Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9.ÖLÜM KADAR

@dilanzclk

Bölüm 9; Ölüm Kadar Güzel Olduĝun İçin

Bir gölge gibi gözleri benimleydi. Ondan uzağa bir masaya geçtik ama her an nefesinin gölgesini de ensemde hissedeceğim diye ödüm kopuyordu. Gamze ve Emir arasında geçen sohbete dahil olmak yerine geriye yaslanıp bakışları dans eden kalabalığa çevirdim. İnsanlar gerçekten eğlenmeye çalışıyordu benim aksime. Tavandan sarkan ışıklandırmalar üzerlerinde şeritler çizerek aydınlatıyordu içeriyi. İçki ve sigara kokusu ciğerlerime işlemeye devam ederken Gamze'nin bana seslenmesiyle başımı onlara çevirdim. "Dans edelim mi?" diye sormuştu. Ben ve dans etmek? Dünya ve Güneş kadar uzaktık birbirimize. Başımı iki yana sallayıp önüme döndüm. Rüzgar Karahanlı'nın gözleri üzerimdeyken dans edecek keyfim olamazdı. Bir an önce evime geri dönmek istiyordum.

Bakışlarımı sakince ona kaldırdım, bana baktığını hissetsem de göz göze geldiğimiz an kalbimin üzerine düşen karanlık gölgenin altında nefesim ezilmişti. Yanında çok güzel bir kız vardı. Sürekli ona sokuluyor, midemin bulanmasına neden olacak hareketlerde bulunuyordu ama o hala kıza değil bana bakıyordu. Yeşil ağındaki soğuk ifadeyle içimi deşip geçebilirdi. Gözlerimi kaçırmak için kendimle savaştım ama bu gece onu göreceğim son gece olacaksa eğer ondan korkmayı bırakmalıydım. Mavilerim yeşillerinin karşısında durdu ve tüm kalabalığa rağmen sadece onu gördü. Yüzündeki ifade her saniye daha da ciddileşti. Yanındaki kızı da arkadaşlarını da duymuyor gibiydi.

Kaşlarımı kaldırdığımda dudağının kenarı tehlikeli bir biçimde kıvrıldı. Tavandaki ışıklar bir saniyeliğine onu karanlığa gömüp yeniden aydınlattığında yanındaki kız ilgisizliğinden bıkmış olacak ki doğrularak kucağına yerleşti ve bir duvar gibi aramıza yerleşti. Kafasını geriye atarak gözlerini yumduğunu gördüğümde yüzümü buruşturarak başımı çevirdim. Gamze birkaç yudum aldığı içki bardağını masaya bırakırken aptal aptal gülümsüyordu. Sanırım ilk defa içiyordu ve belli ki hemen sarhoş olacaktı. Emir Gamze'nin sersem gülüşüne gülümseyerek izlerken Gamze başını omzuma yaslayıp "Öyle güzel gülümsersen ben nasıl aklı başında düşünebilirim ki!" dediğinde, başımı hızla Emir'e çevirip Gamze'yi duyup duymadığına baktım. Onun da dudaklarımı benim gibi aralanmış aniden kaşlarını çatmıştı. Elini ensesine atarak başını başka tarafa çevirdiğinde Gamze'yi omuzlarından tutarak onu kendimden uzaklaştırıp yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Sarhoş oluyorsun daha fazla içme tamam mı?"

"Ben mi?" dedi sanki başka biri varmış gibi. İşaret parmağıyla kendini göstermişti. "Sen tabi, başka kimse var mı yanımda?" İçki bardağını ondan uzağa doğru itekledim. "Ama ben sarhoş değilim ki, Eğer sarhoş olsaydım sabahtan beri gözleriyle seni yiyen Rüzgar Karahanlı'yı fark edemezdim değil mi?"

Gamze bile fark etmişti bakışlarındaki tehlikeyi. "Nasıl baktığı umurumda değil." Dakikalar ilerledi. Coşku giderek artıyordu partide. Ortadaki kalabalık giderek çoğalırken müzikte onlara ayak uyduruyordu. Dj iyi iş çıkarıyordu. Yutkunarak ayağa kalktıktan sonra ellerimi saçlarıma daldırıp kesik bir nefes aldım. "Lavaboya gideceğim ben, Sende o zamana kadar diline hakim ol. Pişman olacağın şeyler söyleme sakın." Dudaklarını büzerek başını yana eğdi. "Gelmemi ister misin?" Gerek yok der gibi başımı iki yana sallayıp gözümü mekanın içinde dolaştırdım. Lavaboyu gözüme kestirdiğimde gitmek için hazırdım. Tabela kalabalığın ardındaki girişte olduğunu gösteriyordu. Hızlı adımlarla kalabalığın içine karıştım.

Terk kokusu sigara kokusunu bastırırken ellerimi dudaklarıma bastırdım. Kokularda sesler gibi birbirine karışmıştı. Kenardan gitmeye özen gösterirken önüme çıkan kafası güzel birkaç kişiyi ittirerek onları gerimde bıraktım. O sırada Model'den Pempe Mezarlık şarkısı mekanın içinde yankılanmaya başlamıştı. Durup, gözlerimi kapatıp kendimi şarkıya teslim etmeyi düşündüm bir an ama bundan hemen vazgeçerek kalabalıktan sıyrılmak için daha da hızlandım. Tam içlerinden çıkacaktım ki birinin bileğimden yakalamasıyla ayaklarım olduğu yere çivilendi.

Kurtulduğum kalabalığın ortasına geri çekildiğimde ayaklarım dengesini kaybedip düşmek için hazırlanırken aynı kışı diğer elini belime sarıp beni yakaladığında nefesim kursağımda can çekişerek sırtını onun sert göğüs duvarına yasladı. "Sakin ol Adacık." Dedi saçlarımın arasına ilişen fırtına. Kalbim onun sesini duyduğu gibi yerinden oynadı ve üzerine çekilen sisin altında yönünü kaybetti. Ayaklarımın altından kayan yer sanki tepeme çıkıp üzerime yıkılmıştı.

"Ne yapıyorsun?" sesim titriyordu. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Sence." Derken eli belimden karnıma doğru kaydı ve beni yavaşça kendine doğru çevirdi. Gözlerim gözlerini bulduğunda içimdeki depremi gözlerime yansıtmamak imkansızdı. Saçlarım göğsüne çarparak omuzlarıma düştü. "Bence ne?" diye sorabildim ne yaptığını anlamaya çalışırken. Beni ne diye durdurup çekiştirmişti kalabalığın içine? "Adacık..." diye fısıldadı, tüm sese rağmen sadece onu sesini duyuyordu kulaklarım. Kesik bir nefes alıp başımı dikleştirdim. "Karahanlı?"

"Dans edeceğiz."

"Dans edeceğiz?"

"Evet."

"Derken?" Elini belimden sırtıma kaydırdığında "Bırak ne yapıyorsun?" diyerek onu itmek için ellerimi ikimizin arasına bir bariyer gibi yerleştirdim. Gözlerinin etrafını saran gür kirpikleri benimkilerin aksine tepkisizdi ve daha birkaç gün önce beni öldürmek isteyen gözlerinde çözemediğim soğuk ama garip bir ifade can çekişiyordu. Bakışları yavaşça çıplak omuzlarıma düştü ve oradan ağlar örerek boynuma çıktığında yeşillerini takip ediyordum sessizce. Ne düşündüğünü anlamak güçtü. Ona ait noktaya benzeyen morluğu tanıdığında sırtımdaki ellerinin sertleştiğini hissettim. Pişmanlık mıydı hissettiği? İçimdeki Ada bana alay ederek baktığında başımı iki yana sallayarak onu kendimden uzaklaştırmak için çırpındım. Pişman olsaydı bunu söylerdi, pişman olsa özür dilerdi. Ben bunun ikisini de onda göremiyordum.

Bakışları hızlıca gözlerime tırmandı ve ona baş kaldıran gözlerime emir verircesine konuştu. "Rahat dur polisin kızı."

"Saçmalıyorsun Rüzgar Karahanlı." Derken hırçın bakışlarımı yüzüme yerleştirdim. "Hemen bırak beni." Cevap vermek yerine uçlarında ceset taşıdığı parmaklarını sırtımdan boynuma doğru çıkardı. Ensemden içeri girerek boynumu yavaşça kavradığında başparmağını morluğun üzerinde durdurmuştu. Tüy gibi bir dokunuşla üzerinde durduğunda yüzümü buruşturdum, Ne yapmaya çalışıyordu? sanki elektrik direğine çarpmışım gibi irkilmiştim. "Bana zarar vermene izin vermem."

"Sana..."

Onu dinlemek bile istemiyordum. Tehditleri ve sözleri midemi bulandırıyordu. "Beni hemen bırak." Diye gürlediğimde birkaç kişi yüzünü bize doğru çevirmişti. Gözlerimi kırpıştırdım. "Hemen!" Çenesinin seğirdiğini fark ettim. Öfke yüzünde dalgalandı. "Adacık." Derken sesi hala kontrollüydü fakat belimdeki ellerinin tırnakları etime gömülmüştü. "O sesini bana bir daha yükseltmeye kalkarsan..."

"Ne yaparsın?" diyerek sertçe kestim sözünü. Üzerimizdeki gözlerin artığını, artık herkesin dans etmeyip bizi izlediğini hissedebiliyordum. Merakları eğlencelerinin önüne geçmişti. Onun iri bedenin dibinde nefes alan bedenim, kollarının arasına hapsolmuştu. Birkaç dakika öncesinde üzerinde bir kızlaydı ama şimdi benimle dans etmek istiyordu beyefendi. Beni ne sanıyordu? "Beni ve yapacaklarımı sınamaya kalkma polisin kızı."

"Kalkarsam ne olur Rüzgar Karahanlı, seni alt edersem ne olur?"

Dudaklarından alay dolu bir gülüş çıktı. "Yürek mi yedin sen?" Tek kaşı havadaydı. "Belki." Diyerek meydan okumaya devam ettim. "Peki ya sana ne oldu?" dedim onun gibi gülümseyerek. "Öldürmeye kalktığın kızla neden dans etmek istiyorsun?"

Sustu, çalan şarkıda kesilmiş yerini fısıldamalara bırakmıştı. "Güzel olduğun için." Yüzüme doğru eğildi. "Ölüm kadar güzel olduğun için." O an sanırım dünyada dönmeyi bıraktı. Yavaşladı ve onun gözlerine doğru yuvarlandı. Onu yalnızca ben duymuştum, belki de yanlış duymuştum. Ya da kafası güzeldi ve ne dediğini bilmiyordu. İçindeki karanlığı parçalara ayırmak mümkün değildi. Parçaladıkça da benim de ellerime bulaşan tek şey karanlığı olacaktı. "Belki de yeniden ölmek istedim."

Sustum. Cevap verebileceğim tek bir kelime yoktu. Tüm sözcükler hafızamdan silinip gitmiş, dudaklarım birbirine mühürlenmişti. Cennet cehennemin üzerine, cehennemde benim üzerime devrilmişti.

"Rüzgar!" Biri hiddetle aramıza girip beni ondan kurtardığında, ikimizde hazırlıksız bir şekilde yakalandığımız için geriye doğru sendelemiştik. "Kes şunu!" diye bağırmıştı Emir. "Uzak dur kızdan!"

Anlayamadığım bir kargaşa doğmuştu bir anda. Ne olduğunu anlamayacak kadar hızlı gerçekleşiyordu her şey. Rüzgar Karahanlı az önce beni yerle bir etmişti. "Emir." Diye hırladı Rüzgar, burun burunaydılar. Gamze telaşla yanıma gelirken Rüzgar'ın grubu da piste inmişti. Bir kavganın ateşi filizlenmek için can atıyordu. "Karışma bana." Ses tonu kırılmaz cam gibiydi. Tüm saldırılara karşı önlemli ve parçalanamazdı.

Birbirlerine gireceklerdi. "Adadan uzak duracaksın, Ona zarar vermeyeceksin." Onlara doğru bir adım attım. Benim yüzümden kavga etmelerini istemiyordum. Onlar çok yakın arkadaştı. Dostluklarını benim yüzümden bitirmelerine izin veremezdim. "Bana karışmaman gerektiğini sana hatırlatmaktan bıktım Emir, sabrımı zorluyorsun."

"Sende artık haddini aşıyorsun kardeşim." Yüreğim ağzımda Gamze'nin ellerinden çektim kolumu ve birkaç adım daha atıp Emir'in üzerine yürüyen Rüzgar'ın kolundan yakalamak için hızla elimi uzattım. Birinin ona dokunduğunu hissetti an "Karışmayın lan." Diyerek onu durdurmak isteyen ellerimi kuvvetle itekleyip dirseğiyle beni geriye doğru attı. "Ah." Acı, tiz bir çığlık halinde dudaklarıma dökülürken birkaç adım geriye doğru sendeledim ve dengemi kuramayınca kalçamın üzerine düşmem uzun sürmedi. Gamze herkesten önce yanıma gelirken Rüzgar beni asla fark etmedi. Emir yakasına yapışmak üzere olan Rüzgar'ın omzunun üzerinden beni gördü ve anında Rüzgar'ı itekleyerek yanıma koştu. "Ada." Emir hızla yanıma gelirken o yalnızca omzunun üzerinden bana doğru döndü ve olduğu yerde kalmaya devam etti. Mideme tekme yemişim gibi hissediyordum. Kusmamak için dudaklarımı birbirine bastırırken elim karnıma gitti. Acıdan iki büklüm olmak üzereydim. "Ben..." derken gözlerim hafifçe karardı ama kendimi kaybetmemek için hala savaşıyordum. Bir kez daha konuşmaya çalıştım. Aralık duran gözlerimi ona dikerken yüzünde tek bir mimiğin bile oynamadığını gördüm. İnsan nasıl olurda böyle tepkisiz kalabilirdi? "Ben iyi değilim."

Emir anında beni kucağına alırken başım geriye düştü ve karanlık göz kapaklarıma düşmeden önce "Nefret ediyorum." Diye fısıldadım. "Senden nefret ediyorum Baş Belası."

 

Loading...
0%