Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Psikopat 1.bölüm

@dilan234

"Hayatta, bir tiyatrodan ibaretti."

Ben, toprak akarsu 17 yaşındayım yıllar önce ailemi bir trafik kazasında kaybettim, bu benim için çok üzücüydü. Eminim, çoğunuz içinde öyledir ama nedense artık özlem duygusu soğukkanlılığa dönüştü, onlar gittiklerinde daha küçücüktüm 6 yaşında minik bir kız çocuğuydum kim bilebilirdi ki ? Ailemi en mutlu günümde kaybedeceğimi...

 

( 14 mayıs kaza günü)

 

Her yerde çiçekler açmış, yasemin ve Melisa çiçekleri ile dolu bahçe. Herkes, birbirinden mutlu çünkü, bugün minik toprağ'ın doğum günü Yıldız hanım ve can bey birbirlerine gurur dolu bakıyorlar, birlikte bugün toprağ'ın doğum günü için gidip ona en sevdiği kahraman kız miraculous elbisesini almaya gidecekler.

" Can, hadi hayatım ! Kızlar uyanacak!" Can bey, hızlıca ayakkabılarını giyip çıkıyor yıldız hanım ise küçük küçük notlar yazıyor güzeller güzeli iki kızına sanki gidip te birdaha gelmeyecekmiş gibi, sanki bir fırtına onları alıp götürecekmiş gibi.

 

" Seni seviyorum, canım toprağım!"

" Sizi seviyorum, güzeller güzeli iki kızım!"

" Doğum günün kutlu olsun bebeğim!"

" Kahraman kızımız, bizim senin için bir sürpriz yaptık ! Toprağım benim güzel kızım!"

Yazıp, çıktı saat 15 olmuştu ama hala ortada yoklardı. Kızlar, uyanmıştı saatler önce ama onlar hala gelmemişlerdi kızlar endişelenmişlerdi, artık korkmaya başlamışlardı cemre notları görüyor hızla notların yanına doğru gidiyor minik toprak da ablasının yanına geliyor cemre konuşuyor titreyen sesi ile.

" Annem, bize daha doğrusu sana notlar yazmış!" Minik toprak merak ile ablasına bakıyor konuşuyor tatlı sesi ile.

" Ne diyor abla ?" Ablası gülümsüyor ağlamaklı sesi ile konuşuyordu.

" Seni seviyorum canım toprağım!, sizi seviyorum güzeller güzeli iki kızım, doğum günün kutlu olsun bebeğim!, Kahraman kızımız, bizim senin için bir sürpriz yaptık ! Toprağım benim güzel kızım!" Diyor ağlamaklı ses ile toprak gülümsüyor minik elleri ile ablasının ellerini tuttuyor bekliyorlar saatlerce gelen yok, giden yok minik toprak uykulu sesi ile konuşuyor.

" Abla, benim uykum geldi! Nerede benim annem ve babam ? Hem daha hediyem de gelmedi ! Merak ediyorum." Cemre, konuşmuyor yarım saat sonra minik toprak uyuyakalıyor cemre ise korku ile telefonuna bakıp duruyor bir telefon çalıyor cemre hızla telefonun yanına koşuyor annesi arıyordu cemre'yi cemre, titreyen elleri ile telefonu açıyor.

" Alo." Ses gelmiyor bir daha söylüyor.

" Anne !" Arkadan çığlık sesleri geliyor bu anneannelerinin sesiydi cemre korkmaya başlıyor.

" Anne, ne oluyor ?!" Sonunda biri konuşuyor. Ama, bu cemre'nin beklediği kişi değil farklı biri sesi hiç tanıdık gelmiyor.

" Merhabalar, cemre hanım ! Başınız sağolsun annenizi ve babanızı kaybettik!" Cemre'nin başı dönmeye başlıyor anlık şok ile elinde ki telefon yere düşüyor cemre, şok içinde etrafına bakıp duruyor telefonunu yerden alıyor ve titreyen sesi ile konuşmaya başlıyor.

" Hangi.....hastane ?!"

" Dokuzeylül hastanesi." Cemre, kalkıyor yerinden sakinliğini korumaya çalışıyor. Ama, bunu beceremiyor minik toprağı kaldırıyor hastaneye gidiyorlar minik toprak ne olduğunu anlamıyor ama, sonra her şeyin farkına varıyor....

 

( Günümüz)

 

" Toprağın anlatımıyla"

O kazadan, sadece ben ve ablam kaldık cemre akarsu 24 yaşında olgun bir genç kız, oldukça da zeki psikoloktur. Kendisi o benim hayatım oldu canım oldu bana annem ve babamdan kalan tek şey bir miraculous elbisesi bir de o notlar başka bir şey değil ailemin ölümünden sonra tiyatro oyunlarına takıldım, yani amatör de olsam ben bir oyuncuyum. Hayatımda, tek sevdiğim şey bu zaten TİYATRO başka bir şey değil olamaz da bir tiyatro oyunum vardı 15 yaşımdayken yani 2 yıl önce romeo ve juliet oyunuydu ben, juliet'i oynamıştım replikleri hala aklımda.

 

( Tiyatro oyunu Romeo ve juliet)

 

Evde otururken, okulun tiyatro öğretmeninin bana mesaj attığını gördüm benim Romeo ve juliet oyununda oynamamı istiyordu.

" Selam, sevgili toprak ! Sana bir teklifim var ! Juliet'i oynayabilirsin tiyatro gösterimizde seni yarın bekliyorum!" Merak ve heyecan ile mesaj yazmaya başladım hiç düşünmeden kabul ettim.

" Tabii ki, olur hocam o zaman yarın geliyorum!" Yazdım ve heyecan ile senaryo çalışmaya başladım anlamıştım, duygusal sahneler vardı genellikle o yüzden duygusallaşmam gerekiyordu annem'in ve babam'ın ölümünden sonra ilk kez ağlamıştım. O da oyun işte sabaha kadar replik çalıştım Sabah olduğunda hızlıca emre hoca'nın yanına gittim ve biraz çalıştık romeo'yu tanımıyordum.

 

( 5 gün sonra)

 

Konuşuyorum titreyen sesim ile ben juliettim toprak değil, onu oynamam gerekiyordu herkes bizi izliyordu bu ilk sahnemdi o kadar heyecanlıydım ki özellikle julietti oynamak benim için gurur verici bir şeydi.

" Ah Romeo, Neden romeosun sen ? İnkar et babanı, adını yadsı. Eğer yapamazsan yemin et sevdiğine. Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben." Evet, sonunda bu sahneyi atlatmıştım.

" Daha dinleyeyim mi ? Yoksa açılayım mı ona ?"

" Benim düşmanım olan, adındır yalnızca, nolur başka bir ad bul kendine ! Hem adın ne değeri var ? Şu gülün adı değişse bile, kokmaz mı aynı güzellikte ? Romeo ! Nolur bırak at bu adı ! Senin parçan olmayan, bu ada karşılık al bütün varlığımı !"

" Alıyorum, öyleyse sözünü dinleyerek. Sevgilim de ki vaftiz olayım yeniden ! Romeo değilim bundan böyle ben."

" Gidiyorsun değil mi ? Kocam, dostum, sevgilim benim her saat haber bekliyorum senden. Bir dakika içine nice günler sığar. Ah bu hesapla iyice yaşlanmış olacağım ben romeomu bir daha görebilinceye kadar."

" Hoşçakal, hiçbir fırsatı kaçırmayacağım. Selamımı, sevgimimi iletmen için sana."

Tuttu ellerimden, öptü ellerimi.

" Romeo, ne dersin bir daha görüşebilecek miyiz ?"

" Hiç kuşkum yok, bu çektiğimiz acılar ileride konuşacağımız tatlı anılar olacak."

Sonra, bana sarıldı sıkıca bırakmak istemiyordu sanki.

Oyun bitmişti, ben juliet değildim artık. Topraktım yeniden herkes bizi alkışlıyordu ayakta, artık bu tarz şeylere alışmıştım. Romeo ve juliet'in aşkı da buraya kadardı. Aslında, şunu anlamıştım hayatta bir tiyatrodan ibaretti.

 

( Günümüz)

 

Tam 4 yıldır, oyunculuk yapıyorum. Şuana kadar beni en çok etkileyen oyunum ise romeo ve julietti. Zaten az önce sizlere bahsetmiştim dış görünüşlerime gelirsek; kızıl saçlarım var, yeşil gözlerim var. Göz renklerine pek takılmam. Bu benim, pek umrumda değil şimdi ise okula hazırlanıyorum. Şuanlık, bir oyunum yok olduğunda söyleyeceğim üstümde, lacivert bir sweatshirt altımda ise siyah bir eşofman tarzı pantolon saçlarım normal bir şekilde düz hiçbir şey yapmadım saçlarıma açıp geçtim, Converse ayakkabılarımı giyip çıktım evden ayakkabılarım'ın iplerine takılı kaldım kulaklarımda kulaklıklarım yürüyorum sonsuzluğa doğru nereye gittiğimi bilmiyorum tek bildiğim şey tüm dünya'yı arkamda bıraktığım şarkı dinliyorum usulca "Kaan boşnak-benimle kayboldun"

" Hem gündüzüm, hem gecem, her saniyem, her bir hecem."

Okul'a doğru vardığımda, garip bir şey farkettim. Bu ilk kez yaşanıyordu. Tüm okul, dışarıda durmuş müdür'ü dinliyorlardı. Umursamadan, onları dinliyordum ki hoca konuştu bana karşı.

" Toprak! Hadi gel kızım!" Maalesef ki gitmem gerekiyordu ve gittim ama içimde biraz da olsa korku denen o aptal şey vardı. Bu aptal duygu, hepimizin içinde az da olsa vardı önümde ki sınıf arkadaşım cenk'e soracaktım ki korkudan elleri ve ayakları titriyordu. Niye böyle olmuştu ki ? Yoksa, gerçekten de önemli bir şey mi vardı ? Olabilir miydi ki ? Korkarak sordum.

" Noluyor ?!" Cenk, arkasını döndüğünde hala titriyordu titreyen sesiyle konuşmaya başladı.

" OKULDA BİR KATİL VAR!" O cümle, beynimin içinde 20 kere geçti. Okulda bir katil vardı, ve bizi şuan izliyordu belki de yanımızdaydı şuan olabilir miydi ? Evet, olabilirdi. Ama, kim ölmüştü ?

" Kim ölmüş ?!" Cenk arkası dönük bir şekilde cevapladı.

" NAZ ELMAS!" Naz mı ? En yakın arkadaşım'ı hangi aptal öldürmüştü ki ? Aman tanrım, inanamıyorum ! Nasıl olabilir bu ? Sonra müdür konuşmaya başladı oldukça endişeli gözüküyordu.

" Okulda bir katil var katil naz elmas'ı öldürdü, kim olduğunu bilmiyoruz ama, ortada bir cinayet aleti var. Eğer onu bulursam katili de bulabiliriz." Evet, cinayet aleti insanlar cinayet aleti ile sadece bir kişinin öldüğünü, öldürüldüğünü söylerlerdi ama, asla öyle değildi o cinayet aleti ile tüm dünya ölürdü, öldürüldü eğer, onu bulursam katili de bulabilirim sınıfa girdim. Sırama oturdum, neyse ki tek oturuyordum. Yeşim hoca sınıfa girdi yanında ise tam 5 öğrenci ama, bir fark var birine gözlerim takıldı, masmavi gözlerine odaklandım sadece dalıp kaldım o saniye, sanki o zaman zaman durdu, saniye durdu, hayat durdu simsiyah saçlarına baktım, o güzel mavi gözlerine sonra gözlerimi ondan kaçırdım ve yazı yazmaya başladım yeşim hoca konuşuyordu.

" Gençler, biliyorsunuz ki bugün yaşadığımız şey hiç normal değil ve çok üzücü o cani'yi bulup cezasını vereceğiz bizi tek mutlu eden şey ise yeni gelen 5 öğrencimiz." Başımı defterden kaldırdım ve diğer öğrenciler'i incelemeye başladım ilk çocuk, erkekti kahverengi saçları vardı, ikinci çocuk ise kızdı o da kahverengi saçlıydı, üçüncü çocuk ta kızdı sapsarı saçları vardı, dördüncü çocukta kızdı kumral saçları vardı, evet o son kişi dalıp kaldığım çocuk simsiyah saçlı, masmavi gözlü.

" Kaan, yasemin, Duru, hilal, yiğit." İsimleri, bunlardı ama ben tek o çocuğun ismini deli gibi merak ediyordum ve öğrenmiştim, ismi yiğitti, güzel isimdi. Sadece, sanki biraz da olsa Kaan, yasemin ve yiğitte psikopatlık sezdim. Ama, bunlar saçma konulardı biliyordum.

" Çocuklar, nereye oturmak istersiniz ?"

Öğrencilere bakarken, bana baktığını gördüğüm yiğit'e döndü yüzüm masmavi gözleri ile etkileyici bakıyordu etrafa ama bana da bakıyordu sonra konuşmaya başladı etkileyici sesi ile.

" Yeşim hocam, ben şu kızıl saçlı kızın yanına oturmak istiyorum!" O an cidden şaşırmıştım. Yiğit benim yanıma oturacaktı istemeden de olsa gülümsedim.

 

" tabii ki de yiğitcim kızıl saçlı kızın ismi: toprak belki tanışırsınız diye dedim.

 

gözlerimin içine bakıyordu ismimi de öğrenmişti artık hızlı adımlarla sırama oturdu hoca diğer öğrencileri sıralarına oturttuyordu yiğit elini uzattı bana tanışmak amacıyla, elimi uzattım ve elini tuttum yani tanışmış olduk garip bir çocuktu beni etkileyen tek şey bakışları çok iyi bakıyordu sonra konuşmaya başladı

 

" tanıştığımıza memnun oldum, toprak ben de yiğit aslan."

 

soyadı aslandı değişik bu da değişik.

 

" ben de tanıştığımıza memnun oldum, yiğit ben de toprak akarsu."

 

ders bitmişti, ben hala yiğit'in o mavi gözlerine bakakalıyorum yiğit tek bir şekilde tenefüste bir şeyler yapmaya çalışıyor ben de tektim acaba yanına mı gitsem ? ama yok saçma olur belki de gitmemeliyim defterimde yeni oyunum için senaryo çalışırken yiğit'in yanıma geldiğini gördüm ama hala senaryo çalışıyordum yiğit etkileyici sesiyle konuşuyordu.

 

" napıyorsun toprak ? senaryo mu çalışıyorsun ?"

 

gülümseyerek " evet, senaryo çalışıyorum. Nereden anladın ?"

 

gülümsüyordu " ben, her şeyi bilirim oyunculuk mu yapıyorsun?"

 

" evet, oyunculuk yapıyorum senin bir yeteneğin var mı ?"

 

sinirle gülüyordu " evet, var psikopatlık."

 

ne demek istiyordu ? anlamıyordum psikopatlık bir yetenek miydi ? ya da yiğit psikopat mıydı ?

 

" yiğit, ne demek istiyorsun ? anlamıyorum."

 

gülümsüyordu bana " anlamana, gerek yok zaten boşver yakında anlarsın."

 

ne demek istiyordu ? cidden anlamıyordum yani yakında ne anlayacaktım ? tam olarak anlamıyordum kafamı bir şeyler kurcalıyordu yiğit, garip bir çocuktu ama cidden garipti psikopat olduğunu söyledi sonra ise yakında anlarsın dedi yoksa naz'ı o öldürmüş olabilir mi ? hayır, ya ben iyice saçmaladım belki psikolojik bir rahatsızlığı vardır önyargılı olmayı sevmem zaten, yakında çıkar kokusu öyle değil mi ? okul bitmişti ama hala cinayet aleti ortaya çıkmadı evime doğru yürüyordum kulaklarımda kulaklıklarım şarkı dinliyorum.

 

" bir,

İstanbul beyefendisi,

gibi, 

bir,

İstanbul beyefendisi."

 

" agrasif,

ama,

oldukça nazik,

bir İstanbul beyefendisi."

 

hala şarkı dinliyordum yürürken arkamda bir el hissetim arkama döndüm korku ile arkama baktığımda yiğit'i gördüm yeni tanıştığım çocuğ'u şaşırmıştım o benim evimin burada olduğunu nasıl biliyordu ? yoksa bir psikopat gibi beni mi takip etmişti ? aklımda ki sorular ile kulaklıklarımı kulaklarımdan çıkardım ve şaşkınlıkla yiğit'in masmavi gözlerine baktım.

 

" yiğit ! senin burada ne işin var ?"

 

yiğit, gülümsüyordu bana karşı " merak etme, bir psikopat gibi seni takip etmedim. Sadece evim buralarda seni de görünce yanına gelmek istedim."

 

şaşırmıştım, şaka gibi yiğit ile aynı mahalledeydik ama bir yandan da mutlu olmuştum çünkü : artık, tek değildim olamazdım da. Belki de yalnızlık beni güçlendiriyordu olabilir miydi ? evet, olabilirdi.

 

mutluluk ve heyecan ile konuşuyordum " çok güzel, o zaman senin ile birlikte okula gidebiliriz."

 

yiğit, sıkıntılı bir nefes verdi " bana, yaklaşma toprak! bu hayatında yaptığın en kötü şey olabilir, sen, masumsun. Bana yaklaşma, sana bu kötülüğü yapamam."

 

dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım "anlamadım, iyi de sen ne yaptın ki ? kötü bir şey mi yaptın yoksa ?"

 

hala yürüyorduk " sana, demiştim güzel kız ! bana yaklaşırsan, sonunda yanan sen olursun ama zaten yakında öğreneceksin !"

 

sinirlenmiştim, hem benim sırama oturuyordu hem de benden uzaklaş diyordu oysa ki bilmiyordu ki kendisi bana yaklaşıyordu.

 

" sen, şaka mısın ? yiğit yoksa bana mı öyle geliyor ? sırama oturuyorsun, yanıma geliyorsun, aynı mahallede olduğumuzu söylüyorsun ve benden uzaklaş diyorsun ! ama, bilmiyorsun sen bana yaklaşıyorsun!"

 

sinirle, yanından ayrıldım yiğit hızla yanıma geliyordu ve kolumu tuttu sıkıca belimi kavradı ve beni kendine doğru çekti şaşkınlıkla ona bakıyordum.

 

" Bak, görüyor musun ? hala yapıyorsun."

 

" Ben, sadece beni yanlış anlama diye yaptım ! yanlış anladıysan özür dilerim ama, ben senin gibi değilim olamam da sen, masumsun, iyi birisin, safsın, güzelsin güzel kız."

 

beni, kendinden ayırdı ve koşarak yanımdan ayrıldı garip bir çocuktu bunu söylemiştim iyi birine benziyordu ama içinde sakladığı bir sürü şey vardı bunu adım gibi biliyordum bana, derdini anlatmıyordu. Doğru, kim bugün tanıştığı birine derdini anlatır ki ? yani, açıkçası ben olsam söylemezdim eve gelmiştim o kadar yorgundum ki yaptığım ilk şey yatağıma girmekti yatağıma girdiğimde bir mesaj geldiğini farkettim özel numaradandı.

 

" CİNAYET ALETİ YAKININDA!"

 

şoka girmiştim, özel numaradan bana böyle bir mesaj geliyordu üstelik, sadece bana kim niye bana böyle bir şey yapardı ki ? en önemlisi de kim de cinayet aleti olabilirdi ? hayatımın en büyük şokundan birini yaşıyordum her şeyden önce sakin olmam gerekiyordu bunu biliyordum ben topraktım ve sakin olmak zorundaydım eğer, cinayet aleti yakınımdaysa ben de onu bulurdum. Ama, öncelikle bu mesajı gönderen kişiyi bulmam gerekiyordu bunu biliyordum. Bu, mesajı gönderen kişi katil'in düşmanıydı ya da her şeyi bilen biriydi eğer onu öğrenirsem cinayet aleti'ni de bulabilirdim eski aklım olsa direk hocalarıma söylüyor olurdum. Ama, neyse ki şimdi mantıklı düşünüyorum aklımı o kadar kurcalıyordu ki bu olay, uyuyamıyordum bile yarın, beni yorucu bir gün karşılıyordu, bunu biliyordum artık uyumam gerekiyordu bunu da biliyordum uyumaya çalıştım ama uyuyamadım her uyuduğumda tekrar kabus ile kalktım işte ben de bir kabustan ibarettim bunu adım gibi biliyordum kahretsin ki aklımdan çıkmıyor o son mesaj yiğit'in söyledikleri aklımdan çıkmıyor, çıkamıyor ışığımı açtım ve saat'e baktım saat gecenin 2'siydi evet, aman tanrım, ben tam bir aptalım gecenin 2'sinde

kalkıp burada katil'i arıyorum araştırmaya karar verdim şu yeni gelenleri.

"Kaan miraç 17 yaşında, İstanbul'da yaşıyor ailesi ile yaşıyor oldukça, zengin sayılı zengin insanlardan çapkın, biri bir günde 20 kız ile fotoğrafı çıkıyor." klasik magazin haberleri ama ben kimsenin bilmediği bir şeyler öğrenmek istiyordum bu yüzden magazinci arkadaşlarımdan bir kaç yardım isteyeceğim yardım edeceklerine adım gibi eminim evet 1. kaynağım mert.

" Selam mert, nasılsın ? kusura bakma rahatsız ediyorum sana para karşılığında birini takip eder misin ? diye soracaktım." korku ile mesajı attım mesajı bekliyordum aynı zamanda tırnaklarımı da yiyordum. Ama, bir türlü geçmiyordu sinirim tam 15 dakika sonra mesaj geldi.

" Selam toprak, görüşmeyeli çok oldu tabii ki de takip ederim kim bu gizemli kişi ?"

" Kaan miraç."

" ooooooo, Kaan tabii ki hemen takip ediyorum."

" tamamdır, hesabına para gönderiyorum mert çok sağol."

" haber vereceğim, iyi geceler."

 

evet, şimdi elimde bir magazinci vardı Kaan kimdi ? ve neydi ? öğrenecektim eğer katil oysa cezasını da verecektim bir harita oluşturdum yeni gelen 5'linin fotoğraflarını fotokopi makinasından çıkardım haritaya yapıştırdım en çok korktuğum kişi ise yiğitti eğer, oysa dayanamazdım ama ondan çok korkuyordum uyumaya karar verdim ve uyudum ama huzursuzlukla bir uyandım, bir uyudum sabaha kadar bir şekil uyudum bugün, herkese adım adım yaklaşacaktım ve hepsinin tek tek ne işler karıştırdığını bulacaktım bunu, bugün anlamıştım ki bu yolda herkesten şüphelenmem gerekiyordu gerekirse kendimden bile uyandım yatağımdan kalktım elimde bugün bir koz olacaktı bunu, bir tehdit olarak da kullanabilirdim saçlarımı örgü yaptım kahverengi saçlarıma son kez baktım aynadan bugün, beni zorlu bir görev bekliyordu yine klasik okul kıyafetlerimi giydim, Converse ayakkabılarıma son kez bakıp evden çıktım yolda yürürken Mert'den mesaj geldiğini farkettim korku ve heyecan ile az sonra okuyacaklarımdan korkuyordum ama bu yolda cesur olmam gerekiyordu mesaj kutusuna girdim bir cesaret.

 

" Selam, toprak! çocuk cidden psikopat çıktı. Gecenin 3'ünde dışarı çıkıp güzel kızlara YASAKLI MADDE satıyor Balıkesir'de bir kız bunun yüzünden ölmüş !" duyduklarım karşısında şoka girmiştim yasaklı madde satıyordu bu naz ile ilgili olabilir miydi ? o da yasaklı madde almış olabilir miydi ? o da bunun yüzünden ölmüş olabilir miydi ? kafamın içinden binlerce soru geçiyordu ama Allah kahretsin ki hiçbirinin cevabı yoktu bir tane bank gördüm ve onun üzerine oturdum ve bir şeyler düşünmeye başladım ne yapabilirdim ? bunun naz ile bir bağlantısı olabilir miydi ? birine yaklaşmam gerekiyordu ondan bir şeyler öğrenmem gerekiyordu telefonuma bir bildirim sesi geldi özel numaradan mesaj gelmişti.

 

" ADIM ADIM KATİLE YAKLAŞIYORSUN !" telefonumu sinir ve öfkeyle karışık bir şekilde yere fırlattım ne demek istiyordu bu aptal şey ? kimdi bu ? kim olabilirdi ? bir şeyler düşünüyordum ki biri geldi başımı kaldırdım bu yiğitti Allah kahretsin ki istemeden de olsa bu çocuğa her geçen gün daha da yaklaşıyordum. Ondan, uzaklaşamıyordum, bunu beceremiyordum telefonumu almıştı ve bana verdi gülümsüyordu.

 

" Telefonun, yoldaydı ben de sana vereyim dedim !"

 

zorla gülümsemeye çalışarak " teşekkürler, aptallık işte."

 

endişe ile bana bakıyordu sanki bir şeyler anlamıştı " iyi misin sen ? niye böyle olmuşsun sen ? yüzün bembeyaz olmuş !"

 

anlamaz gözlerle yiğitte bakıyordum " yüzüm mü beyaz ?"

 

hem endişeliydi hem de gülümsüyordu " bir şeye, benzettirsem zombi ! şuan zombi gibi görünüyorsun."

 

aşırı derecede, utanmıştım çocuk beni zombi'ye benzetmişti sanki, kafama silah tutmuşlar ve güleyim diye zorluyorlar gibi hissediyordum o derece de kötüydüm ayakta uyuyacaktım resmen

yiğit ile birlikte o konuşmadan başka bir şey konuşmadık

ve sınıfa girdik hala düşünüyordum kimdi bu ? kim olabilirdi ? bunları düşüne düşüne 1. dersi bitirmiştim.

 

 

Loading...
0%