Yeni Üyelik
30.
Bölüm

29. Bölüm

@deren_yazar

Pars, hızlıca içeri girdi. Herkes ayağa kalktı, dönüp Pars’a baktım “Durum ne?” dedim, time baktı “Otur.” Dedi, herkes oturdu, duvara yasladım kendimi. Pars harita serdi ortaya ciddi bir görevdi anlaşılan. “Kor, biz bu kordinatlardaki terörist kampını etkisiz hale getirmek için gidiyoruz.” Dedi, herkes kordinatlara odaklandı, yakonlarında helikopterin iniş yapacağı bir alan yoktu yani sağlam yürüyecektik.

“Kor, kampta Leon’un sol kolu var. Yıllardır aradığımız, Leon’dan tehlikeli olan o adam orada. Leon emir veriyor ama o plan kuruyor ve planı yürütüyor. Onu sağ istiyorum. Herkes gözünü dört açacak, şakam yok yaralan olmayacak! Hata olmayacak! Anlaşıldı mı kor?” dedi, son cümlede elini sertçe masaya vurdu. Bütün tim ayağa kalktı “Emredersiniz komutanım.” Sesi yükseldi, yemin edebilirim ama kanıtlayamam tim bağırdığından dolaplar sallandı.

“Son hazırlıklarını yap kor, sorun varsa şimdi sor.” Dedi, Pars elindeki mermi kovanlarını sayarken, “Bu adam hakında elimizde eşkal ya da ad bilgisi var mı?” dedim, başını hayır manasında salladı “Tek bildiğimiz adamın kurnazlığı ile tanınındığı için lakabının tilki olması.” Dedi, Selçuk elinde ki matarayı çantasına yerleştirirken “Kamp kaç kişi, ne kadar ağır mühümmatlar var?” dedi, Pars hafif başı kaldırdı “En kalabalık kamplardan biri zaten giden tek tim biz olmayacağız, kıraç timi ve Alkan timide bizimle birlikte olacak. Biz öncü tim olarak çıkacağız. Tahminen biz diğer timlerden iki saat uzun görev yapacağız.” Dedi, elindeki kovanı Selçuk’a attı, “Sağlam mühümmatları olacaktır, ama biz daha sağlam olacağız.” Dedi.

Çağrı kendinden emin bir gülüşle “Evelallah komutanım.” Dedi, Doruk, Çağrı’ya baktı “Yıkar geçeriz geçeriz bir komutanım.” Dedi, Pars gülerek bana baktı “Deli bunlar.” Dedi, çayımdan bir yudum aldım “Korda akıllı adam yok ki zaten.” Dedim, herkes kahkası ile onayladı. “Deli kurtlar sizi.” Dedi Alp kafasını titreterek, Albay gibi söylemişti. Kendimi tutaman haykırdım bi anda ve tahmin edilen final Albay içeri girdi.

“Dikkat.”

Hepimiz ip gibi dizildik. “Hazır mısınız?” dedi, “Sağ ol komutanım.” Dedik. Pars’a baktı “Helikopter hazır.” Dedi, Pars hemen “Kor helikopter bin.” Dedi. Helikopterin yanına koştuk, yine yan yana dizildik. Albay karşımıza geçti.

“Size her zaman söylediğimşeyleri söylemeyeceğim. Kor! Bana o adamı bulun buraya diri diri getirin. O kamptan kor Türk Özel Harekâtı’nın geçtiğini gösterin. Orada taş üstünde taş kalmasın, yerler bir edin. Şehit Asteğmen Emir Kesin için.” Dedi. Hepimiz sesimizin en yüksek halini kullandık “Emredersiniz komutanım.” Haykırmıştık, askeriyenin sesisini anlık olarak kesecek kadar yüksek sesle.

“Kor, helikoğter bin!” emri ile hızlıca helikoptere bindik. Helikopterde otururken bütün timin gözlerine baktım, ateş püskürmek çok küçük bir şeydi bunun yanında. Gözlerinden ateşin kendisi görüyordunuz, sanki yüreklerinde harlanan derin ateş gözlerine vurmuştu, bütün timin aklından aynı şey geçiyordu “Şehit asteğmen Emir kesin için yak! Yık! Yok et!” benimde içimde bu geçiyordu, ve yapmaktan kendimi alı koymayacaktım.

“Komutanım burada zemin engebeli iniş yapamayacağım üç metre yüksekli atlamanız lazım.” Dedi, bemir kuşun pilotu. “Anlaşıldı Teğmenim.” Dedi, çantasını düzeltti “Kor, atlıyoruz.” Dedi. İlk ben atlayacaktım. “Ya Allah!” dedim attım kendimi aşağı, arkamdan timin geri kalanı atladı. Pars etrafa bakındı “Şimdi yedi saat yürüyelim.”dedi, Batur güldü “Tabana kuvvet.” Dedi. Ardından sessizleştik.

Hızlı, güvenli adımlar atmak zorundaydık. Öylede yapıyorduk, yaklaşık olarak iki saat aralıksız yürümiştik dağlık bir alana geldik “Kor mola.” Dedi Pars, herkes çeveryi kontrol ederek taşlardan birinin arkasına geçti, çantalar açıldı, bir şey atıştırmak isteyen atıştırdı, ben sadece su içtim. “Komutanım, diğer iki tim yola çıktılar mı?” dedi Batur, Pars’ın telsizinden önce pek bir ses gelmedi sonra “Tahminen evet. Kor san dakika.” Dedi, herkes hızlıca çantasını kapattı.

“Gidiyoruz.” Dediği anda yerimden kalktım, yeniden hızlı adımlarla yürümeye başladık, kendimizi gayet güzel kamufule ediyordu, her şey iyi ve kontrollü işliyordu tek sorun görünmemek için koca koca dağları inip çıkarak ilerlememizdi. “Komutanım, duralım.” Dedi, Güney ileriye bakarak. “Neden?” dedi Pars arkasını dönüp Güney’e bakarak. Güney hızlıca yanımıza geldi eli ile karşıdki dağı gösterdi “Tuzaklamışlar, baksanıza ışık vurunca şefafa ipler parlıyor, mayın bölgesi. Solundan dolanmamız lazım.” Dedi, Pars hızlıca bana döndü “Ne kadar uzar yolumuz?” dedi.

“Yarım saat kadar oynayacaktır.” Dedim, Onayladı, “Dolanıyoruz.” Dedi, Çağrı’ya baktı “Telsiz.” Dedi, Telsizi aldıktan sonra karargâha gelecek time bilgi geçmesi için kordinatları ve mayın olayını söyledi. Sonrada hızlandık, Arda yanıma yaklaştı “Bir tuhaflik var, bazı yerlerde ayna yansımları var. Tetikçi olabilir.” Dedi, Pars bunu duyar duymaz. “Kor sessizce siper al.” Ded, sanki yürümeye devam ediyormuşuz gibi etrafa açıldık. Herkes sağlam bir yere geçti. Ardasilahının dürbünü ile etrafa bakınmaya başladı.

“Buldum.” Dedi, işte bu sadece bakarak keskin nişanci avlayan gerçek keskin nişancı “Sadece tek kurşun.” Dedi Pars, Arda’dan ses gelmedi, sonra ince bir kurşun sesi “Hedef infaz edildi komutanım.” Dedi. “Kor dikkatlice çık, Ezer git kontrol et, haber uçurup uçurmadığını öğren.” Dedi, Emre hemen o tarafa doğru ilerledi, bizse onu korumaya alarak ylumuzda ilerledik.

“Temiz komutanım.” Dedi rahat bir sesle, sonrada yanımıza koştu. Önümüzde ki beş saate bir sorun yaşamadık. Sadece iki kere beşr dakikalık mola verdik. Kamp gördüğüm en geniş kamlardan biriydi, bizim sayımız ancak giriş ve çıkışların hizasını kapatmaya yetti. Kamp daha korunaklı olmas için dağların çevrelediği bir çukura kurulmuştu. “Hekres sağlam bir yere yerleşsin diğer timler gelene kadar sadece gözleyeceğiz.” Dedi. Hava karardığından iyice hava soğumaya başlamıştı bunun ağzımızdan buhar çıkarmak gibi bir sorunu vardı. Onun dışında her şey gayet güzeldi.

Dağın alçak bir konumuna geniş bir kısmına bir taşın arkasına yerleştim. Daha uzun namlulu olanlar daha yukarı yerleştiler. Ben, Batur, Doruk ve Alp gibi kısa mesafeciler daha alçak konumlara yerleştik, herhangi bir şekilde dağa tırmanmaya çalıştıklarında daha rağat dövüşüp engel olabilmek adına biz alçak bir konumda yer alıyorduk. Kamufula yetmiyormuş gibi birde üzerimize kamufile örtü serdik. Ben yerlerini bilmeme rağmen bizimkileri zor ayırt edebiliyordum.

“Kıraç1, duyuyor musunuz?” dedi telsizden biri, Çağrı hemen cevapladı “Duyuyoruz.” Dedi, “Alkan ve Kıraç timide konumlandı emir için hazırız.” Dedi. Pars sakin bir tonla “Görünürde kaç adam var Selçuk.” Dedi, “Dış hatta otuz iki adam, iç hatta yirmi yedi. Bina içleri belli değil.” Dedi. “Nasıl ilerleyeceğiz?” dedim. Önce ses gelmedi sonra “Güney, binaları içeri sızmadan nasıl patlatabiliriz?” dedi.

“İmkânsız.” Dedi, Pars güldü “Yap.” Dedi, Güney’den uzun bir sessizlik sonucu “Emredersiniz komutanımé sesi çıktı. “Aklından ne geçiyor acaba?” dedim, Güney güldü “Bombayı biz patlatmayacağız onlar patlatacak.” Dedi, hiçbir şey anlamamıştım. “Nasıl yani?” diye bir ses geldi tanımadığım bir sesti Alkan timinde biriydi anlaşılan, bu sefer tanıdım bir ses yanıtladı ama bizim timden değildi “Onlar deli gibi bir şey sorgulama.” Dedi. Güney elinde küçük bir düzenek ile “Hazırım ben komutanım.” Dedi.

“Emrim ile unutmayın tilki sağ.” Dedi, telsizden sırayla “Emredersiziniz komutanım.” Sesi duyuldu. “Güney, şimdi.” Dedi, hepimiz ne olacağını merak ediyorduk elinde ki düzeneği en yakınımızda ki yere fırlattı. Elinde tuttuğu tuşa bastı. İlk baş hiçbir şey olmadı, sonra bina havaya uçtu, yanındaki iki binayıda parçaladı, toplamda beş bina vardı, geriye iki bina kalmıştı yani işimiz baya kolaylaşmıştı. Teroristlerin çoğu etrafa bakınıp nereden ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Bizse ateş etmek için emir bekliyorduk. Pars en sonunda “Şimdi!” diye haykırdı. Kampın heryerinde sürekli yanıp sönen ışıklar oluşmaya başladı, buda yetmemiş gibi el bombaları atıyorlardı bizimkiler yukardan, her yer ateş altındaydı. “Komutanım çıkışlara yöneliyorlar.” Dedi biri. Pars çok odaktı ben cevapladım “Çıkan olmayacak herke ölecek.” Dedim. “Emredersiniz komutanım.” Sesi yeniden yükseldi. “Alt ekip şimdi.” Dedi, silahımı bıraktım ayağa kalktım. Bize doğru gelenlerle dövüşmeye başladım, yukarımda Emre vardı, beni o koruyordu. Bir tanesinin karnına tekme atim o yere düşerke dönüp arkadakıne yumruk çaktım yerden taş aldım, bana doğtu koşanın kafasına fırlattım. Bacağımdan hançerimi çıkardım. Yere düşüp kalkan şerefsiz yanıma doğru gelince sıkıca boynunu tuttum ve kırdım. Elimde ki bıçağı yerden kalkmaya çalışan şerefsize fırlattım. İki kolumdan tuttu biri arkamdaydı, hemen terse çevirdim, koşuo yerdekinden hançerimi aldım. Terse yatırdığımın boğazına sapladım. “Manyak!” dedi Emre gururlu bir sesle, elim yüzüm tamamen kan içindeydi.

“Kimin kardeşiyiz.” Dedim, içeri doğru koştum hızımı alamadım karşıma ilk çıkana kafa attım, Alp hemen solumda dövüşüyordu arkasındaki adam hançerle yaklaşıyordu, bıçağımı adama fırlattım ben sırtına saplarken Arda yukarden beynini deldi, yerdekine yumruk atarken “Alp, bıçağım.” Dedim, adamın birini koluyla boğarken bıçağımı yerdekinden çıkarttı bir anda fırlattı bir baktım yanımdaki şerefsize fırlatmış, “Eyvallah.” Dedim, bıçağı geberen şerefsizden çıkardım, yumruk attığım kalbine sapladım. Fazla gaza geldiğimden olsa gerek saplarken istemsizce çığlık attım.

“Ruh hastaları, kandan yüzleri görünmüyor.” Dedi biri. Sadece güldüm. Solumdaki binadan adamlardan bir tanesi elinde resmen kılıçla çıktı “Oha!” dedim, adam bana doğru koşuyordu ben ona doğru zıplayıp kafasına tekme attım, elinde ki kılıcı aldım, kendine sapladım “Mal!” diye bağırdım istemsizce. Etraftaki adam sayısı git gide azalmıştı bir yerden tilkinin çıkması gerekiyordu, öylede oldu, binanın birinden iri yapılı maskeli bir adam çıktı. Ona doğru koştum.

“Komutanım eğil.” Diye bağırdı Doruk hızlıca eğildim, elindeki bıçağı solumda duran adama fırlattı, bıçağını adamdan çıkardım arkasında ki adama fırlattım. “Arabalara gidiyor.” Dedim, Tilki’ye doğru koşarken, “O iş bende.” Dedi Arda, bütün arabaların tekerlekleri patır patır patladı ardından.

Tilkiye yetişmeyi başarmıştım, arkasından sertçe vurdum sendeledi, döndü bana, sağlam bir yumruk indirdi bir adım geriye düştüm hızlıca terse dönüp karnına tekme atim, yine aynı munarayı denedi bu sefer yemedim eğilip karnına seri yumruklar attım. O ara boynumu kavradı hızlıca boynuna vurdum, anlık nefes kesintisi ile gücü azaldı elne vurup kurtuldum. “İyi dövüşüyorsun.” Dedi, güldüm “Ben şuan sadece eğleniyorum.” Dedim, bana doğru tekma atmaya yöneldi. Anladığım anda bacağına tekme attım sendeleyip eğildi. Gücümü toplayı serçe ensesine vurdum yer duştu. Vurmak için yere eğildim yana döndü, boşluğa düştüm, Üzerime çıkmayı denedi araya bacağımı koyup ters yatırdım. İkimizde hızlıca ayağa kalktık.

“Esem dayan az kaldı.” Diye bir bağırma sesi duydum. “Sorun yok keyfim yerimde benim.” Dedim. Şerefsizin bu durum anlaşılan sinirine gitmişti, hızlıca üzerime koştu, sert bir tekme inirdirdi karnıma altta kalmadım sekip göğsüne tekma attım geriye savrulunca sertça bacağına vurdum. Boşluk vermeye özen gösteriyordum. Yüzüne sert bir yumruk atacakken havada elimi tutu. Kolumu terse çevirip beni yere yatırdı. Sırtıma dizi ile bastı, “Şimdi ne yapacaksın asker?” dedi, Güldüm, ters çevirdiği kolumun üzerine koyduğu dizimi belimden çıkardığım biçakla ketsimi acıyla irkilince kendimi yana çevirdim, boynuna yumrul attım yana yatırdım. Hançerine sağ omzuna sapladım. “Bunu.” Dedim. Yumruk atmaya devam edeceken Alp ve Doruk koluma girip beni çektiler. Çağrı ise adamı tuttu.

“Heniz işim bitmedi bu şerefsizle. Bırakın beni.” Dedim, Arkamdan biri daha geldi omzuma dokundu “Sakin ol, soluklan. Git elini yüzünü yıka full kan içindesin.” Dedi. Pars’tı istemesemde geriye çekildim, Alp su tuttu bende elimi yüzümü yıkadım. Pars, Çağrı’nın kelepçelediği adamın çenesinden sıkıca tutu “Bakalım, maskesiz nasıl bir tipsinTilkicik.” Dedi. Hızlıca maskeyi çıkardı.

Sert bakışlı eli yüzü kesik içinde, kahve saçlı kahve gözlü bomboş bir tipti. Pars yanına yanaştı “Adın ne?” dedi, Tilki güldü “Zero ben.” Dedi, Pars sinirle adamı geriye itti “Tilki nerede?” dedi, adam daha büyük bir keyifle güldü “Gerçeken tilkiyi bir kampta bulabileceğinizimi düşündüz. Siz Türk’ler çok ap-“ Çağrı arkadan bir vurdu, nasıl vurduysa Zero bayıldı.

“Zero kim?” dedi, Alkan’ın komutanı olduğunu tahmin ettiğim asker. Pars öfkeyle volta atarken “Bu şerefsizlerin iyi bir dövüşçüsü başka hiçbir vasfi yok.” Dedi, öfkeyle kaskını yere fırlattı “Rüzgar telsiz.” Dedi, hızlıca uzattı Rüzgar. Pars sertçe çocuğun elinden alıp uzaklaştı. “Kamp ne olacak şimdi.” Dedi kıraç timinin komutanı teğmen İlyas Keski. Herkes bana baktı, bense Selçuk ve Batur’a direk aladılar “Gerçekten mi komutanım?”dedi Batur, elimle alan sizindir işareti yaptım. Selçuk etraftaki askerlere baktı “Ne kadar lavuk varsa etrafta hepsini toplayın etrafa.” Dedi.

Ben dahil herkes indirdiğimiz adamları ortaya sürükledik. O sırada Batur ve Selçuk etraftaki tahtalardan komple büyük bir çember oluşturdular çinaları falan saracak şekilde. O sırada Pars yanımıza geldi “Ooo, hazırlanmışsınız baya. Hızlanın biraz.” Dedi, Selçuk hızlıca cebinden çakmak çıkardı, tam atacekken durdu “Arda!” dedi, Arda hemen yanına koştu çakmağı ona uzattı. Arda buruk bir ifade ile aldı çakmağı.

Telsizin açık olduğunu biliyor muydu, bilmiyor muydu orasından emin değilim ama sözlerini çok net duydum “Kardeşim, intikamın alınmadı intikamının ilk ateşi şimdi yakıldı.” Dedi, hızlıca elindeki çakmağı attı, ateş hızlıca bütün çemberi sardı. Selçuk, Arda’yı ateşten birkaç adım uzağa çekti.

Pars, herksi etrafına topladı. “Kıraç, Alkan siz Ankara’ya döneceksiniz.” Dedi, İlyas net ve meraklı bir sesle “Siz?” dedi. Pars göz ucu ile İlyas’ı süzdü “Buranın yakınlarına bir kamp daha var onu yok edeceğiz.” Dedi. İlyas ve artık Alkan’ın komutanı olduğuna emin olduğum aske aynı anda “Bizde gelelim.” Dedi.

Pars hafif güldü, “Emir böyle, Ankara’ya döneceksiniz.” Dedi. Burak bir adım öne çıktı “Komutanım, karargâh burada ki koşul ve şartları bilemez. Öyle gerekti deriz bizde kalalım.” Dedi, Pars bana döndü “Ne diyorsun yüzbaşım, kalsınlar mı?” şakacı bir tonla sormuştu. Gülümsedim “Bilemedim, kalsalar mı kalmasalar mı?” dedim. Güney gülerek sohbete dahil oldu “Çok istekliler kalsınlar ya.” Pars, Güney’e baktı “İyi hadi kalsınlar.” Dedi. İki timdede çok tatlı bir heyecan oluştu. “Hazırlanın biraz sonra gideceğiz.” Dedi. Herkes onayladı, silahlarımız doldurup hızlıca sıraya geçtik.

“Kor, Kıraç ve Alkan. Toplamda iki saat yürüyeceğiz bura kadar büyük olmasada büyük bir kampa baskın yapacağız fakat orası böyle bir konumda değil dağ inlerinden oluşuyor. Bu sebepten çok daha dikkatli olacaksınız.” Dedi, Hep bir ağızdan “Emredersiniz komutanım.” Dedik.

Son kontrollerimi yapıp, “Gidiyoruz.” Emri ile kamptan çıktık.

Loading...
0%