@derinbiryalnizlik_
|
31.12.2022 20.52
Medya: Ayana
"Sonsuza dek süren bir aşk isterdim." ***
9 Yıl Öncesi
14 yaşıma bir haftadan az bir süre kalmıştı. Bu gece, yeni yıla yeni yaşlara bir adım daha atılacaktı. Ares yanı başımda dışarıda yağan karı seyrediyordu. Bense onu izlemeyi tercih etmiştim. Hep olduğu gibi... Uzun bir süredir bu izbe yerde bir çıkış yolu arıyordum. Her kemer darbesinde bir göz yaşı akıtıyordum, bir daha ağlamamak için. Yurt müdiresi benim bu aykırı oluşumu dik başlı oluşumu anlamak yerine, hep yaptığı gibi ceza yöntemi ile başa çıkmaya çalışıyordu. Sonuç aynıydı, değişmezdim. Ben soğuk bakışlı, donuk yüzlü bir Medusa idim. Aynı zamanda, Ares'in Medusa'sı... Ares, bir erkeğe göre kadınları kıskandıracak biçimde kusursuz denilebilecek, güzel yüz hatlarına sahipti. Kıvrımlı ama dolgun dudakları benim gibi bembeyaz teni, buna zıt olan simsiyah dalgalı saçları ve gökyüzü bakışları... Evet gökyüzü gibi maviydi gözleri. Her baktığımda beni derin bir kuyunun içine çeken, mavi gözlü bir çocuktu o. Aramızda üç yaş vardı. Bu beni hem üzüyor hem de korkutuyordu. On sekiz yaşına geldiğinde, o da beni terk edecekti. Ne kısır bir döngüydü değil mi?... Camdan bakışlarını çekerek, gözlerimin en derinine baktı. Zaten onda olan bakışlarım onun bakışlarıyla, birer buza dönüştü. Gözlerimi sevmediğini bilirdim. Ruhsuz ve donuk bakışlarım onun gökyüzünü kirletirdi çünkü. Ne kadar anlamlı bakmayı denesem de beni terk edeceğini bildiğim sürece, onun gökyüzünü hep kirletecektim. "Ayana, yeni yıla girmeden önce sana itiraf etmem gereken bir şey var." Dolgun dudaklarından dökülen kelimeler puslu beynimin içinde deprem etkisi yaratmıştı. "Ares, benden ne zamandır bir şey saklar oldun?" Benden bir şey saklıyor oluşunu, özellikle böyle bir ihtimalin oluşunu bile sevmemiştim. "Bazı şeyler, zamanı gelmeden söylenmemeli Medusa." Ne kastettiğini o an anlayamadım. Zaten meraklı bir yapım yoktu. Söylemesi için de diretecek bir karaktere sahip değildim. Bende beklemeyi seçmiştim. "Şimdi değil gece 12' den hemen önce, temizlik odasında bekle. O zaman ne olduğunu sana söyleyeceğim." Beklemeyi nede olsa hep çok iyi bilirdim zaten. Ares'ten bir adım uzaklaşarak, "Orda olacağımı biliyorsun. Beklediğime değecekse, belki bende bir itirafta bulunabilirim." Sözlerimle, yüzünde çapkın bir gülümseme oluşurken arkamı dönerek yatakhaneye adımladım. Yatakhaneden içeri girip yatağıma uzandım. Kızlar en son iki ay önce bir ailenin almış olduğu yeni yıl hediyeleri olan kıyafetleri deniyor, kendi aralarında benim ki daha güzel kavgası ediyorlardı. Aptal sürüleriydi işte! Birbirleriyle aynı olan kıyafetlerin sadece renkleri aynı değildi. Sahipsiz olan her çocuk, verilen ilginin daha fazlasını istediği için böyle yapıyor biraz daha fazla sevilmek ve kendilerini biraz daha özel hissetmek istiyorlardı. Şanslı olanlar ise bir aile tarafından seçilerek buradan kurtuluyordu. Ama ben, Ares'ten önce gitmeyi hiç istemiyor hep bir sorun çıkartarak, beni seçmelerini önlüyordum. Sonuçta ne kadar sorunlu bir kız olursam bir o kadar istenmez, buradan alınmazdım.Yatağımdan kalkmış, kurşun kalem ve kağıt alarak cam kenarındaki boşluğa geçip boş kağıda bakarak düşünmeye başladım. Ares'in bir portresini çizmeyi hem çok istemiş, hemde buna cesaret edemeyip bu zamana kadar çizememiştim. Ama şimdi çizip, yılbaşı hediyesi olarak verebilirdim değil mi? Önce ilk darbem, o gökyüzü başkaları olan ve benim bakışlarımla kirlettiğim gözlerini çizmekle başladı. Her bir kalem darbesinde, o mükemmel mavileri kağıda resmediyordum. Kusursuz denilebilecek yüz hatlarını, zihnime öyle bir kazımıştım ki hatırlamamak mümkün bile eğildi. Böylelikle, en son saçlarını da çizerek portreyi bitirdim. Kusursuz derecede çizdiğim bu portre, donuk bakışlarımı bile kırmaya yetmiş, aslında Ares'e ne kadar değer verdiğimi de anlamamı sağlamıştı. Kimseye göstermeden bir poşet bulup, portreyi de içine koyarak yastığımın altına sakladım.  (Yukarıda portresini görsele koydum. Umarım sizde sevmişsinizdir.) Saat 23:50' yi gösteriyordu. Yatağımdan kalkarak yavaşça odadan çıkıp, temizlik odasına doğru ilerledim. Bu saatte odadan çıkmak yasaktı. Kimseye görünmeden hızlı olmalı ve bir an önce odaya ulaşmalıydım. Koridorun sonunda ki dönemeci geçip, iki adımla temizlik odasına girerek beklemeye başladım. Yaklaşık üç dakika sonra Ares'te odaya girerek, karşı karşıya kaldık. Kalbimin atışları hızlanırken, heyecanlandığımı hissediyordum. Ve bu, beni korkutmaya yetti. Onu kaybetmek istemiyor, bir tek onun yanında hissettiğım duygularımın yok olmaması için uğraşıyordum. Onunlayken, kötü düşünceler ve kötü hislerle baş etmek daha kolaydı. Bir insan ne kadar hissizse, dünyayla kendi arasında ki tuttuğunduğu tek şeyde duygusuzca nefes alıp vermek oluyordu. Ve ben, buna dönüşmeyi hiç istemiyordum... "Yeni yıla, seninle girmeye sadece dört dakika kaldı Ayana." Elimde sıkı sıkıya tuttuğum portreyi ona uzattım. "Bu artık senin, ömür boyu yanında olsam da olmasam da saklamanı ve hep beni hatrlamanı istiyorum Ares." Yüzündeki tebessüm solarken, şaşırdığını ve benden böyle bir şey beklemediğini donakalan bakışlarından anladım. Dayanamayıp hemen poşeti açarken portreyi çıkartarak, benden bir adım uzaklaştı. Loş oda, sadece aralıklı kapıdan giren soluk bir ışıkla aydınlanıyordu. Elindeki portreyi tam olarak göremediğinden, bedenini aralıklı kapıdan sızan ışığa çevirerek, portreyi ışığın hizasına tuttu. Gördüğü kendi suretiyle, nefes alışverişi kısa bir süre dururken, sesli bir yutkunmanın ardından nihayet dudaklarını araladı. "Ayana, bu gördüğüm o kadar güzel ve değerli ki hayatım boyunca böyle anlamlı ve özel bir hediyeyle karşılaşamam. Ben, teşekkür ederim." Ağzından çıkanlar fazlasıyla hoşuma giderken bu kadar şaşırtıp onu afallatmak ise beni ayri bir hazzın eşiğine sürekledi. Bana biraz daha yakınlaşıp mavilerini gözlerimin yeşiline dikerken, dudaklarındanda her daim hatırlayacak olduğum o sözler döküldü. "Benim için hızlanan o kalbini, ruhsuz bakan o bakışlarını ama en çokta seni seviyorum." Bu sefer donup kalan bendim. Ta ki, dolgun dudaklarını dudaklarımda hissedene kadar. Bu, masum bir öpücük ve aynı zamanda bir ilkti. Dudaklarımda varlığını hissettiğim dudakları, dışarıdan gelen havai fişeklerin sesiyle birlikte gerilirken gülümsedi. Bense, havai fişeklerin sesini duyduğumda içimden bir dilek tutmuştum. Sesler kesilip, ortam yeniden sessizleşirken, birbirimizden ayrılarak sımsıkı sarıldık. Hücrelerim kokusuyla sarhoş olurken, içimde dile getirmek istediğim o sözleri sarf ettim. "Ares, benim kaybetmekten korktuğum tek şey sensin. Ne olursa olsun seni kaybetmek istemiyorum." Duyduklarıyla yüzünde koca bir tebessüm oluşurken, kokumu içine çekerek gözlerime baktı. "Sana söz veriyorum Ayana, beni asla kaybetmeyeceksin." Hayatımda duyduğum en iyi yalanı söylemişti. O zamanlar bunu bilemezdim ama sonrasında bunu acıyla daha da kalıcı bir şekilde öğrenecektim. Herşeye rağmen, içimden tek bir şey dilemiştim.
"Sonsuza dek süren, bir aşk istiyorum."
Sanırım unutmuşum, hiçbir şey sonsuza dek sürmezdi...
***
Evettt ben geldimmm söz verdiğim üzere.💓
Nasılsınız efenim bu gece nasıl geçiyor?
Umarım sizinki daha güzel geçiyordur. 🙈😊
Kendinize iyi bakın en kısa sürede görüşmek üzere. 🖤🖤🖤
|
0% |