@dilabuglemben
|
7. Bölüm: Sergi ve Kaçış ... Fatih'in ölümünden 2 Gün Sonra...
Elbisemi ellerimle düzelttim ve aynadaki yansımama hayranlıkla tekrar baktım. "Bir insan nasıl bu kadar güzel olabilir ya?" Dedim ve ayakkabılarımı alıp yatağa oturdum. Beyaz çizmelerimi yavaşça ayağıma geçirerek kolyemi takmak için masaya yöneldim. Kelebek şeklindeki kolyeyi boynuma takıp el çantamı aldım. Gitme vaktim gelmişti. Benekli' ye mama koymak için mama kabını uzandım ama elimin çarpmasıyla neredeyse yarısı yere döküldü. Gelince hallederiz geç kaldın. Şaka maka güzel oldun lan. Krem rengi elbisenin üstüne uzun beyaz bir kürk giyindim ve son kez kendime bakıp evden ayrıldım. Aşağı da beni bekleyen Arabaya binip arka koltuğa oturdum. "İzel Hanım heyecanlı mısınız?" Dedi Berke Bey ve gülerek yanıma oturdu. "Ne yalan söyleyeyim çok heyecanlıyım, bu kadar ilgi görmesi normal mi sizce? Yani haber ajansı falan geldi dediniz ya ben onlarala ne konuşacağım?" "Sadece sorularına cevap vereceksiniz ve tamı tamına 1.349 kişi sizin açılışı yapmanızı bekliyor heyecanınız çok normal." Kaç kişi? "Kaç kişi dediniz?" Diye fısıldarken küçük çaplı bir kalp krizi geçirdim. "1.349 kişi, görevliler dahil değil." "Oha, bana bu söylenmedi." Maşallah de vur kafana. Sana tahta dedi İzel. Uzun bir yolculuk boyunca sadece dışarıyı izleyip annemi düşündüm. İşi olduğu için gelmeyeceğini ama bana güvendiğini söylemişti. Annem bana hep güvenmişti. Babam benden hep nefret etmişti. Abim yokmuşum gibi davranmıştı. ve ben burada tek kalmıştım. "Buyurun." Diyerek açılan kapı ile önce Berke Bey'e sonrasında kapıya baktım ve yavaşça ayağımı yere bastım. Omuzlarımı yukarıya kaldırdım ve dimdik karşıma baktım, yapacaksın İzel. Yapacağız inşallah. Şüpheli. Kalabalığın arasına karışmaya niyetlenmiştim ama Berke Bey kolumu tuttu ve gülümsedi. "Önce haberciler." Gülümseyip başımı salladım ve habercilerin olduğu tarafa yöneldim, Adımlarımdan çıkan sesler hoş olmasada kendimi durduramıyordum. "İzel Hanım, buyurun." Diyerek yanıma gelen adama gülümsedim ve terleyen ellerimi saklamak için birbirine kavuşturdum. "İzel Hanım bu sizin ilk serginiz ve görünüşe bakılırsa çok seveniniz var, bir şeyler söylemek ister misiniz?" Yutkundum ve gülerek bana uzatılan mikrofona konuştum. "Gerçekten çok heyecanlıyım kusura bakmayın ama kendimi tutamıyorum, yani bu benim için gerçekten çok önemli, çünkü içeride tam 573 tablo var ve hepsi bana ait. 23 yaşındayım ve resimlerim her zaman bana yol gösterdi, içerdeki her tablonun bir anlamı var benim için." "Çok duygusal bir insan olduğunuz hissine kapıldım çünkü ağlayacak gibi duruyorsunuz." "Umarım ağlayarak bu günü mahvetmem." Etrafımdaki insanların bir kaçı gülerek tepki verdi ama aralarından bir kadın diğerlerinden hızlı davranarak öne geçti. "Berke Bey sevgiliniz mi? Sürekli yanınız da ve sizi bekliyor." Arkama baktım ve ellerini önünde kavuşturmuş ağzı açık bana bakan Berke'ye döndüm. "Berke Bey sergi konusunda bana yardımcı olan bir arkadaşım, aramızda hiç bir şey yok." Dedim ve kadına sahte bir gülümseme gönderdim. "Peki sevgiliniz var mı?" Arkadan gelen sesle kahkaha attım ve gülerek konuştum. "Hayır yok." "Peki bir erkekte ne ararsınız?" "Bir erkek aramıyorum önce oradan başlayalım, teşekkür ederim." Dedim ve Berke yanıma gelip koluma dokundu. "İstersiniz geçelim." Kafamı salladım ve habercilere son kez selam verip arkamı döndüm. ❤🔥 Günün geri kalanı çok sıkıcı geçmişti, ben bunun için mi bu kadar heyecanlıydım? Sıkıldım. Şaka yapıyorsun, daha tablo kesecektik. Çok komiksiniz. Başıma giren sayısız kramplara daha fazla dayanamazdım. Hemen yanımda duran Berke'nin koluna dokundum ve kulağına fısıldadım. "Ne zaman gideceğim?" Güldü ve kokteylini kafasına sıktı. "İsterseniz hemen gidebilirsiniz, biz kapatacağız zaten." yes bee. "Şimdi ben çıkabiliyor muyum?" Şaşkın sesime karşı bu sefer kahkaha attı. "Tabii ki buyurun siz geçin ben de geliyorum." İçkimi kafama diktim ve gülerek ayağa kalktım. Sakin adımlarla insanların arasından geçip arabanın önüne geldim. Ayaklarımın üstünde duramıyordum. Bedenim kendime ağır geliyordu. Ne zaman geldiğini anlamadığım Berke koluma dokununca irkildim ve geri çekildim, geri çekilmemle birlikte dünyam şaştı ve ayaklarım birbirine dolandı. Kendi kendime takılıp yere düşünce son gördüğüm şey arabanın kapılarının açılışıydı. Hassiktir, İzel kalk ayağa! Ellerimle yerden destek almaya çalıştım ama kendi yükümü kaldıramadım. "Sessizce içeri taşıyın, kendinde değil zaten. Gerisi sizde ben kameraları halledip geleceğim." Dediğini duydum Berke'nin ve kollarıma yapışan adamlara karşılık vermeye kalmadan gözlerim kapandı. "Yavaş taşıyın, abim sağlam istedi." 🤍 Çok içtiğinizi düşünün, sabah nerede uyanırsınız? Ya da nerede uyanmak istersiniz? Yatağınız? Koltuğunuz? Eviniz? İçtiğiniz bar? Bir sürü şey gelebilir devamına, ama isteyeceğiniz son şey elleriniz ayaklarınız bağlı bir şekilde sandalyede uyanmak olabilir. "Kimse yok mu anasını satayım!" Yaklaşık yarım saat boyunca bağırdığım için ağrıyan boğazıma rağmen son kez bağırdım. Aniden açılan kapı ile yerimden sıçradım. "Ne bağırıyorsun lan?" Diyerek içeri giren herif ile gözlerim ona döndü. "Sensin lan be, hoşt. Kimsin sen, niye buradayım ben?" Büyük adımlarla yanıma geldi ve güldü. "Abim birazdan burada olacak, seni neden istediğini bilmiyorum." "Abin kim amına koyayım? Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?" Diye bağırdım. Onu kaçırılmadan önce düşünecektin İzel. Sanki keyfinden kaçırıldı. "Sakin ol şampiyon. Abim on dakikaya burada olacak sabırlı ol." Arkasını dönüp giderken bağırmayı ihmal etmedim. Uyandığımdan beri kaç kere yaptığımı bilmediğim odayı inceleme işlemini tekrar ettim. Oda değil mahzen amına koyayım. İki oda büyüklüğündeydi ve gaz odası gibi bir yerdi, içerinin sıcaklığından da belliydi. Geçekten odada üstünde oturduğum sandalye dışında bir sürü boru vardı o kadar, duvardaki kan ve yumruk izlerini saymazsak. Hayvan nasıl vurmuşsa duvar içine çökmüş. "Ama çok sıkılıyorum!" Diye bağırdım ve sandalyede kıpırdamaya çalıştım. Ellerimi arkadan kelepçeleyip bıraktıkları için asla açamıyordum, Ayaklarım zincirle bağlıydı ve sadece iki adım kadar açıyordum. "Lan buraya bakın biraz!" Bağırışımın ardından boğazım yandı ve öksürük krizine girdim. Yaklaşık bir dakika sonra kendime geldim ve sandalyeyi sallamaya başladım. "Bilerek mi yapıyorsun? Yani illa ağzını mı bağlayalım?" Az önce içeri giren adam tekrar gelince pis bir şekilde sırıttım. "Canım kardeşim, bak kimsin diyorum cevap vermiyorsun, Sonra niye bağırıyorsun diye kapıya dayanıyorsun." "Boş konuşuyorsun, İzel." "Al işte amına koyayım ismimi biliyorsun." Sözlerime güldü ve odaya girip kapıyı kapattı. "Korkmuyor musun gerçekten? Yani seni kaçırdık ve sen gülerek kim olduğumu öğrenmeye çalışıyorsun." Gerçekten korkmuyor musun, İzel. "Senden mi korkmam lazım? Yani korkundan bağlamışsın beni, sence kim korkuyor?" "Öyle mi düşünüyorsun?" Yanıma geldi ve yere oturdu. "Tabiki senin gibi birinden korkmuyorum, kendine ve etrafına zarar verme diye bağladım." "Benim kim olduğumu biliyor musun da böyle rahat konuşuyorsun?" "Ahlas SOYKAN' nın biricik kız kardeşi, İzel SOYKAN." "Onun yüzünden mi kaçırdınız beni?" Diye bağırdım ve gerçekten sinirle çırpındım. Gür kahkahası oda da yankı yaparken bana baktı. "Sen gerçekten seni kimin kaçırdığını bilmiyorsun." Kahkahası sona erene kadar onu beklemeyecektim. "KONUŞ!" kahkahası kesildi ama küçük kıkırdaması bitmedi. "Seni kaçırmamızı isteyen Ahlas SOYKAN zaten." Çırpınmayı bıraktım ve ağırlığımı sandalyeye verdim, Ellerim ve ayaklarım karıncalanmıştı. "Ne oldu tehlikeli? Üzüldün mü abin yüzünden?" Cevap vermedim, veremedim. Ellerimi sıktım ve yumruk haline getirdim. "Neden?" Diye fısıldadım kendimi toparlayınca. "Onu kendin sorarsın tehlikeli çünkü geldi." Dedi ve yerden kalkıp arkasına bile bakmadan gitti. Bu sefer bağırmadım. Arkasını dönüp gitmesini bile umursamadım, sadece açılan kapıdan girdiğini gördüğüm Ahlas'a gözüm takıldı. Bana karşı olan nefreti gözlerinden okunuyordu. "Abicim!" Diye bağırdım mutluymuş gibi, Gibi. Göz devirdi ve karşıma geçip güldü, "Yakında ölecek olan bir kıza göre çok mutlusun bakıyorum, bilseydim daha önce kaçırırdım seni." "Çağırsaydın da gelirdim ne bu şov?" "Peki evinin kapılarını açar mıydın?" Diyerek alaycı bir şekilde güldü. Yanağındaki gamzesi kendini belli edince gözlerim oraya kaydı. "Belki." Diye fısıldadım. Yanında duran adamlara döndü ve dışarı çıkmaları için işaret yaptı. Biri hariç herkes dışarı çıktı. "Annem altınları ve anahtarı sana bırakmış, İzel." Anahtar? "Ne anahtarı?" Dedim ve kaşlarımı çattım. "Bende sadece annemin verdiği sandık var onda da biraz altı var o kadar." "Evine giremedik, çok zekice korunmuş. Senden beklenmeyecek kadar zekice, parmak izi ha?" "Sen şimdi beni anahtar için mi kaçırdın?" "O anahtar o kadar değ- aslında sana ne ki? Sadece o kapıyı bana açacaksın ve ben gidip anahtarı alacağım." "Neden yapayım bunu?" Diyerek omuz silktim. "İster kendin açarsın ister bana açtırırsın." Dedi ve yanındaki adama beni işaret etti. Adam büyük adımlarla yanımda geldi ve ellerime uzandı, sırayla zincirleri açtı ve geri çekildi. Paşama bak be. "Nasıl açmayı düşünüyorsun bana da anlatsana?" Dedim ve bileklerimi ovdum. Bazı yerler kızarmış, bazı yerler kesilmişti. "Orası da bana kalsın?" "İyi, elim de bana kalsın abi." Dedim ve ayağa kalkıp odanı içinde bir kaç adım attım. Açmayacaktım, o anahtarın ne işe yaradığını öğrenmem lazımdı. "Elini sana yar etmem, İzel!" Diye bağırdı ve karşıma gelip bileğimi tuttu. Canım acısada gülümsedim ve tek hamlede elimi tutan bileğini ittim. Arkasındaki adam hareketlendi ama elini kaldırıp onu durdurdu ve konuştu. "Beni sinir etmeye çalışıyorsun ama bu olmayacak!" Kolumu yanımda duran boruya yasladım ama sıcaklığı yüzünden geri çekmek zorunda kaldım. "Çok mu sıcak?" Diye fısıldadı ve güldü. "Sana düşünmen için biraz süre vereceğim, İzel. On dakika yeter herhalde." "Sadece ne işe yarayacak o anahtar onu bilmek istiyorum." "Göz kulak olun, zorluk çıkarırsa halledersiniz." Dedi arkasındaki adama ve bana bakarak kapıya yürüdü, son kez kapı kapanmadan gözlerimiz birleşti ve gülerek kapıyı kapattı. "İzel Hanım işinize karışmak gibi olmasın ama bana güvenebilirsiniz, anahtarı size getirebilirim." Bende salağım zaten. "Neden anahtarı istiyor?" Diye sordum ve küçük adımlarla ona yaklaştım. "Biliyorsun değil mi?" "Kusura bakmayın konuşamam." "Söylemezsem ne yapacak?" Dedim ve başımı sol omzuma yatırdım. "Konuşamam." "Söylersem bana ne yapacak?" "Konuşamam." "Bok konuş!" Diye bağırdım ve arkamı dönüp elimi saçlarıma geçirdim. 😢 (Burası biraz üzücü de) "Son kez konuş diyeceğim." Dedi ve yanımızda duran sandalyeye tekme attı. "Konuşmayacağım." Bağırarak arkasını döndü ve adamlarına beni işaret etti. İki adam da aynı anda hareketlenip üzerime doğru yürüdüler. "Tırnaklarımı yeni yaptırmıştım ya." Dedim ve kolumu tutmaya çalışan adama dirseğimi geçirdim. Bıyıklı olan yumruğunu yüzüme savurdu ama eğilerek karnına sert bir tekme atmam ile sendeledi, arkamı dönmeden diğerine de tekme attım ve kalkmasına fırsat vermeden dizimle yüzüne vurdum. "Tek yapmanız gereken bir kızı tutmak anasını satayım!" Dedi ve üzerime yürümeye başladı, abim. Sen de aynen böyle izle kızım, lan kaçsana! Arkamı döndüm ve boruların arasına doğru koştum. "Ne kadar kaçabilirsin?" Diye bağırdı ve o da adımlarını hızlandırdı. "Ne yapabilirsin ki yakalarsan?" Dedim ama hala koşuyordum. "Kaçma da görelim." Durdum ve ona döndüm. Yanımda duran ve üstünden duman çıkan boruya baktım ama uzun sürmeden yanıma geldi. "İstediğini elde edemeyeceksin, Ahlas SOYKAN." "Oyun bitti, İzel!" Aramızda en fazla bir metre vardı ama attığı adımlar mesafeyi kısaltıyordu. "Emin misin?" Sol elimi hiç vakit kaybetmeden yanımdaki boruya sıkıca bastırdım. "İzel!" Diye bağırdı ama benim için değil elim için. Elime ihtiyacı olduğu için. Elini koluma koydu ve çekmeye çalıştı ama daha da bastırdım. Sağ kolumda hissettim acı ile o tarafa döndüm, kolumdaki iğne geri çekilce başım döndü ve vücudum ağırlaştı. Elimi çekmeye çalıştım ama bu sefer o gelmedi ve etimin vücudumdan ayrılışını acı içinde hissederken yere değil abimin üstüne düştüm. ... Öncelikle Lütfen bana kızmayın ya da sövmeyin bu bölümü yazarken Gerçekten ağladım özellikle son sahnesinde Ahlas'ın kötü biri olduğuna inanmak istemiyorum. Neyse aşkolar bölüm geciktiği için gerçekten kusura bakmayın biliyorsunuz Bu aralar salgın var Ben de biraz hasta oldum ve bölümü geciktirdim Onun dışında Okullar açıldığı için çok aktif olamadım bundan sonra kendimi vereceğime dair söz veriyorum Hepinizi öpüyorum. İZEL SOYKAN... |
0% |