Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25. Bölüm

@deren_yazar

 

 

 

Gece 2.30 gibi yattığımdan bu sabah biraz daha geç bir saatte altı gibi kalktım. Hızlıca banyo yapıp saçlarımı düzeltip kıyafetlerimi giydim. Ben bunları yapana kadar saat çoktan timin uyanma saatine yediye gelimşti. İki gündür yürüyüşe gidemiyordum. Mutfağa geçtim kahvaltı hazırlarken içeri Emre girdi “Günaydın.” Dedi, elimde ki çayları masaya koyarken “Günaydın.” Dedim, bana baktı “Elimi yüzümü yıkayıp geliyorum.” Dedi,. Başımla onayladım. Sofra hazırldı o gelmeden başlamadım.

 

 

 

Geldi birlikte oturduk, sahanda yumurta yapmıştım, ona ekmeğini banarken gözlerini kaldırıp bana baktı “Bende köpek sahiplenmek istiyorum. Tabi ki senin içinde uygunsa.” Dedi. Çayımdan bir yudum aldım “Alfa’yı ege büyüttü denebilir, hoş halen yavruda her neyse sen nasıl büyüteceksin artık Ege’de yok oda yatılı okuyor.” Dedim. Başıyla onayladı “Ben Ankara da olduğum sürece ben bakacağım ben yokken Karan’ın bir arkadaşı varmış o arama köpeği gibi yetiştirecek.” Dedi.

 

 

 

“Tamamdır o zaman. Yakın zamanda bir barınağa gider bir yavru sahipleniriz. Özel bir tür isteğin yok herhalde.” Dedim, başını hayır manasında salladı “Yok komutanım, ama dişi olsun istiyorum. Erkek sahiplerine daha düşkün oluyorlarmış.” Dedi. Sadece gülümseyerek onayladım.

 

 

 

Emre, benim en yakın dostumdu bu timde ki ve içimzde ki en delilerden biriydi, Sakin sessiz dururdu ama bazen benden bile acımasız olurdu. Bazen düşmana acırdım Emre’nin düşmanı olduğu için ama konu sevdikleri olunca bi o kadar tatlı bir çocuk oluyordu. Uzun yıllardır köpek fikri hep vardı aklında ama hiç gerçekleştirmeyi düşünmemişti. Normalde evde köpek beslenmesine karşıyımdır. Hayvanların özgürlüğünü kısıtlamak gibi geliyor ama Alfa’da gördüm binanın bahçesi komple ona amade. Bu sebepten gönül rahatlığı ile izin verdim. Tüy işinide bir şekilde halledeceğiz artık.

 

 

 

Kahvaltımız bitince mutfağı toplarken kapı çaldı hızlıca kapıya yöneldim. “Pars?” dedim, “Görev emri.” Dedi ve dışarı dğru ilerledi. “Emre!” diye bağırıp ayakkabılarımı giyip hızlıca evden çıktım. Herkes dışarıdaydı. “Ne olmuş biliyor muyuz?” dedim, başını hayır manasında salladı. Emre’de gelince hızlıca arabalara doğru ilerledik.

 

 

 

Pars tam arabasına binecekken kolundan tuttum “Sen iyisin değil mi?” dedim. Havalı bir gülümse ile baktı “Ölüm makinesi gibiyim.” Dedi. Sonrasındada daha havalı bir şekilde arabasına bindi. Hemen yanında ki arabamada ben bindim. Yan koltuğuma Emre arkaya Rüzgar, Çağrı ve Selçuk üçlüsü bindi.

 

 

 

Arabayı sürerken aynadan Selçuk’a baktım “İyi misin la?” dedim, gözleri ile onayladı “Göreve gidiyorum daha ne kadar iyi olabilirimki.” Dedi, herkes şuan düşmanın belasını sikmek için oldukça heyecanlıydı nasıl olmasın ki zaten iki koca aydır bu günü bekliyorduk. Emre çok odaklanmış bir şekilde yola bakıyordu “Ne oldu lan odaklanmışsın yine.” Dedim bana baktı yüzünde ki sert ifade devam ediyordu. “Ben piç öldürmeyi çok özlemişim ondan.” Dedi, omzuna vurarak onayladım.

 

 

 

Karargaha gelince hızlıca arabalardan indik, Doğu karşıladı bizi “Harekat merkesinde Albay, üzerinizi değiştirip bütün tim olarak yanına geçecekmişsiniz.” Dedi, Selçuk emin olmak için “Bütün tim olarak mı? Yanlış anlamış olmayasın.” Dedi, Doğu kendinden emin bir şekilde “Hayır özellikle bütün timi istediğini belirtti.” Dedi. Garip bir durum söz konusuydu. Kıyafetlerimi değiştirip hızlıca harekat merkezine ilerledik.

 

 

 

İçeri girdik “Oturun.” Dedi. Hızlıca oturduk. “Erlerimiz baskın altında onları kurtarmanızı istiyoruz. Kor hata kaldırmaz zaman kaybı olmayacak. Gencecik yüz askerim orada sıkımış durumda bir kısmı silahsız, silahlı olanların mühimatları bitmeden kurtarın o çocukları.” Dedi. Hepimiz onayladık, Ayağa kalktım, başını dinliniyorum manasında sallayınca “Komutanım, baskın dediğimiz karargâh baskını mı yoksa yolda mı sıkışmışlar?” dedim.

 

 

 

“Yolda sıkışmışlar.” Dedi, onayladım, bütün tim ayağa kalktık. Merkezden çıkar çıkmaz kışlaya doğru koştuk, hızlıca hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Hazırlıklarımızı yaparken Esem kordinatlara bakarak “İneceğimiz konumdan sonra on dakika yürüyeceğiz yani uçacağız ancak o zaman.” Dedi. Pars onayladı. Güney’e çevirdi gözlerini “Şerefsizlerinin sıkıştırdığı konum iki dağ arası üsten ikiye ayrılıp arkalarından sıkabiliriz. Bir kısmımımızda alttan erlerin yanına geçebilir. Bu düzeni sağlarsanız ben patlatırım komutanım.” Dedi.

 

 

 

Her şey gayet yerli yerindeydi plan olarakta eşya olarakta Pars’ın emiri ile çantalarımızı alıp kışladan çıktık helikoptere doğru ilerledik Pars Albay’I görür görmez “Dikkat.” Diye bağırdı yine hepimiz ip gibi dizildik. Albay karşımıza geçti “Allah yar ve yardımcınız olsun Kor.” Dedi. “Sağ ol.” Diye haykırdık. Hızlıca helikoptere bindik.

 

 

 

Helikopterdeyken, Rüzgar Pars’a dönüp “Komutanım nasıl bölüncez şimdi kararlaştırsak orada zaman kaybetmesek.” Dedi. Çok mantıklıydı Pars hepimize baktı. “Ben, Rüzgar, Arda ve Çağrı sol taraftaki dağa çıkacağız. Ulaş, Emre, Alp ve Doruk sağ tarafta ki dağa çıkıyor. Esem, Güney ve Selçuk orta itirazı olan?” dedi.

 

 

 

Herkes hırs dolu birbirine baktı “Emredersiniz komutanım.” Dedik, Pars başını hafif yana doğru yatırara klasik “Git, ez, kes.” Bakışını attı, bu bakışın manidar bir anlamı vardı, sınırı olmayan kupondu bu. Helikopterden inince koşar adımlarla silah seslerine doğru ilerledik.

 

 

 

Adamlara yaklaşınca Erlerin telsizine bağlanmıştık, konuşmalarına şahit olduk “Mühümmatımız bitti şimdi ne yapacağız.” Dedi içlerinden biri diğeri cevapladı “Ne bileyim dayanabildiğimiz kadar dayanacağız.” Dedi. Bu sefer telsizde tanıdık bir ses duyuldu “Yettik aslanlar.” İşte bu ses Yüzbaşı Esem Bengi Kara’nın en ölümcül sesiydi. Bu sesten sadece iki saniye önce onların silah sesleri ile yankılanan bu dağlarda şimdi bizim silah seslerimiz yankılanıyordu.

 

 

 

Telsizde ikinci tanıdık ses duyuldu “Siper alın gençler şov başlıyor.” Bu ses ise Teğmen Güney Eroğlu’nun kıyametten saniyeler önceki sesiydi, beklendiği gibi olduda iki dağın eteğindede dağ eteği boyunca patlamlar oldu. “Komutanım sizin Allah’ınıza kurban be.” Diye bağırdı telsizden biri. Bir süre sonra teröristlerin köklerini kuruttuk. Pars oldğu yerden kalktı “Kor çevre güvenliğini al.” Dedi. Telsizden bütün timin sesi duyuldu “Emredersiniz komutanım.” Ben dahil bütün tim erlerin etrafında kocaman bir çember oluşturduk.

 

 

 

Telsizden, Pars ile konuşmalarına şahit olabiliyorduk. “İyi misiniz? Yaralınız var mı?” diye sordu Pars, içlerinden biri cevapladı “Yok komutanım vallahi Hızır gibi yetiştiniz sağ olun.” Dedi. Pars’tan ses gelmedi anlaşılan eyvallahı bütün vucudu ile çekmişti. “Komutanım kuzeydoğudan araçlarla geliyorlar.” Dedi Alp, “Kor yerleş.” Dedi Pars hepimiz onları rahat görebileceğimiz şekilde dağın yüksek yerlerine geçip kamufile olduk.

 

 

 

Erlerin hepsini saklamamız imkansızdı zırhlı araçlara doluşturduk hepsini araçları ise dağın kapattığı yamaçlara çektik. “Tam sayı alabilen var mı?” dedi Pars, telsizden ardı ardına “Olumsuz komutanım.” Sesleri geldi. “Komutanım Roketli araç var sadece onu görebiliyorum.” Dedi Doruk. “O iş bende.” Dedim, silahın dürbününden aracı izledim o aracın yeri sabitlenince “Görüş hazır.” Dedim. Pars net bir sesle “Emrimle birlikte yoğun ateş hattı istiyorum. Buranın yüz metre yakınına yaklaşanı öldüreceksiniz!” dedi. Herkes silahında ki ayarları yaptı. “Şimdi.” Dediği anda ateş etmeye başladılar.

 

 

 

Roketi hazırlamalarını bekledım hazırladıkları anda Roketi vurdum, boom “Öyle götünüzde patlatırlar.” Dedim, telsizden gülüşme sesleri geldi, Çağrı’nın sesi telsizde en rahat anlaşılan sesti “Komutanım biz bunların sürekli kökünü kazıyoruz. Bunlar nerede türüyorlar acaba.” Dedi. Emre gülerek konuştu “Bence bunlar mantar gibi nerede bok deliği gibi kötü yer varsa orada bitiyorlar sonra toplanıp karşımıza çıkıyorlar.” Dedi. Yine gülüşme sesleri telsizi doldurdu.

 

 

 

“Eroğlu ikinici bir şov bekliyoruz.” Dedi Bengi net bir sesle. “Hemen.” Dedi Güney kendinden emin bir sesle. Resmen suya çakıl taşı fırlatır gibi el bombası fırlatmaya başladı karşıya. “Lan sende niye o kadar çok el bombası var manyak!” diye bağırdı Selçuk.

 

 

 

“Aa, diyene bak, lan sen her adama iki mermi sıkıyon bol keseden var kurşunun. Gelmiş benim bombama laf ediyor.” Dedi. Tam gülecektim ki Pars “Lan, sikerim goygoyunuzu bitirin şu piçleri.” Diye resmen soludu. “Emredersiniz komutanım.” Diye sesler yükseldi telsizden. Herkes odaklanmış bir şekilde adamlara vurmaya başladı. Çok sürmedi yaklaşık üç saat kadar sonra bu şerefsizlerinde kökünü kazıdık.

 

 

 

“Aferin, kor dikkatlice toplan.” Dedi Pars, etrafı kolaçan ederek dağdan Erlerin yanlarına ilerledik. “Herkes iyi mi?” dedim, herkes başıyla onayladı. Erlere döndüm “Hadi sizi birliğinize götürelim.” Dedim. Gülümsediler sonrada hepsi kendi araçlarına geçti. “Kor öndeki iki binek aracı biz alalım. Biri arkadan kontrol yapsın biri önden.” Dedi Pars, hızlıca ikiye bölündük. Ben arkada ki araca geçtim. Bengi’de arkadaki araca geçti, etrafı kolaçan ederek ilerlemeye başladık.

 

 

 

“Kara ne kadar sürer ortalama buradan birliğe.” Pars bir şeyi bu tonla soruyorsa kesin altında yatan bir sebep vardır. Bengi saate ve hızımıza baktı “Kırk besş dakika komutanım.” Dedi. Pars önce cevap vermedi sonra İkinci araba durun siz. Güney yolu kapat sonra gelin.” Dedi. Mantıklıydı “Emredersiniz komutanım.” Dedi Güney. Arda hızlıca aracı durdu hepimiz araçtan indik. Güöey önce iki taşın arkasına bomba kurdu pinlerini şefaf misina ile bağladı. “Hazır.” Dedi. Son kontrollerimizi yapıp hızlıca araca bindik. “Bas gaza, yetiş onlara.” Dedim. Arda mutlu bir tonla “Emredersiniz.” Dedi.

 

 

 

Altında ki araba dağ aracıydı yanı böyle düz yollarda hiç zorlanmadan hız yapabilirdi. Aracı bir anda yüz yirmiye çıkardı “Altında ki devlet malı biliyorsun değil mi?” dedi Bengi panik bir tonla. Arda rahat bir tonla “Görev bu komutanım.” Dedi. “Deli bu çocuk.” Diye söylenmeye başladı Bengi.

 

 

 

On dakika kadar sonra diğer araçlara yetiştik. Onlarla birliktede beş dakika kadar yol yaptıktan sonra birliği görmeye başladık. “Birliğe yaklaştık sonunda.” Dediğim anda arkadan şiddetli bir patlama sesi geldi “Komutanım?” dedi Selçuk ne yapalım dercesine. “hızlanıyoruz erleri birliğe bırakıyoruz. Birlik binasına yaklaşma ihtimallerine karşı orayı güvenliğe alacağız.” Dedim. Pars’ın gülme sesi geldi “Güzel plan Turan. Yapıyoruz kor.” Dedi. Araçlar hızlanmaya başladı. Birliğe birkaç dakika içinde giriş yaptık.

 

 

 

Birlik mevzilerine hızlıca yerleştik, “Gelecekler mi sizce?” dedim. Alp yanıma elinde dron ile geldi “Göreceğiz komutanım.” Dedi, “Aferin lan.” Dedim. Hızlıca uçurdu biraz ilerleyince irek olarak görüş alanımıza girdiler “Geliyorlar komutanım.” Dedi, “Herkes yerleşsin. Erler ve buranın askerleride yerleşiyor zaten.” Dedi Pars. Ondan sonra hiçbir ses çıkmadı herkes yerine geçip bekleme başladı.

 

 

 

“Görüş alanındalar.” Dedi Doruk, verilecek emiri bekledi ve bu emirin biran önce gelmesini istediği sesinden anlaşılıyordu. “Bekleyin, aralar tam anlamıyla yaklaşınca tepelerine bineceğiz.” Dedi. Tekrardan beklemeye başladık. “Ateş.” Dedi, başladık sıkmaya. Kendimi çok huzulu hissediyordum. Bu şerefsizler öldükce canıma can kanıma kan ekleniyordu resmen.

 

 

 

Çok sürmedi hepsi yirmi dakika kadar sonra bunuda atlattık. “Ben bir Albay ile görüşeyim.” Dedi Pars, o albay ile konuşmak için uzağa giderken tim bir araya toplandı. Çocuklarda sağ olsunlar üşümüşüzdür diye bize çay getirdiler. Hava hem soğuktu hemde erkenden kararmaya başlamıştı “Kor hwlikopter gelecek karargaha geri döneceğiz.” Dedi, hepimiz onayladık.

 

 

 

Helikopter iniş yaptığında hepimiz hazır bekliyorduk. Hızlıca helikoptere bindik “Kurt gibi acıktım ha eve gidince en az dört lahmacun söyleceğim kendime.” Dedi Arda gülümseyerek. Emre bana döndü “Bizde mi öyle yapsak la?” dedi. Başımı hayır manasında salladım “Ben bu gün balık ekmek yiyeceğim.” Dedim. Mutsuz bir ifade ile öbür tarafa döndü “Nasıl bir hafızan var ya unutmuyor delireceğim.” Dedi. Pars’ın ve Bengi’nin bize bakıp güldüğüne fark ettim.

 

 

 

O sırada Selçuk gözleri ile Güney’i işaret etti, öylece elinde tutuğu kağıda bakıyordu, hemen yanında Rüzgar vardı. Ne var diye sorduk kaş göz yapa yapa. Sessizce sadece ağzını oynatarak “Ulturason.” Dedi. Herkeste istemsiz bir güümseme oluştu. “Güney komutanım.” Dedi Doruk. Güney başını kaldırıp Doruk’a baktı “Daldınız.” Diye devam ettirdi Doruk.

 

 

 

Güney elinde ki ulturasonu bize çevirdi “Şurda ki nokta varya o benim evladım.” Dedi. “Maşşallah kardeşim.” Dedim, başıyla onayladı gülerek bize baktı “Kız olursa adını Aslım koyacağız. Erkek olursa adını Egemen koyacağız. Ama bence Aslım olacak adı.” Dedi. Bengi gülümsedi “Hayırlısı.” Dedi, Güney yineledi “Hayırlısı.” Dedi. Helikopter inişe geçerken resmi göğsündeki cepkene koydu. Çok iyi bir baba olacak. Çok şanslısın Aslım. Aslım mı? Ulan güney kızım kızım diye diye. Çok şanslısın yeğenim.

 

 

 

Hızlıca helikopterden indik. Albay karşıladı bizi hızlıca hazır ola geçtik. “Kor, gösterdiğiniz üstün başarı ve gayret için hepinizi ayrı ayrı tebrik ederim, yarın izinlisiniz. İyi istirihatlar.” Dedi ve arkasını dönüp gitti. Hızlıca kışlaya ilerledik, çantaları ve silahları bıraktık, sonrada soyunma odamıza gidip üzerimizi değiştirdik. En sonundada arabalarımıza binip eve doğru yola çıktık.

Loading...
0%