@deren_yazar
|
"Vallaha patlamadık. Ay çok korktum be." Dedim ve Ulaş'a sarıldım. İkimizde bomba imhacı değildik, bildiğimiz kadarıyle bir şeyler yapıyorduk daha doğrusu güneyden öğrendiğimiz kadarıyla. Bütün evleri tek tek yaptık. Son evin düzeneğini temizledikten sonra ikimizde ter su içinde kalmıştık. Köyün dışında duranlara doğru döndüm "Her şey güvende gelebilirsiniz." Bağırdım. Bora ve diğerleri halkla birliktr köye girdiler. Ay nasıl bunaldım anlatamam. Ankarama gitmek istiyorum, ya ben Ankara,m da memnunum vallahi yav. Halkın tamamını güvene alınca askerleri timlerine götürmek için yola çıktık. Köye yaklaştığımda. Birde ağır bir sesle geriye doğru savruldu araç. Hepimiz birkaç saniye durduk. Patladılar lan "Çocuklar patladı lan." Dedim arabadan indim koşmaya başladım. Diğerleri peşimden koştu. Köyden içeri girdim, meydan insanlarla doluydu. Yanlarına doğru koştum insanların nabızlarına baktım, atmıyordu. Köşede asker üniformalı olanları gördüm oraya koştum. "Yapma yapma." Diye haykırdım. Çocukların yanına eğidim. Bir tanesi hafif elini kaldırdı. Hemen yanına koştum kaskını çıkardı. "Komutanım." Dedi, başıml onayladım "Söyle aslanım." Dedim. Yüzüğünü gösterdi. "Şshit haberimi alıştırarak versinler, hamile." Dedi, yutkundu. Gözlerini kapadı. Acıyla yere vurmaya başladım. Timlerinden kalan beş kişi diğer arkadaşlarına bakıyorlardı. İçlerinde yaşayanlar vardı. Onların yaralarına bakıyorlardı, yerden telsizi aldım. Alıp uzaklaştım. Telsizden ses gelene kadar bekledim gelmedi. Telsizi yere fırlattım, "Allah kahretsin." Diye soludum. Hızlıca arabaya koştum, diğer telsizi kulladım. "Teğmen Asel Kurt." "Yüzbaşı Esem Bengi Kara, hemen bulunuduğum komuna helikopter istiyorum teğmen." Burnumda soluyordum. "Albah Türk, yüzbaşım hayrola." "Komutanım, askerlerim patladı köy patladı, helikopter istiyorum. Hemen." "Yüzbaşım imkansız." "Biz imkansız yoktur dediniz. Helikopter!" "Yolluyorum yüzbaşım." Telsizi kapadım. "Yaralı olanladı sedyelere alın şehit olanları ayrı bir yere alın kimlik tespiti için askerler gelecek."dedim. Herkes dediklerimi yapmaya başladı. Sinirim öfkem herşeye bedeldi. İnsanlara yardım ederken helikopter sesi duyulmaya başladı, "siz askerlerinizle gidin biz burayı devralırız." Dedim hızlı hızli ilerlediler. Bütün yaralıları bindirdiler. Ulaş onları izledi bende köşye oturdum. Birkaç dakika sonra yanıma geldi. Oturdu, şehit şehit, kafamı nereye çevirsem şehit. "Genç, yaşlı demediler." Dedim. Başıyla onayladi. Kimlik tespiti için gelen askerlerin yanına doğru ilerken telsiz sknyali ile telsize döndüm. "Teğmen Asel Kurt, komutanım sizinda Ankara’ya dönmenizi istedi." "Anlaşıldı teğmenim." Dedim ve kapattım. Ekibin işi bitince bizde helikoptere binip Ankara’ya doğru yola çıktık. Helikopter indiğinde. Albayı görür görmez hazır ola geçtik. "Ikinizide katkılarınız için teşekkür ederiz. Bu hafta izinlisiniz." Dedi, "Sağ ol komutanım." Diye cevapladık. Arkasını dönüp gitti, elim ayağım titriyordu yinede devam ettim. Kışlaya geçtim üzerimde ki kıyafetleri cıkartıp, günlük kıyafetlerimi giydim. Ulaş'a döndüm "Arabadayım." Dedim. Onayladı, sonrada koşar adımlarla arabaya gittim, şoför koltuğuna oturdum. Ulaş gelir gelmez gaza bastım. "Bengi çok hızlı gidiyoruz." Dedi, başımı hayır manasında salladım. Hızlıca eve varmak istiyordum. Binanin önüne park ettim. Hızlı hızlı merdivenleri çıktım. Bizim kata gelince cantamdan anahtarı çıkardım hızlıca anahtarı taktım. Yok açılmıyor "Açıl lan." Diye bağırdı. Hızlı hızlı vurdum kapıya yanda ki kapı açıldı. Güney yanıma geldi "Ben açayım mı?" Başımı evet manasında salladım.tek seferda açtı. Koşarak içeri girdim kapıyı kapattım. Odamma gittim butun eşylarımı fırlattım her yerin kapısını kapattım. Sonrasında dada salona geçip oturdum, ne televizyonu açtım, nede bir şey yaptım. Sadece bomboş duvara baktım. Kapı çalınca ayağa klaktım, koştum açtım. "Selçuk." Dedim. Iceri girdi, "moralin bozukmuş kafan karışıkmış. Kardeşin burada."dedi. Kapıyı kapattım akşam saatleriydi. Balkona ilerledi, elinde ki poşetler de ne var diye bakmadım bile. Balkonda hazırlıklarını yaparken bana döndü. "Üstünd hırka al gel." Dedi, onayladım. Hızlıca içerden hırkamı aldım. Yanına gittim rakı dolduyordu. Oturdum yanına bir yudum aldı "Sehit vermişiz." Dedi, onayladım. "Onlarca hemde." Dedim, yutkundu "Suçlusu sen değilsin." Dedi. Gülümsedim, "Biliyorum ama belki yani. Yani bilmiyorum belki değistirebilirdim." Dedim. Bir yudum aldım. Radyoyu açtı, fikrimin ince gülü çalıyordu. Oturduk, dışarıyı seyretmeye başladık. "Asel ayrılmak istediğini söyledi." Dedi, hızlıca Selçuk'a döndüm "Ne?" Dedim. Hafifçe gülümsedi "Bizden olmaz dedi. Senin görevde başına gelse ilk ben duyuyorum. Ben askerliğimi korkarak yapmak istemiyorum dedi." Gözlerinden yaşlar süzüldü. "Beni affet dedi, Esem ben Asel olmadan nasıl yaşacağım. Benim hayatım vatanım ve Asel'im. O benim Türk kızım." Dedi, gözlerinden süzülen yaşları sildi. Omzuna dokundum "Asel' de sensiz yapamaz. Inan bana." Dedim. Umarım dercesine başını salladı. Biri kapıya deli gibi vuruyordu. Ayağa kalktım, hızlıca açtım. "Asel?" Baktı bana "Selçuk burada dedi hande abla burada mı?" Dedi. Başımla onayladım, elimle balkonu işaret ettim. Koştu, girdi içeri. "Selçuk!" Dedi, Selçuk Asel'i görürmez ayağa kalktı, "Efendim." Dedi sakince Asel biraz duraksadı. "Ben sandım ki senden ayrılırsam korkum azalır, azalmadı. Ben yeniden senin Türk kızın olabilir miyim?" Dedi. Ağlamaklı gözlerle baktı, Selçuk zatend dünden hazırdı. Kollarını açtı. Asel zıplayıp Selçuk'a sarıldı geriye doğru sendeleyip duvara yaslandılar. Yanlarından geçtim balkona ilerledim. Oturdum biriledi hayatının aşkıyla barışırken biri hayatı olan vatanı için şehit düşüyor ve ben ikisinide gözlerimle tanıklık ediyorum. Selçuk, Asel'le sarılması btip konustuktan biraz sonra yanıma geldi oturdu. Elini omzuna atıp beni kendine çekti "Sen iyi bir komutansın zor evet zor ama kabullenmelisin. Onlar şehit düştü." Dedi, onayladım. "Genceciklerdi, başlamamış hikayeleri vardı hepsinin." Dedim, hafif buruk bir ifade ile "Sen kendin şehit olmak istiyorsun. Şehit olanları görmemek için değil mi?" Dedi, başımı hayır manasında salladım. "Hayır, ben bilmiyorum. Selçuk bir gün şehit düşeceğimiz gerçeğini kabullen." Dedim, başını iki yana salladı "biz askeriz yaşatmak için yaşarız." Dedi. Bir yudum daha içti ekledi "Ölümü biliriz bize hep bir nefes uzaklıktadır ama biz yinede yaşamayı kabul eder ona göre takılırız." Dedi haklıydı güldüm. Iyimi kardeşim o ve onlar. "Ulaş'a evlenme teklifi edeceğim." Dedim. Güldü, "komik şaka." Dedi, bana baktı ciddi olduğunu fark etti. "Hadi canım." Dedi, onayladım. "Ne zaman, niye?" Dedi. Güldüm "Seviyorum, zaman kaybetmekte istemiyorum galiba." Dedim, ciddileşti. "Aklınfs başka bir şey var. Aklında ne var?" Dedi. Bir şey yoktu aklımda evlenmeye karar vermiştim. "Bir şey yok aklımda." Bir yudum daha aldım o sırada Rge ve Ulaş bahçeye çıktılar. Ellerinde kahvelerle gözüm onlara takıldı. Nasıl sevmeyeyim şu adamı, gülünce gamzeli iyi kalpli uğurlu. Selçuk dokununca irkildim. "Seviyorsun anladık." Dedi gülüştük. Arkamıza yaslandık. Bir kaç duble içtik, sonrada o eve gitti. Bende oturdum. Tek başıma birkaç duble daha içtim. Sabaha kadar balkonda oturdum. Rakının dibini bulana kadar gittim. Sabahın dokuzunda kapı çalınca ayağa kalktım. Kapıyı hızlıca açtım. "Esem Bengi Kara siz misiniz?" Dedi, genç bir kargocuydu onaylarcasına başımı salladım. Elinde ki kağıdı imzaladım. Kutuyu aldım, hızlıca içeri götürdüm. Üzerınde Akın Kara'dan yazıyordu. Bomba olmadığını anladım yani. Ay ne komik kızım yav. Hızlıca açtım paketi, içinden kitaplar çıktı. Hızlıca alıp kitaplara baktım. Sakince kitapları içeri kitaplığa götürdüm. Üzerimi değistirdim. Cüzdanımı aldım, markete yürümeye başladım. Biraz ilerledim. Çöpün yakınlarına yaklaşınca inleme sesi duydum. Korkuyla çöpe yaklaştım. Siyah bir poşetten geliyordu, hızlıca poşeti deldim. Köpek yavrusu çıktı, siyah bir köpek yavrusu hızlıca kucağıma aldım ceketimin içine sardım. Hızlıca markette girdim. Ne almak için yola çıkmıştım bilmiyorum ama yavru köpek maması ve su alıp koşarak eve geldim. Bir yerinde bir şey var mı diye kontrol ettim. Yoktu, mamasını ve suyunuda gayet iştahlı yedi. Hızlıca banyoya götürdüm ılık su ile yıkamaya başladım. Sonrada kurutma makinesini hafif sıcağa aldım, tüylerini kurttum. Sürekli elimi yalıyordum "Senin adın ajan olsun mu?" Dedim. Sonrada kafasını sevdim. Birlikte arabya bindik. Veterine geldim, hızlıca ilerledim. Veterine kontrollerini yaparken oradaki petshoptan ne gerekiyorsa hrpsini aldım. Oyuncaklar, mamalar, vitaminler, yataklar, havlular. Akla ne geliyorsa hepsini aldım. Arabaya yerleştirdim. Veteriner ile konuştum. Onu sahiplenmek için gereken ne varsa yaptım, hatta parasını ödeyip kimlik bile çıkardım. Artık benim köpeğim vardı. Hızlıca eve geldik. Eve girer girmez yere bıraktım etrafta koşusturmaya başladı. Salona gittim yere oturdum. Poşetleri açmaya başladım, içerden koşarak geldi, merak etti herhalde gelip yanıma oturdu. Yatağını poşetten çıkartıp yerleştirdim. Onuda yatağının üzerine koydum. Yanınada bulut şeklinde bir oyuncak almıştım onu koydum. Hafif sağ tarafa tel açtım bez serdim tuvalet eğitimi vermek için. Mama kabini ve su kabınıda salona köşeye kurdu. Veterinerimizin önerdiği tasmayı almıştım üzerinde "Alfa" yazıyordu. Hızlıca boynuna taktım. Kapı çaldı, aniklw yerinden kalktı kapıya doğru koştu bende peşinden kostum. Kucağıma alıp kapıyı açtım. "Sevgilim." Dedi, şaşkın bir tonla gel manasında içeriyi gosterdim. Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Tabi salon da her yer yerdeydi etrafta bir sürü poset ve oyuncak vardı. Kapıyı kapatır kapatmaz Alfa'yi yere bıraktım salona doğru koştu, veterinerin dediğine göre pitbull yavrusuydu. Çok tatlı bir tipi vardı. "Ee, Bengi bu nereden çıktı ve neden bu kadar şey aldın." Dedi, Alfa'yı gösterdim "Çöpten buldum. Artık adı Alfa ve kendisi benim minik dostum." Dedim. Başıyla onayladı yerden oyuncaklardan birini aldığı anda alfada oyuncagı tutu. "Bıraksana!" Dedi Ulaş. Alfa'da hırladı. "Ya bıraksana çocuğumun oyuncağını." Dedim ve Ulaş'ın eline vurdum. Bana baktı. Sustu ve koltuğa oturdu bende mamaları içeri taşımaya başladım. Alfa ben nereye gitsem peşimden geliyordu. "Ulaş ben daha kahvaltı yapmadım, beraber yapalım mı?" Dedim. Içerden koşup yanıma geldi "Saat dört bu saate kadar açmı durdun." Dedi, sonra duraksadı "Sen saati unuttun mu?" Dedi. Ben saati unutmuştum. Ana ben saati unutmuştum. Güldüm "Vallahi saati unuttum. Ulaş ben saati ciddili unuttum." Güldü, Alfa'yı kucağına aldı "Sevdim seni dostum." Dedi. Güldüm oda güldü. Alfa'yı yere bıraktı mutfağa geçtik. Güzel bir salata yapmaya başladı. Bende koltuğa oturdum. Balkonu toplamam gerekiyordu orayı toplamaya başladım. "Oha, bir şişe rakımı içtin." Dedi, mahçup bir gülümseme ile karşıladım. Kapı tekrar çalınca oraya ilerledim. Hızlıca kapıyı açtım. Benle birlikte Alfa'da bakıyordu. Ege ne diyecekse unuttu, elindeki tabağı bana uzattı ve Alfa'yı sevmeye başladı. "Bu ne? Yerim ben bunu, adın ne senin?" Dedi içeri girerken. Beraber salona ilerlediler arkasından bağırdım "Alfa adı." Simdi sorsam cevaplamayacaktı ondan direk Begüm'ü aradım. "Alo, Begüm sen ne istiyordun?" "Şeker istedim de Ege söylemedi mi?" "Ya ben köpek sahiplendim de Ege'nin biraz dikati dağıldı." Dedim. "Tamam, şeker lazım getirebilir misin?" "Getiririm." Dedim. Telefonu kapattım, hızlıca şeker doldurdum, merdivenleri çıktım. Begüm kapıdaydı, ona uzetırken Çağrı evden çıktı. "Komutanım markete gidiyorum bir şey lazım mı?" Dedi. Ben marketten ekmek almayı unutmuştum. "İki ekmek alsana." Dedim. Onayladı, hızlıca merdivenlerden indi. Bende eve geçtim. Içeri girdim, Ulaş salatayı bitirmişti, masayı kurmuştu. Oturduk, "Ege gel sende ye oğlum." Diye bağırdı. Ege içerden "Ben yedim siz beni boşverin beni." Dedi. Ikimizde tepkisiz kaldık, yerken beni izlediğini fark ettim. Gülümsedi neye gülümsedi ki. Birkaç dakika sonra tekrar baktı ve gülümsedi "Ne oldu Ulaş?" Dedim. Yaklaştı, "Sen benim sevgilimsin aklıma geldi. Çok hoşuma gidiyor." Dedi. Güldüm "yani teklifi araya sıkıştırmış olsanda evet senin sevgilinim." Dedim. Sadece gözlerini devirdi ve salatasını yemeye döndü. Beraber bulaşıkları toplayıp içeri geçtik. Saat dokuza geliyordu, Ege saati fark edince acele bir şekilde eve gitti. Bizde yalnız kaldık. Koltuğun birinde ben oturuyordum birinde o. Derin nir sesizlik oluştu. Ikimiz aynı anda söze girecek gibi olduk. Ulaş bana baktı. "Söyle." Dedi, başımı iki yana salladım. "Bengi, bu köpek burada olmaz, askersin sen göreve gittiğinde kime emanet olacak." Dedi, gözlerimi Alfa'ya çevirdim. "O burada kalacak ben bueada yokken kızlar bakar." Kendimden emin bir sesle konuşmuştum. Mecburen kabullendi. "Biliyor musun ben küçüktüm o zamanlarda babamda yaşıyor. Nasıl ağlıyorum evde benim köpeğim yok benimde köpeğim olsun. Babam kıyamadı gitti barınaktan yavru bir köpek aldı geldi. Evde bahçeli, koyduk bahçeye." Gözyaşlarımı sildim. Yutkundum. Gözlerimi Alfa'da Ulaş'a çevirdim. "Babam şehit düştü, iki ay sonra bizim evimizi taradılar, benim minik kızım o gün öldü. Ben bir daha köpek sahiplenmedim." Güldüm. "Zuzu babam ölünce bu evden gitti, Alfa'da ben ölünce ancak bu evden gider." Dedim. Öfkeyle ayağa kalktı "Kızım, sürekli ölüm diyorsun çok az kaldı pataklamamı seni." Dedi, güldüm. Banane dercesine omuzlarımı silktim. Yanına sıvıştım. Başımı göğüsüne koydum. Para küte atıyordu. "Oha kalbinde resmen at yarışı oluyor." Dedim. Güldü, saçımdan öptü. "Yat uyu göğüsümde sinirlendirme beni.
|
0% |