@deren_yazar
|
Gece dört sularında uyandım, hızlıca üzerimi giyindim. Telefonumu aldım şöyle ne var ne yok diye bakacakken telefon çalmaya başladı "Albay Kemal Türk." Arıyor. Hayrola neyse açayim en iyisi. "Ulaş, timini al gel. Antremanınız var." "Emredersiniz komutanım." Dedim , telefon kapandı. Bu saatte ne antremanı ve bu kadar acil bir antreman. Hızlıca Emre'nin odasına girdim, sap battaniyesini üzerinden çektim "Kalk karargaha gidiyoruz." Dedim, hızlıca ayağa kalktı. Bende evden çıktım. Merdivenin başına geçtim, tam karşıda acil durumlarda haberleşmek için silah sıkabileceğim hedef vardı. Dört kere ona sıktım, binada kim varsa evden çıktı. Bütün gücümle "Kor karargaha acil." Diye bağırdım. Kapılar hızlıca kapandı. Hazırlanan yanıma indi. Pars merdivenden inerken "Albay benide aramış hayrola." Dedi, sorun yok manasında başımı salladım "Antreman için çağırıyormuş." Dedim, alp gözlerini üfelerken bana baktı "Bu saattemi?" Dedi, evet manasında başımı salladım. Birlikte arabalara ilerledik, arabaya bindim yanıma Çağrı, arkaya ise Alp ve Doruk oturdular. Çağrı bana baktı "Komutanım eğer eğitimle bizi test edeceklerse çok kolay geçeriz bence. Iki koca aydır eğitim yapıyoruz her gün saatlerce, bence kesin efsane sonuçlar çıkacak." Dedi. Başımla onayladım. Iki aydır bize görev emri gelmiyordu ama biz her gün karargaha gidip deli gibi antreman yapıyorduk, timdeki herkes canavara dönüşmüştü. Herkes acayip irileşmişti, inanılması güç ama Güney bile artık kaslı bir tipe bürünmüştü. Hiçbir antreman bizi zorlayamazdı. "Komutanım acaba kıraç timi ile antreman yapacak olabilir miyiz?" Dedi Doruk, aynadan baktım "Olabilir nereden geldi bu aklına?" Dedim, "Dün onlara yarın önemli eğitiminiz var demiş Doğu dedi." Dedi başımla onayladım. "O zaman onlarla bizi yarıştıracak bize antreman diyecek ama rakipleşeceğiz anlaşılan." Dedim. Alp gülümsedi "Gerekirse yeriz evelallah komutanım." Dedi, sadece güldüm. Arabayı park ettik indikten sonra hızlıca üzerimize askeri kıyafetlerimizi girip kışlaya geçtik, Albay kışlada oturuyordu hepimiz karşısına dizildik. Oturduğu yerden hepimizi süzdü "Kor bu gün Kıraç timi ile eğitiminiz var." Dedi, "Emredersiniz komutanım." Dedik. Albay ayağa kalktı "Bahçedeki sahaya." Dedi ve çekip gitti. Oraya doğru yürürken Batur "Komutanım kıraç timinde en yüksek teğmen var değil mi?" Dedi, Bengi o timle daha çok görüşmüştü o sebepten ona döndüm. "Bir teğmen, üç asteğmen, beş tanede subay var." Dedi. Rüzgar rahat bir tonla "Eğitimleri sıkı olan bir tim ama çok baba adam yok içlerinde." Dedi. Pars durdu bizde durduk arkasına döndü. "Kor, bizde kıraçta özel harekatciyiz bizde kötü adam olmaz. Rakip değiliz biz kendinize gelin her antremanda olduğu gibi bu antremanda da en iyisini yapacaksınız gerisinin bir önemi yok." Dedi, haklıydı ama eksikti. "Haklısında onalr bizi ezdiklerini bizi geçtiklerini falan iddia ediyorlar."dedim. Baktı "Gençler." Dedi, sadece başımla onayladım, sahaya girdik Bizi görünce tim komutanları "Dikkat." Diye bağırdı, Pars hafif bir tebessüm ile "Rahat gençler rahat." Dedi, hızlıca yanlarından geçip oturduk. Onlarda sahanın karşı tarafında oturdular. Alp ve Doruk kitlenmiş sekilde iki askere bakıyorlardı onlarda bunlara, "Ne oluyor lan?" Dedim, Alp sinirle bana döndü "Eski timden kavgalıyız komutanım bu timden olduğunu bilmiyorduk." Dedi ben ilk defa Alp'i sinirli görüyordum yani bu denli sinirli ilk defa. Yerimden kalkıp Doruk ve Alp'in karşısına oturdum kendinize gelin lan diye bağırmak geçti içmden bir dakika beni durduran bir şey yokki "Kendinize gelin lan. Odaklanın antremana." Dedim, ikiside bakışlarını bana çevirip onayladılar. Sahaya Albay adım attığı anda Pars ayağa kalktı "Dikkat." Diye bağırdı. Helimiz hazır ola geçip ip gibi dizildik. Onlarda karşıya dizildiler. "İki timiminde ne kadar iyi olduğunu görmek istiyorum. Ilk antremanınız için buradayız. Şınav pozisyonu al!" Diye hakırdı hepimiz direk şınav pozisyonu aldık, elindeki kronometreyi başlattı, Doğu ise sandalye ve şemsiye getirdi birde sıcak kahve oh. Aralık ayının sonuna geliyorduk, üzerimize henüz kar yarmasa bile etrafta kar birikintileri vardı, albay kahvesinden bir yudum aldıktan sonra "Alp teğmenin istersen bırak gel kahve iç." Dedi, Alp gülmsedi "Sağ olun komutanım. Ben böyle çok iyiyim." Dedi. Hepimiz zorlanıyorduk. Kor timinin her gün yaptığı bir şry olduğundan bizlik sorun yoktu, başımı hafif kaldırdım, hem soğuktan hem yorgunluktan titremeye başlamışlardı, ama başlayalı epi topu on dakika olmuştu, "Beş şınav!" Diye bağırdı, başladık sınav çekmeye. Ve tabiki kırk tane falan çekmemize rağmen her sorulduğunda sıfır diyorduk. Albay birkaç yudum daha kahve içip "kalkın." Dedi, hepimiz kalktık. "Keyifler nasıl?" Dedi, güldüm "İyi komutanım açılmış olduk, havadan önce." Dedim. Bana baktı, "Iyi madem keyifin çok yerinde madem seni bi koşuda görelim." Dedi. Salak Ulaş, başladım koşmaya "O koşarsa bizde koşarız." Diye bir ses duydum ardındanda arkamdan gelen adım sesleri, gerizekalı hem kendini hem timi boşu boşuna yoruyon. Birkaç tur attıktan sonra durduk. Albay'ın emriyle birlikte içeri geçtik, eğitim odalarından birine girdik. Bileklerimizden bizi tavana astılar. Boydan şanslıydık biz, onlara göre biraz daha uzunduk onlar parmak ucu ile değiyorken bizim ayağımın neredeyse yarısı değiyordu. Albay çıktıktan sonra önce bir süre sessizlik oluştu, sonra birden Selçuk gülümseyerek "komutanım asılınca boy uzar diyorlar ya kaç santim uzarım sizce." Dedi, Pars dahil hepimiz güldük, "iki santim rahat uzarsın devrem." Dedi Güney gülerek. Bengi baktı "Selçuk iki uzarsa ben dört uzarım." Dedi, daha çok güldük. Kıraç timinin komutanı bize bakıp "Komutanım, kendinizi yormasanız mı?" Dedi, Pars gülerek "yok be olum böyle yorulur mu insan eğleniyoruz şurada." Dedi, onayladım. İçlerinden bazıları bize hayranlıkla bakıyorlardı, o sebepten içimde ki sinir azalmıştı. Yaklaşık iki saat geçmişti, artık yavaştan omuzlarım ağrımaya başlıyordu "Komutanım ben biraz dinleneceğim." Dedim, Pars onaylayınca kendimi asılı olan zincire dayayarak arkadaki duvara geri geri çıktım kendimi sabitledim. Omuzlarımın ağrısı geçene kadar öyle dururum derken korun geri kalanıda yaptığımı yaptı. "Oğlum ne garip duruyoruzdur dışardan." Dedi Pars gülen bir tavırla. Kapı açılmaya başlayınca hepimiz kendimizi düzeltik, Albay yanında Deniz'le içeri girdi. "Ne yaptınız iyi misiniz?" Dedi, hepimiz başımızla onayladık. Albay gülümsedi, gıcık bir gülümsemeydi bu nedemekti çok iyi biliyordum, sopa şov geliyor demekti. Deniz'e işaret çaktı oda diğer oğlan ile birlikte yanımıza geldi "Başla." Diye haykırınca Albay Deniz pata küte helimize sopayı geçirmeye başladı. Sağlam ve sesiz durmamız gerekiyordu, kendimi deli gibi kasmaya başladım, vurduğunda deli gibi acı çekmeme rağmen gram yerimden sevmedim, kıraç timide gözlerinden okunan acı ifadesine rağmen sabit durmayı başarıyorlardı. Önümüzdeki on saat böyle geçti, iki saat yalnızlık sonra full dayak. Sabrımın son demlerindeydim, gözüm karşıda kıraç timinin en küçüğüne takıldı, ha bayıldı ha bayılacak durumdaydı. Göğüsünde ki yazıyı okudum "Burak Yazar." Dedim, bana çevirdi kafasını "Iyi misin oğlum?" Dedim, başını hayır manasında salladı hafiften timinde hafif bir panik oluştu. Emre direk bağırmaya başladı "Bakın bir buraya acil!" Galiba burada değillerdi, Pars bize baktı sonra çocuğa döndü, bayılmıştı bile, "Kor hadi." Dedi, hepimiz ne yapmamız gerektiğini anlamıştık. Kendimizi zincirlerde ters çevirdik. İlk Çağrı kırdı sonra ben sonra diğerleri, yere sırt üstü düşüyorduk. Hızlıca ayaklanıp çocuğun yanına geçtik, "komutanım böyle zincirleri kırmak zor ne yapacağız?" Dedi Rüzgar meraklı bir sesle. "Ulaş sen Burak'ı kaldır, Rüzgar Doruk ikiniz Rüzgarı kaldırın yukarıdan çeksin zinciri. Esem, Alp ,Selçuk etrafta keskin bir şey varsa bulun işimiz kolaylaşsın. Emre, sen Burak'a bak. Güney bizde kapıyı kıralım." Dedi. Hepimiz onayladık. Hemen Burak'ı kaldırdım, Emre yanımda duruyordu çocuğa baktı "Ağrıdan bayılmış herhalde, değerlerde bir sorun yok çünkü." Dedi, iyi bari içim rahatladı. Birkaç dakika bile geçmeden Çağrı zinciri kırdı, hemen Burak'ı yere yatırdım, tam hadi kapıyı acın diyecekken büyük bir gümbürtü ile kapı kırıldı, bir baktık Albay ve diğerleri komple dizilmişlerdi, "Burak oğlum timinle birlikte ikinci eğitim alanına geç." Dedi, Bi baktım, Burak ayaklandı. Ulan sonra düşersin elime. Hepimiz ayağa kalkıp dizildik. Yavaş adımlarla karşımıza geçti "Ulan deli kurtlar, iki dakika test yapalım dedik, kapıyı niye kırıyorsunuz lan!" Diye haykırdı, Kapıyı Pars ve Güney birlikte kırdıklarından onlara bakıyordu, Pars yutkundu "Biz Burak'a zarar gelmemesi için çabaladık." Dedi, Albay güldü "Deli kurtlar sizi. Neyse kor yine asileşip delirmişsiniz madem. Kaldığınız yerden görevlerinize devam edebilirsiniz." Dedi. Gözlerimizin parladığını hissettim. "Komutanım, nasıl yani eski derken yani ne kadar eski yirmi dört saat önceki eski mi? Yoksa iki ay önce ki mi?" Dedi Bengi heyecanla, oy kurban ölürüm ben senin heyecanına, güzelim benim yav. "Iki ay önce ki eski." Dedi, sesi yumuşaktı, hazırolda durmamamız Alp’in koşup Albay'a sarılması ile bitti, hepimiz koşup sarıldık "Lan komutanınızım ben sizi." Dedi, umursamadan sarılmaya devam ediyorduk. Sarılmamız bitince etrafında yuvarlak oluşturduk "akşam Gülsüm sizi yemeğe bekliyor, Altıda geç kalmayın." Dedi ve eğitim kışlasından dışarı çıktı, hepimiz birbirimize baktık "Ev hediyesi almamız lazım." Dedi Batur, telaşlı bir sesle. Güney devam ettirdi "Çicek falanda almak lazım." Dedi. Haklılardı, Albay'ın karısı Gülsüm abla çok tatlı bir kadındı sürekli karargaha bize ve kıraç timi gibi bazı timlere börek tatlı falan yollardı. Hatta hatırlıyorum bir keresinde yağmurun altında antreman yapıyorduk, bizi zorla kışlaya sokup nane limon içirtmişti. Iki çocukları vardı biri Rüya’idi diğer ise nerede ne yapıyor bilmiyoruz. Hızlı adımlarla kışladan çıktık hava yavaştan aydınlanıyordu, hızlıca arabalara bindik. Emre yanıma oturdu, arabayı sürerken bana baktığını fark ettim "Ne oldu?" Dedim, gülümsedi. "Balık ekmek yapmayacağım ya ona seviniyorum." Dedi, güldüm. Arkadan Alp "komutanım çok merak ettim ne bu balık ekmek mevzusu?" Dedi, Emre gülerek arkasına döndü "Dün beni hayatta tutan şey." Dedi, gülümsedim. "Yarın yapacak, zaten yapmama şansı yok." Dedim , Emre onayladı "Yaparım tabi." Dedi, evin önüne gelip durduk. Hızlıca evlere dağıldık. Tek banyo iki adam, "Emre salon camları açık kalmış sanki burası biraz soğuk." Dedim, "Dur bakayım." Dedi ve salona doğru birkaç adım attı, bütün gücümle banyoya deppar atıp kapıyı kitledim. Deli gibi kapıya vurarak "Ulaş bu gün benim sıram, aç kapıyı Ulaş önce ben yıkancam lan!" Diyordu bütün umursamazlığımla banyoya girip, suyu açtım. Güzelce ve sakince banyomu yapıp banyodan çıktım. Odama bir girdim yatağımda Emre uzanıyor "Lütfen bana bunu yapmadığını soyle üzerindeki terli kıyafetlerle yatağıma yatmadığımı söyle." dedim, güldü "Tam olarak bu kıyafetler buraya yattım, birde çoraplarımıda masanın üzerine koydum." Dedi, sakinim huzurluyum. "Emre git kardeşim." Dedim, gülerek yatakta oturur pozisyona geldi, baktım gevşek gevşek hareket ediyor "Çık lan odamdan!" Diye bağırdım, aynı saniyede kendi odasına ışınlandı. Komple çarşafı ve battaniyeyi çıkartıp dışarı fırlattım. Masanın üzerinde duran çorapları buzdolabı boşeti ile alıp attım. Akşam için hazırlanmam gerekiyordu.
|
0% |