Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Kaçış

@deryayim

POSEDION

Hala simsiyah olduğuna emin olduğum gözlerle Thena’ya bakarken, oda hiç hareket etmeden bana bakıyordu.

 

Halkım ölüm sessizliği içinde nefeslerini tutmuş bundan sonra ne olacağını izliyordu. O sırada Thena hiç beklemediğim bir şey yaptı.

 

Eş bağına teslim olacağını düşünürken sahneden inip koşar adımlarla kaçmaya başladı.

 

Anında elimde tuttuğum bardak avuç içimde parçalandı, peşinden tehditkâr bir kaç adım atmamla göğsümden yüksek sesli bir hırıltı çıktı.

 

Kendini bana teslim et dişi kurt!

 

Herkes hırıltımla birlikte başını eğdi,Thena ise balo salonuna girdiğim kapının önünde durup bana baktı.

 

Yüzünü gördüğümde gözlerinin griye döndüğünü farkettim. Kurdunu güçlü bir şekilde bastırıyordu.

 

Kısa bir bakışmadan sonra bana doğru gelmesini umut etsemde, şiddetle kapıyı açıp koşmaya başladı.

 

Hayal kırıklığı, öfke, zihnimi işgal ederken peşinden koşmak yerine, önce krallıktan çıkamayacağına emin olmak için ordumun baş komutanı General Petar’a bağlandım.

 

“General, krallıktan kimsenin çıkmasına ve girmesine ikinci bir emire kadar izin verme sınırı koruyun. Kaçmış bir dişi alfamız var,o benim eşim. Gördüğünüz yerde haber verin, size saldırsa bile asla zarar vermeyin.“ diye emir verdim.

 

“Anlaşıldı majesteleri, ilgileniyorum” diye yanıtlamasıyla Elijaha döndüm.

 

“Baloyu bitir, derhal, sürüleri biraz beklettikten sonra çıkabilmeleri için benden emir almazsan sarayda uygun odalara yerleştir. Eşimi bulana kadar kimse krallıktan ayrılmayacak. Kaçmasının hiçbir yolu olmayacak.” Bir volkan gibi patlıyordum.

 

Elijah “Anlaşıldı majesteleri” diye yanıt verdi. Hemen emrimi uygulamaya koyuldu. Sürüler salondan telaşla ayrılıyordu.

 

Beklemeden çıktığı kapıdan atıldım. Ay gözlü uzaklaşmış olamazdı, güzel kokusu yakınlarda olduğunu söylüyordu.

 

Kokusunu takip ederken yürüyordum. İşarete hazır olması için ona biraz zaman tanımak istedim. Krallıktan çıkamayacağını biliyordum. Ara ara askerlerime bağlanıp emin olmak için ondan iz var mı diye soruyordum.

 

Koku ayaklarımı üst katlara götürdü. Oraya çıktığımda kokusu daha belirgin hale gelmeye başladı. Sarayda bana ayrılan kata geldiğimde kokusu hiç olmadığı kadar net gelince eşimin bu katta olduğunu anladım. Sırıttım.

 

Demek saklanmak için inimi tercih ettin.

 

Kaçarken onun krallıktan kaçmaya çalışacağını düşünmüştüm ama saraydan ayrılmamıştı.

 

Sadece korkmuş yada ne yapacağını bilememiş olabilirdi. Sonuçta kokusunu saklıyordu, bir sebeple eş bağını erteliyordu. Tüm bunları düşününce hayal kırıklığım ve öfkem birazda olsa yatıştı.

 

Koku beni ofisime yöneltti. Kesinlikle ordaydı.

 

Sabırsızca kapıyı açtım,şaşırmadı. Pencere kenarına yaslanmış ay gözleriyle bana baktı. Girişimle pencere pervazında duran kuzgun havalandı.

 

Elijaha bağlanıp, “sürüleri gönder, herkes çıkabilir eşimi buldum.” Diye bildirdim.

 

Ardından dönüp eşime baktım çok geçti istesede kaçamazdı onu bu gece işareteyleyecektim. Bağdan bir kez daha kaçmasını göze alamazdım.

 

 

                          

ATHENA

 

Sahnede tüm gerçeklerle yüzleştiğimde ne yapacağımı bilemez halde donup kaldım. Ne kadar eşime koşup sarılmak istesemde, yapamazdım.

 

Her şeyi planlarken, eşimin, intikam alacağım adamın oğlu olacağını ne babam ne ben hesaba katmamıştık. Bu yüzden yapabileceğim tek şeyi yaptım, kaçmak.

 

Krallıktan ayrılamayacağımın farkındaydım. Mümkün değildi.

 

O kadar salaktım da sanki.

 

Sadece buradan ayrılıp yalnız kalabileceğim bir yere gitmem, ne yapacağımı düşünmem gerekiyordu.

 

Kurdum kalmak istesede eşimizin zarar görebileceği düşüncesiyle onu bastırdım. Sahneden atlayıp koşar adımlarla yandaki kapıya yöneldim.

 

Güçlü bi hırıltı duyduğumda bunun eşimden geldiğini anladım, arkamı döndüğümde elinin kan içinde olduğunu gördüm. Bu görüntü kurdumun onun zarar göreceğine ikna olmasına epey yardımcı oldu.

 

Daha fazla beklemeden kapıyı itip karanlık koridora atladım. Nereye gittiğimi bilmeden koştumda koştum.

 

Bir kat yukarı çıktım ve bir kat daha. Çıkılacak başka kat kalmayınca ayağımdaki topuklulular pek yardımcı olmadığı için yürümeye başladım.

 

Lanet topuklular!

 

Koridorun sonunda ahşaptan bir çift kapı gördüm. Kapıyı hafifçe aralayıp, sessizce baktım. Kimsenin olmadığına emin olduktan sonra derin bir nefes verip içeri girdim. Kapıyı ardımdan sessizce kapattım.

 

İçeri girdiğimde eşimin kokusu silik bir şekilde burnuma çarptı. Burası onun zaman geçirdiği odalardan biri olmalıydı.

 

Daha net görebilmek için aydınlığın geldiği yöne doğru ilerleyip perdeleri çektim.Ay ışığının içeriye süzülmesine izin verdim.

 

Arkamı döndüğümde çaprazımda belli belirsiz bir çalışma masası gördüm. Gözüm loş ışığa alıştıkça üstünde bir mum ve yanında kibrit olduğunu farkettim.

 

Dikkat çekmek istemediğimden ışığı açamazdım.

 

Tamda ihtiyacım olan şey.

 

Mumu yakıp, elime aldım. Ardından odayı incelemeye başladım. Burası ofisti. Boydan boya ahşap kitaplıklarla çevrelenmiş,boşta kalan duvarlar, baloda gördüğüm bayraklar gibi kırmızıya boyanmıştı.

 

Çalışma masasında parmaklarımı gezdirip önünde bulunan sandalyeye oturdum. Mumu masaya koydum ardından ilk işim ayağımdaki topuklululardan kurtulmak oldu.

 

Ohhh..

 

Rahatlamanın ardından,hızlıca düşündükten sonra babama olanları anlatmaya karar verdim. Ne yapacağını çok iyi bilirdi. Benim gibi duygulara boğulmuş değildi.

 

Hemen bir kağıt ve kalem bulup kısaca olanları anlattım. Ardından elf büyümle bir kuzgun çağırdım. Elflerin hayvanlarla olan özel bağının avantajını kullandım.Babam kurt olmadığı için zihin bağını bu mesafede kuramıyorduk.

 

Pencereye gelen kuzgunun başını okşarken çok net bir şekilde eşimin kokusunu aldım.

 

Buraya yaklaşmakta olduğunu anlayıp hızlıca minik parşömeni kuzgunun pençesine tutuşturup,elf dilinde gideceği yeri söyledim.

 

Gelişini beklemek için arkamı dönüp pencere kenarına yaslandım. Kral hızlıca kapıyı açıp içeri girdiğinde yüzleşmeye hazırdım.

 

Eşim gözlerimin içine bakıp yavaşça odanın ortasına doğru yürürken bakışlarında öfke vardı.

 

Üstündeki ceketi çıkarıp kapının yanındaki koltuğa kabaca fırlattı.

 

Koltuğa fırlattığı ben olmak isterdim…

 

Gömleğinin kol düğmelerini çözüp çelik kollarını ortaya çıkarmasıyla bacak aramdaki tatlı sızı,yerini yeniden buldu.

 

Tüm erotik düşüncelerim,

“Nereye gittiğini sanıyorsun kuzgun.” diye sormasıyla bölündü.

 

Bağırmasını beklerken sesi sakin geliyordu. Uçup giden kuzgunu görmüş,atıfta bulunuyordu.

 

“Gördüğünüz gibi burdayım majesteleri” diye beklemeden cevap verdim.

 

“Neden kaçtın Thena” diye sordu gözlerindeki öfke yerini hayal kırıklığına bırakmıştı.

 

Ne cevap vereceğimi bilmediğim için sessiz kaldım. Yalan söylemeyi hiçbir zaman sevmemiştim.

 

“Yaptığın hareketin bazı sonuçları var Kuzgun, benden kaçtığın için bu gece işaretimle cezalandırılacaksın.” diye bağırdı. Şimdi gerçekten sinirlenmişti.

 

Tüm bu durumlar olmasa bunun bi ceza değil ödül olduğunu düşünüp içimden kıkırdasamda yüzüm ifadesizdi.

 

Meydan okuma kabul edildi.

 

“Peki ya işareti şimdi istemediğimi söylersem Ekselansları? Kellemi mi alırsınız?” Diye sakince sordum.

 

“Hımm bana bir fikir verdiğin için teşekkürler” diyip sırıttı. “Ama hayır planım bu değil, işaretimi öyle yada böyle taşıyacaksın”

 

Dişlerimi sıktım, çok ukala biriydi.

 

Ukala ve seksi lanet olsun…

 

Hemen bir şeyler yapmam lazımdı. Kaçtığım eş bağı değildi, işaret…

 

Kötü olasılıkları aklımdan uzaklaştırıp,onu savuşturmak için bir şey bulmak umuduyla etrafıma bakındım.

 

Tam o anda önümde bulunan masanın kenarındaki, bir ok ve yay takımı gözüme ilişti.

 

Beklemeden kıvrak bi hareketle onları aldım, hızlıca oku geçirip yayı gerdim ve eşime doğrulttum.

 

“Yaklaşma” diye bağırdım.

 

Gözleri önce şaşkınlık içinde sonra yaramazca parıldadı. Ellerini cebine koyup kuru bi kahkaha patlattı.

 

“Kuzgun, bana zarar vermeyeceğini ikimizde çok iyi biliyoruz. Beni sinirlendirmeden bırak onu.” Diye alaycı bir ses tonuyla yanıt verdi,gülmeye devam ediyordu.

 

Gülüşü ne kadar hoşuma gitsede bana doğru bir adım attığı anda nişan alıp yayı bıraktım.Boynunun yanından geçip arkasındaki tabloya saplandı.

 

Tam isabet!

 

Bir bana birde hedefi tutturmuş oka baktı, yüzündeki gülümseme kaybolup yerini çatık kaşlara bıraktı.

 

Ardından sert ses tonuna bürünüp “Pekala ay gözlü, madem ısrar ediyorsun, oyunu senin kurallarına göre oynayacağız.” Dedi

 

Arkasını dönüp kitaplığa doğru yürürken farketmeden elimde tuttuğum yayı gevşetip yere eğdim. Az önceki hitap şekli kalbimin dakikada 150 kez atmasına sebep olmuştu.

 

o anda kollarıma sardığım kürkümden bir bıçak geçip bir kolumu duvara monteledi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken eşime baktım tek gözünü kapatmış nişan alıyordu, anında bir bıçak daha diğer kolumu duvara sabitledi.

 

İki kolumunda duvara sabitlemesiyle iyice gerilen kürküm sakladığım göğüslerimi ortaya çıkardı.

 

Baldırlarımın arasına attığı bıçak beni hem şok hem tahrik etti.

 

Huh! Bir bıçakla bacaklarımın arasına bu kadar iyi nişan alabiliyorsa penisiyle neler yapar.

 

Dudağımı ısırdım,bacaklarım zangır zangır titriyordu.

 

Burası çok sıcak oldu…

 

O anda elbisemden yırtılma sesi geldi. Resmen diğer bacağımada kasıklarıma kadar yırtmaç açılmıştı.

 

Hiç yardımcı olmadı, Hain elbise!

 

Eşim bir kahkaha daha patlattı ama bu seferki alaycı değil, arzuluydu yaklaşmaya başlarken ekledi; “ay gözlü, benim için soyunman güzel.”

 

Benimle alay ediyor, oynuyordu ve bundan zevk alıyordu.

 

Maalesef bundan bende zevk alıyordum hemde her anlamda.

 

Yanıma geldiğinde hala tuttuğumu farkında olmadığım ok ve yayı elimden alıp yavaşça kenara koydu.

 

İşaret parmağını çenemin ucunda hissetmemle tüm vücudum ürperdi. Başımı nazikçe yukarı kaldırıp gözlerini gözlerime kitledi.

 

“Çok güzelsin” diye mırıldandı göğsünden yükselen bir hırıltı duymamla dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Loading...
0%