@diasarend
|
"Bazıları işlediği günahlardan susar, ❅ Mihenk, Sermante. Siyah mı beyaz mı? Ay mı gökyüzümü mü? Ay her zaman karanlığı simgelerdi. Güneş ise aydınlığı. Halbuki ay gecenin karanlığından nasibini almamış ve o karanlıkta bize yol gösterici olan tek pusulaydı. Peki ya iyilik ve kötülük? İyilik gerçekten kazanır mıydı? Yoksa bu, bize çocukluğumuzda zihinlerimize aşılanan birer uydurma mıydı? Savaş meydanında bir kötünün karşısında cephe almışsan, artık senin de ondan bir farkın yoktur. İyilik denilen kavram ile kötülerin karşısında duran iyiler karıştırılmamalıydı. Bazıları kötülüğe karşı çizgimizi bozmamamız gerektiğini söylüyordu. Yani sana kötülük edeni sen pamuklara saracaktın, onun gibi olmayacaktın. Sana iyilik yapmış birine de iyi davranacaktın. Eğer ki sen kötülüğe karşı susarsan, kötüler kazanırdı. Eğer ki sen kötülüğe karşılık verirsen kan gövdeyi götürür, kelleler uçardı. Muharebe esnasında ayın geceleri yansıttığı ışıkla boyanmış pelerinler çıkartılır. Geceye asıl hüküm süren gökyüzünün maviliğini kuvvetle içine çekmiş, gecenin aydınlık ışıltısıyla bir rekabete giren zifirin pelerinleri kuşanırdı. İşte o zaman diliminde iki cephede kötüydü. Sadece amaçları farklıydı. Biri safkanlarıyla, diğeri ise bütün kanlarla yüzyıllarını geçirmek isterdi. Mihenk ve Sermante yerleşkeleri.. Biri siyah. Diğeri siyah, beyaz. Küçük bir ada parçasının her iki ucunda olan düşmanlar. İblislerin hüküm sürdüğü Sermante yerleşkesi; safkan kötülerin bulunduğu, kana aç, yalana aç, yaşama aç, görünmez zindanların soğukluğuyla, küflenmiş yüreklerde ki kanın dahi lanetlendiği kendi soylarına ihanet etmiş ırkların yaşam sürdüğü yerdi. Oraya ne güneş doğardı ne de bahar uğrardı. İçlerinde farklı ırklardan gelen, kötülüklerinden arınamamışlarda vardı. Onlar siyahtı. Ehvenişer; kötünün iyisi. Mihenk yerleşkesinde bulunanlar hiçbir soyu ayırt etmeden, birlik beraberlik içerisinde yaşayan karma bir halktı. Eksik oldukları konularda birbirlerini tamamlıyorlardı. Güzün soldurduğu havayla, kendilerini mükafatlandırırcasına adayı çevreleyen deryadan süzülerek gelen kavalın esintisi, ağaçlarda yuva yapmış kuşların melodisi, hepsi muntazam bir şekilde birleşiyordu ve adeta cenneti anımsatıyordu. Tek farkla, günahlarından arınamamış ırklardı. Onlar siyah ve beyazdı. Asla son bulmayan bir iç savaştı onlarınki. Aradan geçen bin yüz altı yıla rağmen, son bulamamış yüzyılımıza kadar gelmişti. Ada da bulunan ırkların hepsi güçlüydü. Asla yenilgiyi kabul etmeyen tarafları sayesinde, birbirlerinin mülklerini almak için aramızda kol geziyorlardı. İblis, vampir, cadı bunlar bilinenlerdi. Birisi hariç. Swordsman; kılıç ustası. Sonu ve başlangıcı yarabilecek tek kişi. Kayıp bir Kılıç Ustası. Her bir ırk onu bulmak için birbirlerinin kanının son damlasına kadar kurutabilirdi. Sağlıklı zihinlerde yatan, kana aç canavarı uyandırmak zor değildi. Karakterlere pek güvenmeyin çünkü buradaki iyiler bile kötüydü. 🖊
Çakmaktaşlarım selam🫂
Kelime hatası veya noktalama hatası varsa kusura bakmayın.🫶🏻
Sevgiler diasarend,, |
0% |