@deren_yazar
|
Saat 4.30 Üzerimi giyinip, hızlıca saçlarımı düzetmeye başladım, biraz sonra çıkacaktık. Bengi’nin ne giyindiğini merak ediyordum içten içe nasil güzel olmuştur şimdi varya. "Hadi çıkıyoruz." Diye içerden Emre'nin anırması ile irkildim "Geldim." Diye seslendim, parfümümü sıkıp hızlıca odamda çıktım, ortadaki masada timin kalabalık bir bölümü oturuyordu. Ayakkabılarımı giyip çıktım gördüğüm şeye inanamadım. "Bengi?" Dedim istemsizce çok tatlı bir tulu giymişti içinede renkli bir kazak giymişti saçını küçük iki topuzla açık bırakmıştı. Yeniden aşık oldum galiba. "Ugurlu, buyrunuz efenim." Dedim, bana bakarak dedi, yanına ilerledim yanağından öptüm "Çok güzel ilmuşsun Sevgili Karam'ım." Dedim, güldü koluma sarılırken "salak!" Dedi, gülerek. Herkes gelince hızlıca dışarı yöneldik, önce çicekçiye gidecektik ardında herhangi bir mağaza bulup biblo gibi bir şey bulacaktık. Esem arabanın anahtarını Emre'ye fırlattı "Benim araba sende." Dedi, Emre onayladı yani benim arabama bitecekti. Yan koltuk prensesi olacaktı. Kurban olurum ben sana ya Arabaya bindik yanıma oturdu, önce kemerini taktı sonra bana döndü "Arabayı sürecek misin sevgilim?" Dedi, donakaldım. Ilk defa bana sevgilim diyordu, "Sevgilim?" Dedim, güldü "He, aşkım." Dedi, gülümsedim "Ölürüm sana." Dedim. Bana baktı "Ulaş, saçma sapan konuşma. Sus la!" Dedi. Arabayi sürmeye başladım, yandan teyipi açtı, şarkıya eşlik etmeye başladı "Sevdik, sevdalandık. Yatsıyla yanlandık." Yok bilerek yapıyor, beni iyice kendine aşık etmek için yapıyor yemin ediyorum ya. Ama bilmediği bir şey yok o sadece durduğunda bile ben ona aşık oluyorum. Arka koltukta Doruk ve Alp oturuyordu ve onlarda sadece alkışlayarak Bengi'ye destek oluyorlardı. Bengi şarkıyla ritmik dans ederken yan taraftan Güney'in arabasının geçtiğini fark etti hızlıca camı açtı, Güney'de camı açtı "Sevdik savdalandık." Diye bağırdı Esem, Güney gülerek "Açıyorum hemen." Dedi. Iki arabada da aynı şarki çalıyordu, keyifle dans etmeye devam ederlerken Pars bir çicekçinin önünde durdu, bende durdum. Birlikte arabadan indik, Pars ile ben birlikte çicekçiye girdik. Adam ikimizide baktı, "Ben mi çicek önereyim yoksa sizin bir isteğiniz var mı?" Dedi, Pars bana baktı "Arkadaş ne ders o olacak." Dedi, başımla onayladım. "Zambak buketi olacak sadece açık olanlarından on tane koyalım arayada beyaz pıtıcıklar. Birde rica etsem kahve tonlarında kağıy sarabilir misiniz?" Dedim, adam başıyla onaylayıp hızlıca buket yapmaya başladı. Ben kasaya yönelirken Pars kolumdan tuttu "Ben alırım." Dedi, aynı tonla "Ben alırım abi." Dedim, sert bir sesle "Ben alıcam dedim." Başımla onayladım. Kenara çekilirken gözüme frezya çiceği takıldı. Diğer adama döndüm "Bana yanına başka hiçbir çiçek olmadan sadece Frezyadan bir buket yapabilir misiniz?" Dedim. Adam hızlıca bir buket yaptı, ödeyip çiçeği arkama saklayarak dışarı çıktım, Bengi arabanın içerisinde oturuyordu, onun kapısını açtım, gözlerini bana çevirdi, çicek buketini ona uzattım "Senin kokun daha güzel ama olsun." Dedim, çiçeği alıp kokladı, sonra birden kravatımdan beni kendine çekti. Göz göze geldik, dudağımdan öptü "Teşekkür ederim yakışıklı." Dedi, ben öylece kala kaldım. Kendimi geri çektim, yere eğildim, kaliba biraz sonra kalbim vücudumu terkedip gidecek, ay çok heyecanlandım. Kurban olurum ben ona ya öptü beni öptü yerim ya. Allah'ım bana verdiğin en büyük niğmet yemin ediyorum. Pars çiçekçiden çıkınca hepimiz arabalara bindik, Bengi hiç etrafa bakmıyordu sadece çicekle fotoğraf çekiniyordu. Bu kadar sevinceğini bilsem her gün alırdım be güzelim. Biraz daha ilerleyip bir heykelcinin önünde durduk, Selçuk hızlıca fükkana girdi. Timde bu tarz abidik gubidik şeylerden anlayan tek insandı. Biraz sonra dükkandan çıktı, şıkta bir kutuyla çıktı. Son dakika artık albayın evine gelmiştik. Bütün araçları park edip hızlıdan evlerine yaklaştık, Albay işini biliyordu, müstakil bir evi vardı küçük bir havuzu falan, havalı bir evdi. Kış bahçesi gibi camdan bir alanda oturuyorlardı, bizi görünce Gülsüm abla üzerine ceket alıp kapıya geldi, dış kapıyı açtı, sırayla hepimize sarıldı. Bahçeye girdik, Albay'da hepimizle tokalaştı yerlerimize oturduk, Pars elindeki buketi ve kutuyu Gülsüm ablaya uzattı, "Kusura bakmayın son dakika oldu biraz." Dedi, Gülsüm abla kutuyu masaya koyup açarken, "Aa ne önemi var." Dedi. Vazoyu görüncede "Aa Kemal bak çocuklar ne güzel bir şey almış. Birde deli kurtlar diyip duruyorsun." Dedi, hepimiz hafif bir tebessüm ile karşılık verdik. Onaları yan tarafa koyduktan sonra yandan tencereyi çıkardı "Mercimek çorbası yaptım, uzatın tabakları." Dedi, Elden ele tabaklar gezmeye başladılar, Gülsüm abla yemeğe oturduktan sonra hepimiz Albay'a döndük, Gülsüm abla "Niye yemiyorsunuz çocuklar?" Dedi, hepimiz Albay'a baktık, Gülsüm abla halen anlamamıştı anlaşılan. "Buyrun gençler" diyince albay hepimiz yemeğe başladık. Yemek yerken Gülsüm abla sürekli bize sorular soruyordu bunlardan çoğu "Eee, kemal sizi yoruyor mu? Özel görevler nasıl oluyor? Kemal'de görevlere çıkıyor mu?" Gibi özel sorular oluyordu, bizde hep aynı cevapları veriyorduk "Yok yormuyor, yani adı üzerinde özel görev. Gerektiğinde." Gibi. Gülsüm abla cevaplardan memnun olmuyordu anlaşılan. "Kesin Kemal sizi tehdit etti, niye hiçbir şey anlatmıyorsunuz bakayım siz?" Dedi, Rüzgar gülümsedi "Mesleki defarmasyon diyelim, pek konuşma alışkanlığımız yok." Dedi, Gülsüm abla güldü "Heh, bizim kide öyle ne babası ne kızı ağızından cımbızla laf alıyoruz." Dedi, yine hepimiz hafifçe gülümsedik. Gülsüm abla Bengi’ye döndü, "Kızım, Zehra ile uzun zamandır görüşemiyoruz o ne yapıyor?" Dedi, Gülsüm abla ve Bengi'nin annesi nereden tanışıyordu ki? Bengi gülümsedi, "Ne yalan söyleyeyim Gülsüm abla bende enson yılbaşında görüştüm. Tahminimce halen şirket işleri ile ilgileniyordu belki eşi ile birlikte yine Paris turu falan yapıyorlardir." Dedi, Bengi’nin annesi evlimiymiş. Şaşırmıştım. "Aa, niye konuşmuyorsunuz ben en son konuştuğumda yani dört hafta falan önce kardeşinin üniversite işleri ile ilgilendiğini söylemişti." Dedi, oha ben bunuda bilmiyordum, Ben Bengi’nin sadece abisi olduğunu biliyordum. Tekrar Bengi'ye döndüm, tebessüm eden bir ifade ile "Doğru ben unutmuşum onu, Elena'nın mezuniyeti var bu yıl. Açık olmak gerekirse ben annemin yeni ailesi hakkında fazla bilgiye sahip değilim." Dedi, sesinde hafif bir kırgınlık vardı. Gülsüm hafif bir tebessümle cevapladı "Anladım canım, Akın onunla görüşüyor musunuz?" Dedi, inatla soruyordu, Bengi'de her seferinde kıbarlıktan cevap veriyordu. Yine gülümseyerek "Evet ara sıra karşılasıyoruz, onun işlerinin bir kısmı İstanbul'da sürekli git gel yapıyor. Biz sadece ara sıra telefonla konuşuyoruz." Dedi. Gülsüm onaylarcasına başını salladı. "Vallahi helal olsun Esem sana, Tahir gencecik yaşında şehit düştü, Zehra sizi bırakıp gitti. Sende abinde teyzene kalmana rağmen kendinizi iyi yetiştirdiniz. Vallaha bak." Dedi, benim bile sinirim bozuldu, Bengi'ye döndüm hemen gülümsüyordu ama gözlerindeki doluluk belli oluyordu "Sağ olun." Dedi. Aşağıdan elini sıkıca tuttum. Emre konuyu değıştirmek için "Çorba çok lezzetli olmuş elinize sağlık." Dedi. Bengi elimi sıkıca tutuyordu, hafiften ellerinin soğuduğunu hissedebiliyordum, yüzünde üzgün ve kırgın bir ifade vardı, saçlarını düzeltiyordu sürekli ama saçı zaten topluydu. Birden elimi bıraktı "Ben bir lavaboya gideyim, ne tarafta acaba?" Dedi, Rüya hemen ayağa kalktı "Ben sizi götüreyim komutanım." Dedi. Birlikte ayağa kalktılar içeri girdiler. Aklım şimdi onda kalacaktı, onlar gittikten sonra herkes konuşmaya devam etti, bende ara sıra başımla onaylamama rağmen öylece o tarafa bakıyordum. "Ulaş oğlum sen daldın gittin." Dedi Gülsüm abla. Başımı hayır manasında salladım "Yok, sadece ben dinlerken çok odaklanıyorum ondan oluyor." Dedim, gülümseyip onayladı. Birkac dakika sonra yemeğimiz bitti, Rüya'da geldi ama Esem gelmedi, "Bende bi izninizle lavobaya gideyim izninizle." Dedim, Rüya ayağa kalkacakken "Otur sen ben bulurum." Dedim, yerine geri oturdu. Hızlı adımlarla eve girdim. Zaten ışığı yanan tek bir yer vardı kapısı kilitliydi, kapıyı tıklattım "Karam, iyi misin?" Dedim. Kapı hafifçe aralandı, makyajı akmış, küçük renkli bir panda gibiydi, içeri girdim, dudaklarını büzerek bana baktı "Çok mu kötü görünüyorum?" Dedi, göğüsüme doğru çektim "Kurban olurum ben sana düzeltiriz şimdi." Dedim, sarıldıktan sonra onu tuvaletin üzerine oturtum yandan peçete aldım, gözlerinden altında akan kısmi sildim. "Biliyor musun? Annem benim üniversiteden mezun olduğumu bir yıl sonra öğrendi. Simdi kızı için aylarca önceden hazırlık yapmaya başlamış." Dedi, ne desem bilemedim. Elimde ki peçeteyi çöpe attım, yenisini alırken "Boş ver sen onsuzda güçlüsün. Ona ihtiyacın yok." Dedim, bana baktı. "O zamanlar anne sıcaklığına ihtiyacım vardı." Dedi. Yanağına hafifçe sevdim "Geçmiş için yapacak bir şeyimiz yok. Hem sen annen gibi anne olmayacaksın, bizim kızımız ikimizdende şanslı olacak." Dedim. Gözleri gülümsedi "Onu babasız bırakmayacaksın söz mü?" Dedi, neden sorduğunu biliyordum, başımla onayladım "Bırakmayacağım." Dedim. Güldü "yemeğimiz soğumasın." Dedi, başimla onayladım, elimde ki peçeteyide çöpe attım. Bengi'ye kolumu doladım birlikte yemek masasına doğru ilerledik, masaya yaklaşınca ayrıldık. Bir süre daha oturup sohbet muhabet döndü, Pars ayağa kalktı "Biz kalkalım artık." Dedi, hepimiz ayağa kalktık. Gülsüm abla ayağa kalktı "Nereye daha kahve içecektik." Dedi, Batur basıyla onayaldı "Baska zaman inşallah. Her şey için çok teşekkür ederiz." Dedik. Tekrardan tokalaşıp evden çıktık. Herkes Bengi'ye bakıyordu, Güney en sonunda dayanamadı "Sen bir şey yemedin." Dedi, Bengi başıyla onayladı, "Evde yerim ya." Dedi, Selçuk saate baktı "Saat daha dokuz çiftlike gidelim." Dedi, Bengi’nin direk gözleri parladı, Güney konuşmasına izin vermeden "Gözler ışıldadığına göre karar verilmiştir. Kokoreç yiyoruz." Dedi. Herkes hızlıca arabaya ilerledi. Aynı geldiğimiz şekilde bindik arabaya. Alp arkadan "Komutanım, kokeriç yerken midyede atar mıyız?" Dedi, Esem arkaya döndü "Atarız oğlum niye atmayalım?" Dedi, Doruk muhabetten pek hoşlanmıyor gibiydi aynadan bakararak "Senin niye hiç sesin çıkmıyor la?" Dedim. Doruk kısık bir sesle "Ben sakat at sevmiyorum komutanım." Dedi, Bengi bütün ciddiyeti ile "Kokareç sakat at sayılmamalı bence." Dedi, gülümsedim. Saf kuzum benim. "Doruk orada kumpir falanda var sanada öyle bir şey alırız." Dedim, onayladı. Sonra bir anda Bengi gülmeye başladı, delirdiğinden şüphelendiğimi belli eden bir bakış attım. "Ne oldu karam?" Dedim, baktı. "Bunun hoşlandığı hanfendide sakat at yiyemiyor. Ne kadar da uyumlular." Dedi ce kahkaha attı. Alp gülrek Doruk'a omuz attı. Bende gülerek onlara bakarken kırmızı ışık yandı durdum önümdeki araba Pars'ın arbasıydı. Camdan çıkıp Selçuk ve Batur bize el salladılar. Bizde onlara el salladık. Sonra herkes içeri girdi. Sağ taraftan bir araba son hızla gelmeye başladı "Ne yapıyor lan bu?" Dedim, kornaya bastım, Pars sesi duymadan iki araba birbirine girdi. |
0% |