@dilabuglemben
|
6. Bölüm: Fatih Bana öyle bakınca bu dünya da yaptığım her şeyden nefret ediyordum. Babamın bana iğrenerek bakmasından nefret ediyordum. "Abinden korkmuyor musun?" diye sordu yerde yatarken. Korkuyor muydum? Belki bir evet, belki hayır. "Deli gibi korkuyorsun abinden, yıllar önce ona yapılanın intikamını almayacağını falan mı düşünüyorsun?" Sözleri elimdeki silahı titretti. "Korkmuyorum," dedim ama sesimin titremesine engel olamadım. "Ne senden ne de ondan korkmuyorum." diye bağırarak silahla kafasına baskı uyguladım. Beni öldürmek için gelen babamın başına silah dayamıştım. Babamın. "Son kararın mı?" "Evet." Silahın emniyet mandalının çekilme sesi kulaklarıma dolunca kaçmaya çalıştım ama silahın elimden düşmesi ve boğazıma sarılan kol ile soluğum kesildi. Emniyeti ben çekmemiştim! Abim sırtıma vurarak beni yere ittirdi ve sırtıma ayağı ile bastı. "Gerçekten korkmuyor musun İzel SOYKAN?" Ahlas SOYKAN... nam-ı diğer abim. Babam yerden kalkıp karşıma geçti ve yüzüme sert bir yumruk attı. Kafam silaha çarpıp sol omzuma doğru düşünce çenemdeki acıyı hissettim, ardından ağzımdaki demir tadını. "Deli gibi korkuyorsun Kızıl Örümcek korkudan sesin kesildi." "Neden?" diye bağırdım ama hiç bir işe yaramadı silahın tetiği çekildi ve başıma sert bir ağrı girdi. Gözlerim bulanıklaşarak kapanıp açılınca kendime gelmeye çalıştım ve doğruldum. Ölmemiştim. Kucağımda yüzümü yalayan benekli ile uyanınca benekli kendini yanıma attı ve patisini bacağıma koydu. Kâbus... Her şey rüyaymış. Babam... Benimle bir kez olsun gurur duymadı. "Kızım." demedi. "Seni seviyorum, seni çok seviyorum." demedi. Sevgi... Hakikaten neydi sevgi? Bir babanın kızını seviyor olması nasıl bir duyguydu? Nasıl hissettiriyordu? Ben hiç hissetmedim, babam hissetirmedi bana. Hep kırdı, hep üzdü. Sözleriyle bakışlarıyla incitti beni. Hep fazlalıkmışım gibi davrandı. "Bana yük olma!" dedi. Neden giriyordu rüyalarıma, Uykularıma? Gözlerimin dolduğunu hissedince başımı iki yana salladım. Ağlama İzel, sen bu değilsin. Ağla İzel ben yanındayım. Ben bu dünyada yalnızdım. Babasının sevmediği kızlar yalnız olur. Ağzımdaki metalik tat ile elimi dudağıma götürdüm ve acıyla geri çektim. Elime gelen kanla yüzümü buruşturup ayağa kalktım. Aynadan kendimle göz göze gelince kendimden şüphe ettim. Bu ben miydim? Gözlerim morarmış, dudağım patlamış, rengim solmuştu ve iğrenç görünüyordum. Üstümdeki gecelik şekil değiştirmişti. Hızlıca masanın üstündeki telefonumu aldım. Dün gece eve gelince sesimi montajlamış, bir kaç yeri düzenleyip videoyu yayınlamıştım. 6 saat kadar olmuştu ve 4 milyondan fazla izlenmişti. İzel SOYKAN farkı. Yorumlara girip kendimi sırt üstü yatağa attım. Bu şey delirmiş olmalı!
İnsanları öldürmek bu kadar kolay mı? Niye kimse bu adamı yakalamıyor?
Tak şunu💍
Biraz haklı.
İdolümsün abi.
Galiba birazcık etkilendim.
Hem insan öldürüp hem de kimseyi öldürmeyin çağrısı yapan Kızıl Örümcek, Bil ki sen hala masumları öldüren bir katilsin.
Hem iyi hemde kötü yorumlar vardı ama iyi olanlar çoğunluktaydı. Telefonumun çalması ile yerimden kalkıp hızla aramayı yanıtladım. "Alo," "Merhaba İzel Hanım, ben Berke SEVMEZ. Serginizin her şeyi hazırlanmış durumda, bir tek resimler kaldı. Onları da bugün temin edebilirsek en geç iki gün sonra serginizi açabilirsiniz." Resimlerim hazır değildi! Hem Fatih'in hem de Derya'nın tablosu vardı. "Berke Bey ben resimleri size nasıl gönderemeliyim?" "Eğer müsaitseniz bugün gelip sizden alalım?" "Ben müsaitim, kaç gibi gelirsiniz?" "Saat bir uygun olur mu?" hızla telefonu kulağımdan çekip saate baktım. Saat 11.08'di. "Tabii olur ben onları hazırlayayım, iyi günler." Telefonu kapatıp yatağa attım ve hemen lavaboya koştum. Dudağım ısırmaktan dolayı kanamıştı. Elimi yüzümü yıkayıp hızlıca resim odasına girdim, önlüğümü giyinip boş bir tablo almıştım. Derya'dan başlamalıydım çünkü Fatih daha ölmemişti, büyük ihtimalle Fatih en son eklenecekti. Derya küçüklükten beri keman çalıyordu ve başka bir hobisi olduğunu görmemiştim. Kırmızı ve elbisesiyle elindeki kemanı çalan Derya'nın tablosunu bitirdikten sonra ellerimi yıkamaya gittim, boyaların kalıcı olmaması işime geliyordu ama tablolarım geç kuruyordu. Telefonumu alıp L şeklindeki koltuğa oturdum, saat 12.14'dü. Tumblr uygulamasına girip uzun zamandır konuştuğum Fatih'e tekrar mesaj attım. "Naber?" Çevrimiçi olduğu halde mesajıma bakmıyordu! Hadsiz. Kapının çalmasıyla ayaklandım ve kapıya yürüdüm, benekli ayağımın altından kaçmasın diye onu kucağıma alıp kolu indirdim, kapıyı açınca yaklaşık on kişilik bir grupla karşılaştım. "Buyurun?" "İzel Hanım, telefonda konuşmuştuk ben Berke." dedi en öndeki sarışın ve elini uzattı. Uzattığı elini sıkıp geri çekildim ve içeri geçmelerine izin verdim. "Size de merhaba efendim." Diyerek benekli nin patisini sıktı. Berke denen adam beni baştan aşağı süzdü ve güldü. Bende kendime bakınca neden güldüğünü anladım. "Çok şık bir kombin." Onun şık diyerek bahsettiği kıyafetim Scooby-Doo'dan oluşan pijama takımıydı. "Teşekkürler, buyurun." diyerek önden yürüdüm. Tablolarımın olduğu odanın kapısını açtım ve geri çekildim. "Hepsi burada." "Gerisini biz hallederiz." diyerek teker teker içeri girdiler. "Bir şeye ihtiyacınız olursa seslenin." dedim ve çıkmalarına yardımcı olmak için salonuma geçtim. Fatih bir kaç tane mesaj atmıştı, tekli koltuğa oturup uygulamaya girdim ve yazdıklarını okudum. "İyilik senden?" "Ya İzel sana bir şey söylemek istiyorum, eğer müsaitsen konuşalım mı?" "Yüzyüze." Bir insanın katiline bu şekilde yardımcı olması harika bir şeydi.
"Bende iyiyim, teşekkürler.
"Tabii ki konuşalım ama buluşmak konusunda emin misin? Sonuçta daha yeni tanıştık." Ortaya bir laf attıysan arkasında duracaksın aslanım. "İzel sen benim sevgilimsin ve daha hiç görüşmedik." "Seni özlüyorum." Adi yalancı! Öz kızına tecavüz eden bir adam olduğunu bilmesem bu masum rolüne inanırdım Fatih. "Sevgilimi görmek istemem suç mu?" sEvGiLiMi GöRmEk IsTeMeM SuÇ Mu?
"Hayır değil ama hazır olduğuna emin misin? Henüz iki haftadır çıkıyoruz."
"Sana zarar vereceğimi falan düşünmüyorsun değil mi?" Sen kimsin de bana zarar vereceksin lolipop.
"Bunu da nereden çıkardın?"
"Buluşmak istemiyorsun gibi geldi."
"İstiyorum, sadece sordum."
"Bugün müsait misin?" Ablacım yavaş gelin, daha dün birini öldürdüm çok yorgunum. Hemen öldürür çıkarız çok kalmayız. Mal
"Bugün olmasa?"
"Üstüne gelmek istemiyorum ama neden?" Sana ne lan. Birini öldürdüm, sana ne?
"Çok yorgunum da."
"Pekala, o zaman yarın?" İlla buluşalım yani.
"Tamam, konum atarım?" "Olur, bekliyorum." "Görüşürüz sevgilim." Hayır İzel kusmayacaksın... "İzel Hanım?" yattığım yerden kalkıp Berke'ye döndüm. Herkes çıkmıştı ve sadece Derya'nın tablosu kalmıştı. "İşimiz bitti de çıkıyoruz." "Teşekkür ederim, bana çok yardımcı oldunuz." "Rica ederim, söylediğim gibi iki gün sonra serginin açılışını yapacaksınız. Önden görmek isterseniz bana ulaşabilirsiniz." dedi ve yavaşça geri çekildi. "Sağ olun." diyerek kapıyı açtım ve arkasını dönüp onu bekleyen asansöre binince kapıyı kapattım. Bütün gün benimdi ve çok uykum vardı, uyuyup bütün günü devirecektim. Kısa bir atıştırmalık hazırlayıp yedim ve benekliyi de alıp odaya geldim. Yorgunluktan ayakta duramayacak kadar kötüydüm ve uykuya ihtiyacım vardı. uyuyunca geçecek mi İzel? Dinecek mi yorgunluğun? Belki de dinmesini değilde zamanın geçmesini istiyorumdur. Zaman acımaz İzel. Benekli' yi yatağa bırakıp sakince yorganın altına girdim ve Scooby-Doo'yu kendime çekip sarıldım. Gözlerim kendini taşıyamadan yavaşça kapanınca kendimi uykunun acımasız kollarına bıraktım. 🤍 kırmızı saçlarım rüzgarın esintisinde savrulurken, adımlarım sokağın tek gürültüsü değildi. Omuzumda ki kabanım düşmesin diye yukarı çektim ve straplez büstiyerimi düzelttim.
Fatih denen adam çayından bir yudum alıp etrafına göz gezdirdi, Gözlerimiz buluşunca önce beni baştan aşağı süzdü ve sonra iğrenç bir şekilde güldü. Lanet olası pislik. Ben de güldüm ve yavaşça yanına doğru adımlarımı attım, yanına varır varmaz elimi uzattım ve gülümsedim. "Fatih?" Yüzündeki gülümseme silindi ve hızlıca ayağa kalktı elleriyle takım elbisesinin düğmesini ilikledi ve uzattığım elimi sıktı. "İzel, Sen beni nerden tanıdın?" "Sevdiğim insanları unutmam." Çarpılmadan eve varmayı Deneyelim mi İzel? İkimiz de gülümseyerek uzaklaştık ve ben kendime ayrılan Sandalyeye oturdum. " Seni ilk defa bu kadar canlı görüyorum ve çok daha güzelsin." diyerek ellerimi tuttu. "Sen öyle diyorsan öyledir sevgilim." Diyerek sandalyemi ona yaklaştırdım. Artık yan yana oturuyorduk ve bacaklarımız birbirine temas ediyordu, elini bacağıma koydu ve yavaşça okşadı. kusmak istemiyorum! Tutturdun oyun oynayalım diye, şimdi onu evinde öldürüyor olabilirdik. "Ne güzel sevgilim diyorsun sen öyle." Bir süre boş şeyler anlattı ve benim canım kulaklarım bunlara mecbur kaldı. hava kararırken gülümseyerek nereye gideceğimizi sordu. Onu evinde öldürmek zor olacaktı çünkü Zengindi ve fazlasıyla koruması vardı. "Senin bildiğin bir bar falan varsa oraya gidelim, önce içer sonra eğleniriz." Dedim ve elini bıraktım. "Var bir yer istersen hemen kalkalım." Dedi ve elini sakalına atıp yavaşça sıvadı. "Olur ama önce ben bir lavaboya gideyim." Dedim ve ayağa kalktım, o da benimle birlikte kalktı. "Ben hesabı ödeyip geliyorum." Dedi ve yanağıma bir öpücük bırakıp arkasını döndü. Lütfen biri bu yanağı söküp yaksın! Bu çok mantıklı! Onu yakalım! Yanağımı yakmayacağım! Gerizekalı Katil. onu yakacağız İzel. Bu çok güzel bir fikir ama bu bütün barı yakmak demek. Onun olduğu odayı yakıp yangın alarmına basacağız böylece kimseye bir şey olmayacak. Her şeyi ben mi söyleyeceğim ama biraz düşünün. Hemen bir lavaboya girdim ve kırmızı rujumu düzelterek daha çekici bir görünüm verdim yüzüme. Çıkıp dış kapının önüne beni bekleyen Fatih' ın yanına gittim. Benim kapımı açıp binmem için geri çekilince kıkırdadım ve içeri girdim. Kusacağım artık! Yol boyunca yine kendini ve şirketini anlattı. Kızına tecavüz etmişti ama bu lanet parası yüzünden ceza almamıştı. Arabadan aynı anda indik ve yanıma gelerek elini belime koydu. Hatırlat o bize dokunan ellerini de keselim. "Hoş geldiniz Fatih Bey." Diyerek bizi kapıda karşılayan garsonun peşinden giderek en büyük locaya oturduk. "Ne alırsınız efendim." İçkilerimizi söyleyip birbirimize döndük. "Hala gerçek olduğuna inanamıyorum." "Gerçeğim Sevgilim." Diyerek elimi sakalına attım ve garsonun bizi gördüğünden emin oldum. Bir sorun çıkarsa onu gerçekten sevdiğime dair bir kanıtım olmalıydı. Burası diğer barlar gibi değildi insanlar sakin bir şekilde dans ediyordu ve yemek için ayrılmış bir bölüm bile vardı. "İzninle bir lavaboya gideceğim." "Bekliyorum." Lavaboya girip kapıyı kapattım ve sırayla bütün kapılara baktım. Kimse'nin olmadığına kanaat getirince kabı olan bir bıçağı çantamdan çıkarıp çizmeme sakladım. Diğer tarak şeklinde olan bıçağımı çıkarmak üzereyken kapının açılması ve içeriye iki tane kızın girmesi bir oldu. Bıçağı çantaya bırakıp saçlarımı düzeltiyormuş gibi yaptım. "Ben bunu haketmedim Ayça!" Diye bağıran ve yere çöken kız ile bakışlarım onlara döndü. Adının Ayça olduğunu düşündüğüm kadın arkadaşının yanına çöktü ve onun elini tutup yanaklarını öptü. kalbimdeki sızı kendini belli edince hemen çantayı kapatıp kapıya yürüdüm ama yerde yatan o kızın hıçkırık sesini duyana kadar. "İyi misin?" Diye sordum dayanamayınca. kız başını iki yana salladı ve ağlamaya devam etti. "Sevgilisi içerde ve," Yanındaki arkadaşı konuşunca ona döndüm. "Onu aldatıyor." Yavaşça yere eğildim ve kızın omzunu sıvazladım. "Sakın bana bir erkek için ağladığını söyleme," Dedim ve arkadaşına döndüm. "Nefes." Diye fısıldadı arkadaşı. "Nefes bak belki-" Derken kapının açılması ve yere yapışmam bir oldu. Kafamı yere vurmamak için ellerimden destek alacakken kolumu tutan el sayesinde kafamı vurmadım. Başımı kaldırıp, kolumu tutan Nefes'e ve kapıyı açan kızlara baktım. "Gerçekten çok özür dilerim sizi görmedim." Dedi kapıyı açan kız ve kolumu tutarak yerden kalkmama yardım etti. "Önemli değil." Dedim ve gülümseyerek yerden kalktım. "Siz iyi misiniz?" Dedi içeri gelen kızlardan biri. "Ay iyiyim canı-" Diyecekken kızın bana değil Nefes'e baktığını gördüm. Ay bugün de rezil olduk. "Aldatmış beni!" Diye bağırdı Nefes ve daha sesli ağlamaya başladı. Kızlarla göz göze geldik ve gülümsediler. "Gerçekten beyni olmayan bir erkek için mi ağlıyorsun?" Dedi sarışın kız ve eğilip Nefes'in elini tuttu. "Bana bak hemen kalk ayağa." Dedim ve kolundan tutup onu yerden kaldırdım. "Sil o göz yaşlarını git içeriye ve dans et." Dedi sarışın. "Gitmek zorunda olmasam size katılırdım ama başka zaman." Diyerek güldüm. Benimle birlikte diğerleri de güldü ve Nefes birden boynuma atlayarak bana sarıldı. "Biliyorum iyi ki varım." Diyerek bende ona sarıldım. Yanımdaki sarışın omzuma vurunca birlikte güldük. "O zaman hanımlar herkes içeri, çünkü birazdan çok büyük bir eğlence olacak." Çantamı yerden aldım ve kapıyı açıp arkama döndüm. "Beni özleyin." Dedim ve öpücük atıp kapıyı kapatım. Yavaş adımlarla yürüdüm ve lavabonun olduğu koridordan çıktım. Telefonumun çalmasıyla durdum ve çantamdan çıkarıp araya kişinin ismine baktım. Annem? Aramayı yanıtlayıp telefonu kulağıma koydum. "Alo, annelerin bir t-" "İzel," Karşıdan gelen sesle gerçek manada kanım dondu. "Baba?" "Ya babanın sesini hatırlaman çok şaşırtıcı olmuş, İzel" "Annemin telefonun sende ne işi var!" Diye bağırdım. "Senin annense benim de karım." "Eski karın olmasın Mehmet Soykan?" "Aynı şey," Dedi ve arkadan annemin sesini duydum "İzel, kızım önemli bir şey yok endişelenme baban konuşmaya geldi de telefonu olmadığı için benden aradı seni." "Annem iyi misin?" "İyiyim kızım." Dedi annem ve tekrar babamın sesini duydum. "Al işte annen iyi cırlama hemen." "Niye aradın beni?" "Nasılsın diye merak ettim kızım." "Kızını da seni de sikerim, duydun mu? Anneme dokunduğun anda o elini keserim Mehmet SOYKAN, ki bunu gerçekten yaparım." "Tabii ki yaparsın Kızıl Örümcek ona ne şüphe." Siktir! Hassiktir! "Ne saçmalıyorsun sen?" "Hadi ama İzel babaya yalan söylemenin cezası büyük olur." "Bir babam olsaydı ona asla yalan söylemezdim, Mehmet SOYKAN." Dedim ama dolan gözlerimi koruyamadım. "Bu dediklerine pişman olacaksın!" dedi ve yüzüme kapattı. Bu işi hemen bitirip eve gitmem lazımdı. Bulunduğum yerden çıkıp hızlı adınlarla yürümeye başladım. Başımı eğip göz yaşlarımı sildim ve başımı kaldırınca yemek bölümünde oturmuş yanındaki kızlarla eğlenen adama gözüm takıldı. Kızıl saçları ve ela gözleri çok tanıdıktı. Ahlas SOYKAN! Başımı eğdim ve arkamı dönüp hızla ters yöne yürümeye başladım. Arkama bakmak için başımı geriye çevirince bir bedene çarptım. Hemen önüme dönüp çarptığım kişiye baktım. Adamın elindeki telefon yere düşmüştü ve deli görmüş gibi bana bakıyordu. "Gerçekten çok özür dilerim sizi görmedim." "Gözleriniz arkanızda olmadığı içindir." dedi siyah saçlarını yana atıp. Egoist puşt. Pardon tamam çarptım ama özür dilemiştim laf sokmasına gerek var mıydı? Eğilip yerden telefonu aldım ve ona uzattım. O da elini uzatınca onun tutmasına izin vermeden telefonu elimden bıraktım ve gülerek yanından geçip gittim. "Küstah!" Diye arkamdan bağırışı duyduğum son sesti. Fatih'in yanına gidip koltuğa oturdum ve bacak bacak üstüne attım. "Gitsek olur mu?" "Tabii güzelim ama neden?" derken bana değil yan masadaki kadınlara bakıyordu. "Gitmek istiyorum Fatih!" "Tamam çıkalım." Derken sonunda bana bakıyordu. Çantamı alıp ayağa kalktım ve o da kalkınca eli yine belimi buldu. Onu burada öldürmeyecektim. Bu kadar insanı tehlikeye atamazdım. "Nereye gitmek istiyorsun?" "Sana gidelim mi?" "Gerçekten mi?" "Evet yalnız başımıza romantik bir gece geçiririz diye düşünüyordum." dedim dudaklarımı büzerek. "Sen yeterki iste." Dedi ve arabanın kapısını açıp geçmemi bekledi. Kendisi de bininice telefonunu çıkardı ve birini arayıp kulağına götürdü. "Samet, koçum bütün evi boşaltın. Kimseyi istemiyorum. Tek başıma kafa dinleyeceğim." Bir süre karşı tarafı dinledikten sonra bana baktı ve tekrar konuştu. "Kimse dedim!" Bence şimdi bitir işini. ama biz de arabadayız. Kenara çeksin. Ya da onu ıssız bir yere yönlendirelim. Ama nereye? Gitmeden önce bir yere uğramam lazım de. Eski AVM varya oraya git hem orada kamera da yok. Sen nereden biliyorsun? Gerçekten sen bunu nereden biliyorsun? Var bizim de bir geçmişimiz. Nasıl bir geçmişin olabilir? "Önce bir yere uğrayabilir miyiz?" Diye sordum gülümseyerek. Bana döndü ve kaşlarını çattı. "Nereye?" "Buralarda eski bir AVM vardı ya oraya." Dedim ama şüphelenmişti. "AVM'de ne yapacaksın?" Sizin yapacağız işe sokayım, niye aklımı karıştırdınız? Elimi çantama attım ve silahın sapını kavradım. "Senin için süprizim vardı." Dudaklarımı büzünce gözleri dudaklarıma kaydı ama korna sesiyle hemen önüne dönüp direksiyonu sıktı. şeref yoksunu pislik. "Olmaz hemen eve gidelim." Dedi bana bakmadan. Sık kafasına! Bizde arabadayız diyorum size! Etrafa göz gezdirerek önüme döndüm. Otobandan gittiğimiz için tek tük araç geçiyordu. "Ya da eve kadar beklemeyelim, sağa çek." Dedim. Anlamayan gözlerle bana döndü. Çantamdan silahımı çıkarıp ona uzattım ve güldüm. "Arabayı durdurmak için 3 saniyen var, Fatih." Ani bir fren ile durunca kendisi sarsıldı ama ben ayakkabımla yere kuvvet uygulayarak kendimi korudum. "İzel, ne yapıyorsun?" "Seni öldürüyorum." "Sevgilim saçmalama, tamam gidelim o AVM'ye. " Dedi ve bana uzandı. Uzattığı eline ateş ettim ve güldüm. "Gerçekten sorunun AVM olduğunu mu düşünüyorsun? Aptal." Acıyla elini tutup inledi ve bağırmaya başladı. "Aptal karı!" Bu kez tetiği çekip silahı bacak arasına yönelttim ve iki el ateş ettim. "Simay'ın intikamını ben alacağım, Fatih." "Sen, " Dedi ama devam etmesine izin vermeden alnının ortasından geçen mermi bana sessizliği sundu. Aferin, İzel. Başardın. Çantamı da alıp arabadan indim ve arka koltuğun kapısını açtım. Evet içki. İki tane içki alıp arabanın etrafına döktüm ve geri çekilip çakmağı arabaya fırlattım. araba saniyeler içinde yanarken geri çekildim ve koşar adımlarla oradan uzaklaştım. ❤️🩹 Arkadaşlar Merhaba uzun bir aradan sonra yine ben geldim. umarım iyisinizdir, telefonum kırıldığı için yeni telefona geçtim bölüm bu yüzden geçikti. özür diliyorum ve kapanıştan önce bilgi vermek istiyorum, bu bölüm yazar kafamızı karıştırdı bir öyle dedi bir böyle diyebilirsiniz ama bu bölümde çoklu kişilik bozukluğunun İzel'in hayatına etkisini anlatmak istedim Hepinizi seviyorum ve öpüyorum 🫶🤍
|
0% |