"Anlatamayacağım bazı şeyler var." diyerek bilmem kaçıncı kez özür diliyordu Dena. "Kenya öldürür beni. Anla." "Kenya kim, Dena? Ondan nasıl korkabilirsin!" "Kenya bir katil! Bu yeterli değil mi!" diye bir sır döküldü dudaklarından.
"Hadi ama! Katilleri yasal olmayan yollarla öldüren veya kendi çıkarı için kullanan birinden ne bekleyebilirim ki? Ayrıca bunu yaparken insanları da kaçırıyor. Ve ben bunu iki günde falan öğrendim!" "Delfin, Aren zorlu bir geçm-" "Bilmek istemiyorum! İlgilenmiyorum! Merak da etmiyorum! O adam benim sadece eğitmenim ve beni öldürme potansiyeli olduğunu öğrendim. Biraz mantıklı olursak," dedim her zamanki sakin tavrımı kazanmaya çalışarak. "Merak etmem o kadar da mantıksız değil gibi. Ne diyorsun, sır kutusu?" "Delfin! Söyleyemeyeceğim gerçekler için bana bunu yapamazsın." ikimiz de birbirimizi dinlemeden, mânâsız bir kavgadaydık. Yaklaşık iki saattir olduğu gibi hiçbir ilerleme gösterememiştik. "Söylemen gerekenler için yapabilirim ama." "Söylemem gerekmiyor. Anla!" "Bağırmayı bırak, Dena. Şuanda haksız durumda olanların başında sen varsın. Çünkü tek arkadaşım olarak bana anlatman gerekenleri öylece, önemsizlermiş gibi bırakamazsın." "Ne yapmayı düşünüyorsun! Öldürecek misin beni?" "Bunu benim sormam gerekiyor, ahmak." "Haklısındır belki de. Ama sana asıl anlatması gereken ben değilim. Ayrıca, kuralları ihlal eden kişi de senin biricik eğitmenin!" "Onunla konuşacağım." diyerek yerimden kalktım. Mika kapının kulpunu çevirdiğimde sinirle çığlık attı Dena. "Konuşmak mı? Sen ne saçmalıyorsun! Buraya gel! Ayrıca, bizim konuşacaklarımız bitmedi!" "Konuşmuyoruz, Dena. Saatlerdir sadece bağırıyoruz. Ve yalan söylemekten nefret eden biri olarak, dediklerinin tek kelimesini dinlemedim. Bana göre haksız olan, haksızdır." yeniden çığlık atarken kapıyı sakince kapattım. Patika yola çıktığımda, görmüş olduğum siyah benekli köpeği yeniden gördüm. Onu okşayıp ahım şahım binaya girdim. Binada sekiz oda bulunuyordu. A grupları, Galaksi ve Yonca'nın burada olduğundan haberdardım sadece. Her oda iki yükselti şeklinde ayrılıyordu. Yani bir odada iki kişi kalıyordu. Aren'in hangi katta olduğunu yardımcı Medya'dan öğrenip altıncı kata çıktım. Kapıyı tekmelemeye başladığımda, Girdap, panik dolu bir ifadeyle kolumu kavradı.
"Ne oluyor?"
"Kapa çeneni."
"Aren uyuyor."
"Sormadım."
"Bugünlük yeterli olacağını söylemiş."
"Evet?"
"Yani kibarca defolup gidersen, sorun çıkmasın."
"Zor."
"Ne zor?"
"Kibarca defolup gitmem, zor bir seçenek."
"Ciddiyim!"
"Ciddi olmadığını iddia etmedim."
"Kızım, manyak mısın sen!"
"Günde iki."
"Ne saçmalıyorsun yine diye sormak istemiyorum."
"Sorma o zaman."
"Ne saçmalıyorsun!"
"Bu günde iki kez bu soruyu aldım. Sence?"
"Kesinlikle evet, manyağın tekisin!"
"İyi. Bir konuda anlaştık. Şimdi çekil, Delik."
"Çıkmıyorum! İlla sorun mu çıksın? Ayrıca Delik ne be?"
"Sana taktığım ad."
"Burda takılman gereken soru bu mu!"
"Bence evet."
"Ne yapacaksın Aren'i?"
"Seni ilgilendirmeyen herhangi şey olabilir."
"O benim arkadaşım!"
"Değil demedim."
Sonunda önümden çekildiğinde hâlâ 'Delik' isminin ne kadar saçma olduğundan bahsediyordu. Harika bir lakap. Yan odaya geçtiğimde bir kağıdın üstünde uyuyordu Aren. "Kalk." uyku hassas çizgim olduğundan dolayı, hayal ettiğim gibi havalı bir giriş yapamamıştım. "Git başımdan, Girdap!" diye uyku sersemi bağırdı. "Aynen canım, ondan. Birazdan seni içine alıp ecelin olucak olandan!" sesimi duyduğu an kalkınca kül gibi keskin kokusu içime doldu. Babamın kokusu gibi. Öksürerek bu durumdan kurtulmaya çalıştım.
"Ne işin var senin burada?"
"Katil misin sen?" dobra olmak en büyük özelliğim yani, ne yapayım.
"Aynen, ondan."
"Katil misin?"
"Ciddi misin?"
"Can güvenliğim açısından bilmem gerekiyor."
"Merak etme, öldürmem seni."
"Neden beni seçtin?"
"Çünkü yılda en az bir seçicim olmalı. Ama ben katılmayı unutmuşt-"
"Sakın!" diye bağırdım. "Her şeyi yap ama sakın bana yalan söyleme! Gözlerime baka baka söyleme! Yalandan nefret ederim!"
"Katılmadım. Tamam." garip bakıyordu. Sanki tepkime anlam verememiş gibi.
"Neden katılmadın?"
"Madem yalan söyleyemem, cevap vermeyeceğim."
"Şimdilik," diye mırıldandım.
"Şimdilik, Katil olmadığını bilmem yeterli."
"Katil değilim demedim, öldürmem dedim."
"Neden öldürmezsin?"
"Bu sorunun cevabını düşüneceğim kadar değerli değilsin."
"Ama uzun bir cümle kuracağın kadar değerliyim."
"Bu soruya cevap vereceğim kadar değerli de değilsin."
"Soru değildi,"
"Cevap değildi,"
"Aslında," diye mırıldandım.
"Aslında, beni öldürmen iyi olabilir."
"Neden ölmek istiyorsun?"
Gülümsedim. "Bu sorunun cevabını düşüneceğim kadar değerli değilsin."
"Benden bir şeyler kapıyorsun, Çilli."
"Çillerim o kadar fazla değil."
"Keşke aynaya baksan."
"Gerçekten değil."
Dudağı usulca yukarı kıvrıldı.
"Uykum var, Çilli."
"Uyku hassas çizgim." diyerek kapıyı açtım. Girdap hâlâ panik dolu ifadesini koruyordu. Bileğimden kavradı.
"Ne konuştunuz?"
"Çillerim o kadar yoğun mu ya?"
"Ne bileyim ben?"
"Bak bi."
"Dikkatli bakılmadığı sürece anlaşılmıyor."
"Emin misin?"
"Az değiller ama açık renkliler. Teninle uyum sağlıyor."
"Yani dikkatli bakılmalı?"
"Kesinlikle."
"Sus, Dena, lütfen sus." "Aren cidden katil olabilir, kızım!" "Kızım, senin sorunların mı var?" "Ya, adam katil diyorum, ne sorunu!" bıkkın bir nefes daha verdim. "Sorun da bu, Dena! Bilmiyoruz bir şey. Belki göz dağı vermek istemiştir."
"Aynen, ondan." o da bıkkın bir nefes vererek yeniden volta atmaya başladı. "Başın dönmüyor mu?" "Dönüyor." "Ne dönüp duruyorsun o zaman? Benim de başım döndü." "Akıl mı kaldı bende!" diye bağırdı. Aren hakkındaki gerçekler veya sırlar her neyse, katil olmasıyla ilgili değildi. Dena'ya bunu sakince söylediğimde avazı çıktığı kadar bağırıp yere yapıştı. Uyandığında beni pataklamasına izin verdim. Sonra barıştık. Keşke barışmasaydık. "Var mıydı?" dedim sırıtarak. Ve bugün içinde sayamadığım diğer yastık kafamı boyladı. "Yastıklara yazık." diye iç çektim. "Eğitmenini bugün değiştiriyoruz. En başında olmamalıydı zaten." "Ne olmamalıydı bilmiyorum ve bu konuda sana gerçekten kızgınım, Dena ama eğitmenim kesinlikle değişecek." "Sen neden istiyorsun? Isınamadın mı?" "Bir buzdolabına nasıl ısınabilirim, Dena?" "Dur!" diye bağırdı birden. "Oval bunu ödetir." "Ne demek istiyorsun?" "Oval, Aren'in eski yardımcısıydı. Ve evet, bir yıl önce falan eğitmenlerin yardımcıları vardı. Oval bize ihanet edince Kuşçular onu yolladı. Kuşçular kim, sorma. Neyse, sonrasında Oval bunun intikamını Aren'den almaya çalıştı. Onu iki gün tutsak etti. En sonunda Aren kaçınca, bundan sonraki tüm öğrencilerine sahip çıkması gerektiğiyle ilgili tehditler savurd-" lafını yarıda kestim. "O halde neden burada?" "Çünkü bize saldıran kişinin kızı olduğundan şüpheleniyoruz. Onu gizlice sorguya falan çekiyoruz. Her an tetiği çekip bizi vurabilir ama böyle olması gerekiyor. O yüzden Lava'yla birlikte bizden ayrı bir kulübede kalıyorlar." işte bu ilgimi çekmişti. Kesinlikle gidip ağzını arayacaktım.
"Oval," duraksadım. "Geçmişi kötü, değil mi?" bu soruyu beklemiyordu muhtemelen.
Duraksadı.
"Evet."
"Hep öyle olur zaten." derin bir soluk verdim.
"Sardunya da öyle derdi hep. Geçmişim kötü, o yüzden böyleyim, derdi. Geçmişi iyi olanlar da kötü olabiliyor. Ayrıca, kötülük göreceli bir kavramdır. Ailesinin intikamını alan biri senin gözünden korkunç olabilir ama belki de bir diğeri onu anlıyordur. Bu işler hep böyle. İnsanlar sadece geçmişlerinin arkasına sığınıyorlar. El bebek gül bebek büyümüşleri de tanıdım ben. Hepsi kaçak falandı. En iyi ihtimalle dolandırıcılardı. Onlar diyor mu "Geçmişim iyi." diye?"
Söylediklerimi sindirmeye çalıştı bir süre. Dudaklarını araladığı an onu susturdum.
"Bu bahaneye sığınıyor, değil mi?"
"Evet," derin bir nefes aldı.
"Bu yüzden onu anladığını söyleyerek kendini kandırıyor ve çabalasan da ondan nefret edemiyorsun?"
Söylediklerimden emindim. Yine de derin bir nefes daha aldı.
"Bu," bir nefes daha. "Doğru,"
"Kalp kırıkları olabilir, Dena. Hiçbir kalp öylece kalmıyor. Ya sarılıyor ya da çöpmüş gibi çiziliyor. Fakat kimse kendini kalbine göre yargılayamaz. Bu doğru değil. Sen hiç görüyor musun haberlerde kimsesizler yurdunda saldırı falan? Hayır, çünkü onlar birbirlerine kenetlenmiş. Bu tesis veya her neyse, yasal değil, inkar etme, bunu biliyorum. Ama neden yaklaşık kırk kişi var? Çünkü kenetlenecek birileri istemişler. Ama kırıkları duygularını bastırmış. "Madem benim kalbim kırık, herkesin kırık olmalı." demişler. Sonra da "Geçmişim kötüydü, bana iyi olmayı öğretmediler veya hayat iyi olmama izin vermedi." derler tabii ki. Hayat, ne kadar komik bir kavram, görmüyor musunuz? Bazılarının hayatı yok, Dena. Bazılarına bir hayat verilmedi. Ama kendileri için yaşadılar. Kalpleri defalarca kurşun yemişti, defalarca çöpe atılmış ve çizilmişti. Buna rağmen kendilerini bahanelere sığdıracak kadar düşmediler. Peki, kötü bir hayatın hayatsız olmaktan farkı ne? Çünkü bir hayatın varsa, iyi, kötü, onu biçimlendirebilirsin. Biraz para kazan, araba ev falan alırsın. İçinde padişahlar gibi hayat kurarsın gerisi gelir. Ya da para kazanamazsın, kenetlenirsin birine yine şekillenir. Ama olmayan hayatı şekillendiremezsin. Öyle bir insanın en sevdiği şey genellikle en sevmediğidir. Nefret ettiğini söylediği şey en sevdiğidir. Oval'in ne farkı var, Dena? Onu göremedim, tanımıyorum. Ama bir hayatı var. O hayatına bunu yaparken sen müdahale edemezsin, Dena. Ona acıyamazsın. Ona üzülemezsin. Ona ağlayamazsın. Onu anlayamazsın. Onu saramazsın. Onu kanatamazsın. Yapamazsın, Dena, ölenle ölünür belki ama yaşayan bir ruhla ölünmez."
Yatağa cenin pozisyonunda kıvrıldı.
"Çoktan öldüm ben," diyerek hıçkırdı.
Ben de yanına kıvrılarak sırtını okşamaya başladım.
"Konu, Oval değil, değil mi?" hıçkırarak başını salladı.
"Sana bir şarkı mırıldanayım mı?" fısıltım benim kulağıma zor ilişse de Dena bana gömülüp sessizce yine başını salladı.
"Anlamam nedenini,
Üzmüşler bebeğimi.
/Ah, ah./
Tam yüzüne dalmışken,
Çizmiş kendi resmini ay.
Ay.
N'lursun kaç kurtar kendini bu diyardan.
/Yâr, yâr./
Güneşi ararken peşini bırakmaz ay.
Ay.
Sar,
Bu şehri en başından yak.
İyice yak.
Kim der ki, bu rüyadan uyan,
Ona uzak.
Ne yalnızlık ne hüzün.
Bu gecenin gündüzü var.
Var.
Sanma ki ölümsüzüm,
Bu şehrin duvarları dar.
Dar.
N'lursun kaç kurtar kendini bu diyardan.
/Yâr, yâr./
Güneşi ararken peşini bırakmaz, ay.
Ay.
Sar,
Bu şehri en başından yak.
İyice yak.
Kim der ki, bu rüyadan uyan.
Ona uzak.
Telafi olarak, bu bölümü kısa ve öz tutarak önceden yayınladım.
⭐️💫✨Bölümü nasıl buldunuz?💫⭐️🌟
Pint: didomukitkatmı
Az önce kullandığım şarkı:
Can Ozak'tan "Sar bu şehri"' şarkısıdır.