@deren_yazar
|
"Komutanım, adamlar geliyor." Telsizdeki sesle insanları evlerine gitmesini sıyleyerek herkesi güvene almaya başladık. "Kaç adam var Doruk." Dedi bir sure cevap gelmedi, "Ondan fazla araç geliyor komutanım." Sayıca çok fazlaydı. "Mevzi al." Sesi ile birlikte hepimiz köyün dışında ki alanlara taşların arkasına geçtik. Pars'a döndüm gözüyle hepimizin yerlerini kaydediyor gibi bir hali vardı. "Çağrı yerini değiştir oğlum." Dedi, gözümü Çağrı'ya çevirdim, güvenli bir yerde durmuyordu. Benim hafif solumda yeni bir yere yerleşti. "Hazır komutanım." Güney bu u söylerken elindenki minik tuşu Pars'a uzattı. "Kesin patlar değilmi?" Dedi, Pars yola bakarak, Güney başıyla onayladı. "Tamadır, yerine geç." Dedi. Güney araçların boyutuna bakarak mesafe ayarlaması yapmıştı, Pars tuşa doğru zamanda basımca hepsi boom. Silahlarımızı hazırlayıp, gelmelerini bekledik. Araçlar istediğimiz noktaya basınca, boom "Patlamış mısır gibi dağıldı pezevenkeler." Diye bir ses yükseldi telsizden. Bu Ulaş akıllanmıyor, Pars en sonunda belasını neyse. "Komutanım, devamı geliyor." Arda sakin bir sesle söyledi, hepimiz silahlarınız dürbününden arkadaki araçlardan koşarak gelen adamlara baktık. "Kor atış serbest." Emirle silahlarımızı ateşledik. Aslına bakılırsa bizi zorlayan hiçbir şey yoktu. Ta ki o ana kadar bir anda Ulaş bağırdı. "Çocuk kaçtı, Çocuk!" Bağırdı, korkuyla arkaya döndük. Çocuk resmen evin camından kaçmıştı, en yakında Rüzgar vardı. Koşmaya başladı. Bizde koruma ateşi açtık. Çocuğu kucağına aldı, Evlerde ilkine doğru gelirken kurşunlar bir tanesi omzunu sıyırdı. Kurşunun değmesi ile irkildi ve yere düştü. Telsizden "Rüzgar." Diye haykıran Çağrı'nın sesi geldi, mevziden ayrılacağı sırada, emre sıkıca tutum one yere çekti "Gerizekalı vurulacaksın. Diye bağırdık. “İyiyim. Ben.” Dedi, Rüzgar ama yerinden kalktı, çocuğu evdekilere verdi. “Komutanım geri dönemem.” Dedi, sakinliğimi korumaya çalıştım “Kal orada.” Diye cevapladım. Çağrı yerinde seslendi “İyi misin la?” diye sordu, sesinde gizlediği endişesi vardı. “İyiyim.” Dedi, herkes adamlara geri döndü “Mantar gibiler.” Dedim, Emre devam ettirdi “Daha da geliyorlar.” Dedi, derin bir nefes aldım. “Öldüreceğiz.” Dedim.
Telsizden derin bir sesle “Ihm.” Acı dolu bir tını geldi. “K- ko- komutanım a-arka-dan ge-ge-geliyorlar.” Sesi duyunca yutkunamadım. Çağrı bir anda ayağa kalkıp köye doğru koşmaya başladı. “Tutun la şuna.” Diye bağırdı Pars. Emre denedi ama tutamadı. “Çağrı dur.” Dedi, Rüzgar. Sesinden acı çektiği anlaşılıyordu. “Emre yetiş şu manyağa Rüzgar dayan geliyor Emre.” Dedi Pars. Kafamı onlara doğru çevirdim “Arkayı kapatmamız lazım.” Diye bağırdım. Pars “Burada kilerin yarısı arkaya saklanarak geçsin. Doruk geçerken telsizi ver bana.” Dedi, herkes onayladı, bir kısım ayağa kalktı, Doruk geçerken telsizi açtı ve Pars’a uzattı. “Yüzbaşı Pars, albayı ver bana teğmen.” Diye sert bir şekilde konuştu. Tam devam edecekken Emre bağırdı “Çağrı.” Kafamı tekrar onlara çevirdim. Emre, Çağrıyı yerden kenara sürüklüyordu. “Emre, Ça- Çağrı’ya bak ben dayanamam.” Diye bir ses geldi, “Rüzgar kes sesini. Emir yetiş.” Diye bağırdı Emre. Her şey tufan gibi kötüye büyüyordu. Telsizden sürekli bağrışma sesleri, ve acı çeken solumalar geliyordu. Pars tekrar telsize döndü “Teğmen, acil komutan.” Diye bağırdı, “Teğmen, ne demek albay burada değil bana bir demek zorundasın. İki adamım yaralı, şehit olma ihtimalleri var bana bir şey söyleyin. Destek gelme şansı var mı? Yoksa burada timimle gömülecek miyim söyle.” Soldu, sesinde acayip derin bir öfke vardı. Emir telsizden “Komutanım çok kan kaybediyor.” Dedi, “Kan vereyim.” Dedim, “Olmaz komutanım sizde yaralısınız A negatif kan grubu olan var mı komutanım.” Dedi, “Ben veririm.” Dedi Selçuk. Yanlarına doğru ilerledi. Pars derin nefes aldı “Ölmek yok ikinizi de vururum.” Dedi, sesinden ağlamamak için kendini sıktığını hissedebiliyordum. “Güney bana bak ne yapıyorsan yap uçur bunları. Batur sende ne yapıyorsan yap çıkar bizi buradan.” Dedi. “Emredersiniz.” Komutanım diye bağırdılar aynı anda “Ko- komutanım. Be- benim a-ablamın b-bu yaz düğünü var. Gi-gider misiniz, bu yaz.” Dedi çağrı, Pars yutkundu “Beraber gideriz, aslanım.” Dedi, ağlayarak. Ulaş devam ettirdi “Bana bakın sağ kalıcaksınız ikiniz de.” Dedi, sesimiz titriyordu, ağlayarak devam ettirdim “Emir, Emre iyi olacaklar.” Dedim. İkisi de “Emredersiniz komutanım.” Dediler, Güney artarda bombalar fırlattı, “Ulaş komutanım gelebilir misiniz kan lazım.” Dedi, Emir. Ulaş koşarak yanlarına gitti, ön tarafta da çok az kişi kalmıştık. Silah seslerimiz azalmaya başladı. Pars’a döndüm “Gitsinler köylüleri alıp gitsin tim. İkimiz kalalım. Bizi alırlarsa köye de dokunmazlar.”dedim bütün tedirginliğimle. Pars tekrar telsize yöneldi. “Teğmen. Bana artık bir şey de.” Dedi, cevap gelmedi galiba yeniden. “Ulaş bu emrimdir, köylüleri ve timi al, Çağrı’yı ve Rüzgar’ı götür.” Dedi. Ulaş “Olmaz burada kalamazsınız.” Dedi. Ben cevap verecekken “Ulaş sana emirdir dedim.” Diye soludu. Ulaş sinirine hakim olmaya çalışırken “Emredersin.” Dedi, Timi ve köylüleri topladım. Sakinliği ile koşarak dağa doğru ilerledi. “Arkaya geç.” Dedi, hızlı adımlarla koştum, timi artık görememeye başladığımızda “Kurşunun bitene kadar.” Dedi, “Emredersin abi.” Dedim, yarım saat bile geçmeden kurşunlarımız bitti. “Adamlardan ikisi bize doğru yaklaştı. Bizde ayağa kalktık. “Asker, asker bittiniz siz. Sizinle öyle bir oynayacağım ki. Kedinin avucunda ki fareden bir farkınız kalmayacak asker.” Dedi, Pars’ta bende güldük, ikimizde o andan itibaren yapmamız gereken şeyi biliyorduk ölene kadar susmak. Bacağıma sert bir tekme ile yere düştüm, arkamdan da Pars diz çöktü. “Adını söyle asker.” Dedi, ikimizde sadece adama dik dik bakıyorduk. “Konuşsanıza lan.” Diye bağırdı ikimizde birbirimize baktık. “Paketleyin bunları.” Dedi, o anda ensemde sert bir vuruş hissettim. |
0% |