YILDIZLAR HİÇ SÖNMESİN.
| Uyarı/ Bu bölümde sevgisizlik, değersizlik gösterimleri bulunmaktadır. Travma ile ilgili sözler, şiddet içerikleri, argo bulunmaktadır. Rahatsız olacaklar okumasın.|
"Adam eskiden AJN'de çalışıyormuş." dedi Ulaş.
"Şaka yapıyorsun!" dedi yapmacık bir şekilde Kara.
"Yapmıyor." dedim.
Göz devirdi.
"O halde burada onu tanıyanlar olabilir mi?" dedim.
"Çok eski olduğunu zannetmiyorum. Olabilir." dedi Yonca.
"Bir liste çıkaralım. İfadeleri toplayıp çelişkiye girenleri ayıralım. Belki oradan yürüyebiliriz. Aile ilişkilerini de açabiliriz böylece. Farklı şüpheliler bulabilirsek onların da geçmişine ineriz." dedim.
"Bu kızda beyin bile yok, nereden buluyor anlamıyorum bu fikirleri." dedi Dena.
"Kıskanmayın ablanızı," diyerek güldüm.
Çok kıskanyorlar.
Sen sus.
Ben senim.
Sen de bensin.
Asıl sen sus, iki dakikada beynim şişti.
Beynin yok ki, çünkü ben sensin.
"Bir şey diyebilir miyim?" dedim ortaya.
"Deme." dedi dinozor kulaklı gergedan.
"Diyeceğim zaten, çok kibar olduğum için sordum. Bu içimizdeki ses bizsek, bizim beynimize sahip olmuyor mu?"
Ne diyorsun ya?
Herkes afalladı.
Gergedan bile boş boş göz kırpıştırdı.
"Yani onun beyni farklı mı yoksa benim beynim onun beyni mi?"
Herkes daha da afalladı.
"Ya kıt mısınız! Aynı bedendeyiz diye beynimiz de aynı mı diyorum!"
Sen bile ne dediğini bilmiyorsun bence.
Sen cevapla.
Ne?
Öyle boş boş bana sataşma da cevapla.
Ne diyorsun?
Sorumu cevapla. Beynimiz aynı mı bizim?
Keşke olmasaydı.
"Aldım cevabımı sorun yok." diyerek kollarımı kavuşturdum.
"Ruh hastası." diye homurdandı Yonca.
"Bana bayılıyorsun," dedim sırıtarak.
"Buldum!" dedim tekrar atılarak.
"Ne buldun?" dedi hoşnut olmayarak Barut.
"Bu adam neden bu binanın önünde? Çünkü korumaya çalıştığı biri var. Yakalamamızı istemediği. Ve bunu nasıl yapacak? Tabii ki ihanet eden bir leşin yardımıyla."
"Aslında haklı," dedi Savaş.
"Savaş, sen var ya, adamın dibisin! Savaşı bile yönetirsin!"
Savaş homurdandı. "Daha saçma bir betimle tanımlanamazdım."
Kenya apar topar içeri daldığında sustuk.
"Çıkıyoruz. Güven telefon yerini tespit etmiş. Ortaklar olarak dağılın."
"Ortaklar olarak dağılmayalım!" diye atıldım.
"Dağılın." diyerek noktayı koydu.
"Bacaklarım yoruldu," diye sızlandı Zaman.
"Susadım." dedi Orman.
"Acıktım." dedi Irmak.
"Pilim bitti." dedi Batı.
"Bileğim burkuldu sanırım," dedi Kara.
"Amma sızlandınız, abartmayın." dedi Yonca.
"Bu kızın espri sandığı ama kesinlikle espri olmayan cümlelerden sıkıldım." dedi Dena.
Umarım o kız ben değilimdir.
"Seninle neden aynı havayı soluyoruz!" dedim.
Kısacası, Silah Kuvvetiyle beraber iki saat on beş dakikadır yürüyorduk.
İşkencelere oy veriyorum.
"Nefes almayı kes o zaman," dedi sakince gergedan bozuntusu.
"Oksijen israfı olan sensin."
Bana bakıp sırıttı. "Bunu bana sen mi söylüyorsun?"
"Evet." gayet net.
"Seni geberteceğim, Kenya!" diye bağırdım kaybolduğumuz ormanda dönüp durarak.
"Sakin ol. Bizi bulacaklar." dedi benimle kaybolan bahtsız Kara.
"Ya bende zeka yok, tamam, sen niye kayboluyorsun!" diye çıkıştım.
"Kaybolduğum için azar mı yiyorum?" dedi.
"Evet!"
"Sen buranın kestirme olduğunu söylemeseydin gelmezdim!"
"Buranın kestirme olmadığını bilemezdim!"
"Onunla aynı alanda nefes almak istemediğini söyledin, ne bilmesi bilmemesi!"
"Yalan değil! Nefes almak istemiyorum!"
"Aptal!"
Kısaca, bana denilen sıfatı karşılıyordum. Gerisi mühim değil.
"Yonca da gelir gibi olmuştu, belki gizleniyordur?"
"Gerçekten aptal!"
"Neden! Gizleniyor olamaz mı!"
"Saklambaç mı oynuyoruz!"
"Oynayalım, ne kızıyorsun!"
Hırsız polis de olabilir.
"Bak, Fırtına," dedi çocukla konuşur gibi.
Kara'nın tek sevdiğim yanı bana 'Fırtına' demesi.
"Kaybolduk."
"Evet."
"Ormanın derinliklerindeyiz."
"Evet."
"Belki de yokluğumuzu fark etmediler bile."
"Evet."
"Sesimizi zar zor seçiyoruz."
"Evet."
"Karanlık."
"Evet."
"Gece olmak üzere."
"Evet."
"Ve bunlar onun yanında nefes almak istemediğin için oldu."
"Evet."
"Ölebiliriz."
"Evet."
"Kime ne anlatıyorum!"
"Bana, kaybolduğumuzu."
"Te Allah'ım!"
Derin bir nefes çekti.
"Yolu hatırlamıyorsun, değil mi?"
"Hatırlıyor olsam burada olmazdık."
"Mantıklı, ama ben mantığımı yitirdim!"
"Tamam, mantığın zaten yoktu, sorun yok." diye destek verdim.
"Çok moral oldun!"
"Biliyorum."
"Karmakarışık bir gün oluyor." dedim.
Kara sanırım beni öldürme planları yapıyordu.
Bu gidişle başarılı da olabilirdi zira diğerlerinden hâlâ iz yoktu.
"Seni öldürmemem için tek bir sebep söyle,"
"Seni o gergedanla aynı ortamda bulunmaktan kurtardım."
Gözleri irileşti. Yaktığımız ateşten uzaklaşıp yanıma oturdu.
"Sen bu adamdan gerçekten nefret mi ediyorsun?"
"Kesinlikle."
"Yani gerçekten aynı havayı bile solumak istemiyorsun?"
"Kesinlikle."
"Peki, sana ne yaptı? Dedikodu istiyorum,"
Bir süre düşündüm.
Hangisini söylesem?
"Bak şimdi," dedim elimle ateşi göstererek.
"Geldiğim ilk gün. Bir de sana anlatmıştım ya abimi, evden güç bela kaçmışım gelmişim ajan olmuşum."
Kara bu konuda bana tam destekti. Başını salladı.
"Beni sorguya çekti resmen manyak! "Travma yaşadığını sanan ama aslında yaşamayan kız, ne oldu?" dedi. Ya, daha ilk gün! Ama ben de kıl kapmıştım zaten, belliydi mal olduğu."
"Ve bu kız da Zaman. Herkesi tanıyorsun, Yön Kuvvetindensin, başka bilmen gereken yok." diyor Kenya. Namıdiğer AJN başkanı. "Teşekkür ederim. İyi bir ajan olacağım fakat iyi biri değilim." "Ya da fazla iyisindir ve kendini göremeyecek kadar da kör." kızın dudakları bir gülümsemeyle kıvrılıyor. Gamzesi görünüyor. "Hadi, geç." diyerek onu yönlendiriyor Kenya. "Bu adamlarla da tanış. Genellikle beraber çalışırsınız." kız tekrar gülümseyerek kalabalık erkek grubuna ilerliyor.
Aren.
Savaş.
Kabza.
Zehir.
Barut.
Ulaş.
Silah Kuvveti.
"Siz, Silah Kuvveti olmalısınız," diyor kız gülümsemesini silerek. Erkeklere karşı açık olmayı sevmiyor. "Evet. Yeni bir Yön bozuntusu mu, Kenya?" diyor karanlık gözlü olan. "Bozuntu olduğum doğru, fakat Yön bozuntusu değilim. Oraya ait hissedene kadar olmayacağım. Ne zaman ki onlarla bağ kuracağım, o zaman bana istediğini söyle." diyor kız sakince. Adam bu tepkiye şaşırsa da belli etmiyor. Kaşları kavrisleniyor. "İnatçı bulmuşsun gene. Olmaz böyle. Ezilip büzülse attırmak daha kolay olurdu."
kızın mavi gözleri öfkeyle yanıyor. "Dene de gör. Sadece dene." diyor meydan okuyarak. Kahve gözlü ve aralarındaki tek efendi görünen öne çıkıp elini uzatıyor. "Ben Zehir." "Ben de panzehir," diyerek elini sıkıyor kız. Adam ciddi bir tavırla ona bakıyor.
"Adım gerçekten Zehir." o sırada karanlık gözlü tekrar araya girme gafretinde bulunuyor. "Seninki ne, prenses?" "Gece." dalga geçebileceği bir isim olmadığından üzülüyor adam. "İkinci bir isim yok mu ya?" Kenya araya giriyor. "Adı Delfin. Yanlış mı biliyorum yoksa?" "Adım Gece. Yanlış anlamışsınızdır." Kenya hafifçe kaşlarını çatıyor. "Dosyanda Delfin yazdığına eminim." "Değilsinizdir." bir kahkaha yükseliyor. "Bana bak, Karanlık! İsmim çok güzel." "Karanlık mı?" diyerek tekrar kahkahayı basıyor adam. Çok da umrunda değil gibi. "Adım Delfin Gece Derin. Ama sizin bilmenize gerek yok, Bay Ukala." "Ben miyim ukala?" diyor karanlık gözlü olan. "Kesinlikle doğru bir tanım." diyor kehribar gözlü olan. "Kehribar gözlüyü sevdim, artı puan!" diyor kız kıkırdayarak. Anında gülüşünü solduruyor. Adamlar buna anlam veremeyerek bakıyorlar. "Ne oldu şimdi, zengin babası olan ve mutlu bir hayat sürüp travması olduğunu sanan kız? Takanı mı kaybettin?" diyor karanlık gözlü olan. Kız gözlerinden adeta alevler saçmaya başlıyor. Sakin tavrı anında kayboluyor. İki adımda yanına vararak ondan uzun olan adamın karnına dirsek geçiriyor. Adam beklemediği hamleyle afallayarak eğiliyor. Kız yanağına tokatı geçiriyor. Ani ve güçlü uygulanan bu hamleyle adamın yüzü sağa düşüyor. "Geçmişim hakkında yorum yapmana lüzum yok. Hakkın yok. Yargılama yetkin yok. Bu konuda tek kelime daha edersen, seni gerçekten parçalayacağıma şüphen olmasın." odadaki kalabalık ve Başkan, şaşkınca bakışıyorlar. Aren Karanlık Kılıç, daha önce kimsenin önünde eğilmedi, diye düşünüyorlar. Kızın umrunda değil. Adamın karnına zorla giydiği ve rahatsız olan yüksek topuklusunu geçiriyor. Ardından hızlı fakat yere sağlam basan adımlarla odayı terk ediyor. Kapıyı arkasından sertçe çarpıyor.
Odasına geçtiğinde, tavana bakıp yıldızları sayıyor.
Parlak olanları çiziyor.
Sönük olanları kaydırıyor zihninde.
Ayın arkasına saklanmış bulutları izliyor.
Ayın neden dünyayı seçtiğini anlamaya çalışıyor.
Ablasını yıldızlarda göreceğini umarak hayranlıkla her yıldızı inceliyor.
"Yıldızlar olmasa, belki hissedemezdim onu." diye fısıldıyor geceye doğru.
Ayın aydınlattığı geceyi, aslında güneş yönetiyor.
Yıldızların parlattığı geceyi, aslında bulutlar renklendiriyor.
Öylece giden herkes, aslında geceye karışıyor.
Selamm, bölümü nasıl buldunuz?
Yine gecikti, gerçekten beş altı kere falan yazdım. Silip durdu bölümü.
Geçmiş sahnelerin sonundaki ayrı yazılan alıntıları kendim buluyorum, nasıllar sizcee?
⭐️✨💫Umarım beğenmişsinizdirrrr💫✨⭐️
Pint: didomukitkatmı