Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm:

@dilabuglemben

2. Bölüm: Ediz.

Üstümdeki taytı biraz daha yukarı çekip uzun kollu, siyah bir body giyindim ve aynı renk kemerimi belime takıp gerekli malzemeleri kemere yerleştirdim.

Uzun siyah kabanımı giyinip önünü bağladım. Kemerimdeki eşyaları gözükmeyecek şekilde sakladım.

Parmak izimi okutup odadan dışarı çıktım ve kapıyı aynı şekilde kapatıp evden ayrılmak için asansörün tuşuna basıp asansörü bulunduğum kata çağırdım.

"Merhaba."

Asansörün kapısı açıldığı anda karşıma çıkan üst komşum ile şaşırdım.

"Merhaba." diyerek asansöre bindim ve zemin katın tuşuna bastım.

"Uzun zamandır göremiyorum seni."

"Uzun zamandır evinize gelen kişilerden beni fark etmemeniz çok normal." dedim ve ellerimi cebime koydum.

"Bu saatte dışarı çıkman iyi değil İzel."

"Size mi soracaktım Toprak Bey?"

"İyiliğin için söylüyorum, dışarıda bir seri katil var ve sen bu saatte dışarı çıkıyorsun."

"Dışarda bir seri katil varsa neden dışardasınız? Ben istediğimi yaparım ama siz dikkat edin Kızıl örümcek sizi ısırmasın."

Açılan asansörün kapısını ayağımla itektedim ve kendimi binadan dışarı attım.

"Bekle!" arkamdan bağırıp yanıma geldi ve önüme geçip yürümemi engelledi.

"Bu saatte gitme ben bırakayım."

"İyi geceler Toprak Bey."

Yanından geçip gidecekken elini kaldırıp kolumu tuttu.

"İzel, yeter artık bence beni dinlemeni hakediyorum," derin bir nefes alıp bakışlarını başka bir yöne çevirdi. "Sadece sarhoştum ve ne yaptığımı bilmiyordum, ben senin istemedin bir şeyi nasıl yapayım?"

"Sana, seni istemiyorum dedim, senden hoşlanmıyorum dedim, hayatımdan defol git dedim. Ama sen aynı günün akşamı beni taciz ettin!"

Yüzüne tükürmemek için kendimi zor tutarak kolumu kendime çektim.

"Sadece öpmek istedim."

"Bu taciz değil mi aptal."

"Sana kendimi affettirmek istiyorum."

"Neden? O evine aldığın kızlar tatmin etmedi mi seni?"

Tam ağzını açıp bana cevap verecekken konuştum "Uzak durun benden, ne saygı çizgisini ne de sınırları aşmayın Toprak Bey. İyi geceler."

Omzuna çarpıp kendi arabama yürüdüm ve BMW'nin kapısını açıp koltuğa yerleştim.

Bir bu eksikti!

Eski sevgilim yüzleşmek istediğim son insan olabilirdi.

Ellerimi saçlarıma atıp at kuyruğu yaptığım kızıl saçlarımı düzelttim.

(bana bakın öyle turuncu bir saç falan değil düz kırmızı ama kızıl yazdım.)

Sonunda yola çıkmaya karar verdim ve kemerimi takıp arabayı çalıştırdım.

Toprak arkamdan Mercedes'i ile geliyordu. Beni mi takip ediyordu?

Tamam belki kuruntu olabilir ama benim gittiğim yerin ve onun gittiği yerin aynı olmadığına göre?

En yakınımdaki markete sürmeye başladım ve dikiz aynasından ona bakarken arabayı marketin önünde durdurdum.

El frenini çekip arabadan indim ve onu görmemiş gibi yaparak markete girdim.

Bir sen eksiktin zaten!

Sevgili Ediz GÜN son saatlerinin değerini bil.

Kendime bir şeyler seçerek yürümeye başladım.

Soğuk dolabın yanından geçerken gözüme çarpan limon şişesi ile durdum ve dolaptan şişeyi aldım.

Ediz'in ölümcül derecede limon alerjisi vardı...

"Markete geleceğini söyleseydin birlikte gelirdik."

Toprak'ın sesini duyunca irkilmiş gibi yaparak ona döndüm.

Cevap vermeden yürümeye başladım. Bu işi bugün bitirmem lazımdı ve planım boşa gitmemeliydi.

"Benimle konuşmayacak mısın?"

"Benimle muhatap olmayın."

"İzel," diyerek kolumu tutunca çığlık atıp geri çekildim.

"Bana dokunmayın sizi tanımıyorum."

"İzel ne saçmalıyorsun?"

"Bir sorun mu var?"

Hemen yanımdan gelen sesle korkmuş gibi yaparak adamın arkasına geçtim.

"Beyefendiyi tanımıyorum ama beni rahatsız ediyor."

"İzel neler diyorsun? Yok kardeşim öyle bir şey o benim sevgilim."

Sevgilim?

Bir ara seni de öldürmeliyim.

"Hayır tanımıyorum."

Gözlerimi doldurarak adama bakmaya başladım.

"Siz gidin efendim biz hallederiz." dedi adam.

"Çok sağ olun." diyerek adamın arkasından Toprak'a kışkırtıcı bir gülümseme yollayarak yürümeye başladım.

"İzel! Nereye gidiyorsun bu saatte? Bekle kardeşim sende."

Onu umursamadan aldıklarımı ödeyip arabama gittim.

Kaç saatim kalmıştı?

Saat on bir buçuk olmuştu!

Yarım saatim vardı!

Hızla arabayı çalıştırıp Ediz'in kaldığı kiralık eve geldim.

Gece yarısı olmadan ölmeliydi.

Arabamı iki sokak arkada bırakıp ihtiyacım olan eşyaları çantama doldurdum. Torpidoyu açıp kar maskemi aldım ve saçlarımı bozmadan yüzüme geçirdim.

Hazırdım.

Çantayı sırtıma atıp eve yürümeye başladım. Elimdeki anahtar sayesinde salona rahatça girecektim.

Kapının üstünden atlayıp elimdeki anahtarı kapı kilitine geçirdim.

Çantamın içindeki eşyaları ceplerime doldurup eldivenlerimi taktım. Bıçağımı elime aldım ve mutfağa yürümeye başladım.

Şimdi ben mi onun ayağına gidecektim? O gelecekti.

Sehpanın üzerindeki vazoya bıçağımın ucunu dokundurup yere düşmesini sağladım. Ağır ses çıkmıştı.

Bakalım ne kadar süre içinde gelecek?

Merdivenlerin yanındaki duvara yaslanıp bıçağımla işaretler bıraktım.

"Kim var orada?"

Gelmişti!

Hızlı bir adammış.

Ama bende hızlı bir kadındım.

Merdivenlerden inip vazonun yanına gitmekte olan adamın arkasından yavaşça yürüdüm. Adım seslerimi duymuş olmalı ki o da durdu ve yavaşça bana döndü.

"Selam." diyerek yüzüne yumruğumu geçirdim. Geriye doğru, vazonun üstüne düştü ve acıyla inleyip kan içinde kalan ellerine baktı.

Ayağa kalkmaya yeltenecekken ayağımla göğsüne bastım ve geri düşmesini sağladım.

"Kimsin?" diye bağırdı acıyla.

"Celladın tatlım."

"Ne istiyorsun?"

"Cellat olduğum için uçak bileti istiyorum. Beyinsiz canını istiyorum."

Ellerini iki yana açtığı için zorlanmadan üzerlerine bastım ve cam kırıklarının daha derine girmesine neden oldum.

"Bırak beni."

"Sen istedin ya hemen."

"Yalvarıyorum bırak beni benim iki çocuğum var, milyonlarca hayranım var."

"O tecavüz ettiğin insanlarda sana böyle yalvardı mı Ediz?"

"Kimsin sen amına koyayım."

Tekmemi sert bir şekilde suratına indirdim "Ağzını topla arkadaşın yok senin karşında."

Burnundan akan kanı görünce sessizliğe gömüldü. Çantamdan ipi çıkarıp onu masaya bağladım. "İç şunu." dedim şişeyi uzatırken.

"Bu ne?"

"Zevkim."

"İçe-"

Şişeyi ağzına yaslayıp içmesini bekledim. "Yut onu Ediz sinirlerimi bozma."

Bir kaç yudum içip şaşırtıcı bir şekilde sessiz kaldı. "Ne yapacaksın bana?"

"Öldüreceğim Ediz."

"Neden?"

Neden İzel?

"Kes sesini!" diye bağırdım boğazımı yırtacak kadar yüksek sesle.

"Ölmek istemiyorum."

"Ama ben ölmeni istiyorum."

Ağzını açmış konuşacakken yüzü morarmaya başladı ve ağzından bir miktar kan geldi.

Sen busun İzel.

kan ve vahşetten zevk alan birisin.

Lütfen susun, şimdi değil.

"Artık çok geç."

Bıçağımı bütün bacağı boyunca gezdirip derin bir yarık oluşmasını sağladım.

İnleyerek kendini geri çekmeye çalıştı. Bu hareketi bıçağın daha da derine girmesine neden oldu.

"Gittiğin yerde arkadaşlarına selam söyle. Benim öldürdüklerim. "

Ben buydum, ben kendimdeydim.

"Kendine iyi bak Ediz, tatlı rüyalar." diyerek bıçağı alnına sapladım

Başka bir İzel çıkarıyorsun ortaya...

İzel...

Eşyalarımın hepsini toplayıp çantama attım ve kağıt kalem çıkardım.

“Ediz GÜN, bugün 28 Kasım ve senin süren doldu... ”

Kağıdımı Ediz'in üstüne bırakıp etrafa baktım. Hiç bir iz kalmamıştı.

Geldiğim gibi giderken etrafta kimseyi görmedim.

Arabama gelir gelmez kafamdaki maskeyi çıkardım ve derin bir nefes aldım.

Başımı arkaya atıp derin bir nefes alıp verdim. Camdaki yansımamdan kahve gözlerim iç karartıcı görünüyordu.

Güneş doğuyordu... Hemen dönüp saate baktım saat 04.48'di

O kadar uzun sürmüş müydü?

Çantamı ve eşyalarımı arka koltuğa sıkıştırıp yola koyuldum. Eve gidemezdim. Ya Gazel'e ya da Doğa'ya gitmeliydim.

Gazel arkadaşı ile buluşacaktı. O zaman Doğa'ya gidecektim.

Araba asfalt zeminde kayarak ilerlerken kısa bir süre içinde Doğa'nın yanına vardım.

 

 

 

 

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum, beğendiyseniz oy vermeyi unutmayalım lütfen 😀🙏🙏💓

     

    Loading...
    0%