@deren_yazar
|
Gece'nin dördünde Ulaş odama resmen baskın attı ve bağıra bağıra "Görev emri, sadece sen ben hızlı." Dedi, yataktan nasıl düştün kolumu nasıl vurdum bilmiyorum ama yerimden kalkmak için yüce bir çırpınsa sergiledim. Üzerimi giyindim, hızlıca evdne çıktım arabaya oturduk, "Abi yavaş uyandırsan olmaz mıydı? Kolum gitti ya." Dedim, başına baka çevirdi, "İyi misin?" Dedi, başımla onayladım "Lan o zaman neden konuşuyorsun, bir şeyin yok madem zaten Albay panikletti beni." Dedi, nasıl yani Albay ne manada panikletmiźti ki acaba. "Ne dedi ki seni panikletecek?" Dedim. "Büyük bir görev öncesi inceleme araştırma yapacağız bence." Dedi, o zaman niye panikleyesin ki söylemediği bir sey vardı. Neden söylemiyordu orasını bilmiyordum. Aracı park edince resmen depar atmaya başladı üzerini bile hızlıca değistirip hareket merkezine ilerledik. Içeri girdik, "Oturun." Dedi. Ikimizde oturduk. Albay öfke ile volta atıyordu, "Dün akşam kızım Rüya’yı kaçırdılar. Gidip onu kurtaracaksınız. Tahmini kordinati sizd yollayacağız. Hata ıstemiyorum, kızımı da sizide sağ istiyorum." Dedi, anlaşıldı manasında selamımızı verip kolşup kışlaya geçtik, çantalarımızı alıp hızlıca helikoptere yöneldik. Helikoptere binince Ulaş, gözlerini bana çevirdi "Neyin var? Bir şeye moralin bozulmuş." Dedi, başımı "Allah Allah "dercesine salladım. "Hee, sen söylememe sinirlendin." Dedi, hızlıca ayağa kalktı yanıma oturdu. "Kardeşim, bana söyleme ben anlatacağım dedi. Ne yapsaydım." Dedi, başımla onayladım, göğüsüne sertçe iki kere vurdum. Ulaş timde ki dostum değildi kardeşimdi. Benim için en önde gelenlerden biriydi. Bazen deli dolu hareketleri olsada aslında çok güçlü ve zeki bir adamdı. En garibide zalim, acımasız gibi görünse de öyle tanınsa da öyle biri değildi, içimizde ki en merhametli adamdı. Helikopter inişe geçtikten sonra birlikte atlayıp yere indik "Soldan hızlıca." Dedi, onayaldım, hızlı ve kontrollü bir şekilde ilerlemeye başladık. Ortalık sessizdi, buda tehlike yakınlarda demekti "Ulaş, ortam sessiz." Dedim, başıyla onayladı "Her an pusu olabilir dikkatli ol." Dedi, onayladım. Yaklaşık bir saat kadar bu sessizlikte ilerledik. Sessizliği bozan Ulaş'ın "Emre!" Diye bağırıp önüme geçmesi oldu. O vuruldu ikimiz birlikte geriye doğru düştük, "Ulaş!" Dedim ateş hattında kalmıştık. -Esem- Karargahta kışlada volta atıyordum, bütün tim dururken iki adamı yollamak akıl işi değildi. Pars yerinden kalktı "Esem otur bir." Dedi, başımla onayladım. Sakince kendimi toplandım "Delicem, yolladığı bölge bütün pisliğin olduğu bölge. Her saat başı savaşacaklar." Dedim, Güney başını kaldırdı "Onlar çok iyi askerler." Dedi. "Biliyorum. Ama çok iyi askerleri aldı o bölge bizden." Dedim, sinirle yerimden kalktım dolaba bir tane sertçe vurdum. Selçuk durdu, tuttu elimi "Dur, dur artık." Dedi, başımla onayladım. Beraber dışarı çıktık. "Sakin ol, halledecekler. Bana inan." Dedi, başımla onayladım, kalbime derin bir ağrı girdi, dengemi kaybettirdi yere düştüm, nefesim kesildi "Esem!" Dedi panikle. Halen nefes alamıyordum, bir şey oldu. Ulaş'a bir şey oldu. Uğurlu sakın yapma. "Güney, koş!" Diye bağırdı Selçuk, bağırma diyemedim, derin bir nefes almayı denemedim alamadım yere doğru devrildim. Güney koşup yanıma kayarak geldi "Esem, bana bak!" Dedi, gözlerimi ona çevirdim. "Sakin ol. Sakin sakin nefesler al." Dedi. Dediklerini yaptım, kendimi toparlayınca Pars'a döndüm, "Bir şey oldu. Eminim Uğurum Uğurlum vuruldu." Dedim -Emre- Hızlıca Ulaş'ı taşa doğru çektim. Yarasının nerede olduğunu göremedim. Zar zor olsada ayağa kalktı, etrafta gördüğümuz her adamı alnının çatından vuruyorduk. Ortam yeniden sessizleşti. "İyi misin lan?" Dedim, elleri titriyordu elini karnına götürdü "İyiyim." Dedi. Eli tamamen kana bulanmıştı, "Ulaş yaran ciddi saralım." Dedim, baktı "Ne yapıyorsan yap ama hızlı yap." Dedi, sırtını taşa yasladı, üzerindeki giysileri, çıkardı. Yarasını görünce gözlerimi ona çevirdim "Ulaş, çok derin." Dedim, başıyla onayladi "Sar gidelim." Dedi, hızlıca temizlemeyi denedim sonrada hızlıca sardım birlikte ayağa kalktım. Bana tutunarak ayağa kalktı. "En az iki saat kadar daha yürüyeceğiz, orada çatışavağız geri dönüş desen beş saat sürecek dayanamazsın!" Diye bağırdım, arkasını döndü "Asker sana susup yürümeni emrettim. Bana Emir tekrarı yaptırma!" Diye haykırdı. Mevburen yürümeye başladık. Gözüm iki dakika etrafı tarıyorsa bir dakika kadar da Ulaş'ı tarıyordu. Bir buçuk saat kadar yürüdükten sonra ben etrafı tararken, yanımdan pat diye bir ses geldi, bir döndüm Ulaş yere düşmüş, "Ulaş!" Dedim, yanına eğildim, baygın gibiydi ateşi yükselmişti. "Ulaş, nolursun ses ver. Kardeşim!" Diye bağırdım. "Korkma lan, ayağım takıldı. Kaldır beni." Dedi. Artık geri dönüş şansımız yoktu, Ulaş'ın dayanması şarttı dayanabileceğinede emindim ama daha kötüsü vardı Ulaş'ın bir anda mikroptan falan kriz geçirmesiydi. Hızlıca yürüyüp şerefsizlerin inine yaklaştık, "Sızarız." Dedim, onayladı. Hızlıca insanları susturuculu ile indirmeye başladık. Iceri varana kadar fark edilmedik, içeri girerken Ulaş resmen yerinde sallanıyordu yinede dayandı. İceridekileride aldık. İçeride kafes vardı, koşarak oraya ilerledik. Kapısı kilitliydi "Rüya duyuyor musun?" Dedi, ses gelmesini bekledik. Olduda "Burdayım abi." Diye seslendi. "Güzel korkma geldik." Dedi, yandan anahtarı bulduk hızlıca açtık kapıyı iceri girdik. Rüya'yı hafiften dövmüşlerdi, ellerini arkadan demir kelepçelemişti. Hızlıca zincirlere ateş ettim, kırıldılar, Rüzgar hemen Ulaş'a sarıldı "Çok korktum." Dedi, Ulaş sıkıca sarıldı "Geçti, korkma Ankara’ya döneceğiz şimdi." Dedi. Bana işaret çakınca Albay'ı aradım. "Teğmen Asel Kurt." "Üst teğmen Emre Ezer." "Dinliyorum." "Teğmen güvende. Yüzbaşı şuan teğmen ile ilgileniyor." "Tamamdir, komutanım." Dedi ve kapattı. Hızlica Ulaş'ın yanına ilerledim "Artık çıkmamız lazım." Dedim, başıyla onayladı hızlıca ayaklandılar. Beraber inden çıktık. Aşağıda arabaları vardı, ona bindik. Ben ön tarafa bindim. Ulaş, Rüya'nın yanına oturdu. Arabayı son hızla sürüyordum. "Abi! Ulaş abi ses ver." Diye bağırınca Rüya, aynadan onlara baktım, Ulaş resmen acı ile soluyordu. "Dayan!" Dedim. Sonra aracın tekerleklerini patlatan büyük bir ateş hattına girdik. Ulaş Rüya’yı aracın alt kısmına ittirdi. Ulaş ile kapıları kendimize sper yapıp çatışmaya başladık. "Banada silah verin bende yardım edeyim." Dedi Rüya, Ulaş belindeki beylik tabancasını ona uzattı "Dikkatli ol." Dedi, Rüya’da yanımıza çıktı. Sayıları fazlaydı, Allah'tan mermimiz vardı. "Ulaş iyi misin?" Dedim. Titreyen bir ses geldi "i-iyiyim." Dedi, gözlerimden yaş süzüldü. Benim yüzümden vurulmuştu, benim yüzümde acı çekiyordu. Adamların kurşunlarının sesleri kesilince bir araya toplandık, yürümemız gerecekti yaklaşık olarak bir saat yürümemiz gerekecekti. Ulaş'ın koluna girdim, zorlanıyordu, deli gibi zorlanıyordu ama sesini çıkarmıyordu. Titremeye başlayınca durduk, "Ulaş bana bak!" Dedim, bana bakmasını sağladım, gözleri kayıyordu hemen yere yatırdım, yarasını açtım, sargının her yeri kan olmuştu, hızlıca açtım, temizlemeye başladım, "Dayan lütfen dayan kardeşim." Dedim, mikrop kapmasın diye zaten antibiyotik falan vermiştim ama çokta işe yaramamıştı. Hızlıca tekrar ilaç verip, kendim toparladım. Rüya'ya döndüm, "Çantasıyla, silahını al." Dedim, başıyla onayladı, Ulaş'ı sırtıma aldım "Dayan, yetiştireceğim seni." Dedim. Hafif bir sesle cevapladı "Korkma iyiyim. E-en azından ö-ölmeyecek kadar iyiyim." Dedi. Ölmesini kabullenmezdim, suçlusu ben olurdum bu ölümün o nişancıyı gördüyse benimde görmem gerekirde bende görseydim Ulaş'ın atılmasına gerek kalmadan kendimi çekebilirdim. Kardeşimin canını tehlikeye atmazdım. Ama yapamadım Ulaş şuan can çekişiyordu ve benim yüzümden can çekisiyordu. Kulağıma inlemeleri geliyordu, acı dolu inlemeleri. Teni değiyordu tenime ateş içinde ki ve bunun tek suçlusu bendim. -Esem- Kışlada kendi kendime dolanıyordum, delirmiş gibi Pars'ın bana tek söylediği şey Rüya’yı kurtarmışlar. Çok sevindim kurtarılmasına ama bizimkiler hakkında hiçbir şey söylemiyorlardı. Doğu panikle içeri girdi "Ulaş komutanım vurulmuş, helikopter direk olarak hastaneye inecekmiş." Dedi, yerimden kalktım, "Acilmiş yani durumu." Dedim. Ilk baş sustu sonra "Karnından vurulmuş. Durumu kritik diye bilgi geçmişler." Dedi. Koşarak kışladan çıktım. Timi götürmek için duran araca bindim bütün tim binince sürmeye başladı. "Abi dedim ben dedim. Dinlemediniz beni delilik bu dedim. Kendi kızı için resmen onları Ateş'e attı." Dedim. Güney yanıma geçti sıkıca sarıldı "Sakin ol, yaşayacak. Ulaş öyle bir kurşunla devrilmez inan biraz." Dedi. Delirmişler resmen "Siz kafayımı yediniz. Siz bizi dinlemiyorsunuz. Vuruldu dedim dinlemediniz. Kesin kötü yaralandı Emre kiritik diye kod geçermiydi yoksa." Dedim. Herkes sustu "Susmayın lan, az önce ki gibi korkma diyin. Niye susyorsunuz lan?" Dedim ağlayarak. Haklı olduğum için susuyorlardı hunu bilmek daha çok canımı yakıyorlardı. Hastahanenin parkında durdu araba. Hızlıca indim, helikopter henüz inmemişti, biz aşağıda beklemeye başladık. Delirmek üzereydim, nefesim sıkışıyordu, kalbimde ince derin bir sızı vardı. Ellerimde hafiften bir titrme vardı nefes alamadığımdan değil Uğurumu görememekten gelen bir titremeydi. -Emre- Helikopterle buluşma konumuna gelince hemen Ulaş'ı helikoptere yerleştirdik. Rüya albayla konuşup direk hastaneye iniş yapmamazı sağlamıştı, helikopterin tabanında Ulaş yatıyordu, sıhıyeci askerler gelmişlerdi ilgileniyorlardı. Bizse sıkı sıkı el tutuyorduk. "İyisin, kardeşim." Dedim, göz yaşlarımın deli gibi akıyordu. "İyiyim." Dedi, ağzından sızan kana rağmen.
|
0% |