taşın üstünden birinin üstüne atladı diğerine bıçağını fırlattı. Ulaş'ın üzerine atlayıp devirdiği adamın anlına bıçağını fırlattım. Hızlıca eğildik. Sürünerek tekrar taşın arkasına geçerken ateş açmaya başladılar.

"Amınakoduklarım gelin buraya sikeyim belanızı." Haykırdı Ulaş, istemsizce güldüm, "Siker." Diye bağırdım. Ikimizde güldük. "Asker, sinirlendiriyorsun beni alın çabuk şunları." Dedi. Taşın arasından hafifçe baktım.

Bi kısmı kurşun sıkıyordu, bir kısmı sudan bize doğru geliyordu. "Kim yapıyor?" Dedim, başıyla beni isaret etti. Ortaya çıktım ellerimi açtım, "Teslim oluyorum." Diye bağırdım, ateşi kestiler. Yüzen adamlar bana doğru ilerlediler. Koluma ikisi girince ikisini birbirine tokuşturdum ulaş ise diğer dördünün ikisine bıcak attı. Adamın biriyle ben biriyle o dövüştü. Biz dövüşürken ateş artmaya başladı.

Adamın boynunu kırdım taşın arkasına gidene kadar onu kendime siper ettim. Ulaş ve diğeri halen boğuşuyordu, yandan bıçağı alıp adama fırlattım. Tam yandan alnına girdi. Ulaş hızlıca abana döndü.

Sonrada yanıma koştu, taşın arkasına saklandık. Alnımdan öptü "Helal kız sana." Dedi, başımla onayladım. Acayip rahattım "Son üç." Dedim. Başıyla onayladı, halen ateş altındaydık. Şerefsiz oradan hala bağırıyordu. "Hay çenene sıçayım bi sus be adam." Diye bağırdım. Ulaş güldü " Sakin ol oğlum." Sakinim ben zaten.

Bir kaç dakika sonra silah sesi arttı ve birden kesildi. "Komutanım iyi misiniz?" Ikimizde ayağa kalktık. "İyiyiz bekleyin geliyoruz." Diye bağırdı Ulaş. Ikimizde suya atladık onlara doğru yüzmeyd koyulduk. Sudan çıktığımızda bütün astteğmenler bize bakıyordu.

"Komutanım, biz yanımızda üniforma getirdik. Buyrun." Dedi ve bize çantayı uzattı, ikimizde çantaları aldık. Ulaş hızlıca üzerindeki gömleğı çıkardı giyindi sonrada şalvarı çıkardı ve pantolunu giydi. Bende gömlekle atleti çıkardı. Belimdeki korseyi çıkarmaya üşendim hızlıca üniformayı giydim.

Ulaş önüme geçti, diğerleride arkasını döndü hızlıca pantolonu da giydim. Ulaş teğmenin yanına ilerledi konuşmaya başladılar. Bende askerlerin yanına ilerledim. "Komutanım?" Dedi içlerinden biri ama hangisi dedi anlayamadım.

Döndüm, başımla evet işareti yaptım bir tanesi öne çıktı, "Kor timinde görev alıyormuşsunuz." Dedi, anlamaz bir ifade ile "Evet." Dedim. Bana baktı, "Komutanım sizi çok anlattılar. Kor timi aşağı kor timi yukarı." Dediler. "Adın ne aslanım." Dedim.

"Bora Candemir, İstanbul emret komutanım." Dedi, "Bora size bizi nasıl anlattılar bilmiyorum ama bizde sizler gibi normal askerleriz." Dedim, gözleri kocaman oldu hepsinin.

"Komutanım sizin timin yaptıklarıni anlattılar hiç normal şeylere benzemiyordu. Komutanım siz baskın yapmaya hazırlanan teröristlerin arasına girip araçları patlatmışmısınız. Yetmemiş diğer teröristlere ibret olsun diye adamların kor ateşin üstüne kor yazıcak biçimde atmışsınız." Dedi.

Doğru yaptık ama tamamen sinir anına denk gelmişti, bunlar bunu nereden biliyordu. "Yav siz bunu nereden biliyorsunuz." Dedim içlerinde başka biri öne çıktı "komutanım oraya arama yapmaya biz gittik. Vallaha hayatımda böyle bir sahne hiç görmemiştim." Dedi. "Deli kurtlar sizi." Dedim.

Bütün hepsi aynı anda "Albay Türk." Dediler güldüm. Başımla onaylayıp Ulaş gilin yanına gittim. Zaten Albay kurttan başka bu lafı böyle tonlayarak söyleyen yoktu.

"Ne oldu teğmenim bir sorun mu var?" Dedim, ikiside birbirine baktı "birliğe dönemiyoruz bomba işi yüzünden onunla uğraşıyorlarmış. Köyün birinde gerçekten baskın var birinde ise sahte ihbar ne yapalım diye konuşuyoruz." Dedi Ulaş arkadaki askerlere baktım.

"Ulaş ve ben burdan beş adam alıp sahte ihbarın olduğu yere gidelim. Sizde geriye kalan on adamla baskın olan köye gidin. Biz temiz bulursak adamlar sizin yanınıza gelir bizde kendi görevimimizi tamamlarız." Dedim. Ikiside onayladı.

Etraf kararmaya başladı araca bindik, belli bir mesafeyi beraber gidecektik. Sonra ikiye bölünecektik. Araçta gençlerin arasına arkaya oturdum. Bir anda aklıma hangi beşini alacağım geldi. "Gençler beşiniz bizimle gelecek onunuz komutanınızla gidecek. Ona göre ayrılın." Dedim.

Kendi aralarında konuşmaya başladılar. Araç durunca ben ve Ulaş indik. Peşimizden Bora ve dört oğlan daha indi. Yürümeye başladığınızda Ulaş "Adlarınız ne?" Dedi sırayla. "Komutanim ben Ali, sarışın olan Sadık, maviş olan Bulut, önden giden ise Caner." Dedi, ikimizde onayladık.

Köye yaklaştık. İnsanlar direk meydana çıktı, normaldeki nin tam tersi oldu. "Komutan komutan yetiş, evlerimize tuzak kurdular kapıyı açamıyoruz. Patlayacak." Dedi. Ulaşla birbirimize baktık. "Bora Ali köyü güvenli boş bir alana götürün." Dedim. Ulaş hızlıca ilk evin yanına gitti camdan içeri girdi.

"Bengi basit bomba düzeneği var, birinin bastırması lazım ki bombanın hangisi ile çalıştığını anlayayım." Dedi, askerlerin geri kalanına silahımı uzattım. "Digerlerinin yanına gidin halkı koruyun." Dedim. Evin kapısına ilerledim kulba hafif bastırdım.

Ulaşta doğru kabloyu bulup kesti "Hazır mısın?" Dedim. "Hazırım." Dedi. Gözlerimi kapattım. Elimi hafif ileri doğru ittirdim.

 

 

Loading...
0%