@dilan234
|
Hayat bana kendi açısından bir yol çizdi, o yoldan ilerlememi istiyor. İtiraz etmeden, sadece ilerlememi istiyor. Hayat bu, napacağı belli olmaz. bazen, öyle şeyler yapar ki. Dünyanız sarsılır, yaşamınız sarsılır. En, sinir bozucu şey nedir biliyor musunuz ? Arkasına hiç bakmaz, dönüp te neler yaptım ? Diye düşünmez. Sadece, kendi çizdiği yoldan ilerlememizi ister. Etrafıma bakındım, sanırım artık birşey yapmam gerekiyordu, dengeleri altüst edecek birşey, bir oyun oynamam gerekiyordu. Ajanlık gibi birşey yapmam gerekiyordu. Gibi değilde AJANLIK yapmam gerekiyordu. Katili bulmak için, en fazla ne yapabilirim ? Biliyor musunuz ? Aşkımdan, kalbimden vazgeçebilirim. Duygusuz bir it olabilirim. Ayağa kalktım, kızıl saçlarımı saldım. Sanki, buna ihtiyacım varmış gibi. Alaz'a yaklaşacaktım. Onu, sözlerim ve davranışlarım ile hipnoz edecektim. Sonra, ağzından laflar alacaktım. Adım adım, katil'e yaklaşacaktım. Planımı yerine getirmek için, ayağa kalktım. Dışarıdan içeri giren, güneşin sarı saçlarına vurmasıyla gözlerimi kırpıştırdım. 1.80 boyunda ki Alaz'ın gözlerinde yine siyah gözlükleri vardı, mavi sweatshirti altında ise siyah okul pantolonu ile, oldukça yakışıklı görünüyordu ki. Kendime gelip, önümde ki okulun salak kızı HELİN önümden hızlıca geçerken, ona bilerek çarpıp düşmüş gibi yaptım, inliyordum. Dikkatlerini üstüme çekmek için, Endişeyle Helin konuşuyordu, onu endişelendirmiştim. " İyi misin? Özür dilerim, edebiyat sınavımız varda !" Onu dinliyormuş gibi yapıp, Alaz'a bakıyordum. Gözlüğün altında büzülmüş dudaklarıyla sırıttıyordu. Hala, inliyordum ama gelmiyordu. En sonunda, cooluğundan vazgeçmiş olmalı ki, yanıma geldi. Tam elini bana uzatmışken, başka bir el bana uzandı. İkisininde sesleri birbirine karışmıştı. " İyi misin ?" " İyi misin ?" Başımı kaldırıp, o gizemli ele baktım. Tanrım, bu Yiğit'in aynısıydı. Sadece, sesleri farklıydı. Noluyordu burada ? Alaz ve tüm sınıf, Yiğit'in aynısı olan kişiye bakıyorlardı. Helin, ben ve Alaz şok olmuş bir yüz ifadesi ile Yiğit'in kopyası olan o çocuğa bakıyorduk. İkisinin eli de havada kalmıştı. Alaz, okula bürünen sessizliği bozdu. " Poyraz ! Kardeşim, ne işin var senin burada ?!" İsmi Poyrazdı. Ses tonu hariç, Yiğit'in aynısı bir de, göz renkleri farklıydı. Biri okyanus gözlere, biri de kömür gözlere sahipti. İsmi Poyraz olan çocuk; 1.76 boyunda gibiydi. Saçları simsiyahtı. Üstünde markalı kıyafetler vardı. Üstünde, siyah sweatshirt altında ise siyah bir bol pantolon, yalan yok ! Yakışıklıydı. " Alaz ! Manyak mısın ? Bunu mu soruyorsun ? Nerede o Yiğit malı ?" Ağzım hala şaşkınlıktan dolayı açıktı. Birbirlerine sarıldıktan sonra, bana döndü. Poyraz denilen çocuk. Bana sırıttı. Elleri ile ağzımı kapattı. "Noluyor ya ? Kapatsana ağzını kızım ! Ağzına sinek girecek." Hala sırıttıyordu, " Bilmiyorum, lan Poyraz onu boşver de gel biraz konuşalım ! Artık bu okulda mısın ?" Hüzünle başını benden kaldırdı. "Yaşananlardan dolayı geldim, noldu lan ? O iki kıza Naz'ı tanıyordum Kaandan..." Dediği an, hızlıca başını bana doğru çevirdi. Şaşkınlık ile yüz hatlarımı incelemeye başladı. Ne yapmak istediğini anlamıyordum ? " Bir dakika, sen Toprak değil misin ?" Şaşkınlık ile ona bakıyordum. İsmimi nereden biliyordu ? Nazdan bahsettikten sonra, beni hatırladı. Demek beni Nazdan dolayı tanıyordu. Bu onu gösteriyordu. Başımı salladım. " Ş-şey evet ben Toprak da sen nereden biliyorsun ?" Dedim. Saçlarımı kaşıyordum, stresten. Gözleri kırpıştırarak, iyice bana baktı. Ne diyeceğini başta şaşırdı ? "Ben seni, bir.." dediği anda, Yiğit korku ile gelip, anında sözünü kesti. Koşuşturuyordu. Resmen. Ben gözlerimi hala Poyrazdan ayırmamıştım. Ben, tozlu zemin'in üstünde otururken, Poyraz'ı ittiririp, anında yanıma geldi. Şaşkınlıkla onu izlerken, yemyeşil gözlerimin ardında ki çaresizliğe bakar gibi bakıyordu. O an, tüm sınıf bizi izliyordu. Poyraz yerde, Yiğit önümde, yanımda Alaz ve Helin. Tüm okul, bizim yanımızda toplanmış. Ben, Yiğit'in napacağını deli gibi merak ederken, Yiğit gözlerime çaresizce bakarak, yavaş yavaş adımlarla yanıma oturdu. Yanıma yaklaşıp, elini yanağım'ın üzerinde gezdirdi. Bana, hem minnetarca hem de çaresizce bakıyordu. Sanki, bunu yapmak zorundaymış gibi. Bir diğer eli ile de saçlarımı okşamaya başladı. Yüz hizasını yüzüme iyice yaklaştırıp, tam olarak hizalandığında, kalbim küt küt atıyordu, yutkundum. Yiğit'in kurumuş dudakları dudaklarımın üzerinde bekledi. Gözlerimi kapattım, dudaklarını dudaklarımın üstünde dinlendirdi. Orada dudaklarımız buluşmuştu, kendimi ona daha fazla bir şekilde kaptırmamak için, onu kendimden ayırıp, onu ittim. Ellerim ile onu gösterdim. " Sen, az önce beni öptün !" Kahrolmuş bir ifade ile, bana bakıyordu. Ben de kahrolmuştum. Az önce, tüm okulun önünde beni öptü. Evet, öptü. Ayağa kalktım, yürüyemiyordum. Başım dönüyordu, elimi tuttu, beni kendisine çekti. " Lütfen, isteyerek yapmadım !" Anlık bir sinir ile, onu ittim. Ellerim ile yüzümü ovaladım. Arkama baktığımda, Yiğit'in yerde olduğunu gördüm. Elleri kanıyordu. Anlaşılan onu kötü bir şekilde itmiştim. Yanına gittim, " özür dilerim, böyle birşey yapacağını düşünmemiştim !" Diyip, koşarak yanından ayrıldım. Bakın işte, yine kaçtım. Aklıma, Naz'ın ayakkabıları geldi. Duymak istemiyordum, görmek istemiyordum, konuşmak istemiyordum, sadece düşünmek istiyordum. Kendimi, okul'un tuvalettine kapattım. Ve, ağlamaya başladım. Ellerimi klozetin kapağına defalarca vurdum, fakat geçmedi sinirim. Son zamanlarda, çok büyük panik ataklar geçiriyordum. Yapımda bu vardı. Lakin, son zamanlardır daha kötüydüm. Gözlerim, kan çanağına dönmüştü. Kapı'yı halsizce açıp çıktım. Ellerimi, buz gibi su ile yıkadım. Kendime gelmek için, sınıfa doğru yürürken, karşımda Alaz'ı gördüm. Planım şimdi daha işe yarayabilirdi. Aslında, Poyraz'a da yaklaşabilirdim. Ama, hayır Alaz o olmak zorunda. Bana, acımasız bir şekilde baktı. Aynı zamanda sırıtıyordu. Anlamaz gözler ile ona bakıyordum. Yürüyorduk sınıf'a doğru. "Buluşalım mı ?" Anında bu soruyu sorduğu için şaşırmış ve ürkmüştüm. Eğer, ajanlık yapmak istiyorsam kabul edecektim. " O-olur." Dedim ürkekçe. " Nerede? Ve ne zaman ?" Cevabıma şaşırarak, bir an duraksadı. " 21.30, tanıştığımız barda buluşalım !" Hiç düşünmeden, cevapladım. " Tamamdır, haber vereceğim." Kaan ve Naz'ın arasındaki bağlantı, Yiğit'in telefonunda Naz'ın kanlı ayakkabısının fotoğrafı bunlar çok büyük kanıtlardı. Ama, çok büyük birşeyler öğrenmem gerekiyordu. Dengeler ile oynamam gerekiyordu. Sınıf'a girdim. Yiğit'i sırasında telefonu ile oynarken görmüştüm. Anında telefonumu çıkardım. Ve, kaydettiğim numara'ya mesaj attım. Lakin, mesaj gitmiyordu. Evet, gitmiyordu. Neden ? Yiğit atabiliyordu ama. Beynim durdu cidden beynim durdu ! Sırama oturdum. Yiğit, anında bana bir soru sordu. "Toprak ! Bugün bir programın var mı ?" " Evet, var." " Niye sordun ?" " Özel numara, bana mesaj atmış da müsaitsen birlikte gidelim diyecektim. Hani sana da atıyordu ya ! O yüzden." " Maalesef." Diyip, önüme döndüm. Aklıma hep, Naz'ın kanlı ayakkabıları geliyordu. Bu yüzden, onunla konuşurken, Naz'a ihanet ettiğim aklıma geliyordu. Bu da kalbime sanki bir hançer saplanmış gibi hissetiriyordu. Bu nedenle onunla konuşamıyordum. Okul bittiğinde, hızlıca çantamı giyip çıktım. Üstüme, turuncu sweatshirtimi, altımaysa turuncu ve sarımsı renkte etek vardı. Saçlarımı saldım, azıcık ruj, allık, rimel sürüp geçtim. Aynadan kendime baktım son kez. Ajandım ben ! " Abla, ben çıkıyorum !" " Tamam, tatlım. Çabuk gel, iyi eğlenceler !" Gülümseyip çıktım. Kendimi, Kaan'ın barı'nın önünde buldum. Buraya ilk geldiğimde, Alaz bana büyük bir darbe göstermişti. Güvenlik ile konuştuktan sonra, gözlerim dola dola bara girdim. Bara girdiğimde, hiç beklemediğim birileri ile karşılaştım. Evet, asıl şimdi oyun başlıyordu sanırım. Buna adım gibi emindim. Bakalım ne kadar hayatta kalabilecektik ? Bölüm sonu.
|
0% |