Yeni Üyelik
25.
Bölüm

24. Bölüm

@deren_yazar

"Has siktir lan!" Diye bağırdım istemsizce, ben bağırırken iri araba yana doğru sürükleniyorlardı, hızlıca arabadan indik, arkamızdada diğer arabakar vardı. Koşmaya başladım.

"Selçuk!" Diye bağırdım, ses gelmedi, "Batur!" Yine ses yok "Pars!" Dedim, ses yok. İki araba tam anlamıyla birbirine yapışmıştı. Pars'ın arabasına çarpan araba tamamen alev almış durumdaydı, onlara doğru koşmaya çalışınca çevredeki insanlar bizi durdumaya başladılar, iki üç kişi olsa geçerdimde butun bir trafik bizi tutuyordu.

"Abi!" Diye haykırdım, istemsizce ağlamaya başlamıştım, arabanın sağ tarafındaki kapı birdne yere düştü, "Allah'ım ne olur. Allah'ım sen onları ailelerine bağışla." Dedim. Arabadan ınce öksürerek Batur çıktı, Sonra Selçuk en son Pars bize doğru birkaç adım attılar. O sırada insanları yarıp yanlarına koştuk.

Çok kötü öksürüyorlardı, "İyi misiniz?" Dedim, Batur başını hayır manasında salladdı elliyle dönme işareti yaptı, hızlıca tuttum. "Aç etrafı aç." Diye Doruk ve Alp'e bağırdım. Batur’un anlında büyük bir yara vardı, buda yetmiyormuş gibi karnına da ince bir cam batmıştı. "Böyle yürüme." Dedim hizlıca kaldırdım. Bizim arabaları yan yana ayarlamışlardı arada bir alan oluşturmuşlardı. Batur’u oraya götürdüm.

Selçuk'un yanında Güney vardı oda onu yanımıza getirdi, Pars'ı anca Çağrı kaldırırdı onuda Çağrı kaldırdı, yanımıza getirdi. "Öbür arabada ki adam." Dedim, Bengi duraksadı sonra Güney’e baktı "Bizim arabalarda yangın tüpü var." Dedi. Güney hızlıca Emre'den anahtarı aldı, Rüzgar ve Cağrı ile koştular.

"Ambulans çağırdınız mı?" Dedim, Alp başıyla onayladı "Çağırdık komutanım." Dedi, Pars ve Batur'da kötü yara yoktu ince kesikler vardı, onlar köşede sakince oturuyorlardı. Batur'un karnında ki yara kötüydu kanıyordu.

"Dayan biraz oğlum." Dedim, Batur başıyla onayladı "Iyiyim ya, kurşunun yanında bu hiçbir şey. Bi ilk baş kötüydüm de şuan çok iyiyim." Dedi, güldüm "Iyi ol, kardeşim" dedim. Bengi, Selçuk'un kaşında ki yaraya pansuman yapıyordu. Bende yanlarına ilerledim bir parça pamukla tendirdiyot alıp, Pars'ın yanına ilerledim.

"Abi izninle." Dedim, başıyla onayladı yanağında ki çiziğe ve dudağına sürmeye başladım, "Söndümü diğer araba?" Dedi, hafif arkaya geçip baktım "Uğraşıyorlar abi. Itfaye gelene kadar ne yapabilirlerse." Dedim. Yine sessizce onayladı, çevredeki insanlar bize bakıyorlardı, fazla soğuk kanlı olmamız ve her türlü malzemenin yanımızda olması onları germişti galiba.

"Alp oğlum benim arabada kaza sembolleri var onlari araçların yakınına koy dört yol ağzı kaza çıkmasın kırıklardan." Dedim, Alp ve Doruk direk benim arabaya yöneldiler. Ayağa kalktım bizi izleyen insanların yanına ilerledim. Cüzdanımı çıkardım "Askeriz biz, her şey kontrol altında rahat olun." Dedim.

Herkes başıyla onayladı, devam ettirdim "Polisler ve itfaye gelene kadar yol açılmayacak gibi duruyor. Bu soğukta dışarda bekmeyin araçlarınıza geçin isterseniz." Dedim, yine herkes onaylayıp araçlarına ilerlerken içlerinden bir teyze yanıma yaklaştı "Ben doktorum, arkadaşınıza bakayım." Dedi, "Çok iyi olur. Sağ olun." Dedim. Kadın direk onarım yanına ilerledi.

Bende Güney’lerin yanına ilerledim. Ateş sönmüşü, "Durum ne?" Dedim, bana baktı "Araba füze çevirmeden adamı çıkaramayız." Dedi, başımla onayladım "Çevirelim." Dedim, başını hayır manasında salladı "Adam çok sarsılır." Dedi. O olmuyor bu olmuyor ne yapacağız?

"Eeee, ne yapacağız?" Dedim, "Bekleyeceğiz." Dedi, sakin bir tonla. Arabaya biraz yaklaştım "Beni duyuyor musun?" Dedim, cevap gelmedi. Birkaç dakika sonra itfaye ve ambulanslar gelmeye başladı.

Gelen ambulanslardan ikisi bizimkileri aldı, bizim için olay oorada bitti bizde hemen ambulansın ardında yola çıktık. Deli gibi hızlı gidiyordu ambulans buda ben içok geriyordu. "Çok hızlı gitmiyor mu komutanım?" Dedi, başımla onayladım. "Gidiyor, hayırlısı bakalım." Dedim. Hastaneye varınca hızlıca park edip indik.

Batur’u ameliyathaneye aldılar, diğerlerini ise acil müdahale odalarına, tim ikiye bölündü bir kısmı Selçuk’ların yanına geçti bir kısmı Batur’u beklemeye. Ben Batur’u bekleyen ekipteydim. Sude’ye haber vermem gerekiyordu. Ama vermeyede çok korkuyordum , aldığı kesik basit bir kesikti bir şey olmayacağı kesindi, bir saat kadar bekleyip cıkmazsa aramak daha mantıklı geldi.

Zaten bir yarım saat kadar sonra Batur çıktı, normal bir odaya aldılar, Selçuk ve Pars turp gibi olduklarında onlara yatış vermediler. Hepimiz Batur’un odasına doluştuk. Bengi yerinden kalktı "Bekleyeni olanlar yani, Güney, Pars ve Selçuk siz doğruca eve." Dedi, ilk baş reddecek gibilerdi izin vermedi.

"Gençlerde lütfen, Alp, Doruk, Rüzgar,Çağrı sizde." Dedi onlara itiraza izin vermedi. Geriye sadece ben, Emre ve kendisi kaldı. Oturduk koltuğa "Sude’ye söylediniz mi?" Dedi, başımı hayır manasında salladım. "Ben haber edeyim." Dedi ve odadan çıktı, Emre yanıma yaklaştı "Sude gelince oda üçümüzü kovar benden demesi." Dedi.

Cevap verecekken, Batur uyandı "Kardeşin, nasılsın?" Dedim, bana baktı, "Iyiyim abi." Dedi ikimizde yanında oturuyorduk. "Iyi iyi, Bengi sevgiline haber vermeye gitti, bence sevgilin gelene kadar toparlansan iyi olur." Dedim, gülümsedi "yakışıklı mıyım şuan?" Dedi. Emre net bir sesle "Her zaman, her durumda." Dedi.

Bengi telefonu kapatıp içeri girdi, "Iyi misin la?" Dedi, Batur başıyla onayladı, Bengi sıkıca sarıldı "Iyi ol aman diyim." Dedi, Batur yine başıyla onayladı, oturduk sohbet ederken Sude panikle içeri girdi "Batur!" Dedi, Batur yumuşak bir tonla "Aşkım." Dedi, Sude koşup sarıldı "Iyi misin?" Dedi, Batur Sude'nin elinden öptü "Sen yanımdayken ben hep iyiyim."

Romantizim başladıysa bize gitme vakti gelmiştir, yavaşça montlarımizı alıp odadan çıktık. Biz çıkarken Sude, Batur’un yanına sıvışmaya başlamıştı bile. Tam arabaya yönelecekken Emre anahtarı aldı "Sen arkaya geç." Dedi, Bengi ile birlikte arkaya geçtik. Saat bire geliyordu ve bir saat daha yol yapacaktık.

Emre sürmeye başlayınca, Bengi başını göğüsüme başladi, bir on dakika sonra uykuya daldı, yavaş bir sesle "Radyoyu kıs uyanmasın." Dedim, Emre hızlıca kıstı, başımı hafif eğip başından öptüm saçlarını sevmeye başladım, “Emre, sen bana halen karan ile aranızda gçen konuşmayı anlatmadın.” Dedim, hafif tebessüm ile aynadan bana baktı “Anlatacak bir şey yok abi, olsa anlatırım bilmiyor musun?” dedi, net bir sesle “Emre!” dedim. Sakin bir tonla “Sen bana aşıksın değil mi lan, dedi abi.” Diyiverdi. İstemsizce “Ow, garip bir durum.” Dedim, gülerek onayladı.

“Abi uzun konu sonra konuşuruz. Bugün garip ilerlesede sonuç olarak bizim görevlere dönüş günümüz mutlu kapatalım. Aaaa sahiden abi Batur yarın bizle göreve dönemez herhalde. Değil mi?” dedi, “Yani gelemez herhalde.” Dedim. Sakince onayladı ikimizde sustuk o yolu takip etmeye başladı bense Bengi’ye odaklandım, saçlarını severken ara sıra kedi gibi başını göğsüme iyice sarıyordu. Elimi hafifçe yanağına dokundurdum, üşümüye başlamış fark ettin mi? Fark etmedin tabiî ki aslan parçası.

Hızlıca koltuğun arkası cepkenden şal çıkardım, kış ayları başlayınca Bengi için genelde oraya şal bırakıyordum, hızlıca alıp yüzünü hafif açık bırakacak şekilde sardım. Bengi’nin normalde uykusu çok hafifti ama bugün rahatlıkla uyuyabilmişti. Hemde hareketlerden bile etkilenmeden uyuyordu eğer böyle devam ederse hiç uyandırmadan evine bile bırakabilirdim.

Araba durunca yavaşça indim sonrada Bengi’yi kucağıma aldım, uyanmadı o an dünyanın en mutlu adamı açık ara bendim. Emre kapıyı kapatırken “Şalı yüzünden çeksene.” Dedim, hızlca düzeltti birlikte içeri girdik, Emre önden geçip Bengi’nin evinin kapısını açtı, ben içeri girdim, “Emre ben Bengi’yi bırakınca gelirim, Sen yat uyu anahtar var bende.” Dedim, bana baktı, başıyla onaylayıp çıktı. Alfa ayağımın altında gezinmesine rağmen her zaman ki huysuzluklarını yapmıyordu. Benden önce Bengi’nin odasına girdi, bir baktım yatak örtüsünü çekitirerek açıyor, tamamen açmasını bekledim, açınca bengiyi yatırdım. Acaba yorganı neredeydi derken Alfa patisiyle yandaki dolaba koydu, hızlıca dolabı açtım yorgan oradaydı.

Fısıldar bir tonla “Aferin benim oğluma.” Dedim ilk defa bana hırlamak yerine tepkisiz kaldı buda bir şey. Bengi’nin üzerini hızlıca yorganı örttüm, anlından öpüp odadan çıktım. Alfa benimle birlikte odadan çıktı, “Ne istiyorsun oğlum sen?” dedim, bana bakarken kafasını yana çevirdi, ne istediğini anlamıyordum bi anda patisini ayağımın üzerine koydu, bende başını sevdim. Normal koşullar altında benden nefret eden hayvan kendini sevdirmeye çalışıyordu. Bir süre sevdirdi sonra arkasını dönüp Bengi’ nin odasına gitti. Garip bir hayvan ya.

Alfa’nın benimle uğraşmayacağını anlayınca hızlıca evden çıktım. Merdivenlerden hızlıca adımlarla indim. Kendi evime gelir gelmez üzerimi değiştirip yattım. Rüyamda bile o vardı ki, nasıl olmasın ki. Bengi benim hayatım, Frezyam ve dahası o benim her şeyim. Gelecekte ki eşim, çocuklarımın anası. Ömrümün Frezya çiçeği.

Loading...
0%