@dilan234
|
" Ben, buraya aittim, ve burayı bırakmaya niyetim yoktu."
Şok olmuştu, bana buz ve anlamaz gözler ile bakıyordu. Sanki, masmavi gözleri kartopu'nun o soğukluğuna dönüşmüştü. Yutkundum, ve giysi dolabından hızlıca çıktım. Tam gidecekken, yiğit tuttu kolumu sıkıca, belimi kavradı, beni kendisine doğru çekti. Yere bakıyordum, gözleri'nin içine bakamazdım. Bunu, yapamazdım. Konuşmaya başladı, atlamadığı şok içinde.
" Toprak! Giysi dolabım'ın içinde ne işin var ?" Cevap veremedim. Şimdi ne diyecektim ben bu çocuğa ? Aman tanrım, ben sanırım bugün burada yiğit'in elinde ölecektim.
" Toprak, niye konuşmuyorsun ? Niye benim odamdasın ? Sen, benim evimin burada olduğunu nereden biliyorsun?" Sanırım, artık söylemeliydim. Ama, bunu onun yüzüne söyleyecek güç bulamadım kendim de.
" Yiğit.....naz." cümlemi kuramadım, devam ettiremedim. Yiğit, anlamaz gözler ile bana bakıyordu.
" Naz ne ? Anlamadım, ne alaka naz ?" Cümlemi devam ettirdim.
" Yiğit, naz'a ne yaptığını biliyorum." Yiğit'in gözleri, ve bakışları soğuktu. Onun yanında, kendimi oldukça kötü hissetmiştim. Bilmiş bir ifade ve korku ile konuşuyordu.
" Ben, naz'a ne yapmışım ? Şu konuya açıklık getir toprak!" Hiç düşünmeden, cümlemi kuracaktım ki. Ayak sesleri geldi. Yiğit, korku ile bir kapıya, bir de bana bakıyordu. Kolumu tuttu.
" Toprak ! Saklan, saklan." Hemen, giysi dolabı'nın içine girdim. Olduğum yere, ve bundan sonra olacağım yere. Ben, buraya aittim ve, burayı bırakmaya niyetim yoktu. Giysi dolabı'nın içinde kimin geleceğini beklerken, kapı açıldı. Ve, kapı'nın içinden yasemin geldi. Aman allahım, kız bana hem şiddet uyguluyor diyordu. Hem de buraya, yiğit'in yanına geliyordu. Onları dinlemeye, çalıştım. Yasemin, mutlu bir şekilde yiğit'e sarılıyordu. Ama, yiğit için hiç öyle değildi. Sanki, kafasına silah tutmuşlardı da sarılsın, diye bekliyorlardı.
" Merhaba, aşkım !" Dedi heyecan ile yasemin.
" Merhaba, yasemin ! Niye burada olduğunu öğrenebilir miyim ?"
" Aşk olsun aşkım, niye gelmeyecekmişim ? Burası, benim evim değil mi ?" Yiğit, derin bir iç çekti.
" Bak yasemin, hiç samimi gelmiyorsun ! Bari, yapmacık davranma ! Ayrıca, burası senin evin değil ! Şunu o küçük beynine sok !" İstemeden, de olsa yüzümde bir tebessüm oluştuğunu fark ettim. Yasemin'in suratı asılmıştı.
" Yiğit, niye böyle yapıyorsun sevgilim ? Ya, bana dedin ki. Kimseye söyleme ! Söylemedim. Ama, sen bana hala böyle davranıyorsun !" Sonra, yiğit kızgın bir şekilde bağırmaya başladı.
" ÇÜNKÜ, SENİ SEVMİYORUM ! YASEMİN! SEN HEP BABAM'IN ZORLA SEVGİLİ ETTİRDİĞİ KIZ KALACAKSIN !" Gerçekten, anlamıyordum. Tek anladığım şey, yasemin'in ona aşık olduğu, ama yiğit'in ona aşık olmadığı.
" Peki, öyle olsun ! Görüşürüz yiğit başka zaman !" Sonra, kapı'yı hızlıca vurup çıktı. Yiğit, anahtar'ı alıp kapı'yı kilitledi. Ve bağırmaya başladı.
" Senin aşkını, sikeyim ben ! Gerizekalı." Sonra, hızlıca giyinme odası'nın yanına geldi ve açtı. Bana, bakıyordu. Sinir ve öfke ile karışık duygular içinde. Çıktım hızlıca, yiğit giysi dolabı'nı kapattığı gibi yanıma geldi.
" Evet, hadi bakalım ! Ne yapmışım ben naz'a ?" Hiç düşünmeden, cevapladım.
" Naz'ı....sen öldürdün." Yiğit, sinir ile gülüyordu.
" Ne saçmalıyorsun sen ? Aptal mısın sen ? Naz'ı ben öldürdüm öyle mi ? peki, bu konuya nereden vardın güzel kız ?" Peki, buna ne diyecektim ? Evet, buldum nottan bahsedecektim.
" Notunu gördüm." Gözleri açılmıştı, tırnakları ile bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Oda'nın içinde dolaşıyordu.
" Ne notu ?" Cebimden çıkardığım not'u ona gösterdim. Hızlıca elimden aldı, ve okumaya başladı.
" Niye, masamın üstünde ki notları okuyorsun ?!" Sinirlenmiştim, ben ona katil diyordum o ise bana, niye masa'mın üstünde ki notları okuyorsun ? Diyordu.
" Sen, cidden manyaksın ! Ben sana, katil diyorum! Sen bana notlarımı okuyorsun diyorsun. Hadi, kabul et ! Katil sensin." Yanıma doğru yaklaştı, kolumdan tuttu ve beni duvara yasladı.
" Eğer, katil olsaydım ! Seni, şuan burada öldürmüş olurdum ! Öyle değil mi güzel kız ?"
" Beni, evinde öldürecek kadar aptal olmadığını biliyordum."
" Evet, seni evimde öldürmezdim, ama okulda öldürürdüm öyle değil mi ? Benden hiçbir şey saklayamazsın. Baştan beri, katil'i aradığını biliyordum." Şaşırmıştım, nereden bilebilirdi ? Bunu benden başkası bilmiyordu.
" Peki, bunu nereden biliyorsun ?"
" Kaan'ı takip etmelerin falan ! Dikkat çekmiş olamaz mısın ?!" Demek anlamıştı. Gerçekten, bu çocuk her şeyi biliyordu.
" Demek öyle, dikkatliyiz ! Peki, kendin katil olduğuna göre. Seni, aradığımı da biliyordun." Burun burunaydık. Konuşmaya başladı.
" Kes sesini gerizekalı ! Katil değilim diyorum. Aptal mısın sen ?"
" Niye, kendini kandırıyorsun ?!" Cümlemi devam ettirdim.
" Peki, bu notta yazılanlar da mı yalan ?"
" Eğer, ben katil olsaydım ! Bu notta katil olduğumu söylerdim ! Seni zeki zannederdim ama, sen de aptalmışsın." Doğru diyordu, katil olsaydı yazardı. Sonra aklıma, notta yazılan çığlıklar geldi.
" Peki, çığlıklar ?" Şimdi, korktuğu gözlerinden anlaşılıyordu. Yiğit, katil değildi. Ama, belli ki o cinayet ortağıydı. Ve bana, söylemiyordu.
" Benim, naz'ın ölümü ile bir alakam yok ! Şok şunu aklına toprak! Yok işte." Artık, gitmem gerekiyordu. Cam kapıdan, çıkıp gittim. Şunu anlamıştım, yiğit katil değildi. Ama, o cinayet ortağıydı ve bir şeyler biliyordu. Ama, bunu söylemekten çekiniyor gibiydi. Aklımda ki sorular ile yürüyorum sonsuzluğa doğru. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Tek bildiğim şey cehennem'in dibine gittiğim, peki yasemin'in söyledikleri. Şiddet uyguluyor demesi de mi yalandı ? Aman tanrım, ben neyin içine düştüm. Kanlı gömlek peki ? O, neydi ? Ne olabilirdi ? Eve gelmiştim. Ablam, yarın gelecekti. Hızlıca odama girip, çalışma masama oturdum. Ve düşünmeye başladım. Şimdi ne yapmam gerekiyordu ? Kime güvenmeliydim ? Kime sırtımı yaslamalıydım ? Telefonuma baktım, bilinmeyen numaradan bir mesaj gelmişti.
" Ben, katil değilim!" Yiğit, böyle diyordu. Ama, kanıtlar onlar ne diyordu ? Yalan mı söylüyorlardı ? Yatağıma uzandım. Bugün, çok yorulmuştum. Gözlerimi kapattım, ama işe yaramadı. Bir türlü uyuyamadım, aklım yiğitteydi. O yapmış olabilir miydi ? Telefonumu aldım elime. Bir mesaj geldiğini farkettim, özel numaradandı.
" YA, OYSA ! YA ESKİ SEVGİLİSİNİ SUÇLUYORSA ?" Yine ne demek istiyordu bu. Sinirle telefonumu yere attım. Çok, sinirlenmiştim, kime güveneceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim şey, yiğit'in katil olmadığı, cinayet ile ilgili bir şey bildiği notlar onu gösteriyordu. Peki, şu aptal şey ? Ona ne demeli ? Bir yiğit diyordu. Bir Kaan diyordu. Şimdi ise yasemin. Acaba, sırada kim var ? Ben, yiğit'e güvenmek istiyorum, ona sırtımı dayamak istiyorum, her şeye rağmen onunla olmak istiyorum. Telefonumu yerden aldım. Ve, hızlıca mesaj yazmaya başladım.
" Yiğit, senin katil olmadığını biliyorum. Ve sana, güvenmek istiyorum. Ama, benim sana bir şey söylemem gerek." Ona, yasemin'in bana söylediklerini anlatacaktım. Tırnaklarımı yiyordum stresten, mesaj anında gelmişti.
" Bana güvenmen, hayatında yaptığın en iyi şey olacak :) ne diyeceksin bana ?"
" Yasemin'in bana anlattıklarını !" Eminim, şuan kahrolmuş bir şekilde, ne dediklerimi bekliyordu.
" Yasemin mi ? Ne alaka ?" Hiç düşünmeden, yazdım.
" Yiğit, bana tek bir şey söyle ! Sana, inanmak istiyorum. Sen, yasemin'e şiddet mi uyguluyorsun ?" Eminim ki, şaşkınlıktan kafa'yı yemiş durumda.
" N-e ? Ben yasemin'e şiddet mi uyguluyor muşum ?"
" Evet, yani yasemin'in dediği kadarıyla !"
" Anlamalıydım, o pisliğ'in bunu yapacağını anlamalıydım ! Bana, suç atmak için seni kullandı !" Ne demek istiyordu ? Anladığım kadarı ile yasemin'in söylediklerine yalan demek istiyordu.
" İyi de, niye sana suç atsın ki ?"
" Çünkü, o takıntılı ve saplantılı bir kız, hayatı boyunca beni hiç sevmedi. Sadece, hayatımda ki objeleri sevdi. Bu yüzden, o takıntılı. Sevmek, aşık olmak takıntı haline getirmek değildir. Onu, her halinle sevmek, ona her halinle güvenmek demektir." Yüzümde, bir tebessüm oluştuğunu fark ettim. Yiğit, çok güzel cümleler kullanıyordu. Ama, şuan buna takılmamalıydım.
" Yani, yaseminden mi şüpheleniyorsun ? Anlamıyorum."
" Evet, ondan şüpheleniyorum ! Ona yüz vermeyince, bana suç atmak istedi. Sen de ona inandın. Değil mi ?" Mahcup hissetmiştim. Sadece, 30 dakika tanıştığım kıza inanmıştım.
" Özür dilerim."
" Saçmalama, derdimiz kırılmak değil. Derdimiz, katil'i bulmak."
" Peki o not? Yiğit o not neydi ?"
" Not, hiçbir şey değildi. Unut onu !"
" Bak, benden bir şey saklıyorsun. Bu yolda, berabersek ! Her şeyimizi bilmemiz gerekiyor."
" Bu yolda, beraber olduğumuzu kim söyledi ? Sen yoluna, ben yoluma iyi geceler. Ha unutmadan, dediklerimi unut güzel kız." Telefonumu yatağıma atıp, uyumaya çalıştım. Ukala, piç. Sabah olduğunda, her şey yolunda gidiyordu. Çünkü, yiğit katil değildi. Ona güvenmiştim. Ama, acımasız bir gerçek vardı. Yiğit'in bildiği şeyler vardı. Ama, bana söylemiyordu. Ben ona, hala özel numaradan bahsetmedim, bahsedemezdim. Okula doğru gelirken, bir araba hızlıca ayağımın üzerinden geçti. Ayağım öyle acıyordu ki, acıdan kıvrınıyordum.
" Aaaaa, çok acıyor !" Sonra, ayağıma basan kişi arabadan hızlıca inerek yanıma geldi. Konuşmaya başladı.
" İyi misin ? Özür dilerim, farkında değildim." Sesinden tanıdığım, kişi'nin yüzüne baktım. Bu barda ki çocuktu, evet, barda ki çocuk. Bana, baktı o da beni tanımış olmalıydı.
" Sen....senin....burada.....ne işin var ?!" Kekeliyordum.
" Aptal, önüne baksana ! Birine bir şey oldu diye çok korktum. Neyse ki senmişsin. Şuan, korkmuyorum. Arabama umarım bir şey olmamıştır." Ne diyordu bu gerizekalı? Sinir ile gülümsüyordum. Ayağım, biraz daha iyiydi. Az önce ki kadar ağrımıyordu.
" Sen, manyak mısın ? Sen az önce, araban ile ayağıma bastın. Ve, arabama bir şey oldu mu ? Diye soruyorsun. Çıldıracağım resmen." Alaycı bir tavır ile gülümsüyordu.
" Ben, sana çok bile baktım. Neyse, görüşürüz. Kahraman kız." Tam gidecekken, arkadan bir ses geldi. Yiğit'in sesiydi bu. Telaş ile koşuyordu.
" Toprak ! Noldu sana böyle ?! İyi misin ?" Arkası dönük olan çocuk, konuşuyordu.
" İyi, iyi senin ismin toprak mı ?" Diye sorduğunda, bize doğru döndü. Ve, ikimize baktı. Yiğit, başını benden çevirip, o ukalaya baktı.
" Alaz ! Oğlum senin burada ne işin var ?" Diyordu, heyecan ile. Sarıldılar birbirlerine.
" Oğlum, beni hiç tanımayacaksın ! Diye korktum." Anlamamıştım, bunlar tanışıyorlar mıydı ? Aman tanrım, ben neyin içine düşmüştüm ?
" Gerizekalı, hiç tanımaz mıyım seni? Eeee toprak sen niye yerdesin?" Diyerek bana döndü. Trip atar gibi konuşmaya başladım.
" Sağolun ya, çok destek oldunuz ! Alaz ve yiğit !" Yiğit, anlamaz gözler ile bana bakıyordu. Alaz ise sırıtıyordu. Ayağa kalktım, zar zor yürüyemiyordum. Tam yürümüşken, yiğit'in üzerine düştüm. Beni belimden tuttup, yere düşmekten kurtarmıştı. Göz gözeydik, burun burunaydık. İlk kez biri ile bu kadar yakın olmuştum. Yiğit sonra ise, beni kucağına alıp, sınıf'a götürecekken alaz ile son kez konuşmuştu.
" Hadi abi ! Ben toprağ'ı sınıfa götüreyim ! Görüşelim başka zaman." Diyip, okul'un bahçesine girdik.
" Yiğit, niye beni kucağında taşıyorsun ?! Gerek yoktu." Yiğit gülümsüyordu.
" 24 saatlik, gün dilimimin yarısından fazlası senin ile geçiyor. Ayrıca seni, bırakıp bir vicdansız gibi gitse miydim ?" Gülümsedim.
" Teşekkürler, yiğit." Tüm okul, bize bakıyordu şaşkınlık ile. Kesinlik ile şöyle diyorlar.
" aaaaaa, bunlar ne ara bu kadar yakınlaştılar ?"
" Kesin, bunlar sevgililer !" Konuşmaya başladım.
" Herkes, bizi sevgili zannediyor." Yiğit, derin bir iç çekti.
" Umurumda değil, ne derlerse desinler." Anlamaz gözler ile bakıyordum.
" Yani, sevgili olduğumuzu mu düşünsünler ?"
" Aynen öyle."
Sınıf'a gelmiştik. Yiğit, beni sıraya oturttup, tam gidecekken, onu kolundan tuttup sıra'ya oturttum. Bana, anlamaz gözler ile bana bakıyordu.
" Napıyorsun toprak? Tamam, gitmeyecektim sakin ol !" Hemen söze girdim.
" O anlamda değil, bak bir şeyler biliyorsun ! Bana söyle ! Kimseye söylemem emin ol !" Sırıtıyordu.
" Emin misin ? Sana söylemeyeceğimi adın gibi biliyor olman lazım !" Sinir ile ona bakıyordum.
" Yani, bir şeyler bildiğini kabul ediyorsun ! Öyle mi ?"sırıtıyordu.
" Evet, bir şeyler biliyorum ! Ama sana söylemeyeceğim ! Bunu adın gibi bilmen lazım." Sırıtıyordum.
" Öyle mi ? Peki,sana söyletmek için elimden geleni yapacağım! Buna da emin olabilirsin."
" Sen, öyle san!"
" Alaz kim ?" Bana, şaşkınlık ile bakıyordu.
" Ne ?"
" Alaz kim ? Diyorum, az önce ki çocuk."
" Peki, alaz benim kuzenim!" Şaşırmıştım.
" Kuzenin mi ?"
" Evet, kuzenim niye bu kadar şaşırdın ?"
" Bilmem." Yanıma geldi.
" Yasemin'e inanma ! O beni suçlamak için yapıyor ! Bana inanabilirsin."
" Peki." Sonra hoca geldi. Yeşim hoca. Çok, stresliydi.
" Gençler, sakın korkmayın ! ÖZEL NUMARA adlı kişi, aranızdan birine notlar yazıp, şüphelendiriyor." Öksürmeye başladım. Biliyorlardı, şimdi nasıl saklayabilirdim ? Yiğit, pürdikkat hoca'yı dinliyordu. Tüm sınıf, aynı şekilde hoca'yı dinliyorlar. Ben ise, korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım.
" Şimdi,ya itiraf edecek ! Arkadaşınız, ya da telefonlarınıza bakılacak!" Daha da korkmaya başladım. Telefonuma bakacaklardı. Allah kahretsin ! Şimdi ne yapacaktım ? Daha da öksürdüm. Tüm sınıf, bana bakıyordu. Korku ile hoca'ya döndüm.
" Tuvalet'e gidebilir miyim ?" Hoca, başını salladı. Tam, ayağa kalkacakken yiğit bana baktı.
" Yürüyemiyorsun, yardım edeyim." Hoca, onay verdi. Ve, birlikte tuvalete çıktık.
" Sence kim toprak ? Kime yazmış olabilir ? O şerefsiz." Ellerim ve ayaklarım titriyordu.
" Bilmem."
" Sen iyi misin ?" Tuvalet'e girdik. Kapı'yı üzerime kilitledim. Allah kahretsin, telefonum açılmıyordu.
" Hadi, açıl açıl." Başım dönmeye başlamıştı, telefon açılmıyordu. Şimdi, ne yapacaktım ? 5 dakikadır, açılmıyordu. Ya, tüm sınıf öğrenecekti ! Ya da sadece bir kişi, yiğit öğrenecekti. Tuvaletten çıktım korku ile. Ellerim ve ayaklarım tir tir titriyordu. Yiğit, kötü olduğumu farkedip beni banka oturttu.
" Sen, cidden iyi değilsin. Hoca, özel numaradan bahsettiğinden beri, öksürüyorsun. Böyle oluyorsun." Kısık sesim ile konuşmaya başladım.
" Yiğit, ben özel numara'nın kime mesaj attığını biliyorum." Yiğit, şaşkınlık ve korku içinde bana bakıyordu.
" N-e ? Kim ?" Cümle kurmakta zorlanıyordum.
" BEN." Dedim, bir kere ağzımdan çıkmıştı. Yapacak, bir şey yoktu. Olamazdı da. Yiğit, korku içinde ayağa kalktı, saçını düzeltti ve düşünmeye başladı.
" Sen mi ? Ne zamandan beri ?" Korkuyordum, şimdi kesinlikle bizden şüphelenmişlerdi.
" Baya oldu."
" Kızım, sen manyak mısın ? Niye şimdi söylüyorsun ?"
" Yiğit, kes sesini! ve beni dinle ! Sen, bana ne bildiğini anlatıyor musun? Hayır, ben, sana nasıl anlatabilirdim peki? Tanımadığım birine nasıl güvenip söyleyebilirdim. Üstelik, bana senin katil olduğunu söyledi, kanlı gömleğini gördüm, notunu gördüm, yasemin bir şeyler söylüyordu. Ya, ben her şeye rağmen sana güvenmiştim. Ama nerede ?" Bana, mahcup bir ifade ile bakıyordu.
" Özür dilerim, düşünemedim. Kafam bu aralar çok karışık. Bu arada sen kanlı gömleği nereden biliyorsun ?" Derin bir iç çekip.
" Magazinci arkadaşım, Melisadan." Şok içinde bakıyordu.
" Nasıl yani ? Ne yaptın ? Beni takip mi ettirdin ?"
" Evet, ne yapmalıydım. Boş boş oturup etrafımı izleseydim ?" Sırıttı.
" Sen manyaksın, biliyorsun değil mi ? Gecenin 3'ünde beni takip ettirdin. Yok böyle bir şey."
" Biliyorum, ama tek derdimiz bu değil. Şuan, kesinlikle bizden şüphelendiler."
" Ben de, onu düşünüyorum. Ne yapacağız şimdi biz ?"
" Hiçbir fikrim yok." Sonra, aklıma bir fikir geldi. TELEFONUMU KIRMA !
" Buldum, telefonumu kıracağız." Şaşkınlık içinde bana bakıyordu.
" Ne ?"
" Duyduğun gibi,telefonumu kıracağız." Gülümsedi.
" Peki, hadi bakalım." Telefonumu yerden yere fırlattım. Ve kırıldı. Mutluluk ile.
" Telefonumu kırdım !"
" İlk kez, telefonunu kırıp, bu kadar mutlu olan birimi görüyorum." Birlikte, sınıf'a girdik herkes bize bakıyordu. Hoca'ya telefonumu gösterdim. Benim telefonum, bozuk olduğu için diğer telefonlara bakmadı. Yani, bugün de böyle kapandı.
Size günün sorusu:
" Sizce özel numara kim olabilir?"
A: yasemin
B: Kaan
C: alaz
Ç: yiğit
D: Duru
E: hilal
Son, yeni bölüm değişebilir. İyi gecelerrrr.
Bu arada unutmadan şarkı önerileri:
Üç kalp
Ankara rüzgarı
Diet mountain dew ( speed up)
|
0% |