Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@deusnaz

Ben geldim ballarımm

 

Nasılsınız?

 

Bu bölüm çok eğlenceli bir bölüm onu söyleyeyim. Bölüm sonu da şok olacağınız şeyler olacakmış, kuşlar dedi...

 

Bu arada bu bölüm herkesin beklediği bir olayımız varrrr

 

Tuğkan'ın anlatımından sahnemiz mevcuttur ballarımmm

 

Artık Hasan ve Tuğkan arasında ki anlaşmazlığı bir öğrenelim değil mi? :)

 

Neyseeeee sizi bol Tuğkan'lı, bol küfürlü ve bol Sarı'dan bahsetmeli Tuğkan anlatımına alalım şöyle...

 

Bölüme 230 yorum gelirse diğer bölüme çok şaşıracağınız bir şey olabilirmiş... Kuşlar dedi...

 

KEYİFLİ OKUMALARRR

 

******

 

Tuğkan Demirsoy'un Anlatımıyla

 

Sakinleş Tuğkan.

 

Kafamın içinde ki ses kendini tekrarlarken derin bir nefes verdim havaya. Sakin olmalıydım.

 

Annen için sakin ol.

 

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz lan siz?" Uğuldayan kulaklarıma dolan Mustafa hocanın sesi ile eğdiğim kafamı biraz kaldırıp karşımda bize ahkam kesen adama baktım.

 

Mustafa hocanın gözleri, bir benim, bir yanımda ki oropsu çocuğunun üstünde gezinirken başımı dikkeştirip yumruk yaptığım elimin ağrısı ile dişlerimi sıktım.

 

"Neyin kafasındasınız siz? Tüm okulun önünde, yumruk yumruğa kavga mı edilir eşek herifler!" Siniri, yüzüne yansımış olacak ki yüzü kıpkırmızı kesilmişti.

 

Siktiğimin herifi. Bir de senle mi uğraşacağım ben amına koyayım?

 

Derin bir nefes verilme sesi duyuldu arkadan. Sesin Kadir'e ait olduğunu fark etmek çok zamanımı almadı. "Bu yaşınıza geldiniz, hala adam olamadınız! Bu kaçıncı vukat lan? Kaçıncı vukatın Hasan!" Adımlarını yanımda ki piçe çevirdiğinde sinirden zonklayan başım için derin bir nefes aldım.

 

"Bir adam olamadın! Annen okuldan atmayalım diye yalvarıyor resmen lan kadın! Bizi görmüyorsun, annene de mi saygın yok geri zekalı herif?" Anne. Kelime basit ama altında yatan anlam büyüktü.

 

Hasan ne anlar anne sevgisinden?

 

Şevkatten, merhametten?

 

Gözlerimi asla onlara değdirmeden direkt olarak karşıda ki aynaya bakıyordum. Kan akan dudağım boynumda kadar süzülmüş bir damla ile boyanmış gibiydi.

 

Ayna da kendim ile göz göze geldiğim de bir süre öylece kendimi izledim. Sinirden sıktığım dişlerim ile bedenim tamamen kasılmış gibiydi. Hırsımı alamamıştım sonuçta.

 

O piçi sikmeden durmam.

 

Gözlerimi kısa bir an kapatıp tekrar açtığım da Mustafa hoca sinirle Hasan'a baktığını gördüm. "Adam olmazsın sen. Niye okula geliyorsun o zaman?" Hasan sadece derin bir nefes verdi.

 

O aldığın nefesin de amına koyayım senin de. Şerefini siktiğimin piçi.

 

"Ya sen Tuğkan!" Sesinin de yayını sikeyim Mustafa. "Oğlum sen ne yaptın? Bu geri zekalının kafasına uyup sende ona karşılık verdin! Şimdi ne olacak? Lisans gitti Tuğkan, lisans!" Bana olan bakışları, benden beklemediğini anlatan nitelikteydi.

 

Lisans sikimde mi sanki hoca?

 

Bakışlarım artık burada olmaktan bıktığımı belli eden bir şekil aldığında derin bir nefes verdim. "Gittiyse gitti. İşi işten geçti hocam." Oturup ağlamamı beklemiyordu herhalde?

 

Mustafa hoca bana oldukça şaşkın bir şekilde bakarken benden gerçekten bu sözleri beklemediğini anlamıştım. "Gittiyse gitti mi? Lan senin hayalin değil miydi dünya şampiyonasında olmak? Ona çalışmıyor muydun Tuğkan?" Bana öfkeli bir bakış attığında burnundan sert bir nefes verdi.

 

Başıma giren ağrıyı görmezden gelmeye çalışarak hocaya kaşlarımı çattım. "Şamar oğlanı değilim Mustafa hocam. Lisans var diye susacağım mı sandı bu şerefsiz?" Kafamla, yanında duran Hasan'ın gösterdiğim de bana baktığını fark etmem uzun zamanımı almadı. "Eskiden kalma bir intikamamım vardı zaten." Gözlerimi Mustafa'dan çekip Hasan'a çevirdiğim de sinirlenmiş olduğunu fark ettim.

 

Seni, senden daha iyi tanıyorum Hasan.

 

"Amacı da buydu zaten." Yumruk yaptığım elimin titrediğini hissettiğim de o yumruğu yüzüne yapıştırmak isterdim. "Ama gün gelir devran döner." Sözlerimle birlikte bedenini bana çevirdi. "Bir bakmışsın, arkanda kimse kalmamış." Kafama giren ağrıya rağmen sırıtmak zorunda kaldım.

 

"Bir bakmışsın, sende solan çiçek bende açmış."

 

Bir bakmışsın, benden aldığın ev, sana mezar olmuş Hasan.

 

Etrafa kimse yokmuş gibi, birbirimize odaklandığımız o anda gözleri direkt gözlerimde kalmıştı. Benim gibi sinirden titreyen ellerini gördüğüm de bana atılmaya çalıştı. "Ne anlatıyorsun lan?"

 

Aramıza giren Mustafa hoca ve Emirhan Lala ile onu benden uzaklaştırdılar. "Hasan yeter!" Mustafa hoca Hasan'ı benden biraz daha uzağa götürdüğünde öfkeyle yüzüne baktı. "Çığrından çıktın!" Mustafa hoca bana döndüğünde güldüğümü fark etmiş olacak ki bana da sert bir bakış attı. "Sende Tuğkan! İkiniz de çığrınızdan çıktınız!"

 

"Hocam," Arkamdan gelen Kadir'in sesi ile kafamı biraz çevirip yandan bir bakış attım Kadir'e. "Tuğkan'ın bir şey yaptığı yok."

 

"Yok mu?" Dedi Hasan'ın köpeği Furkan. "Kışkırtıyor, kör müsün?" Sesinde ki sertlik ile bu defa ona döndüğüm de Kadir de ona bakmıştı. "Aşağı da böyle yapmadı mı?" Furkan'ın gözleri beni bulduğunda aşağılayıcı bir bakış attı. Gözünü siktiğim. "Tuğkan'ın az kalır yanı mı var?"

 

Alayla gülüp önüme döndüğüm de Mustafa hocanın hala Furkan'a baktığını gördüm. "Siz karışmayın." Mustafa hoca ellerini beline koymuş bir şekilde bir bana bir Hasan'a bakarken derin bir nefes verdi. "Neden kavga ettiniz?"

 

"Kaşındı, bende kaşıdım." Hasan'ın sesi kulaklarımda çınlarken kafamı önüme eğip gözlerimi kapattım. Sinirden ağrıyan başıma tek iyi gelecek olan şey Hasan'ın şu an sikip koymak olabilirdi.

 

Sakin ol Tuğkan. Dedi kafamda ki ses. Sakin ol yoksa katil olacaksın. Hakim ol kendine. "Gel." Dedim sinirden titrememesine özen gösterdiğim sesimle. "Yine kaşınıyorum. Kaşı." Ona baktığım da bana ters bir şekilde baktığını gördüm. Kendimi gülmekten geri koyamadım.

 

Lala yanıma gelip elini omzuma koyarak, omzumu sıktığında derin bir nefes verdim. "Sakin ol, işleri daha fazla karıştırma." Kulağıma fısıldadında hala Hasan'a bakıyordum.

 

"Tuğkan, lafı evirip çevirmeyin. Olay ne onu anlatın. Kadir, olay ne?" Mustafa hoca bıkmış bir şekilde alnını karışlarken Kadir derin bir nefes aldı. "Kız mevzusu mu?" Sözlerini Hasan'a dokunduruyordu.

 

Kız değil, benim Sarı'mın mevzusu.

 

Benim Sarı'm.

 

Parla'mın.

 

Gözlerim hemen Hasan'a döndüğünde bakışları benim üzerimdeydi. Yüzümde ki gülümseme yavaş yavaş yok olurken bakışlarımı ondan ayırmadım.

 

Lala'nın omzumu daha da sıktığında gerildiğimi yeni fark ettim. "Karın ağrısı var." Dedi Kadir. "Dönüyor, dolaşıyor olay Tuğkan'a patlıyor. Hocam hala anlamadınız mı? Amacı Tuğkan ona karşılık versin de olay çıkartayım derdindeydi." Kadir'in alaylı sesi ile Hasan bu defa ona baktı. Bakışları tehdit eden bir tondaydı.

 

"Ne karın ağrısıymış o?" Mustafa hocanın şüpheli sesi ile bana döndüğünü fark ettim. "Oğlum," Dedi meraklı bir tonda. "Siz önceden çok yakın arkadaştınız, noldu size?" Sustum.

 

O an sadece susup Hasan'a baktım çünkü bir şey söyleyemezdim.

 

Bana ihanet etti diyemezdim. Ben Hasan değildim.

 

Ben, sevdiğim kızı elimden aldı diyemedim.

 

Hayatımda tek güvendiğim insan Hasan'dı ve ondan da kazık yedim diyemezdim. Sahi, niye diyemezdim?

 

Hasan ile göz göze geldiğimiz o anda bakışları bende takılı kaldı. Onun gözleri bomboştu ama benim gözlerimde çok şey vardı. Fark etmedi belki ama hissetti. İhanetin bir sebebi yoktu. Hiç bir zaman da olmadı.

 

"Yerinde duramadı." Dedim sadece. İçimde, beni kahreden hissi yok saymaya çalıştım. O an sadece Hasan'ın izledim. Onun beni izlediği gibi.

 

Kaşlarını çattığı sırada, "Sen durdun da ne oldu?" Sesinde ki ima ile yumruğumu daha sert sıktım. O an tekrar içime bir nefret doldu.

 

İhanetin nedeni yok.

 

"Neyse ne. Yine bütün iş senin başından çıktı." Mustafa hocanın sert sesi Hasan'ın üstüneydi. "Senin yüzünden çocuğun lisansı yandı! Şimdi ne olacak? Vebali senin üstüne Hasan!" Hasan, derin bir nefes alıp verdiğinde yüzünü sıvazladı. "Bu defa bitti. Babanı arıyorum. Tutanak falan sana işlemeyecek." Mustafa hoca masasına doğru ilerlerken Hasan arkasından söylenmeye devam ediyordu.

 

"Hocam," Lala'nın sesi ile gözlerim yanımda duran ona döndü. "Biz çıksak?" Biz derken beni de kast etmiş olması ile yutkunmak zorunda kaldım.

 

Mustafa hoca telefondan birini arayıp kulağına götürdüğün de kaşlarını çattı. "Siz çıkın. Hasan ile konuşacağım ben." Gözleri bana döndüğünde kapıyı işaret etti. "Sen dışarda bekle, senin koçu da çağıralım duruma bakacağız."

 

Gözlerim masası üzerinde duran küçük not kağıtlarına ve tükenmez kaleme döndü. "Çağırmanıza gerek yok. Lisans yandı zaten." Lala elini omzumdan çektiğinde Kadir kapıya ilerledi. Gözlerim hala Mustafa hocanın masası üstündeyken yutkundum. "Hocam, kağıt ve kaleminizi alabilir miyim?" Sorumla birlikte kafamı kaldırıp Mustafa hocaya baktım.

 

Bana bir kaç saniye öylece baktıktan sonra kafasını salladı ve açılmış olan telefon ile aramayı yanıtladı. "Alo, Şükrü bey..."

 

Birkaç adım atıp masanın üstünde duran not kağıdı ve kalemi alarak aklımdakini yazmaya başladım.

 

Mustafa hoca beni ittiğinde sana ters bakan gözümü sikeyim ben. Tek özrüm sana olsun.

 

Sarı'nın Serserisi Tuğkan

 

Yazdığım not ile kalemi geri yerine bırakıp kağıdı katladığım da gözlerim Hasan'a döndü.

 

Gözleri yaptığım işteyken kaşlarını çatık bir şekilde beni izliyordu. Yerimde doğrulduğum da bakışları gözlerimi buldu. Yazdığım yazıyı gördüğü belliydi ve bu, şu ana ki en keyif verici andı.

 

Ona karşı sırttığım da Mustafa hocanın duymaması adına dudaklarım arasında mırıldandım.

 

"Benim."

 

Birkaç adım geriye attığım da sinirden yüz hatlarının gerildiğini görebilmiştim. Mustafa hoca telefonla konuşmaya devam ederken arkamı dönüp odadan hızla çıkıp arkamdan kapıyı kapattığım da yan tarafta olan Kadir ve Lala'ya baktım.

 

"Noldu lan, gelemedin bir." Lala, yaslandığı duvardan ayrıldığında sorgulayıcı bir bakış attı. "O ne?" Kadir, elimde ki kağıdı işaret ettiğin de kafamı kağıda eğip baktım.

 

Biraz kaldırıp Kadir'e uzattım. "Sarı'ma yazdım. Mustafa beni iteklediğinde ters baktım biraz. Yanlış anlamasın." Üzülmesin.

 

Uzattığım kağıda sırıtarak bakıp hemen aldı elimden. "Kral, sende az değilsin amına koyayım." Kağıdı açmadan eşeofmanının cebine attığında göz kırpttı. "Bende o iş."

 

Kafamı biraz eğerek omzuna vurdum. "Eyvallah kardeşim."

 

"Ee," Dedi Lala. Ellerini panolonun ceplerine yerleştirirken. "Lisans da gitti. Ne bok yiyeceksin şimdi?" Sözleriyle umursamaz bir şekilde omuz silktim. "Mal mısın Tuğkan sen?" Bana ciddi misin bakışları attı.

 

Takmadığımı belli eden bir ifadeyle derin bir nefes verdim. "Sikimeymiş gibi mi görünüyor amına koyayım? Olan oldu. Oturup ağlayacak değilim." İlerlemeye başladığım da benim gibi peşimden ilerlemeye başladılar.

 

"Kral, o iş biraz sıkıntı yalnız." Kadir'in kazağının kollarını sıvaması ile bakışlarımız ona döndü. "Hayatın bitti anasını satayım. Okumaya niyetin yok zaten, en azından sporcu olurdun diyorduk. Şimdi o da gitti. Ne yapacaksın?" Bana soran bir bakış attığında yutkunmak zorunda kaldım.

 

"Annene verdiğin sözü tutmadın." Yan tarafımdan gelen Lala'nın sesi ile gözlerimi bir anlık kapatıp nefesimi tuttum.

 

Annem.

 

Affeder mi beni?

 

Gözlerimi açıp ona baktığım da kaşlarımı çattım. "Annemi karıştırma." Lala, bakışlarımdan ona karşı sinirlendiğimi anlamış olacak ki derin bir nefes verdi.

 

"Malsın oğlum sen." Tekrar ondan yükselen sesle derin bir nefes verdim. "Sen, ne olursa olsun bu yolda yürümeye yemin etmiştin. Şimdi ne oldu? Hayatını bitirdin." Bana sinirinden söylendiğini bilsem de dişlerimi sıktım.

 

Boynumu çıtlattığım da stresle ona döndüm. "Ne yapsaydım? Bana orospu çocupu dediğinde öylece durup onu mu dinleseydim Lala? Sen ne yapardın? Ölmüş olan annenin arkasından böyle bir küfür edilse sen ne yapardın?" Ona karşı sert yükselişim ile sessizleştiğin de boş koridora da sesimin yankılandığını fark ettim.

 

"Olum, tamam sakin olun." Kadir'in elini omzumda hissettiğim de sinirden sıktığım elimi gevşetirken Lala ise derin bir nefes verdi. "Gergin olmayın. Hallederiz."

 

Lala, Kadir'in sesi ile ona dönüp el hareketi çekti. "Götüne girdiğinde de hallederiz dersin."

 

Derin bir nefes verdiğim de Kadir'e döndüm. "Sınıfa git sen, çantanı al disiplinden çıkınca eve gideriz." Kafasıyla beni onayladığında da sırıttı.

 

"Senin Sarı, seni merak etmiştir belki. Ha, Tuğkan?" Sonra gevşek bir şekilde sesini inceltti. "Yaa Tuğkan disiplinlik mi oldunn? Tuğkannn!" Kafasına sertçe geçirdiğim de gülmemek için kendimi zor tuttum.

 

"Sarı öyle biri değil." Merak etse de sessizce yapar. İçinde yaşar her duyguyu.

 

Annem gibi.

 

Kadir duruşunu düzelttiğinde aklıma gelem şeyle onu uyardım. "Sakın lisans hakkında konuşma. Yandığını bilmesin."

 

Yüzünde ki gülümseme yavaş yavaş solduğunda yutkundu. "Söylemem." Son kez bize bakıp yanımızdan geçip gittiğinde ellerimi cebime yerleştirip tekrar geldiğimiz yola geri ilerlemeye başladık.

 

"Tuğkan, bu kız sence iyi bir fikir mi?" Lala'nın sözleri ile kafamı ona çevirdim. Kararsız bir şekilde konuştu. "Yani, yanlış anlama beni kardeşim. Sen bilirsin yine de ama, bunca şeye değer mi?" Bana baktığında olduğum yerde durdum.

 

O da bana uyarak durduğunda kaşlarımı çattım. "O her şeye değer." Ölmeye bile değer. "Ölüme bile." Derin bir nefes verdiğim de önüme döndüm.

 

"Anneme anlattığım tek kız oydu Lala."

 

Annemi sevdiğim gibi onu da seveceğime yemin ettiğim tek kız.

 

Benim Sarı'm.

 

******

 

Parla Yıldızlı'nın Anlatımıyla

 

"Ölmeden önce biliyordu."

 

Tuğkan'ın sesi kulaklarımda çınlarken göğsümde hissettiğim sızı ile dudaklarım istemsizce aralandı.

 

Beklemediğim sözler, Tuğkan'ın ağzından dökülürken ne yapacağımı bilemez bir şekilde ona baktım. O da bunu fark etmiş olacak ellerini, eşofmanının ceplerine yerleştirdi.

 

"Tuğkan," Adı, dudaklarımdan fısıldar bir şekilde döküldüğünde tebessüm etti.

 

Rüzgar tam olarak onun yüzüne vurduğun da titrediğini düşündüm fakat o hareket bile etmiyordu. "İçeri gir Sarı." Elimde ki market poşeti, parmaklarım arasından kayıp gidecek gibiydi. "Annen merak eder."

 

Sesinde ki normal tını ile bir süre öylece yüzüne baktım. İçimde, göğsümü sızlatan acıya tarif bulamadım. "Üşürsün, sende gel." En sonunda yutkunduğum da görüşümü bulanıklaştıran gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım.

 

O ise benim teklifime karşılık omuz silkti. "Beklerim seni. Üşümüyorum." Az önce üşüdüğü için ona sarıldığım çocuk şimdi, bu hava da üşümediğinden söz ediyordu.

 

Dişlerimi sertçe sıktığım da, "Geliyorum şimdi." Dedim kısa bir şekilde. Kapıyı açtığım da son kez ona dönüp baktım. Arkamdan öylece bana bakıyordu.

 

"Sarı," Açık bıraktığım kapının eşiğinden ona sorgular bir bakış attım. "Gelirken montunu getirir misin?" Sesi de her ne kadar vücudu gibi titremese bile içinin gerçekten üşüdüğünü hissediyordum.

 

Dolu dolu olan gözlerim artık görüşümü ciddi manada bulanıklaştırmıştı. Fakat ona rağmen kafamı art arda salladım. "Getiririm."

 

Tepkisiz bir şekilde beni izlerken yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirdi. "Eyvallah."

 

Son kez ona bakıp kapıdan içeri girdiğim de camdan onu izledim. Gözümden akıp giden yaşı umursamadan ona baktığım da olduğu yerde beni beklediğini gördüm.

 

Daha fazla onu soğukta bekletmemek adına hızla asansöre basıp bindiğim de aynada ki kendime baktım. Burnumun ucu kızarmış, mavi olan gözlerim dolu dolu olmuştu.

 

Kendimi asansörün duvarına yaslarken bir elimle dudaklarımı kapattım. "Allah'ım ben ne yaptım?" Gözlerimden akıp giden yaşlar ve bedenimi acıtan kalbimi gerçekten hissettim.

 

Tuğkan hakkında öğrendiğim gerçek, göğsümü ağrıtıyordu. Tuğkan'ın neden annesine karşı bu kadar sahiplenme gösterdiğini şimdi anlıyordum.

 

Kata vardığım da asansörden inip elimi yüzümü silerek hızla anahtarla kapıyı açıp eve girdiğim de, "Ben geldim." Diye ses vermeyi unutmadım.

 

Elimde li poşetleri hemen yan tarafa bırakırken, "Abla, abla! Kedi uyudu!" Güneş'in sesi ile ona bakmadan ayakkabılarımı çıkartıp banyoya ilerledim.

 

"Mamasını aldım, annem Bal'ın diğer kaplarından birine koysun." Diye kapıyı kapattığım da banyo dolaplarından birini açıp içinde ki batikon ve birkaç sargı bezi çıkarttım.

 

Hepsini kazağımın büyük cebine koyarken aynada kendime baktım. Gözlerim kızarmıştı ve burnumun aktığını hissediyordum. Hızla elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktığım da koridor da annemle karşılaştım. Yere bıraktığım poşeti alıyordu.

 

"Anne ben çıkıyorum." Kapıya doğru ilerlerken bana şaşkınlıkla baktı. "Gizem'le karşılaştım markette, onlara gideceğim." Kapının arkasında olan montumu hemen alıp üstüme giydiğim de,

 

"Bu saatte nereye kızım? Kedi de geldi zaten, nereye gideceksin? Ben bakmam valla!" Bana sitem dolu sesi ile derin bir nefes verdim.

 

Montu üstüme giyip fermuarını çektiğim de, "Tamam anne ben hallederim sadece, ben arama tamam mı? Birkaç saate gelirim." kapıyı açtığım da terliklerimi hızla ayağıma geçirdim.

 

"İyi, dikkatli ol." Evden çıkıp asansörün yanına vardığım da beni izlediğini gördüm. "Çok geç kalma. 11 olmadan evde ol."

 

"Tamam gelirim 11 olmadan." Asansöre binmeden önce bana el salladığın da ben ona el sallayıp asansöre binerek hemen aşağı indiğimde hızlı adımlarla binadan çıkıp, binanın merdivenlerine oturmuş olan Tuğkan'a baktım.

 

Kafasını elleri arasına almış, onu öylece yere bakarken bulmayı beklemiyordum. Birkaç saniye ne olduğunu anlamayarak ona doğru birkaç adım attım.

 

"Tuğkan," Diye ona seslendiğim anda ellerini kafasından çekip kafasını biraz çevirerek bana baktı.

 

"Sarı," Diye bana söylendiğinde oturduğu yerden hemen ayağa kalkıp bana döndü. Gözleri üzerimde gezindiğinde güldü. "Bu mont kadar sevdiğim bir şey yok." Fermuarını hızla açıp üzerimden montu çıkarttığım da onun giymesi için açtığım sırada gözleri bana değdi.

 

Onun giymesini beklerken, "aldım ben malzemeleri. Senin almana gerek yok." Montu, ona tutarken o ise hemen giymiş ve şöyle bir kendine bakmıştı. "Yakışıyor sana." Diye birkaç basamaktan indiğim de beni izledi.

 

"Sana ait her şey yakışır bana."

 

Sesinde ki durgunluğu fark edecek kadar onu tanıdığımı fark ettiğim de yutkunmak zorunda kaldım.

 

Benimle birlikte merdivenlerden inip yan yana yürümeye başladığımız sırada ikimiz de sessizdik ta ki o konuşana kadar.

 

"Evden nasıl çıktın?" Onun yanına tekrar nasıl geldiğimi sorduğunu fark ettiğim de omuz silktim.

 

Havaya bir nefes verdiğim de buharlaşan nefesim ile, "Gizem'e gidiyorum dedim." Yan yana yürdüğümüz yolda sessizleştiğimiz sırada kafam önüme eğik bir şekilde onun adımlarını takip ettim.

 

Siteden çıktığımız sırada adımlarını caddeye çevirdi. "Nereye?" Ona meraklı bir soru sorduğum da bana dönüp elini uzattı.

 

"Gel." Dedi sessizce. Sesinde ki pürüzü fark ettim. "Otobüs durağa gidelim." Ona şaşkınlıkla baktığım sırada dırıtarak göz kırptı. "Bir film de gördüm. Kız sevdiği adamın yarasını otobüs durağında sarıyordu." Sözleriyle birlikte yutkunduğum da yüzünü buruşturdu. "Burada beni seven sen değilsin ama olsun."

 

Uzattığı elini tuttuğum da buz gibi olan eliyle karşılaştım.

 

O ilerlemeye başladığından hemen yanında ilerliyordum. "Güzel bir yer. Pansuman yapmak için." Sözlerimle güldüğünü hissettim.

 

"Bizle daha güzel olur Sarı."

 

"Olur." Dedim kısa bir şekilde.

 

En sonunda vardığımız durak ile elini bırakıp oturma yerlerine oturarak kazağın cebinden çıkarttığım eşyaları hemen yanıma koyarken Tuğkan ise diğer yanına oturdu.

 

"Vücudunun herhangi bir yerinde var mı yara vs." Kafasını iki yana salladığında batikonun ağzını açıp onu pamuğa dökerek ona döndüm. "Acıtır bu biraz."

 

Bana biraz daha yaklaştığında ona daha iyi pansuman yapmamı sağlamak için biraz bana doğru eğilip gözlerini kapattı. "Sen yap, acımaz o."

 

Birkaç saniye öylece yüzüne baktığım da derin bir nefes alıp batikon döktüğüm pamuğu kaşına doğru götürüp oraya bastırdım. Birkaç defa pamuğu çekip tekrar bastırdığım da dudaklarımı yaklaştırıp biraz üfledim. "Acıyor mu?" Diye kısık bir sesle sorduğum da cıkladı.

 

"Tch. Acısı gitti sen yapınca." Tabi tabi. Kesin. Batikonu yaraya sürmeye devam ederken arada bir üflemeye devam ettim.

 

Kaşı bittiğinde, ondan biraz uzaklaşıp yüzünde ki diğer yaralara baktım. Dudağının kenarında ki yara ile batikonu biraz daha pamuğa döktüm. Derin bir nefes verdiğim de bana biraz daha yaklaştı.

 

Batikonlu pamuğu dudağına yaklaştırdığım da bir elimde yarayı biraz gerdiğim de Tuğkan bana kolaylık sağlayarak yarayı biraz daha göz önüne çıkarttı. "Tuğkan," Sessiz sözlerimle onaylarca bir mırıltı çıkarttı.

 

"Efendim Sarı?" Gözleri hala kapalıyken yarasına batikonu sürmeye devam ettim.

 

"Evde tek mi kalıyorsun? Baban evde mi?" Sorum ile gözlerini biraz araladı. Bana bir bakış attığında gözlerine baktım. "Yoksa kuzenlerinin yanında mı?"

 

Bir süre beni izlediğinde, "Evde kalıyorum. Tekim." Diye kısa bir yanıt sundu. Gözleri benim üzerimdeyken derin bir nefes vererek yarasıyla ilgilenmeye geri döndüm.

 

Bir süre sonra ise tekrar kemdime hakim olamayarak, "Kadir uzaklaştırma aldığını söyledi." Pamuğu dudağından uzaklaştırdığım da gözlerini tekrar araladı. Bana bakmaya devam ederken güldü.

 

"Beni mi özledin şimdiden?"

 

Sözlerinden sonra sırıttığında onun gibi bende güldüm. "Çoook.." Ondan biraz uzaklaştığım da elimde ki pamuğu yanıma bıraktım.

 

O da benden uzaklaşıp sırtını, camdan duvara yasladığında ayaklarını öne uzattı. "Okul çıkışına gelirim. Okulda manitalar öyle yapıyor ya.. Özendim hep." Sesinde ki ima ile tebessüm ettim.

 

İçimde ki bir hissin tarifini o an anlayamadım. "Tuğkan, bir şey söyleyeceğim." Kafamı ona çevirdiğim de aynı benim gibi bana çevirdi.

 

"Sadece bir şey mi?" Bana sorgulayıcı bir bakış attığında derin bir nefes verdim. Önüme geri döndüğüm sırada birkaç saniye sonra kafasını omzumda hissettim. O an kalbimin gerçekten hızlandığını hissettim. "Bana, benim hakkımda her şeyi sor lütfen."

 

Sözleriyle dudaklarımdan derin bir nefes verdiğim sırada gözlerimi kapatıp tekrar araladım. "Bu yaralar benim yüzümden oldu. Lisansın yandı, yaralandın, okuldan uzaklaştırma al..."

 

"Senin için kendi cehennemimi inşa ettim. Gerisini sen anla."

 

Kafamı ona çevirdiğim de kalbimin hızını duyup duymadığını merak ettim. Kalbimi nasıl hızlandırdığını bilmemesini istedim.

 

Kafamı arkamda ki camdan duvara yasladığım da kalbimin atış seslerini duyabiliyordum. "Ben de bir şey sorayım o zaman." Sesi ile onu dinledim.

 

"Sor."

 

"Hasan'ı neden sevdin?" Sorusu ile gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp tekrar araladım. "Ya da şöyle çevireyim soruyu. Hasan'da sevdiğin özellikler neydi de ona aşık oldun?" Sorusu ile sertçe yutkunmak zorunda kaldım.

 

Bir süre öylece yeri izlerken derin bir nefes alıp verdim. "Ben Hasan'a aşık olmadım. Sadece bir hoşlantıydı."

 

"Neyinden hoşlandın?"

 

"Bilmiyorum," Dedim bir an. Bir süre sessizleştiğim de tekrar dudaklarım aralandı. "Annemle tanıştırdım. Kardeşlerimle, onlar onu çok sevdi. Belki de benim için en önemlisi buydu. Bilmiyorum. Beni sevecek birini istedim belki de." Şimdi gerçekten o an ki hislerimi düşünemiyordum.

 

Bir süre sessiz kaldıktan sonda kafamı omzumdan kaldırdı. "Baba sevgisi mi istedin?" Sorusu asla beklemediğim bir yerdendi ve ona beklemediğimi belli eden bir şekilde baktığım da kafasını bana çevirmişti.

 

"Bilmiyorum." Dedim kısa bir sesle. "Belki de."

 

Yanıtım ile önüne geri döndü. Bir süre ikimiz de sessiz kaldığımız da en sonunda o konuştu. "Pişman mısın?" Soruyu oldukça kısık bir sesle sormuştu.

 

"Evet." Dedim hiç düşünmeden. Onun adı geçtiği ortamda bile durmak istemiyordum. "Hiç tanımamış olmayı dilerdim. Özellikle böyle iğrenç bir insan olduğunu öğrendikten sonra."

 

Gözleri ellerine döndüğünde bir süre ellerine baktı. "Bende." Dedi kısık bir sesle. Ellerine bakmayı sürdürürken öksürdü. Hasta olmuştu. Gerçi zaten öyleydi ama daha kötü olmuştu sanırım. "Kardeşim diyordum." Dedi kendi kendine. "Sana bir şey yaptı mı?"

 

"Ne gibi?" Dedim anlamaz bir şekilde.

 

Omuz silkerek derin bir nefes aldı. "Kötü bir şey."

 

Anladığım şeyle arkama yaslanıp bir süre boşluğa odaklandım. "Bağrıyordu, sinir krizleri, şiddete meyilimi vardı." Diye Hasan'da korktuğum şeyleri dile getirdim.

 

"Sana vurdu mu?"

 

Sesinde ki şüphe ile ona dönüp kaşlarımj çattım. "Hayır. Vuramaz zaten. O kim?" Dedim ters bir şekilde. Hasan da kimdi?

 

Sözlerim onu rahatlatmış gibi önüne döndü. "Bundan sonra yanında da olamaz. Çünkü yanında ben olacağım." Sesiyle birlikte nefesimi tutmuş, ne yapacağımı bilemez bir şekilde onu izlemiştim.

 

Aramıza uzun bir sessizlik girdiğinde yutkunarak dudaklarımı yaladım.

 

"Neden küstünüz?" Sorum ile bakışlarını ellerinden çekip yere odakladı. "Hatırlıyorum, çok yakın arkadaşlardınız siz."

 

Kafasını bana çevirdiğin de bir süre yüzüme baktı. "İhanet." Dedi sadece. Düz bir ifadeyle söylendi.

 

Onun için zor olduğu belliydi. "Özlüyor musun, eski sizi?" Sorum ile bir süre yüzüme öylece bakıp kederli bir şekilde gülümsedi.

 

"Özlemek mi? Hiç düşünmeden canımı verirdim ona." Sözleriyle yutkundum sadece. "Ama bilseydim böyle olacağını," Kafasını tekrar önüne çevirdi. "Hiç düşünmez, öldürürdüm onu."

 

Dostluğa ihanet böyle bir şeydi demek.

 

Kafasını tekrar cama yasladığında derin bir nefes verdi. "Her şeyi biliyordu o. Yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmezdi. Ben onun için, o benim için ölürdü." Yumruklarımı sıktığım da yutkunmak zorunda kaldım. Hasan nasıl bir şey yapmıştı da ikisini bu hale getirmişti?

 

"Annesi annem gibiydi. Benim annem de ona annelik yaptı." O an bakışlarım hemen ona döndüğünde gözlerinin dolduğunu gördüm. "Bu iki oldu. Benim canımı acıtmak için hassas noktamı kullandı Parla. Annemin ölüsüne küfür etti." Kaşlarını çattığında dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kaldım.

 

İçimde ki boşluk hissi ile ellerimi daha sert sıkmaya başladım. "Niye yaptı?" Dedi en sonunda. Elleri iki yanına düştüğünde ona odaklandım. "Benim ondan nefret etmem gerekirken o neden benden nefret etti?"

 

"Tuğkan," Yerimde doğrulup ona döndüğümde kafasını bana çevirdiği gibi yüzünü avuçlarım arasına alıp dolan gözlerini sildim. "Anneni anlat bana."

 

Sözlerimle birlikte, sildiğim gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi havaya. Yanına düşen elini uzatıp elimi tutarak dudağına götürdü. "O benim evimdi. Senin gibi."

 

Dudaklarımdan titrek bir nefes verdiğimde dolan gözlerimi gizleme gereği duymadım. "Gülerdi hep. Senin gibi."

 

Gözleri hala kapalıyken güldü. "Güzel kokardı, senin gibi." Dolan gözlerimden bir damla yaş aktığını hissettim.

 

"Severdim onu, seni sevdiğim gibi."

 

"Beni sevdiğin gibi.."

 

"Seni sevdiğim gibi Sarı. Öylesine değil, annemi sevdiğim gibi." Gözlerini araladığında dolu gözlerime beni gördüğünde bir süre beni izledi. "Acıma bana." Dedi en sonunda.

 

"Acımıyorum ki. Aksine çok şanslısın, kıskanıyorum. Sen bu kadar seviyorsan anneni, o seni ne kadar seviyordur?" Elimle, yanağında olan kızarıklığı okşadım. "Sen iyi bir çocuktun Tuğkan. Senin gibi bir oğlu olduğu için dünyanın en iyi annesi olabilir."

 

Kafasını yanağında ki elime yasladığında gülümsedi. "Sarı, gülsene."

 

Ani sözleri ile şaşırmıştım. "Neden?"

 

Omuzlarını silkip elini kaldırarak dolan gözümü sildi parmağının ucuyla. "İşte. Annemi hatırlıyorum öyle, o da senin gibi gülerdi." Sesiyle kalbimde bir sızı hissettim.

 

"Yanındayken hep gülerim o zaman." Dediğim de içimde dolup taşan o hissin varlığının farkına vardım.

 

Bana karşı yerinde biraz doğrulup baktı. Gözlerinde şaşkın bir ifade vardı. "Sarı, annem mi gönderdi seni? Onu çok özlemeyeyim diye mi geldin?" Masum sorusu ile yüreğimde ki sızı canımı acıttı.

 

O annesine aşık bir çocuktu.

 

Ve ben annesine benziyordum.

 

"Bilmem, ama bende gitmem annen gibi. Hep kalırım yanında, hep de gülerim sana..."

 

 

 

Ballarım biz geldikkkkk

 

Nasılsınız canımın içleriii???

 

Bu bölüm Tuğkan'dan bir kısım okuduk... 🥺 Oğluşum için çok dıygusala bağlıyorum bu arada.

 

Konu Tuğkan olunca akan sular durur ballarım. Netiz bu konuda.

 

Bu arada ballarım sizi bir konu hakkında bilgilendirmek isterim, o da şu ki. Ben iki veya üç hafta bölüm atamayabilirim çünkü, malum sınav haftası yaklaşıyor ve sizin bal yazarınız hiçbir şey bilmiyor :')

 

Yazarınız sınavları yetiştirmeye çalışırken buralar bir tık boş kalacak ama sakın ha gittiğimizi düşünmeyin. İnstagram ve Tiktok da aktif olacağım onu bildirmek istedim sadece.

 

Bir de, Hasan yok olsun lütfen.

 

Diğer bölüme kadar kendine çok çok çoookk dikkat etmeyi unutma balım.

 

Sizi çooooooookkk seviyorum ve çoooooooookkk öpüyorumm 🥺💗

 

Bir de bal yazarınız hasta oldu da şifa dilerseniz çok mutlu olurmuş çünkü yaklaşık üç gündür yataklardayım da...

 

İnstagram: giryeofficial

 

Parla parodi: parla._.yildizli

 

Tuğkan parodi: tugkann_ddemirsoy

 

Yazar: deusnazz

 

Diğer bölüme görüşürüz ballarımmmm kendinize dikkat etmeyi unutmayın ve evimizi de sahipsiz bırakmayın biz gelene kadar 🥺🤍

 

 

Loading...
0%