Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Kabus

@deryayim

POSEDION

 

Pençelerim sert kayalara vururken yağmur başlıyor.

 

Gece yarısı sisli bir orman ve vahşice koşuyorum.

 

Özgür hissediyorum.

 

Sağıma baktığımda babamın gri kurdunun benimle koştuğunu görüyorum.

 

Açık bir tepeye varıyoruz ve babamla beraber dolunayın altında uluyorum.

 

Birden, başka bir uluma sesi duyuyorum

 

Çok keskin, çok yabancı

 

Sesi bulmak için ormana dönüyorum.

 

Ağaçların ardından beyaz kürklü gri gözlü büyük bir kurt çıkıyor.

 

Gözleri gözlerime dönünce mahcup bir şekilde inliyor.

 

Kafasını çevirip beni yok sayıyor. Babama hırlıyor.

 

Boyun kırılma sesi duyuyorum. Babam yerde yatarken cansız gözlerle bana bakıyor.

.

.

.

.

.

.

.

.

 

“Abi”

 

“Abi, beni duyuyor musun?”

 

“Elijah?” Gözlerimi parmaklarımla ovuştururken, nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum.

 

Kraliçem üç gündür uyanmamıştı. Bedenindeki yaralar iyileşmişti, ama ruhu ne durumdaydı bilmiyordum.

 

Bense ne zaman gözlerimi kapatsam aynı boktan kabusu görüyordum. Üç gündür.

 

Uyku sersemliğinden kurtulup Elijah’a odaklandım.

 

“Ne oldu Elijah? Saat kaç?” Diye homurdandım

 

“Abi, gün doğuyor. Alfa Jack Krallığa girmek üzere. Karşılamak için sınıra gidiyorum. Onunla nerede konuşacaksın?” Diye sordu

 

Derin bir nefes vererek “Onu ofisime götür, orada buluşuruz.”

 

“Anlaşıldı abi” diye cevabıyla bağı kestim.

 

Başımı çevirip, hayatının en iyi uykusunu çekiyormuş gibi görünen eşime baktım. Alnına bir öpücük kondurdum.

 

Yanından hiç ayrılmamıştım. Aynı odada bulunan duşuma gitmek dışında hiçbir yere gitmiyordum.

 

Rutin Kral görevlerimi Elijah üstlenmişti. Sağ el gerçekten iş görüyordu.

 

Onunla Kraliçe’nin nasıl olduğunu konuşmak dışında sadece, Alfa Jack’in buraya gelmesini söylemek için iletişim kurmuştum. Yine de acil durumlar için bağı açık bıraktım.

 

Jack’i çağırmamım sebebi, Thena ile ilgili şüphelerimdi. Onun hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyordum.

 

Bir kaç gündür uyuyor olması eş bağını kontrol altına almamı sağlamıştı. Mantıklı yanım devreye girdi, acele etmenin anlamı yoktu. Zaten ikimizde bağdan kaçamazdık.

 

Neler gizlediğini öğrenmeliydim. Kokusunu gizlemesinin dışında gördüğüm boktan kabustaki gri gözlü kurt şüphelerimi arttırdı.

 

Günler sonra kraliçemin yanından ayrılacak olmam kurdumla likanımı huzursuz etsede, mecburdum.

 

Eşim yarı çıplak yatarken odaya kimseyi sokmamın imkanı yoktu. Odaya gelecek her şey emrimle kapıya bırakılıyordu.

 

Kraliçeme sardığım kolumu yavaşça çekip yataktan kalktım. Soğuk bir duşla eş bağının yükselttiği vücut ısımı düşürdüm.

 

Rahat giyinmeyi tercih ettim. Üstüme beyaz bol kesim keten bir gömlek giydim. Koyu mavi kotumuda giydikten sonra yatağa eğilip eşimi burnundan öptüm.

 

Buruk bir ses tonuyla “beni bırakma Thena” diyip alnından da öptükten sonra ofisime gitmek için odadan ayrıldım.

 

Ofisime girip masama oturduğumda Elijah, gelmek üzere olduklarını söyledi. Onları beklerken pencerenin altındaki ok takımı gözüme çarptı.

 

Ok takımını görünce o geceye döndüm.

 

Mmm, leziz lunam.

 

Eşimin dolgun dudaklarına, uyarılmasından yayılan kokusuna, avlanmak üzere olan ürkek bir ceylan gibi dizlerinin titremesine…

 

Uyanacaksın ve seni her gece titreteceğim.

 

Anılara dalmışken masanın altındaki bir şey ayağıma çarptı. Ne olduğunu görmek için eğildiğimde, bir çift topuklu ayakkabıyla karşılaştım. Sırıtırken, kapının çalınmasıyla gerçekliğe döndüm.

 

“Gir” tebessümümü silip sert yüzümü takındım.

 

Önce Elijah içeri girdi. Ardından “Kralım, Alfa Jack sizinle görüşmek için kapıda” dedi.

 

“İçeri al.” diye emir verdim.

 

Elijah dışarı çıkıp saniyeler içinde Jack ile geri döndü.

 

Jack reverans yaparken “Sizi görmek şeref Majesteleri.” Dedi

 

“Otur” masamın önündeki sandalyeleri işaret ettim.

 

Ayağa kalkıp pencereye doğru ilerledim. Elimi pencere pervazına koydum. Dışarıya boş gözlerle bakarken, sordum.

 

“Jack neden burda olduğunu biliyor musun?”

 

“Alfa Thena ile ilgili olduğunu düşünüyorum Majesteleri” diye sankince cevap verdi

 

“Kraliçe Athena” diyip, alfa sesimle onu düzelttim. Mahçup olduğunu biliyordum ama bununla uğraşacak zamanım yoktu.

 

Hala pencereden dışarıyı seyrederken;“Bana Kraliçenle ilgili bildiğin her şeyi anlatmanı istiyorum. Yalan söyler ya da bir şeyi gizlersen kendini iki saniye içinde başsız bulursun” dedim. İşimi garantiye almayı severdim.

 

Hangi yolla olduğu önemli değil.

 

“Biliyorum Kral’ım. Böyle bir şeye cüret etmek bir kenara, size yalan söylemek aklımın ucundan bile geçmez.” dedi, korkmasını beklerken sesi sakinliğini koruyordu.

 

“Güzel, dinliyorum.” dedim. Sohbet edecek havamda değilim.

 

“Kraliçe 12 yaşındayken, sürü devriyesi onu sınırda buldu, yanında anneside vardı. Annesi bir kurttu. Hilary. Elf krallığında gizlice yaşıyorlarmış. Babası hakkında elf olduğundan ve elflere özgü bir hastalık sebebiyle öldüğünden başka bir bilgimiz yok. Babası ölünce yakalanmışlar. Kraliçe yarı elf olmasına rağmen Elf Kralı onları sürmüş. Yarı elf olduğu için hayatını bağışladığını ama topraklarında kirli kan istemediğini söylemiş. Onları bulduğumuzda kötü durumdalardı Majesteleri.” Diye anlattı

 

Lanet elf kralına, kurdum, likanım ve ben, üç kişi olarak sinirlensekte, soğukkanlılığımı korudum. Onun kendi ırkı dışındaki ırklara olan düşmanlığı bilinmeyen bir şey değildi. En çokta kurt adam ve likanlardan nefret ediyordu.

 

Derin ama sessiz bir iç çekip, masama yöneldim. Sandalyeme oturup parmaklarımı masaya vururken “Devam et” diye yönlerdirdim.

 

“Onları sürü evine götürdüğümüzde çok geçmeden annesi de öldü. Kraliçe daha bir çocuk olduğu için merhamet edip, sürümüze dahil ettik.” Dedi

 

Anında masaya vurduğum parmaklarım hareketsiz kaldı.

“Bunu Krallığıma bildirdin mi Jack?” İşte şimdi korkmuş görünüyordu.

 

Başını eğdi, tırnaklarıyla oynamaya başladı az önceki dik duruşundan eser yoktu.

 

Derin bir nefes aldı, gözlerime bakmadan

“Bildirmedim Majesteleri… Bizim sorgumuzda bile korkmuştu, eş bağı annesini gözlerinin önünde aldı, resmen yıkıldı. Bir çocuk olduğu için daha fazla üstüne gidilmesini istemedim.” dedi ürkek sesiyle.

 

Ayağa kalkıp masamın etrafında döndükten sonra, ellerimi arkamda bağlayıp karşısında durdum. Hala başı eğik, bana bakamıyordu. ne yapacağımı bekliyordu.

 

Çaresizce. Tipik.

 

Elijah’sa bir hayalet gibi sessizdi. Kapıya yaslanmış olan biteni izliyordu.

 

“Yaptığın şey kurallara karşı gelmek olsa da, niyetinin temiz olduğunu düşünüyorum Jack, bu seferlik görmezden geleceğim ama bir daha kuralların dışına çıkmaya teşebbüs dahi edersen, tüm ünvanların ve onurundan mahrum edilirsin. Hayatının kalanını haydut,işe yaramaz bir kurt olarak geçirirsin.” dedim uzun ömürlü kurtlar için korkutucu bir cezaydı.

 

İtaatsizliğe tahammülüm yoktu. Yapılan itaatsizliğin boyutuna göre, ölüme kadar giden cezalarım vardı. Şanslıydı ki bunu bir çocuğu korumak için yapmıştı.

 

Tuttuğu nefesini bıraktı. Açıkça rahatladı. Ardından “Teşekkür ederim Majesteleri, hatam için özür dilerim.” dedi

 

“Başka ne biliyorsun?” dedim alfa sesimle, sandalyeme oturmak için dönerken

 

“Bunlar dışında herkesin bildiği şeylerden başka bir şey bilmiyorum Kral’ım.” dedi ürkek sesi gitmiş yerine sakin sesi gelmişti.

 

O anda pencerenin altında bulunan oku görünce duraksayıp Jack’e baktım.

Bu sefer başka bir düşünceye sebep oldu.

 

“Söylesene Jack, Ok kullanmayı, ata binmeyi sürüdeki eğitimlerinde mi öğrendi?” Diye sordum

 

Gözleri ve ağzı şaşkınlık içinde açıldı. Belliki haberi yoktu.

 

Şaşkın ifadesinden kurtulup“Hayır Majesteleri. Sürümüzün böyle eğitimleri yok.Gerek duymuyoruz. Elf babasının öğrettiğini düşünüyorum.” diye cevap verdi.

 

Haklıydı. Kurt sürülerinde böyle eğitimler verilmezdi. Sadece benim soyum, her çeşit dövüş ve savunma için böyle şeylerin eğitimini almıştı.

 

Thena’nın gerçekten şüpheli bir tarafı vardı. Babası sıradan bir elfse bu kadar eğitimli olamazdı. 12 yaşında onu kaybettiğini düşünürsek mümkün değildi. Her şeyi etraflıca düşününce, yapbozun bazı parçaları birleşmiyor,eksik kalıyordu.

 

Masama oturup bir elimi masanın üzerine koydum,derin bi nefes aldım.

“Nasıl biri?” diye sordum. Tüm sorular arasında duygularımın kendini gösterdiği tek soruydu.

 

İşte beklediğim soru! Likanım kıkırdadı.

 

“Kraliçe, her şeyden önce adil ve merhametli biri majesteleri. Kimsenin ezilmesine izin vermeyen, zayıfı koruyan biri. Güler yüzlü ama mesafeli. Onu hiçbir erkekle görmedim, yanına yaklaştırmazdı. Temas kurmazdı. Genelde sanatıyla zaman geçirir. Yeni doğmuş kurtlara şarkılar söyler. Sanırım böyle mutlu majesteleri” dedi sesinde gizlemeye çalışsada hayranlık vardı.

 

El değmemiş kadınım…

 

Bu Hayranlığını kıskansamda altında yatan asıl duygu gururdu. Thena’yı sürüsüne kazandırdığı için gurur duyuyordu. Bu düşünceyle kurdumu telkin ettim.

 

Kollarımı göğsümde kavuşturup “Söyleyeceklerin bittiyse çıkabilirsin Alfa, sürünün başına dön.” Diye emir verdim.

 

Ayağa kalkıp reverans yaptı ardından “Sizinle konuşmak onurdu Kral’ım” dedi

 

Gitmesini beklerken bir kez daha konuştu.

“Son bir şey daha var. Kraliçe’nin sürü evindeki tüm eşyalarını buraya getirdik. Sadece 18. Yaş gününde aldığımız piyanoyu getiremedik. Eski olduğu için kullanılamaz halde Majesteleri” dedi

 

Kafamı sallayıp “sağol jack” dedim. İçimden gülüyordum. Kraliçem için, en güzel piyanoları bu saraya yığardım.

 

Jack’le Elijah’ın kapı önündeki kısa konuşmasından sonra nihayet Elijah’la yalnız kaldık. Güvendiğim biriyle konuşmam lazımdı.

 

Elijah masanın önündeki sandalyeye oturdu. Benim konuşmamı beklemeden sordu.

 

“Ne düşünüyorsun abi”

 

Ellerimi saçlarımda birleştirip dirseklerimi masaya dayadım. “Ne düşüneceğimi bilmiyorum Elijah, cevabını bulamadığım sorularım var.”

 

“Gerçekten şüpheli gözüküyor abi, şimdilik düşünme, cevaplar kraliçede” diye alçak bir sesle mırıldandı.

 

Haklı olduğunu söyleyecekken göğüs kafesimde şiddetli bir acı hissettim. Nefesim daraldı.

 

Bir saniye ne oluyor?

 

Elijah “abi ne oluyor” diye edişe içinde seslensede duymazdan geldim. Elimi göğsüme koyup hissin kaynağına odaklandım. Aniden ayağa fırlayıp, odama koştum. Eşim uyanmıştı ve bir şey oluyordu

Loading...
0%