Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@dilaniletmlsgmail.

Giriş

 

Karanlık bir gecenin içinde ormanın derinliklerinde gökyüzüne doğru bir ışık hüzmesi yükseldi. Ardından gelen patlama sesleri karanlığın içine bir sis bulutu gibi dağıldı. Korkuya kapılan kargalar yuvalarından ayrılıp gökyüzüne doğru uçtular çığlıklar eşliğinde. Harıl harıl yanan şöminenin önündeki postun üzerinde uyuyan köpek gözlerini açık kulaklarını havaya dikti ve keskin bakışlarını dışarı yöneltti seslerin ikinci kez duyulmasıyla dört ayağının üzerine dikildi ve camın önündeki koltuğa doğru koşup koltukta uyuyan sahibini önemsemeden üzerine çıktı. Dışarı bakarak havlamaya başladı durmadan.

 

Gözlerini açıp uzandığı yerden hafifçe doğruldu önce ayağının dibindeki öfkeli köpeğe sonra lekeli camın ardından ormana doğru baktı dikkatle. Siyah, pençe şeklindeki dallar yüzünden yaratığa benzeyen ağaçlar dışında hiçbir şey yoktu görünürde ancak uzaklardan gelen kurşun seslerinden anlaşılıyordu ki kuşkusuz orman yalnız değildi . Ardı arkası kesilmeyen sesler, korkunç bir gerçeğin varlığını haykırıyordu oralarda bir yerde. Parıl parıl parlayan mavi gözleri neler olduğunu sorgularken ardından yükselen fısıltılı ses içindeki sorulara yanıt olmuştu. "Anlaşılan, bu gece birileri için son gece." Zevk dolu sesin ölümün soğuk pençelerine hayran olduğunu fark etmemek imkansızdı. Belki de sessizce ürperdi genç kız. Fark ettirmeden.

 

Kafasını yavaşça fısıltının geldiği yöne çevirdi. Gecenin içinde tıpkı bir yıldız gibi parlayan buz mavisi gözlere baktı. O da kendisine bakıyordu dudağında soğuk bir gülüşle. Sessizlik yeniden hüküm sürdüğün de şömine de harıl harıl yanan odunların çatırdama sesi sessizliği yavaşça böldü ikiye.

 

Bedeninde dolaşan ufak kıvılcım, durmasını söylerken merakına yenik düşerek kalktı uzandığı yerden. Hareket etmesiyle birlikte eskimiş koltuktuğun yayları rahatsızca gıcırdadı kısa bir süreliğine sonra yalana karışıp hiç oldu. Ne yaptığını anlayan köpek de hemen peşine takıldı. Ayakları ahşap zemini ezerken eskimiş tahtalardan çıkan ses odanın içine dağıldı. Her adım da ince bir gıcırtı karanlığa uyum sağlıyordu adeta. Kulağına çarpıp duran o rahatsız edici sesi umursamadı, alışkın olduğu her halinden belliydi. Yıllar yılı bir kulübenin içinde yalnızlığın kollarında geçmişti ömrü. Yeni çağı yakalayamamış eskiyip giden zamanın içinde kaybolmuştu.

 

İçindeki cesur kız adımlarına güç veririken dışarıya açılan ahşap kapının yanında duran portmantoya yaklaştı ve askılıkta asılı olan montu eline alıp üzerine geçirdi. Ayağını dibinde durmuş bir an önce dışarı çıkmayı bekleyen köpeğe kısa bir bakış atıp giyinmeye devam etti. Nasır tutmuş ellerinden kayıp giden kumaş nerden bakılsa yıllar öncesine aitti. Öylesine eski öylesine pejmürde. Şapkasındaki kürk detayı, tıpkı bir tilkinin kuyruğu kadar kalın ve gürdü. Yüzü kayboluncaya denk şapkayı kafasına çekti . Dışarda şiddeli bir rüzgar esiyordu ve feci bir soğuk hakimdi ormanda. Nereye gittiğini bilmiyordu ancak yolun yarısında soğuktan ölmek istemediği için sıkıca giyindi. Üstelik ne kadar gideceğini de bilmiyordu bildiği tek şey o susmak bilmeyen kurşun seslerinin kendisini bir mıknatıs gibi çektiğiydi. Aslında amacı yalnızca, mülküne girenleri ve ne işler çevirdiğini görmekti. Uzun zamandır bu civarlarda insan izine ratlanmazdı. İnsanlığın unuttuğu bir yerde gelen bu sesler oldukça garipti. En azından onun için.

 

Montunun zincirini yukarı kadar çekip ipini de iyice sıktıktan sonra duvarda asılı duran tüfeği eline aldı ve kapıya yanaştı. Tüm bu süre boyunca kendisini izleyen buzul mavisi gözlerin sahibi elini kapının koluna atmasıyla sonunda büyük sessizliğini bozdu. "Merak ettiğini biliyorum ancak saat gece yarısını buluyor. Şuan dışarı çıkmak hiç akıllıca değil. Sabah gitmen çok daha doğru olacak." Gırtlaktan çıkan bu ürkütücü ses yavaş ve tane tane konuşması ile daha da korkunç bir hal kazanıyordu. Ancak genç kızın korktuğu söylenmezdi.

 

Eli kolun üzerinde hareketsiz kaldı. Kafasını çevirip baktı omuzunun üzerinden demir parmaklıklar ardındaki mavi gözlere. Bakışları birleştiğin de içine doğru derin bir nefes çekti. Bu üzerindeki monta hareket vermiş olduğundan daha da kabarık görünmüştü. "Mekanıma girmeye cüret edenleri görmem gerekiyor."diye sessizce konuştu, tane tane. Sesi oldukça kısıktı ama o onu duyuyordu.

 

Dudağın da beliren soğuk gülüş aklından geçen hin düşüncelerin emrasiydi. Genç kız bunun farkındaydı. "Bak bana vahşet görmek için ne kadar sabırsızım ama yine de bu saate dışarı çıkmanın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorum." Koca ağzında çıkan yayık kelimeler ağırlık altında ezilmişti sanki.

 

Genç kız, bir an duracak gibi olduysa da vazgeçti. Doğru söylediğini biliyordu ama sabaha kadar dayanamayacağını da biliyordu. Elinin altındaki kolu çevirdi. Kapıyı açmasıyla birlikte kopan büyük gürültü ve arkasında gelen şiddetli bir inilti sesiyle şoka girmsi ve kapıyı acıkda bırakıp gerisine geri içeri koşması hepsi sadece bir saniye içerisinde oldu. "Frenk!"diye haykırarak demir parmaklıkların yanına gidip dizlerinin üstüne bıraktı kendini. Sahibinin peşinden bir an olsun ayrılmayan köpek de onunla aynı anda koştu ve hemen yanı başına gitti. Uzun parmakları demir çubukları sıkıca saran genç kız içine bir kor gibi çöken endişe duygusuyla, "Frank!"diye haykırdı art arda. Teninden oluk oluk akan kanı gördüğün de gözlerini kin bürüdü.

 

Köpek bir tarafa bakarak havlamaya başladı birden. Öfkeyle dolan bakışlarını hızla köpeği baktığı tarafa çevirdi. Dakikalar önce dışarıyı gözetlediği cam parçalara ayırlıp tuzla buz olmuştu ve ötelerde ağacların arasında küçük bir karartı duruyordu. Burnunda soluyan genç kız, "Seni öldüreceğim!"diye fısıldadı dişlerinin arasından. Boğazından acı dolu hırıltılar döken, Frenk keyif dolu ancak bir o kadar güçsüz bir gülüş döktü dudaklarından hissetiği acıya rağmen içindeki ölüm arzusu hiç bitmiyordu.

 

 

Frank başlangıç.

 

Loading...
0%