Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Alfaların alfası

@deryayim

ATHENA

Hazır olduğuma emin olmak için aynadaki yansımama bakıyordum.

Saçlarımı su dalgası haline getirdikten sonra, omuzlarımdan belime dökülmesine izin verip kulaklarımın arkasına sıkıştırdım.

Kulaklarımın görünür olmasını istiyordum, onları seviyorum. Bana nereden geldiğimi hatırlatıyordu.

 

Gözlerimi ortaya çıkarıp biraz çekik gösterecek hafif bir göz makyajı yaptım. Altın dokunuşuysa kırmızı rujumla yapmak istiyordum. Normalde makyaj yapmak pek bana göre değildi. Ama bu akşam için bir istisna yapabilirdim.

 

İnci beyazı,saten,vücudumu saran kolsuz bir elbise giydim. Neredeyse kasıklarıma kadar gelen tek taraflı bir yırtmacı vardı. Uzun bacaklarımı ortaya çıkarıyordu. “İşte bu kızım, iddalısın” diye kendi kendime mırıldanırken,kıkırdadım.

 

Yine aynı renkte olan kürkümü kollarıma sardım,omuzlarımı açıkta bırakmayı tercih ettim. Kurdumun rengine atıfta bulunmak istedim aklımca. İnci küpelerimide taktıktan sonra “evvvett hazırım” diyerek derin bi nefes verdim.

 

Bir tek ucunda dolunay olan ince zincirli altın kolyemden hoşlanmamıştım, kesinlikle güzel bir kolyeydi ancak eşimle aramdaki tek engel olduğundan onu hiç bir zaman sevememiştim.

 

Görevlinin kapımı çalmasıyla, masamdaki antika saate baktım ve vaktin geldiğini farkettim. Oyalanmadan odamdan çıkıp emin adımlarla balo salonuna doğru yola koyuldum.

 

Bu saray gördüğüm her noktasıyla olağanüstü.Balo salonuna giden hol,kırmızı halıyla kaplıydı. Duvarlar yarısına kadar meşe panellerle çevrelenmişti.Diğer yarısıda çeşitli tablolara süslenmişti. Sanata olan ilgim sebebiyle onları incelerken biraz vakit kaybetsem de, geç kalmadığımı umut ederek, yürümeye devam ettim.

 

Balo salonuna açılan kapıya yaklaştığımda, girişe sıralanmış, Alfa kral soyağacı portreleri dikkatimi çekti. Şimdiki Kral Posedion hariç hepsinin bir resmi vardı ancak onun sadece ismi yazıyordu.

 

Tuhaf. Acaba sebebi ne?

 

Nedense onun adını görmek içimde garip bi his oluşturmuştu. His kesinlikle kurdumu huzursuz etmişti. İçeride duvarları tırmalayıp hırlıyordu. İçsel olarak onunla konuşup ne olduğunu sorsam da yanıt vermedi.

 

Şimdi olmaz huysuz alfa.

 

Bu yeni his hakkında daha fazla düşünmemeye çalışarak hızlı adımlarla devasa kapıdan içeri girdim.

 

İçeri girdiğimde oldukça kalabalık olduğunu gördüm. Tüm sürülerin erişkin kurtları ve alfaları burdaydı.Farklı sürülerin üyeleri sohbet ediyor kaynaşıyordu.

 

Sürümü bulma umuduyla kalabalığa karışırken bir ses,susmak bilmeden,eşimin buralarda bir yerlerde olduğunu söylüyordu.

 

Evet bu kesinlikle kurdum.

 

Tekrar tekrar şimdi olmaz derken bir yandan dişlerimi ve yumruklarımı sıkıyordum. Onu bulmayı çok istesemde gerçekten şimdi olmazdı.

 

Dikkatimi dağıtmak için etrafa göz gezdirdim her yer kan kırmızısı bayraklarla süslenmişti, salona aydınlık bir hava hakimdi.

 

Garsonlar bir o yana bir bu yana koşuyor, biraz gevşeyip sarhoş olmak isteyen kurtlara alkol yetiştirmeye çalışıyordu.

 

Sarhoş olmaları ne kadar zor olsa da herkesin gecenin nimetlerinden yararlanmak istediğini görünce gülümsedim. Koşan bir garsonu durdurup elinde tuttuğu tepsiden, bir kadeh kırmızı şarap aldım.

 

Mersi.

 

Kral tahtı salonun soluna yüksek bir platforma koyulmuştu.

Taht; tırtıklı dişlerle dolu, ağzı genişçe açılmış bir kurdun başıydı.

 

Yanında aynı şekilde bir taht daha vardı. Ama kralın henüz eşi yoktu, belkide tüm sürüler burdayken eşini bulmayı umut ediyordu.

 

Kafamı biraz sağa çevirmemle beraber mütevazi bir sahneyle karşılaştım.Sahnenin tam ortasında kuyruklu siyah bir piyano görünce anlamsız bir şekilde heyecanlandım.

 

Bu bebekte ne böyle?

 

Piyano çalıp şarkı söylemek en büyük tutkumdu. Kendim olabildiğim, bir an için bile olsa hayatın yaşanmaya değer olduğunu düşündüğüm tek yerdi.

 

Hala güzel bebeğe bakarken Orkestra yerini aldı. piyano koltuğuysa boş kaldı.

 

Piyanoya dalmışken arkamdan gelen sesle düşüncelerimden sıyrıldım. Bu sürümüzün alfası Jackti, yanında sürümüzden olduğunu bildiğim bir kaç kurtta vardı. Kafamla selam verip,gülümsedim.

 

“Alfa Athena, çok güzel görünüyorsunuz.” diye tebessüm etti.

 

“Çok incesiniz, Alfa Jack sizde çok hoş görünüyorsunuz” diyerek karşılık verdim.

 

“Ah lütfen, bana Jack de, bu sürünün alfası sensin. Koca yaşlı kurdun tatile çıkma zamanı geldi.” genişçe gülümsedi, ardından ileride bulunan masayı işaret ederek “Lütfen sürü sizi bekliyor.”

 

Ona eşlik ederken,tam kralın nerede olduğunu soracaktım ki orkestranın saksafon sesiyle irkildim.

Sahnenin yanındaki,üstüne dolunayda uluyan kürt figürü motiflenmiş, devasa kapı açıldı.

 

İçimde anlamlandıramadığım bi heyecan vardı. Kalbimin hızı göğüs kafesimi zorluyordu.

 

Jack sanki kalp atışlarımı duymuş gibi göz ucuyla bana bakıp garip bir şekilde gülümsedi.

Tam o sırada Kral’ı gördüm…

Tüm heybetiyle yürüyordu. Baskın aurası salonu derin bir sessizliğe bürümüştü.

Kimisi korkulu kimisi hayranlık dolu gözlerle ona bakarken,reveranslar peş peşe eşlik ediyordu.

 

Tanrım az önce gördüğüm piyanodan bile güzel!

 

Büyülenmiş gibi göründüğüme emindim.

Neredeyse iki metre boyundaydı. Simsiyah saçları vardı. Saçlarının yan tarafları kısa kesilmişti. Üstü ise biraz dağınık,dalgalıydı.

 

Yeni traş olduğu belliydi kısa sakalları keskin çene hattını gün gibi gösteriyordu.
Muazzam kolları ve kasları,giydiği kıyafeti parçalayacak gibi görünüyordu.

 

Simsiyah giyinmişti içine beyaz gömlek giyip yakasını göğsüne kadar açık bırakmıştı. Üstüne giydiği ceketiyse deriydi,düğmelenmişti.

 

Sağ göğsünün üstünde kurt kafası olan altın bir broş ve aynı taraftaki omzunun üstü,diken dekoratifleriyle süslenmişti.Sol omzumdan ise kan kırmızı pelerini aşağı dökülüyordu.

 

Sanırım o gerçekten denizlerin tanrısı…

 

Bu düşünce gözlerini bana kitlemiş olduğunu gördüğümde bölündü.

 

Altın yeşil karşımı gözleri vardı. Ağaçların yapraklarında parıldayan güneş gibiydi. Gür siyah kirpikleri ve siyah kaşlarıyla çevrelenmişti.

 

O gördüğüm tartışmasız en yakışıklı ve seksi adamdı. Ne bu krallıkta nede diğerlerinde ondan yakışıklısı olduğunu düşünmüyordum.

"Bencede." Kurdum seslendi

Gömleğinin altından gözüken altın teni ağız sulandırıcı gözüküyordu.

 

Evet kesinlikle ağzım sulandı, ne yazık ki ikiside…

 

Dudaklarımı teninin üstüne konumlandırıp tadına bakmak, tekrar tekrar bakmak istedim. Daha kimseyi bile öpmemişken tüm bu istekler normal miydi?

 

Bana doğru geldiğini görsem de bunun bir yanılsama olduğunu düşündüm.

 

Gerçekten buraya doğru geliyor!

 

Jackin boğazını temizlemesiyle kendime geldim,onun zaten yapmakta olduğu gibi hızlıca reverans yaptım.

 

Tam karşımda durmasıyla gözleri gözlerime kitlendi. Bana bakıyor ama yüzü okunmuyordu.

 

Bir an için garip bi kalp atış sesi duydum ancak bu benim miydi yoksa aramda iki karış bulunan Alfa Kral’ın mıydı emin değilim.

 

Jack’in “Majesteleri, sizi görmek bir şeref” cümlesini belli belirsiz duydum. Kral bir süre cevap vermedi hala bana bakıyordu, çok geçmeden hızlıca başını çevirip Jack’e döndü.

 

“Seni görmek güzel Jack.” sert yüz ifadesine,barinton sesi eşlik etti.

 

Sesi nasıl bu kadar yakışıklı olabilir?

 

Ardından bana dönüp;

“Alfa Athena nihayet tanışabildik.” Dedi, donuk yüzüyle.

“Thena masejteleri,sadece thena.” Diye mırıldandım. Cevabımla beraber bir an için gözlerinde minik bir parıltı gördüm.

 

Bana ne oluyor böyle?

 

Saniyeler içinde Kral’ın tokalaşmak için elini uzattığını farkettim. Jack,hızlıca hala tuttuğumu farketmediğim kadehi elimden aldı. Hemen uzattığı eline karşılık elimi uzattım.

 

Babamın söylediği “zorunda kalmadıkça kimseye dokunma” kuralını çiğnesemde umursamıyordum. Sonuçta bu bi zorunluluk diyerek kendimi telkin ettim. Alfaların alfası tanışmak için elini uzatıyordu.

 

Kimi kandırıyorum?!

 

Ona dokunmak için iç güdüsel olarak kurdum tarafından ele geçirilmiştim.

 

Elimi tutmasıyla garip kıvılcımlar hissettim, parmak uçlarıma dokunmasıyla beraber sanki hücrelerimde havai fişekler patlamaya başlatı. İrkildim, bu his kaşlarımın yay gibi gerilmesine sebep oldu.

 

Tokalaşacağımızı sanarken elini dudaklarına götürdü reverans yaparcasına hafifçe eğildi. Şok içinde Krala bakarken, elimin üstünü öptüğünde donakaldım.

 

Hayatımda hiç hissetmediğim tatlı bir sıcaklık kalbimi sarmaya başladı. Küçükken babamın okuduğu masallar gibiydi. Güvende hissettiren, girdap gibi içine çeken bi sıcaklıktı.

 

Kurdum içerde “eşim eşim eşim!” diye sevinçle uluyup hırlarken, bense panik içinde “hayır bu olamaz, olamaz!” diye onu susturmaya çalışıyordum.

 

Ağzım hafif aralanmış bir şekilde krala bakarken doğrulmasını izledim. Yüzüme baktı,gözleri parıldasada kaşlarını çatmıştı.

 

Boğazını temizleyip ekledi;

“Memnun oldum Thena, bu memnuniyeti 28 yıl bekledim.” göz kırptı ardından tahtına gitmek için arkasını döndü.

 

Kurdum heyecan ve saf mutluluk içinde olsada ben kralın tahtına yürüyüşünü izlerken kelimenin tam anlamıyla duygu fırtınasına kapıldım.

Loading...
0%