Yeni Üyelik
1.
Bölüm

“Annesinin bakırları kızıla boyanmıştı.’

@didoswdn

YILDIZLAR HEP IŞILDASIN.

|Asla özendirilmemekle birlikte bu bölümde hakaret, argo, değersizlik, sevgisizlik gibi gösterimler bulunmaktadır. Rahatsız olabilecekler lütfen okumasın. |

|Aynı zamanda ufak bir şiddet sahnesi bulunuyor. (Görev gereği her bölümde bulunacak.) AJN kurgusu olduğundan dolayı her bölümde en azından bir paragraf bulunacaktır. Sevmeyenler, okumak istemeyenler kurguyu bu kısımda terk edebilir. Ve genel olarak şiddet sahnesi bulunmasa bile silahlarla ilgili, vurmalı kırmalı sahneler muhakkak bulunur. Zaten hikayenin alt metninde bu maddeler bulunuyor ama gözden kaçıranlara eklemek istedim. Her bölümde bir uyarı paragrafı bulunmaz sanırım. Keyifli okumalar. |

'Bölümde "Romeo ve Juliet" hikayesine atıfta bulunulmuştur.'


Delfin Gece Derin'in anlatımıyla~

Siyah ispanyol paça pantalonumu düzelttim. Koyu kumral, dalgalı saçlarımı omzumdan geriye doğru savurdum. Bu merkezde kesinlikle kusursuz görünmeliydik. "Hazır mısın, Dena?" "Hazırım!" diye bağırdı Dena. Ceviz rengi saçlarını sıkıca toplamıştı. "Başın ağrıyacak." diye ofladım. "Hep ağrıyor," dedi dudak büzerek. Onu süzüp ıslık çaldım. "Azar yemek için harika bir kombin." "Ne yapsak azar yiyoruz." haklıydı. "Ceketini giy." bana dil çıkartmayı seçti. "En azından ayakkabını renksiz bir şey seç!" dedim koridora doğru. Dinledi mi, meçùl.

Kordiorda stilettolarımızın sesi yankılanıyordu. "Topuklu giydiğimde inanamıyorum!" dedi Dena.
"Girdap nerede?" gözlerini kaçırdı.
"Sanırım orada." işaret parmağıyla baş düşmanımın odasını gösteriyordu.
"Pekâlâ, birazdan yemekhaneye inmiş olur."
"Kenya öldürecek bizi," diye fısıldadı konuyu çevirerek.
"Yine ne yaptık?" dedim bıkkınca.
"Şuradan dön," diyerek omzumdan ittirdi.
"Çizimi bitirmedik." dediğinde gözlerimi devirdim.
"Bitirdik. Sen uyurken ne yaptım da mükemmel gözlerimin altı morardı sence?"
"Sakin, Maviş." derken rahatlayarak gülümsedi.
"Seni bazen seviyorum." dedi kolunu omzuma atarak.
"Ben seni bazen sevdiğimden bile emin değilim." dedim yandan bakarak.
"Neyse, şimdi bazen bile sevmediğin arkadaşına yemek al."
Gülerek koşmaya başladım.
"Son gelen çürük yumurta! Ayrıca, çok beklersin!" diye bağırdım arkama.

"Bu yemeklerin tadı bozuk elma gibi," dedim tiksinerek. Önümdeki et pilav kesinlikle et pilav değildi.
"Bu benzetmeleri çok mu düşünüyorsun?"
"Hayır." derken pilavımdan bir lokma aldım.
"O halde niye yiyorsun?"
"Yemek hassas çizgim." diyerek delici bakışlarımı yolladığımda ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı.
"Girdap niye hâlâ yok, ya?" diye ofladı sonra.
"Eğer onun yanında bulunduysa, ecelini seçmiş demektir." dedim sakince.
"Abartıyorsun," diyerek gözlerini devirdi.
Elimin tersini alnıma koyup kendimi bayılıyormuş gibi arkaya ittim.
"Romeo, bana bunu nasıl yaparsın?"
Kıkırdayarak etinden bir çatal aldı.
Kaşlarını çatarak giriş kapısını kontrol ederken ben de aynı yöne baktım. Giren klasik kişiler dışında haraket yoktu.
"Bu arada, Zaman nerede?"
Dudakları titrerken gözlerinde saf korku oluştu.
"Bugün," diye fısıldadı.
"Söyle şunu, Dena." dedim cesaret toplaması için.
"Babası ile görüşme yapacaktı."
Telaşla yerimden doğruldum.
"Saat kaçta?" derken dudağımı dişliyordum.
Dena duvardaki saate bakıp çabucak düşündü. Sonra ayağa fırladı.
"Bu saatlerde. Çoktan gitmiş bile olabilir!"
"Orman nerede? Yanında olmalı. Aynı odadalar sonuçta." dedim zihnimdeki sesleri kenara ayırarak.
"Hayatında ilk kez mantıklı şeyler söylüyorsun, bu sefer de ben sakin değilim!" diye bağırdı Dena.
Normalde grubun en anormali bendim ama konu Zaman'sa veya Yonca'ysa işler değişiyordu.
O kadar naiflerde ki her detayı düşünmek için kendimi zorluyordum.
Ve Dena da normalde sahip olduğu tüm sakinliği, zekâyı kaybediyordu konu onlarsa.
Yani şuanda koşmaktan nefes nefese idari yönetimin kapısına dayanmış olmasaydım bu sözüne gülerdim.
Kapıyı çarpıp tüm sinirimle içeri attım kendimi. Sakinleşmek için nefes verdim.
"Kenya, Zaman'ı o pisliğe nasıl göndermeye cüret edersin? Kaç kere uyardım?" tehlikeli bir sakinlikle sarf ettiğim sözler rasta bukleleriyle dikkat çeken kadını öfkelendirdi.
"Asıl siz kimsiniz de kapı tıklatmıyorsunuz, kızl-"
"Kısa kes. Zaman o pislikle görüşmeyecek demedim mi?"
"Derhal odalarınıza dönün. Zaman tehlikede değil. Benim kontrolü-"
"Lafını bölüyorum ama Zaman o adamla asla güvende değil. Senden açıklama duymak falan istemiyorum. Asıl sen bana derhal nerede olacaklarını söyle."
Kadın bozulan tarafını gizlemek için öfkeyle bağırdı.
"Bana emir veremezsin!"
"Veriyorum ama." derken tüm sinir kozlarımı oynuyordum.
Dena sıklaşan nefesini dizginlerken her kavgada ve söz dalaşlarında olduğu gibi gururla bakıyordu bana.
"Şimdi bağırmayı da kes. Nerede olduklarını söyle."
Kadın bıkkınca göz devirdi. "Geldiğinizde iyi bir ceza çekeceksiniz."
"Cezanın iyisi olmaz."
"Kötü bir ceza çekeceksiniz."
"Şuana kadar çok çektik." elindeki not kağıdını yırtarcasına elimden çektim.
"Alt katlarda dolanıyor. Çabuk."

Yazarın anlatımıyla,

Dudakları titrerken karşısındaki sakallı adama baktı Zaman. Gözleri dolmuş, dudakları titriyordu. Saçları ağrımış adamın söylediği her kelime direncini yıkıyordu. Kızlar neredeydi? Onu hep kurtarırlardı, kurtarmalılardı değil mi? O halde neden yoklardı? "Evladımın yanına gideceğim." dedi durumu özetleyerek. "Ama," diye hıçkırdı Zaman. Yanaklarından süzülen yaşlar kesiciydi. "Ben de senin evladınım." diyerek dizlerinin üzerine çöktü. Adamın yüzünde mimik oynamadı. Ona göre Vakit'i daha önemliydi. Zaman'ı hiçbir zaman evladı olarak görmemişti. Onu eğitmiş, duygusal yönünü bastırarak AJN'ye yollamıştı, başından savmak için. Yıllarca bunu görmesine rağmen susup şuanda hıçkırıklarının dünyayı sarmalamasını istediğinde anlamıştı Zaman, babası onu kızı olarak görmüyordu. "Annem.." dedi Zaman. "Annem yüzünden mi? Onu sevmediğin için mi?" babasının bunu söyleyecek yüzü yoktu. Yavaşça aşağı yukarı salladı başını. "Ama bu benim suçum değil!" diye haykırdı Zaman hıçkırıklarının arasında. Yanağı yaşlarla ıslanmıştı. Delfin'in sözlerini aklına getirmeye çalıştı.

Ne demişti o gün?
"Güçlü duracaksın. Asla göz yaşı dökme." anlamadığı bir ifade oluşmuştu Delfin'in yüzünde. Zaman bunu düşünürken şuana kadar bir kere bile görmediği bir duygu yansımıştı Delfin'in mavilerine.
Acı.
"Dökebilirsin ya da. Ama değmeyeceğini bil." diye toparladı. "Ama ya değiyorsa?" "O zaman gider efendi efendi özür dilersin. Ama anlayana kadar onun için üzülmeye gerek yok."
"Peki anladığımı düşünüyorsam?" diye sormuştu Zaman dolu gözlerle.
"İnsanlara değmiyor. Anlamaya çalışma. Anladığını düşünmezsin böylece."
"Tamam. Ama şuan," bir hıçkırık kopmuştu Zaman'ın dudaklarından.
"Bana sarılır mısın, Deli Kız?" Delfin onu sarmalamıştı hemen. "Azıcık ağlasam şöyle?" "Ağla. Ağlama demedim ki." demişti Delfin kıkırdayarak. "Ne oldu? Niye gülüyorsun?" Zaman başının altından ona bakmıştı.
"Rimel sür."
"Ne alaka?"
"Rimel çoğu insandan daha değerli,"
Zaman başını arkaya atarak kahkaha atmıştı.
"Hele gülüşün, herkesten değerli. Onu koru, Zaman."

Zaman yere çökmüş hıçkırarak ağlarken Delfin'in söyledikleri faydalı olmuyordu. Karşısındaki adam acımasızca dikilmeye devam etti. O sırada yemekhanenin girşinden tok ve sert bir ses yükseldi. "Zaman!" adam tanıdığı bu sesle yüzünü buruşturdu. Bu kızdan nefret ediyordu. Evladı olarak bile görmediği Zaman'ı sürekli koruyor, adamı fiziksel ve sözel olarak yaralıyordu. İyi de dövüyordu ama adamın itibarı zedeleniyordu sonuçta. Bunları düşünürken Dena gelip yere çökmüş siyah saçlı kızı kaldırdı. "Geçti," diye fısıldadı. Delfin Gece Derin ise tüm öfkesiyle ortama giriş yapmıştı. Adam hafifçe geriledi. Bu sefer ona kalkan eli kıracaktı. Fakat elmacık kemiğine inen yumruk ile kendini yerde buldu. "Ben sana kardeşimden uzak dur demedim mi!" Zaman ağlamaya devam ederken Delfin'i tutmaya çalıştı. Ama ne çaba. "Sana sonra geleceğiz küçük hanım," dedi Delfin yumuşatmaya çalıştığı bir sesle. "Ama, bu sefer isteyerek olmadı." diye kendini savundu Zaman. "Olayımız zaten seninle, adamım." diyerek adamın karnına tekmeyi bastı Delfin. "İyi miyiz, hanımlar?" diye sorarak ortama giriş yaptı Aren Kılıç. "Kapa çeneni." diye çıkıştı Delfin, baş düşmanına. Aren sanki bıçaklanmış gibi kendini yere attı. Bu sırada Zaman'ın babası, Delfin'e sert bir tokat yapıştırdı. Gözleri kan bürüyen kız hızla doğrulup etrafında dönerek topuklusunu adamın suratına geçirdi. Adam acıyla inleyerek yere yapıştı. Delfin haz alarak sırıttı. Adamın kalın boynunu kavrayıp yere doğru birkaç kez vurdu. "Bir daha," diye fısıldadı. "Bir daha, bu kızın yanından dahi geçmeyeceksin." adam debelenerek kızın karnına yumruk indirmeye çalıştı. Başardığında kız geriye savruldu. Aren'in siyahları daha da koyulaştı. Nefret ettiği bu kız bile olsa kadına şiddete asla tahammülü yoktu. Yattığı yerden doğrulup adamın suratına yumruğunu geçirdi. Kız gücünü toplayarak adamın göğüs kafesine topuğunu geçirdi. Adam acıyla yere kapaklandı, yine. Bu rövanş burada son bulmuş oldu.

Delfin Gece Derin'in anlatımıyla,

"Bu herif yüzünden katil olacağım, Zaman!" diye bağırdım titremesi durmuş kıza.
"Bak, Deli Kız," arkasından ne geleceğini biliyordum. Elimi kaldırıp sözünü kestim.
"Bakmıyorum, Zaman. Bu sefer sabrımı çok zorladı."
"Ya," diye sızlandı Zaman.
"Ya, trip mi atıyorsun sen? Ayrıca, sabrını zorlayan o."
"Hayır, yumuşamayacağım. O kadar sinirliyim ki önüme gelene çakasım var."
"Bu his sende hep var." dedi Dena.
"Ama şuan Zaman'a da her an çakabilirim!" diye patladım.
"Kıyamazsın ki bana," dedi Zaman. Kedi bakışı yollayarak.
"Bu bakışlar bana sökmez. Hele aç karnım doysun hesap vereceksin."
Zaman da patladı. "Bir kere dinlesen ölür müsün! Sen hep açsın."
"Dinliyorum." dedim ona dönerek. Beklemediği hamleyle afalladı.
"Dinliyorsun, tamam." kafasında ölçüp tarttı.
"Dena kızın koluna destek vermeye devam etti.
"Öyle bakma kıza." dedi kulağıma doğru.
"Şuan istediğim gibi bakarım. Sadece ben, keyfim ve kahyâsı."
"Ya, tamam!" diye bağırdı Zaman. "Anlatıyorum."
"Hayır," diye fısıldadım. "Aklıma geleni yapmamış ol."
"Bu kızda zihin okuma yeteneği var." diye mırıldandı.
"Hayır! Gerçekten şaka." dedim kendimi inandırmak isteyerek.
Dena boş boş bakıyordu. Aceleyle ona döndüm.
"Bu aptal Vakit'i araştırmış!"
"Ne?"
"O benim abim ama." diyerek savunma yaptı Zaman.
"Değil. Aynı anneden bile değilsiniz. Teknik olarak değil, mantık olarak asla değil!" diye patladım tekrar.
"Babalar aynı ama. O benim abim."
"Abin falan değil, Zaman! Biyolojik olarak belki ama seni yıllarca aramadı!" dedim.
Dena şoktan yorum yapamıyordu bile.
"Abim değil diyelim. Öyle olsa bile babamın yaptıklarına dair.."
"Açıklamaya ihtiyacın yok. Zaten ortada bir açıklama da yok." acımasızca devam ettim sözlerime.
"Bir açıklama olsaydı da bunu Vakit vermezdi. İstese de veremez. O adam bunu düşünmedi mi?"
Karşımdaki kızın dolan gözleri içimi burksa da gerçekler acıtıyordu.
"Zaman," dedim daha yumuşak bir sesle.
"Vakit nerede bilmiyoruz."
"Ama isteseydik bulabilirdik."
"Bulamazdık. Anlatmaya çalıştığım bu. Vakit nerede, asla öğrenemeyeceğiz. Çünkü onun planı zaten bu."
Yanağını hafifçe okşadım.
Dena'nın kahveleri öfkeyle parladı.
"Vay şerefsiz! Planı buydu demek. Vakit'i kullanarak Zaman'ı alacaktı."
Anlamadığım birkaç nokta dışında olay buydu.
"Ama," diye söze başladı Zaman.
"Beni neden istesin ki? En başından istemediği için burada değil miyim zaten?"
"Senden AJN'nin bilgilerini alacak!" diye bağırdım aklıma gelenlerle.
"Tabii ki öyle yapacak. Bu yüzden görüşmeleri sıklaştırdı."
Soru işaretlerine cevaplar üretmeye çalıştım.
"Aradığımız katiller arasında Vakit olabilir mi, kızlar?"
Zaman titreyerek başını salladı.
Dena öfkeyle başını salladı.
"Tabii ki olabilir!"
Öfkemi kenara bırakıp hep yaptığım gibi duygularımı gizledim.
"Ama öyle olmasa bile," dedim.
"Aradığı biri kesinlikle aranıyor. Veya ihtiyaç duyduğu biri."
"Durun," dedi Zaman kolumu tutarak.
"Şuan herkes fazla duygu yüklü. Kara'ya veya Irmak'a haber verelim."
"Ben duygusuzum, unuttun mu, küçük?" dedim.
"Değilsin. Duyguların var. Ne zaman bilmiyorum ama göreceksin." dedi Dena.
"Herkesin duyguları vardır." diye ona katıldı Zaman.
Herkesin duyguları vardır ama bazılarınınki görülmemelidir, kızlar.'diyemedim.
Katillerin de duyguları var mıdır, kızlar?' diyemedim.
Anne katilleri yaşamalı mıdır, kızlar?' diyemedim.

Küçük kız yavaş adımlarla sarmal merdivenlerden yukarı çıktı. "Anne," dedi ama ses yoktu. "Anne!" diye bağırdığında yine ses gelmedi. Ev çürük gibi kokuyordu. Muhtemelen annesi içmişti. Çok kafa yormadı, yine sabahleyin gelecekti anlaşılan. Etrafta cam kırığı varsa, ki annesi içtiyse mutlaka olurdu, toplamalıydı. Babası sonra kızardı. Kız babasından korkardı. Ne tuhaftır ki onu hiç görmemişti. Asla yüzünü göstermez, ona vuracağı sırada göz bandı taktırırdı. Kokusunu bilirdi sadece. Kül gibi keskin bir koku ciğerlerine dolduğunda korkuyla titrerdi. Bunları düşünerek mutfağın tozlu kapısını aralamaya çalıştı. Yemekleri genelde o yaptığından kapı kulpu onun seviyesindeydi. Fakat gücünü ne kadar verse de asla açılmıyordu. İçeriden titrek nefes sesleri duymaya başladı. Annesi uyukluyor olmalıydı. O halde etraf fena halde batmış demekti. Hızla kapı kulpunu çevirmeye gayret etti. Defalarca denemenin sonucunda içerideki nefes sesleri hızlanmış, kırık sesleri gelmeye başlamıştı. Korkuyla kulaklarını kapadı Delfin. Kapının yanına çöküp metal kapıdaki aralıktan elini geçirmeye çalıştı. O sırada içeriden uygulanan hafif bir güçle annesinin uyandığını düşündü. Kola tekrar asıldı ve kendisini yerde buldu. Bir anda açılan kapıyla afallamıştı. "Ne kırık, anne?" diye sordu kısık bir sesle. Cevap gelmedi. Babasıysa ve bakarsa, çok büyük ceza çekerdi. Gözlerini yumup yerden kalkmadan ellerini parkede gezdirdi. Kırık cam parçaları elini acıtsa da avucunda topladı hepsini. Islak ve sıcak sıvı avucunu doldurdu. Kan. "Anne, sen misin? Gözlerimi açabilir miyim?" daha farklı bir cevap duyuldu onun yerine. "Ö-Öldür." "Ne?" annesine ait olduğuna emin olduğu ses ile gözlerini hışımla açtı küçük kız. Bulunduğu yerin bir adım uzağında annesi kanlar içinde yatıyordu. "Anne!" diye bağırarak yanına koştu annesinin. Acıyla kıvranan kadının bileğinde derin bir kesik vardı. Parmaklarının arasındaki bıçağı sıkıca kavramıştı. "Ne yaptın, anne?" dedi şokta olan kız. Annesi acıyla inledi. Boynunda bulunan ve bedenindeki tüm yaraları geride bırakan kesik derindi. Fazla. Kanlar her yerdeydi. Kızın avucunda kendi kanı değil, annesinin kanı vardı. "Anne, kan." diye mırıldandı kız. Annesinin hırıltılı nefesleri kana dönerek yerle buluşuyordu. Gözlerindeki mor halkalar, kollarındaki yara izleri, boğazındaki ölüme uzak olmadığını belirten kesik ve sanırım karnında bulunan kurşun. Kadın kan kusuyordu, kız kanı temizlemeye çalışıyordu. "Çok kan var, anne." dedi annesine. Annesi bitkin haline inat sol eliyle kızın bileğini kavradı. "Öldür!" dedi. "Yapamam." dedi kız. "Öldür!" diye bağırdı annesi ama dudaklarından kan sızıyordu. "Ölemezsin, anne." dedi kız. "Yaşayamam, Delfin." dedi anne. Yeniden yerle buluştu bedeni. "Öl-Öldür," diye yalvardı. Bulduğu tüm bezleri yaralara baskı uygulamak için alan kız "Ölme," diye yalvardı. Annesinin nefesi bir an kesildi, geri geldi. Fısıltısı çok uzaklardan geliyor gibiydi. "Acıyor," dedi fısıltıyla. Kızın kalbi daha çok acıyordu. Bulduğu mutfak bıçağını aldı. Annesinin boğazına sertçe saplarken fısıldadı, "Affet," nefes sesleri kesilen mutfağı hıçkırıkları sardı.
O hıçkırıklarda boğulacağını sandı.
Ama alevler çevrelemişti onu.
Yalnızlığa mâhkum kıvılcımlar dans ediyordu kızın etrafında.
Ondan nefret eden annesi için katil olup annesini öldürmüştü Delfin.
Ölümü tatmak için çok küçüktü.
Fakat ölümü tattırmak için daha küçüktü.
Kocasının gözüne girmek için yanında tuttuğu, birçok kez dövdüğü, sözleriyle kestiği kız onu acıdan kurtarmak istemişti.
Acımasın diye öldürmüştü annesini.
Onu öldürmüştü.
Kendisini de onunla toprağa gömmüştü.
Ve o zaman, annesinin bakır saçlarını çok özlediğini fark etmişti.
Annesinin bakırları kızıla boyanmıştı.

 

 

 

Selamlar, bölümü nasıl buldunuz?
Yazım hatası olduysa özür dilerim.
Rahatsız olabileceklere uyarı yapmıştım ancak şansını deneyenler,

yine de rahatsız olanlar olduysa tüm bölümlerin içerikleri benzer olacak.
Kurgu tamamen böyle ilerleyecek.
Sadece geçmişten bahsetmiyorum elbet, AJN kurgusu olduğu için görev temalı yerlerde de bulunmak zorunda.
Pint: didomukitkatmı

 

✨⭐️💫​​​​​​​Umarım sevmişsinizdirrrr💫⭐️✨

Loading...
0%