@deren_yazar
|
Binanın önüne geldiğimizde binadan çok güzel yemek kokuları geliyordu, ailesi olanların şansı işte. Daha çok soğukta kalmamak için hızlıca içeri girdik, orta masaya tabaklar dizilmişti ve masa iyice uzatılmıştı artık daha kalabalıktık sonuçta. Hande abla bizi görünce “Hoşgeldiniz, oturun haydi” dedi, hepimiz yerlerimize otoracakken artık çiftlere sahip olduğumuzdan kaynaklı daha geniş bir düzende oturduk. Hande ablanın gözlerinde derin bir parıltı vardı, eskiden olduğu gibi görevden gelmiştik ve o en sevdiği işi yapıyordu bizi doyuruyordu ama bazı şeyler en çok hayallediği doruma dönüşmüştü, masada çoğu kişi yanında sevgilisi ile birlikte oturuyordu. O sebepten dahada neşeliydi bu gün. Kendisinede çorba aldıktan sonra yerine oturdu "Ee nasıl geçti?" Dedi, Selçuk güldü "Sıradan onu bunu boşver siz bu kadar şayı ne ara yaptınız ben annem." Dedi, Hande abla kızlara baktı "Önce iki kolduk şimdi kalabalığız. Boşmuş gelinlerim yardım ettiler sağ olsunlar." Dedi, hepimiz güldük, kızların bağzıları ağızlarında ki lokma ile boğulmaya başlayınca daha çok güldük. Yemeğimizin ortalarına doğru Bengi’nin çaktırmadan çaktırmadan Alfa'ya tabağındaki tavuktan verdiğini fark ettim, bir parça daha uzatırken elinden tutum, gözlerini bana çevirdi "Napıyorsun aşkım?" Dedim, saçma bir gülümseme ile baktı "Canım istemiyor, bende Hande abla bozulmasın diye Alfa'ya veriyorum." Dedi. Iyi madem dercesine başını salladım. Biraz daha masada durduktan sonra Bengi ayağa kalktı. "Bana müsaade, biraz dinleneceğim." Dedi, herkes başıyla onayladı, Alfa ile birlikte merdivenleri çıkarlarken, bende hemen "Banada müsaade." Dedim ve peşinden koştum. Merdivenleri hızlı hızlı çıktım. Bir baktım halen kapının önünde açmaya çalışıyor. Hızlıca koşup kapıyı açtım. Birlikte eve geçtik, salona koltuğa uzandı, Alfa'da hemen yanına oturdu, "İyi misin?" Dedim, başını evet manasında salladı. "Madem iyisin sevgilim bu halin ne?" Dedim, yanına otururken. Hafif bir ifade ile bana baktı "Dinlenmek istiyorum." Dedi, saçlarını yüzünden çektım "Tamam dinlen ben hemen yan odadayım, bir şey olursa seslen." Dedi, anlından öpüp mutfağa geçtim. Saat sekize falan gelirken, salona gittim, Bengi'de Alfa'da uyumuştu üzerlerini örtüp yanlarına kıvrıldım. -Emre- Sabah Erkenden kalkmak yerine saat sekiz sularında kalktım, salonda yatıyordum benim odamda Karan yatıyordu, hızlıca mutfağa girdim. Evde ne varsa pişirmeye başladım, güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamaya başladım. Arkadan bir ses geldi "Asker, doktor, şair ve şimdide şef. Nesin sen?" Karan'ın sesiydi "Günaydın. Hepsini asker olamama bağlayalım." Dedim. Peki manasında başını salladı, masadaki yiyeceklere baktı "Daha bir şey yapma iki kişiyiz." Dedi, elimdeki sucuklu yumurtayıda masaya koydum. Birlikte kahvaltı etmeye başladık, "Köpek sahiplenme işini Ulaş'ta onayladı. Bu gün, yani tabi sende istersen." Devam edecekken "Olurum gelirim." Dedi. Tostan bir ısırık aldım "Emre, halen dediklerimle alakalı bir sey demedin." Dedi, aldığım tost parçasından boğulmaya başladım çaydan bir yudum aldım. "Karan ya senin dediğin gibi olmazsa. Yani biz başaramazsak. O zaman ne olacak." Dedim, karşımdaki sandalyeden kalkıp yanımda ki sandalyeye oturdu. Bacaklarını benim bacaklarımın üzerine koydu "Emre deneyelim en azından ben başaracağımıza inanıyorum." Dedi, kendime doğru çektim sarıldım "Artık çapkınlık yok, hayatında ben varım." Dedim, güldü başını kaldırdı, sonra iyiden iyiye dudaklarıma yöneldi "En azından içlerinde en iyisini buldum." Dedi ve öptü. "Karan, be-beni öptün." Dedim, başıyla onayladı, "Öptüm, benim sevgilim değil misin?" Dedi, kalbim çok hızlı atıyordu, heyacanla "Sevgilinim." Dedim. Bana baktı, "Sakin ol la!" Dedi. Başımla onayladım, bu sefer ben belinden sardım. Kendime çektim "Mitin en delisini kendime buldum ya dahada bir şey istemem. Ben senin haki gözlerine ölürüm." Dedim, başını göğsüme yatırdı. "Çok hızlı atıyor, ben sana her sarıldığımda, her öptüğümde böylemi olacak." Dedi, başımı evet manasında salladım "Seni görmem yetiyor, Ekstra bir uğraşıya gerek yok." Dedim, biraz daha kıkırdadı sonrada kahvaltısını yapmaya devam etti. Kolum beline dolanmış durumdaydı, sırtına bana yaslamış kahvantısını yapıyordu, rahatsız olmasın diye bir şey yiyemedim. Kahvaltı bitince başını bana çevirdi "Şimdi dışarı çıkacağız, malum benim kıyafetim yok seninkilerden bir şey verir misin?" Dedi, veririm manasında başımı salladım, ayağa kalktim. Odama girdim en küçük sweat'i seçtim. Dün yemekte kazağına yiyecek döküldüğünden giyemiyordu. Benim sweatimi giymek için yöneldi, acayip bol bol oldu, "Biraz bol olmuş." Dedim, güldü. Yakışmış ama çok güzel olmuştu. Yanıma yaklaşınca alnından öptüm "Çıkalım mı?" Dedi, başımla onayladım. Anahtarı alıp evden çıktık. Selçuk, Güney ve Batur ortada ki masada oturyorlardı. Biz evden çıkınca "Günaydınlar." Dedi Güney başımla onayladım. Batur'un yanına ilerledim "hoşgeldin kardeşim." Dedim, sarıldık. Evden çıkacakken yukardan biri seslendi "Emre!" O tarafa döndüm, Ulaş bana bakıyordu, hızlıca ona döndüm boşluktan bana doğru araba anahtarını fırlattı. Hızlıca birlikte Ulaş'ın arabaya ilerledik. Yanıma oturdu, "Petshopada gideceğiz değil mi?" Dedi, onaylarcasına "Gideceğiz." Dedim. Barınaka gelince hızlıca arabadan indik. Bir sürü köpek vardı ve sevgiye ihtiyaçları var gibi duruyorlardı. Biraz daha içeri girdik, genç bir kadın yanımıza geldi, "Buyurun ne için gelmiştiniz, hayvan mı sahipleneceksiniz yoksa destek için mi?" Dedi, Karan bana baktı " Biz bir köpek sahiplenmek istiyoruz." Dedi bende ekledim "Tabi eğer diğer hayvanlar için yapabileceğimiz bir şey varsa yapmak isteriz." Dedim. Kadın gülümseyerek "Tabi önce size uygun bir köpek bakalım, geri kalanlarını sonra konuşuruz. Aklınızda olan bir köpek var mı?" Dedi, ikimizde birbirimize baktık "Yavru ve dişi olursa seviniriz." Dedim ayni anda. Kadının yüzünde hafif bir bozulma oluştu. Bizi yavrulara doğru götürmeye başladı, o sırada kafesteki büyük köpeklerin arasında gri bir köpek gözüme takıldı "Siz ilerleyin geliyorum." Dedim, bana baktılar ve onayladılar. Kafesin yanına ilerledim. "Selam dostum. Adın ne senin?" Dedim, bana doğru birkaç adım attı, patisini telden bana uzattı. Ve o anda benim köpeğim seçilmiş oldu "Pardon rica etsem bakabilir misiniz?" Diye seslendim, kadın bu tarafa yöneldi, "Ben bu arkadaşı sahipleneceğim." Dedim. Fazla mutlu olmuş gibiydi yanıma geldi "Yalnız o sizin iki kriterinize de uymuyor." Dedi, başımla onayladım, "Ben onu istiyorum." Tamadır manasında başını sallayıp kafesin kilidini açtı. Beyfendi yavaş adımlarla çıkıp benim üzerime götünü koydu, bende sevmeye başladım "Adı var mı?" Dedim hayır manasında başını sallayınca, dostuma geri döndüm "Senin adın, Artur olsun mu yakışıklı" dedim, heyecanla beni yalayınca ben yeniden bu çocuğa aşık oldum. Karan'a baktım. "Sen planladığın gibi bir yavru buldun mu?" Dedim, başını evet manasında sallayıp kucağındaki beyaz köpeği gösterdi minik bir şeydi, "Lidya koyduk adını." Dedi. Başımı sallayarak onayladım. Kadın bize bakarak "Artur ve Lidya'yı isterseniz biz sizin yanınıza yollayım nasıl yapalım." Dedi, bende hayır manasında başımı salladım. "Kendilerini biz götüreceğiz sorun yok, şu bağış işini ve dosya işini halledelim." Dedim bana baktı ve onayladı, yerimden kalktım "Gel hadi Artur." Dedim beşimden götünü sallaya sallaya geldi. Karan ile imzaları atacağımız yere ilerledik. Belgeleri imzalayıp köpeklerimizin kimliklerini aldıktan sonra yanda ki yazı dikkatini çekti "Vereceğeniz bağışlarla burada yüzlerce hayvan doyacak." Kadına döndüm. "Bende bağış yapmak istiyorum, yani direk kart ile yapabiliyor muyuz? Yoksa gidip petshoptan yem falan mı alalım." Dedim. Kadın gülümseyerek "Ikiside çok güzel olur nasıl isterseniz." Dedi. "O zaman ben direk para ödeyeyim karttan." Dedim, başıyla onayladı "Ne kadar çekeceğız karttan." Dedi, sıfır harcama yaşayan insanlardan olduğum için para sorunum yoktu "Kaç hayvan var burada?" Dedim. Önündeki dosyaya baktı "iki yüz." Dedi. Yani simdi paranın bankada durmasımı bir canı yaşatması mı? Bir canlıyı yaşatması daha mantıklı gledi "Elli çekelim." Dedim, anlamadı "Elli?" Dedi. "Bin." Dedim. Kadın heyecanla karttan parayı çekti, bir sürü teşekkür etti, bizse sürekli estağfurullah demekle yetindik. Her şey bitince birlikte arabaya bindik Lidya Karan'ın kucağındaydı, Artur ise arka koltuktaydı. Yakında ki bir petshopa girdik. Ben ve Artur ayrı bir süre şey aldık. Karan ve Lidya bir sürü eşya aldı. Paketleri bagaja yerleştirip hızlıca Karan'ın evine arabayı sürdüm. Üç katlı bir binanın birinici katında 3+1 evi vardı, eşyaları oraya çıkardım. "Bir emrin var mı?" Dedim, eşyaları kenara koyup yanıma yaklaştı boynumdan öptü "sağ ol." Dedi, yanağından öptüm. Evden çıktım. Kapının önünde Artur sırıtır bir ifade ile bana bakıyordu. "Düş önüme eve gidiyoruz." Dedim. Yine götünü sallaya sallaya yürümeye başladı, bizim binaya gelince önce ona kapıyı açtım, sonrada eşyalarını binanın ortasına bıraktım. Ben eşyalar ile boğuşurken o tim ile sevgil yumağı olma halindeydi. "Adı ne bu eşşeğin?" Dedi, "Artur, Selçuk kardeşim. Acaba bir yardım mı etsen?" Dedim. Yerinden kalktı boşetlerin bazılarını aldı, hızlıca bizim eve girdik. Eşyaları etrafa yerleştirdik. Artura tasmasını taktım. "Ulaş nerede?" Dedim, "Esem komutanımla sinemaya gittiler." Dedi, "Güney nerede peki?" Dedim. Güldü "Doktora gittiler kontrol için." Dedi. Evden çıkacekken mutfağa girdim buzluğa baktım, dolusunca et vardı, "Mangal mı yapsak?" Dedim, Selçuk baktı, "Olur vallahi, sen etleri çıkar ben gideyim bizim evden patlican falan ne vrasa alayım. Batur'da dışarıyı açsın." Dedi. Başımla onayaldım. Etleri çıkarırken Artur etrafta geziniyordu "İstiyorsan sende dışarı çıkabilirsin oğlum." Dedim, çıkmaz diye bekliyordum oda dışarı çıktı. Özgür ruhlu bir tipti. Etleri çıkartıp direk dısarı çıktım, masada Rüzgar ve Çağrı önlerinde bagaratlarla duruyorlardı, "Etler bizde" dediler, onayladım yanlarında duran Alp ve Doruk'a baktım onlarda salata hazırlıyorlardı. Merdivenden elinde tüple Pars geldi. "Hayrola abi?" Dedim. "Mangal yapılıyorsa çay tüpte yapılır." Dedi, tüpü yere koydu. Dışardan "La Emre gelde yardım et." Diye bağırma sesi gelince hızlıca dışarı çıktım, ateşi yakmaya uğraşıyordu, birlikte uğraşmaya başladık soğuk olduğundanda olabilir, yarım saat uğraştık, o sürede Ulaş ve Esem'de geldi. "Ooo, mangal diyorsunuz. Harika." Dedi Ulaş, sonra gözü Artur'a kaydı "Galiba yeni ev arkadaşım bu arkadaş." Dedi, başımla onayladım. Artur'u biraz sevdi, sonra yanımiza ilerledi "Geçin la içeri, etleri getirin ben hallederim bunu." Dedi, gülerek yerimize geçti, bizi beceriksiz ilan etmeyi çok seviyordu, içeri girdik. Esem etleri alıp Ulaş'ın yanına ilerledi. Parsta masadan Patlicanları falan alıp peşlerinden gitti. Kapı biraz sonra hafif aralandı, Güney ve Elif içeri girdiler. Güney rahat bir tonla "Herşey gayet iyi dedi, inşallah sağlıklı olacak benim kızım." Dedi. Elif, Güney'd hafifçe vurdu "Kızım, deyip durma ya erkek olursa yanlış enerji verme evrene." Dedi, Güney, serçe parmağının ucunu göstererek "Bu kadar minik bir şeyin suan beni anlayabileceğini düşümüyorum ama karım öyle istiyorsa oyle derim." Dedi. Sonrada yanımıza oturdular. "Eeee, yenge sen ne hissediyorsun kız mı? Erkek mi?" Dedim, Elif elini karnına koydu "Bence erkek." Dedi, Güney Elif'in görmeyeceği bir şekilde başını reddercesine salladı. Bir on dakika kadar sonra Pars, közlenmiş sebzeleri getirdi, hepi birlikte soymaya ve kesmeye başladık. Salata tam hazır olacakken kapı açıldı, yorgun bir şekilde içeri Begüm abla girdi, elindeki çantasını ve cübbesini hemen Pars aldı. "Hoşgeldin aşkım" dedi, sarılırken, bakmamıza kızdığından hepimiz yaptığınız işe geri döndük. Hande ablada yukardan elinde örgüsü ile birlikte geldi. Alp gülerek "Ne örüyon gı." Dedi, Hande ablada "Torunuma kazak dikiyorum." Dedi Elif'e bakarak. Bir on dakika kadar sonra etlerde pişti ve geldi. Hepimiz yemeğe başladım. Artur ve Alfa resmen et almak için çıldırıyorlardı, onlarada birer parça et verdik. Bir günüde böyle tamamladık.
|
0% |