DÜNYA, GÜNEŞ'İ HİÇ BIRAKMASIN.
/Bölümde asla özendirilmemekle birlikte kurgu gereği şiddet içeren sahneler bulunur, argo içerir./
'Bölümde "Açlık Oyunları"'na atıfta bulunulmuştur.'
'Bölümde "Benim Adım Feriha" dizisine atıfta bulunulmuştur.'
"Bana yemek verin artık!" diye bağırdım.
Vakit'i araştırmak için kızlarla ortam kurmuştuk. Masada bir sürü liste ve not vardı.
Kızlar ısrarla yemekhane için ara veremeyeceğimi söylüyorlardı.
Onlara soran olmamıştı ama olsundu.
"Açlık oyunlarına vermeyelim seni," dedi bıkkınca Yonca.
"Yok, yok." dedim surat asarak. Asla anlamıyorlardı.
"Siz açlık ne nereden bileceksiziniz?" dedim hayıfla. Oturduğum yere yayıldım.
"Sen nereden bileceksin?" dedi Yonca.
En iyi ben bilirdim ama duygularımı içime atmak kolay yoldu.
Bu yüzden kahkaha attım.
"Buldum!" diye çığlık attı Zaman.
"Ne buldun? Göster bakayım," diye öne atıldım.
"Bir moda dergisi, eski bir yayın." diyerek elindeki albümü gösterdi Zaman.
"Üstündeki resmin Vakit'e ait olduğunu düşünüyorum." dedi Kara.
"Ay, durun!" diye bağırdım düşüncelerimi toparlarken.
"Ulaş vardı ya hani, senin bölümündeydi galiba, Kara. O da modayla ilgiliydi, değil mi?"
Kızlar heyecanla çığlık attılar.
Çok zekiyim ya.
Kara gözlerini devirdi.
"O aptaldan yardım falan istemiyorum."
"Ben isterim." dedim rahat bir tavırla.
"Olmaz. Kimse istemeyecek."
"Sen isteme, Kara. O çocuk çıkış yolumuz."
"Başka bir kanıt vardır muhakkak." dedi gözlerini kaçırarak.
"Neden soramıyoruz?" diye sordu Irmak.
Gayet haklı bir soruydu.
"Gülerseniz keserim," diyerek sandalyeye sindi Kara.
Heyecanla ona yaklaştım.
"Çocuk bana çay ısmarlamıştı. Bir modelde yardım etmiştim." dedi.
"Ayıp olmasın diye kalkarken bardağını yenileyeyim dedim. Ulaş da gerek yok dedi." sustu.
"Konuş!" dedim hemen.
Kara elimize çok fazla koz vermezdi. Bizim grubun en mantıklılarındandı.
"Bardağını kavradım çocuğun. Yarım içmiş. Gerek yok deyince çekmeye çalışıyorum, çocuk yenisine gerek yok falan diyor. Ben duyamıyorum hırslanmışım. Bardak kırıldı masaya devrilip. Çocuğun kolunu yakmış bulundu-"
Sözünü tamamlayamadan masada kahkaha tufanı koptu.
Gülmekten ağrıyan karnımı ovuşturuyordu Irmak.
Zaman gülmekten kasılarak elindeki dergiyi kavramıştı sıkıca.
Orman öne eğilmiş masaya vuruyordu.
Gözünden akan yaşı siliyordu Yonca.
Dena elindeki suyla dönmüş boş boş bakıyordu.
Ve ben, yere devrilmiş kahkaha atmaya devam ediyordum.
Kara kafasını sandalyeye gömmüştü.
"Ben anlatacağım!" diye bağırıp Dena'yı çektim hemen.
"Bu Kara var ya," derken hâlâ gülüyordum.
"Bizim Ulaş'ı yakmış!" Dena boş boş baktı.
"Kızım, baya çayla yakmış oğlanı!" yeniden yere devrildim.
"Daha komik olanı, Ulaş'ın ısmarladığı çayla yakmış olması çocuğu," derken gülmekten ölüyordum.
Kara derin bir nefes verirken Dena kahkaha attı.
"Aslında sonrası daha utanç verici," diye mırldandı Kara.
"Hemen anlatıyorsun!" dedi Orman.
Kara kısık sesle küfretti.
"Ayıp." diye cıkcıkladım olduğum yerde doğrularak.
Bunu her gün koz olarak kullanmasam adım Delfin değil.
"Çocuğu alelacele hastaneye götürdük. Ben heyecandan çocuğun ateşini ölçmeye falan çalışıyorum,"
Kahkaha attım. Herkes bana baktı.
"Devam edin siz ya," dedim.
"Sonra girdik biz. Özür diliyorum falan. İnsan önemli değil der. Bizimki "Kendini de yak." diyor." gözleri öfkeyle parladı.
Çok komikti ama gülersem kafam kopabilirdi.
"Hödük!" diye bağırdı Ulaş'tan nefret eden Yonca.
"Sonra doktor çağırdık. Peki ben ne yaptım? "Adam yanıyor, yetişin!" diye bağırdım!" dedi kafasını masaya çarparak.
O masayı kırmak istemiyordu kesinlikle.
"Ne yaptın, ne yaptın?" dedi şokla Yonca.
"Bir de su dökseydin üzerine!" diye atıldı Irmak.
"Ulaş'a acıyorum." dedi Zaman.
"Bu, Delfin'i bile aşan bir mallık." dedi Dena.
"Abartma istiyorsan." dedi Orman.
Kolumu ikisinin boynuna doladım.
"Ben de kendime bayılıyorum," dedim.
"Neyse, Ulaş'ı unutun." dedi Kara.
"Tokluğu unutun." dedim.
Herkes afalladı.
Şuan yemekten büyük derdimiz mi var?
"Açlıktan ölüyorum da."
"Doymuyorsun ki." dedi Dena. Haklı bir yorum.
Tam çirkefleşecektim ki Kenya odaya hışımla girdi.
"Hemen eğitime. Neden boş boş oturuyorsunuz ki?"
"Daha yeni girdik!" diye isyan ettim. Haklı bir isyandı.
"Gireli bir hafta oldu. Abartmayın,"
Kızlarla homurdanarak çıkarken Dena kulağıma eğilip bana yine takıldı.
"Bayıl istiyorsan Feriha, ne abartıyorsun?"
Aklıma gelen anı ile yüzüm buruştu.
Bu anı ne alaka şimdi?
"Gece!" diye bağırdı küçük kız. Ay parlayarak gecenin skünetiyle kendini belli ediyordu. "Gece, korkmaya başladım."
alt dudağını dişledi huzursuzca. "Lütfen gel, oyunu boş ver." oyun yoktu. Kaçan yoktu. Ebeleyen de yoktu. Sadece oyun olduğuna inanmak istedi küçük kız. Sadece şaka. Sadece oyun. "Gece, her yere baktım. Lütfen dön." dedi. Duyanı yoktu. Yanından geçtiği kirli su birikintisinde zıpladı. Etrafa saçılan sular farklı sesler çıkardılar. Sonra toprağa çömeldi. Suda oyaladı parmaklarını. "Yoruldum," diye sızlandı. Yağmur gittikçe sıklaşmış, ısıyı düşürmeye başlamıştı. Kızın göz yaşları yavaşça süzüldüler birikintiye. Yağmurla karıştı hepsi. "Çok yoruldum." diyerek hıçkırdı. Ablasını arayalı saatler oluyordu. Susamış ve en önemlisi acıkmıştı. Eve asla gidemezdi ki orayı ev olarak bile görmüyordu. Abisi onu döverdi. Geçen ki şokoda'yı hâlâ unutamamıştı. Kolu sızlıyordu. Bunları boş verip çöktüğü yerde bir süre ağladı. Sonrasında kimsenin umrunda olmayan ablasını aramaya gitti. Tek dileği cesedini bulmamaktı. Geceyi çığlıklarla doldurmak istemiyordu.
Bazı geceler sükunetleriyle bilinmeliydi.
(Şokoda: Yazarın betimidir, genelde elektroşok verildiğinden dolayı şok' ve oda' kelimlerinin birleşiminden oluşmuştur.)
"Açım, aç!"
"Aç olmadığında söyle." dedi Yonca.
"Elimde kalacaksın!"
"Biraz daha yürürsem seve seve öldürebilirsin beni. Acısız ve hızlı."
"İlk defa aynı fikirdeyiz be Dört Yaprak."
"Bana böyle hitap etmenden hâlâ nefret ediyorum." diye homurdandı.
"Ben de ajanstan nefret ediyorum. Ama buradayım."
"Kızlar, gelen Kenya mı?" diyerek ileriyi gösterdi Dena.
"Ben de bıktım ama. Yine ne halt yedim acaba?" diye düşündüm.
Kızlar kıkırdadı. Trajedimle alay ediliyordu resmen.
"Önemli bir vaka. Çabuk." dediği an ciddiyetle merdiven çıkmaya başladık.
Son basamakta yere kapaklandım.
Kızlar kahkahayı bastı.
"Yazıklar olsun!" diye bağırarak kalkacakken bir gülüş daha yükseldi.
Kılıç olan bir gülüş.
"Sen kime gülüyorsun?" diyerek fırladım ayağa.
"Sana." derken rahattı.
"Kenya, bununla aynı dosyada mıyız?" dedim bıkkınca. Yılda iki kez falan olurdu.
"Hayır." deyince rahatladım.
"Senin ortağın." diye devam edince çığlığı basıp yine yere düştüm.
Selamlar, bir açıklamayla geldim.
Kitabın isminde bir kitap daha bulunuyor. Arattıysanız fark etmişsinizdir.
Peki neden?
Benim eski hesabım oydu ki zaten ismimi de çok değiştirmedim.
Fakat sistemsel çöküşü anlamadım, instagram kullanmıyorum açıklamalarını görmedim.
Kendimle ilgili sanıp uygulamayı sildim.
Hesabımın kalacağını düşünmüştüm fakat yeniden hesap ismi falan istedi.
Ve ben, hatırlamadığımı fark ettim!
Ne yaptıysam hikayeyi kurtaramadım ama bunun ona basacağını düşünüyorum. Hatta eminim.
Yani hırsız falan değilim, o hesap da benim. Düşünenler olursa diye söyleyeyim dedim.
Düşünmeniz normal çünkü.
Neyseee bölümü nasıl buldunuz?
💫⭐️✨Umarım sevmişsinizdir 💫⭐️✨
💫Birkaç taslak hazırladım, gecikti bölüm kusura bakmayınnn💫