
Bölüm XVIII: Kimliksizlik ve Sonsuz Bir Arayış
Umut, sabahın ilk ışıklarıyla uyanırken yine aynı huzursuzluk hissiyle kalktı. Gözlerini tavana dikti, odasındaki her şey yine yerli yerindeydi ama bir yabancı gibi hissetti. Bir zamanlar kendini bu odada güvende hissederken, şimdi her şeyin ona ne kadar uzak ve yabancı olduğunu fark etti. “Eğer hiçbir şeye bağlanamıyorsam, o zaman gerçekten ben kimim?” diye düşündü. Kimlik, insanlar için bir anlam taşırken, onun için bir tür yük haline gelmişti. Bir insanın kimlik arayışı, bir noktada o insanı kendisinden uzaklaştırabilir miydi? Bu soruyu her gün kendisine soruyor, ama bir türlü bulamıyordu cevabı.
Kendine ait olan bir şeyin olmadığını düşündü. Hiçbir yere ait değildi; ne okula, ne de eve. Zihnindeki boşluk büyüdükçe büyüdü. Her geçen gün daha da derinleşen bu boşluk, ona bir tür yabancılaşma hissi veriyordu. Zihnindeki sesler, her şeyin anlamsız olduğunu söylüyordu. Ama bir şeyler hala anlam taşıyordu, bir şeyler hala önemliydi. Ancak o önemli olan şeyin ne olduğunu bile bilmiyordu. “Gerçekten kimse kimseye ait olabilir mi?” diye tekrar düşündü. “Belki de, kendimizi bu dünyada var kılabilmek için bir kimlik yaratmamız gerekiyor.”
Bu sabah, yine okula gitmek zorunda olduğunu hissetti. Ancak bu sefer, okula gittiği zaman ne olacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Gidip gitmemek, okuldaki sınıf arkadaşlarıyla konuşmak, derslere katılmak… Her şey ona aynı ölçüde anlamsız geliyordu. Herkes bir şeylerin peşinden koşuyor gibiydi, ama o, nereye koştuğunu bilmeyen bir adam gibi, her şeyin dışında kalıyordu. “Her şey bir illüzyon mu?” diye düşündü. “Bir insan, hayatını bir başkasının beklediği şekilde mi yaşamalı?”
Yolda, adımlarını atarken, Burak’ı gördü. Burak, ona doğru yaklaşıp, yine her zamanki gibi “Nasılsın?” diye sordu. Ama Umut, yüzüne bir maske takmış gibiydi. Gözlerinde hiçbir şey yoktu, hiçbir şey hissetmiyordu. “İyi,” dedi, ama ne demek istediğini bilmeden. Burak, suskun bir şekilde ona baktı, ama bir şey söylemedi. Çünkü Burak, Umut’un içindeki boşluğu görmekten öteye geçemiyordu.
Okula vardıklarında, Umut, koridorda ilerlerken, içindeki boşluğun daha da büyüdüğünü hissetti. Herkesin bir hedefi vardı, ama onun hiçbir hedefi yoktu. Herkes, bir şeyin peşinden koşuyordu, ama o, nereye koştuğunu bilmeden, sadece bir yerden bir yere gidiyordu. “Eğer ben de bir yere doğru koşuyorsam, bu ne için? Neden koştuklarını bilmiyorum, sadece bir şeyin peşinden gitmek için mi?” Zihninde yüzlerce soru, birbirine karıştı. Ama hiçbirini cevaplayacak gücü yoktu. “Her şey birbirine karışıyor ve sonunda hiçbir şey kalmıyor. Belki de bu yüzden herkes kendi içinde kayboluyor.”
Gün boyunca, Umut’un aklında yalnızca bir düşünce vardı: “Her şey anlamsız mı? Gerçekten hiçbir anlam taşıyan bir şey var mı?” İnsanlar gülüyor, şakalaşıyor, ama içindeki bu boşluğu bir türlü yok edemiyordu. Anlık zevkler, anlık mutluluklar… Hepsi, onu geçici bir an için rahatlatıyor ama sonunda yine o karanlık düşünceler geri dönüyordu. İnsanlar birbirlerine ne kadar yakın olsalar da, bir noktada birbirlerinden uzaklaşıyorlardı. Ve belki de Umut’un en derin korkusu, bir gün hiç kimseye ait olamayacağıydı.
Öğle tatilinde kantine gittiğinde, yalnız başına bir köşeye oturdu. Burak ya da diğer arkadaşları yanına gelmedi. Kimse gelip onunla konuşmadı. Bir anlamda, istediği buydu. O anı, içindeki boşluğa tamamen teslim olarak geçirdi. Bir yandan dış dünyada her şey devam ediyordu, ama onun dünyasında zaman durmuş gibiydi. “Neden herkes bir şeylere bağlanırken, ben bağlanamıyorum?” diye düşündü. İçindeki sorular, kendisini daha da yalnızlaştırıyordu.
O akşam, yine odasına çekildi. Gözüne uyku girmedi. Zihninde yalnızca bir düşünce vardı: “Beni gerçekten kimse tanıyabilir mi?” Zihnindeki bu boşlukla, her geçen saat daha fazla kayboluyor gibi hissetti. Ama bir şeyler daha vardı. Belki de kaybolmak, gerçekten bulmayı bekleyen bir şeydi. “Eğer kaybolmazsam, nasıl bulurum?” diye düşündü. Bu kaybolmuşluk, bir arayışa dönüşüyordu. Belki de kaybolarak bulacaktı. Kendini kaybettiği zaman, belki de sonunda bir şeyler yerine oturacaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |