Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm İNTİKAM

@dilaraa_doldur

Hastane odasında uyumuş olan ekip arkadaşımın yanından kalkarken son sözlerimi fısıldadım. " İntikamını alacağım. Seni yarım bırakanlar bunun hesabını verecek."


Hızlıca odadan çıktım . Eğer ben Sena Doğan'sam arkadaşım, yoldaşım olan Ayşegül'ü sakat bırakanları, tekerlekli sandalyeye mahkum edenlere bunun hesabını sorarım. Otaparktaki arabama atlayıp hemen kaldığımız otelin yolunu tuttum.

Otele geldiğim de cebimden çıkarttığım kart ile kapıyı açtım. Hızla asansöre ilerledim. Odamın onuncu katta olmasına bir kez daha söverek asansör de on yazan düğmeye bastım ve beklemeye başladım . Acaba asansör her zaman yavaşmı? Yoksa ben mi acele ediyorum?

Asansör onuncu katta durduğunda rahat bir nefes verip asansörden indim. Koridorun sonunda olan odama doğru ilerledim bu katta sadece benim ekibim kalıyordu. Alt katta ise diğer görevlere giden ajalar kalıyordu.

Odama geldim ve karşımda dört çift göz görünce sinir karışımı bir gerginlik ile mırıldandım, "Siktir'ler olsun." Karşımda ekip arkadaşlarım vardı.

Egemen,Alev,Mert ve Yavuz. Hepsi karşımda, Egemen ve Mert yatağıma kurulmuştu, Yavuz ise odanın pencere önüne koyulan masada oturmuş ellerini dizine yaslamıştı. Alev ise bildiğimiz her zamanki Alev di. Koltukta bacak bacak üstüne atmış rahat bir tavırla oturuyordu.

İlk konuşan Mert oldu. "Yaa siktirler olsun bencede olsun."

Ardından Egemen devam etti.
"Bizsiz mi gidiyorsun?"

"Ben bir yere gitmiyorum odama gel-..." diye salağa yatıyordum ki karşımdaki ajanlar yemedi tabi ve beni bozan Egemen oldu.
"İntikam alamaya gittiğini biliyoruz."

Alev, "Ama bizsiz gidebileceğini tahmin etmene şaşırdık."

"Hayır sizi bu işe karıştırmam, ben yaparım birlik bizi bu konuda geri çekti. Bunu biliyorsunuz. Kurallar yok sayıldığında ne olduğunu biliyorsunuz."

Evet gerçekten birlikte kurallar yok sayıldığında infaz ediliyorduk. Hatta bizim bile bu sebeple infaz ettiğimiz birçok insan vardı. Ama bu konuda en yaralımız bu olayı bir türlü aşamayan Alev'di. Ben böyle konuştuğumda, Alev'in gözlerine sanki bir perde iniyordu ve aklı bir yıl öncesine gidiyordu.

Egemen, "Elbette kuralları biliyoruz ama bizim kitabımız da dostumuzu yanlız bırakmak yoktur."

Mert herkez için klişeleşmiş ama bizim için hep yeni olan o cümleyi söyledi. "Anca beraber kanca beraber."

Bu sözün ardından bana konuşma hakkı vermeden Alev konuştu." Nasıl birlikte yaşıyorsak birlikte öleceğiz."

Aramızda böyle bir söz vardı. Bunun yanında verilen bir çok sözler de vardı. Elimizden geldiğince sözleri tutmaya çalışıyorduk.

Yavuz, "O piç kurusunu öldüreceğim."
Tabi bunu derken hepsi ayaklanmıştı.
Bende odaya asıl gelme sebebim olan silahım, kimliğim ve bıçağımı aldım, hemen peşlerine takıldım.

Zaten Ayşegül'ü vuran kişiyi Egemen ve Mert yakalamıştı. Atakan'da ekibimi öldürmek için tutulan sekiz suikastçıdan biriydi, bizim ekip altısını yakalamıştı, bize yardım eden ekip ise kalan ikisini yakalamıştı.

Bizden biri vurulduğu için biz görevden geri çekilmek zorunda kalmıştık. Bizim intikam alacağımızı bildikleri için zaten bizi geri çekmişler. Ama konu bizden birisine zarar vermek olunca kimse kuralları görmüyordu.

Şimdi ise suikastçıların tutulduğu yere yani birliğe ait olan, depoya gelmiştik. Dışarıdan bakıldığında boş bir depo gibi görülsede içerisi bambaşkaydı. Failleri konuşturmak için aletler, yaptıkları itirafları kayıt altına almak kameralar ve bir çok içki vardı. İçkiler hem bizi aşırı sinirli anlarımız da biraz sakinleşmek için hemde failleri konuşturmak için vardı. Çünkü; sarhoş olan asla yalan söylemez.

Burası üç katlıydı ve otuz beş kapı vardı. Her birinde suçlular ve suçluları konuşturmak için işkence aletleri bulunurdu. Ayşegül'ü vuran kişinin kapısına yaklaştığımızda herkesin adımları yavaşladı ve ben dahil herkesin bakışları Yavuza döndü çünkü içerideki kişi Yavuz'un Amcasının oğlu idi.

Mert sıkıntılı bir ses tonu ile konuştu. "Abi sen gelme istersen."

Egemen, "Abi istersen degil bence de gelme"

Yavuz burnundan sinirli bir nefes verdi.
"Ne bok yemeye geldik o zaman."

Alev en sevimli bakışlarını kullanarak Yavuz'a döndü. "Öyle deme, hadi gel biz bir çay içelim."

Yavuz yüzünü buruşturarak tekrar konuştu. "Ne saçma bir öneri. Sena kapıyı açar mısın yoksa ben mi açıyım?"

Yavuzu çok iyi tanıdığım için lafa daldım. "Arkadaşlar boşuna nefes tüketmeyin ne isterse onu yapacağını çok iyi biliyoruz."

Yavuz, "Keşke şunu daha önce akıl etseydiniz."

Hepimiz aynı anda ofladık çünkü Yavuz benden sonra inatçı tek kişiydi. Başka çaremiz olmadığı için kapıyı yavaşça açtım.

İçerideki kişi Yavuz'dan üç yaş büyük olan kuzeni Atakan sandalyeye bağlanmıştı. Yanında ise iki tane ajan vardı. Bizi görünce hemen ayağa kalktılar çünkü bizden daha alt konumdaydılar. Bu oda çok büyük bir yer değildi. Yerler ve duvarlar tamamen betondan oluşuyordu. Kapıyı açtığımız zaman karşımızda konuşturmak istediğimiz kişileri bağladığımız sandalye ve dosyalarını koymak için masa vardı. Sandalyenin karşısındaki duvar da buraya getirdiğimiz kişileri konuşturmak için çeşitli eşyalar bulunurdu. Duvarın önünde ise daha büyük masa ve altı sandalye vardı. Büyük masanın arka tarafında mini buzdolabı vardı.

"Efendim ama sizin..." diye bildiğimiz uyarıdan birini yapıyordu ki Yavuz laflarını tekrar ağzına tıktı.
"Biliyoruz biz boş yapma."

Alev, "Evet hadi beyler sizi dışarı alalım." derken zaten kollarından tutmuş dışarı sürüklüyordu. Bize karşı gelemeyeceklerini bildikleri için el mahkum dışarı çıktılar.

Alev kızıl saçlarını havalı bir şekilde omuzlarından geriye atarak konuştu.
"Evet o zaman eğlence başlasın."

Alevin lafı üzerine Mert ve Egemen gür bir kahkaha attı. Çünkü en büyük zevkleri Alev'i suçluları konuşturmak için gösterdiği çabayı izlemekti. Alev bizlere göre fazla merhametli bir insandı. Benim yüzüm her ne kadar ciddi olsada Alev'in yüzü çok sevimliydi. Sevimli olmasında en büyük etken saçları ve kaşları ile aynı renk olan kızıl çilleriydi. Buğday teninde burnunun ve elmacık kemiklerinin tamamını kaplayan kızıl çilleri ona çok yakışıyordu. Kenarları koyu, ortası açık mavi gözlerini saymıyorum bile.

Egemen mutlu bir şekilde "Bayılıyorum şu ana." dedi

Mert'de en az Egemen kadar mutluydu. "Al benden de o kadar."

Yavuz eğlencemize taş koymaya yeminliymiş gibi konuşmaya başladı. "Kesin çenenizi bugünlük ben yapacağım." Herkes haklı olarak sesli bir şekilde ofladı. Alev tekrar itiraz etmeye yelteniyordu ama benim sesimi duyunca susmak zorunda kaldı.

"Tabi nasıl istersen, sana kolay gelsin." Lafımın üzerine söz söyleyemedikleri için mecbur geri çekildiler. Şimdi iş Yavuza düşüyordu, bizi öldürmesi için Atakan'ı kim tutmuş onu öğrenmesi gerekiyordu. Aslında zaten tahminimiz vardı ama gerçek olmaması için bütün dualarımı sıralıyordum.

Yavuz bütün sinirine rağmen sakin bir sesle konuşmaya başladı. " Naber bro görüşmeyeli nasılsın?"

Atakan,"Sen yokken gayet iyidim, gelince keyfimi kaçtı."

"Ooo olurmu öyle şeyler şimdi biz senin keyfini yerine getiririz." Mert hem Atakan ile konuşuyordu hem de mini dolaptan içki almaya gidiyordu.

Egemen, "Lan banada getir."

Mert, "Abi bir kere de rica et. Küçüğüm diye mi bütün bunlar?"

Egemen." Lan getir getireceğini, goy goyu sonra yap. "

Mert." Özür dilerim abi." Tabii ki de bu saygısı yaş farkından kaynaklı değil, Egemen'in, Mert'den bir üst konumda olmasından kaynaklıydı. Zaten aralarında sadece bir yaş vardı.

Onlar kendi aralarında atışırken Alev ile ikimiz kamerayı kapatmıştık. Eğer Yavuz'un şimdi yapacaklarını kamera kayıt almış olsa işimiz sıkıntılı olurdu. Bu sefer hiç kimse bizi kurtaramazdı. Hem kuralları yok saydık hemde şiddet bize fazlasıyla sıkıntı olurdu.

Yavuz Atakan'ı konuşturma çalışmalarına başlamıştı. Tabi şu an arkasında dönen muhabbetten habersizdi.
Mert." Bence biz bu işe Yavuz abiyi hiç karıştırmadan halledecektik."

"Aslında ben de öyle yapacaktım. Kendim halledecektim ama siz sağolun bırakmadınız."

Alev kibirli bir eda ile gözlerini devirdi.
"Tabiki bırakmıyacaz, daha çocukken söz verdik biz."

Egemen'in gözleri hınzır bir şekilde parladı. "Öyle deme güzelim biz çocukken başka sözlerde vermiştik. İstersen onlardan birini gerçekleştirebiliriz."

"Siktir git Egemen. Sen yanlış hatırlıyorsun öyle demedik biz."

Alev'in aklından geçenleri herkes anlamıştı. Hepimiz sırıtırken Egemen Alev'i utandırmak için daha fazla beklemedi, "Ama ben sana daha hangi söz olduğunu söylemedim ki."

Egemen'in lafı üzerine Alev saçları ile aynı renk olurken Mert, ben ve Egemen daha fazla dayanamadığımız için kahkaha atmıştık. Egemen ve Alev küçükken birbirlerine evlenme sözü vermişlerdi. Zaten şu an sevgili olmuşlardı ama baya inişli çıkışlı bir ilişkileri vardı.

"Lan oğlum seni öldürürüm! Seni kim tuttu? Sen kimin köpeğisin? Söyle lan! Söyle ki seni öldürmek için bir sebep daha ver. Söyle ki sana işkence ederken vicdan azabı çekmeyeyim." derken Atakan'ın yüzüne bir yumruk daha indirdi. Artık kandan dolayı ağzı dolmuş olmalı ki yerlere tükürmüştü.

"Abi tamam yeter kalanını biz yaparız."
Egemen de Mert'in söylediklerini onaylayarak Yavuzun yanına gittiler.

Yavuz elindeki kanları umursamadan arkaya doğru savurdu. " Orada kalın bir adım dahi atmayın."

Burnundan sinirli bir nefes veren Egemen, "Ama abi yapma bak, biz hallederiz sen biraz sakinleş." dedi

"Orada kalın dedim size."

Yavuz inat ettikçe kimse onu vazgeçiremezdi. Artık konuya bir el atmam gerektiğini fark ederek konuştum. "Yavuz çekil oradan. Alev etrafı temizle, Mert kamerayı kur. Egemen dışarıdakilere bak üstleri aramasın. Sorgu sırası bende."

Hepsi dediklerimi yapmak için harekete geçmişlerdi ki Yavuz yoluma taş koymaya yeminli gibi konuştu.

"Ama Sena yapma ben burda kalacam."

"Sen bana karşı mi geliyorsun?"

" Hayır ama.."

"O zaman sus ve dedigimi yap."

"Anladım efendim."

Her ne kadar arkadaş hatta kardeş olsakta görev de her zaman benim emirlerime uymak zorundalar.

Mert," Kamera hazır."

Alev," Etraf temiz."

"Hadi o zaman başlayalım. Gazamız mübarek olsun."

Ben Atakanın yanına giderken Alev kenarı çekilmişti. Mert, Yavuzu sakinleştirmeye çalışıyordu. Egemen ise çoktan dışarı çıkmıştı.

"Atakan bey nasılsınız."

"Sizi gördüm daha iyi oldum. Asıl siz nas-.."

Diye gevşek bir şekilde konuşuyordu ki Alev tarafından gelen bir yumrukla sustu.
Alev, "Haddini bil gerizekalı."

"Alev tamam sakin ol sıkıntı yok." Anladım ki Atakan da o kadar dayak ise yaramamış, o zaman bende kendi yöntemimi sergilerim. Arka taraflara doğru ilerleyip küçük buzdolabından kendime bir teneke bira aldım raflardan ise küçük bir çakı aldım. Ne yapacağımı anlamış olan Alev ve Mert sırıtıyordu. Hatta Yavuz biraz daha sakinleşmiş olacak ki daha düzenli nefes alıp veriyordu.

Yavaş ama seri adımlar ile Atakan'ın yanına geldim. Elimdeki birayı masanın üstüne koydum ve çakıyı açtım.

Birlikteki altın kural asla öldürücü darbe yapmamaktır.

Bize göre ise süründür ama öldürmedir.

İtiraf ettiği anda kameralar kayıt altına alır daha sonra ise mahkemeye çıkartılır. Orada ise aynı itirafı yapması sağlanır. Çünkü bizim burda aldığımız itiraf bir nevi zorla alınmış itiraf olur.

Çakıyı yavaşça Atakan'ın bileğine sürtmeye başladım. Atakan şimdiden terlemeye başlamıştı. Artık Atakan daha sesli nefes alıp veriyordu. Çakıyı birazcık derisine batırmaya başladım. Çıkan kan ise Atakan'ın adeta böğürmesine sebep oldu. Yavuz ise sırıtmakla meşguldü. Bıçağı daha derine bastırdıkça Atakan bağırarak sövüyordu.

Masanın üstünden aldığım biranın kapağını açtım ve Atakan'ın bileğine döktüm. Bu yaptığım aslında yaraya tuz basmak oluyordu. Hem biranın içindeki alkol yaranın mikrop kapmasını önlüyordu, hemde can yakardı.
Atakan'ın bu kadar yüksek sesle bağırması Egemenin dışarıdan gelmesine sebep oldu.

" Abi siz ne yapıyorsunuz? Dışarıdakileri zor ikna ettim. Bu niye hayvan gibi böğürüyor. Keşke ağzını kapatsaydınız." derken raflardan bant almaya gitti. Bantı aldı ve tekrar dışarı çıkarken bana fırlattı. Havada kaptığım bant ile Atakan'ın ağzını bantladım. Artık işimizi daha kolay yapabilecektik. "Evett Atakan bey nasıl hissediyorsunuz?"
Tabiki Atakan'ın ağzı kapalı olduğu için sadece bir kaç mırıltı çıkardı.

🌼🌼🌼

Yaklaşık on beş dakikanın sonunda Atakan itiraf edeceğini belirtmişti. Aslında daha önce söyleyeceğini mırıldandı ama biz anlamak istememiştik.

Alev Atakan'ın ağzından bantı söktü. Evet cidden söktü. "Konuş lan anlat artık seni ve diğerlerini kim tuttu."

Atakan." Söylersem cezamda indirim yapacak mısınız.?

"Sen önce bir söyle cezanda indirimi o zaman düşünürüm." Tabii ki de indirim falan olmayacaktı ama ufak bir yalandan kim ölmüşki biz ölelim?

Atakan pis bakışlar eşliğinde Alev'i baştan aşağıya kadar süzdü ardından konuştu." Siz yeterki isteyin hanımefendi ben söylerim."

Tabii bu konuşması Mert tarafından karnına gelen yumruk ile son buldu. " Lan adi köpek düzgün konuş."

Alev." Hadi söyle yeter artık."

"Söylüyorum hazır olun."

Yavuz." Hasbinallah söyle lan."

Atakan." Aslında bilmiyorum ama bize para verip emir yağdıran kişi sürekli Adnan bey istedi diyordu."

Aslında bildiğim bir şeyin cevabını tekrar sordum. "Lan bu Adnan dediğinin soyadı yok mu.?"

"Soyadını bilmiyorum ama sürekli 'Demir' Adnan diyorlardı. Sadece bir kere birisi *Adnan Demir* demişti. Ben başka bir şey bilmiyorum."

Atakan'ın söyledikleri ile herkes bana dönmüştü ben ise geçmişe dönmüştüm.

🌼🌼🌼

14 SENE ÖNCE İLAHİ BAKIŞ AÇISI

Bugün küçük Sena'nın en mutlu günüydü. Çünkü çok sevdiği arkadaşı Evren bugün onu ziyarete gelecekti. Bir de dedesini getirecekti. Evren ile Sena çok iyi anlaşırlardı. Sena Evren'i hep diğer çocuklardan farklı severdi. Belki büyümüş olan Sena bu hissettiği sevgiye aşk diyecekti. Belki de en güzel zamanlarım diyecekti. Yetimhane de tanıştığı ve birlikte büyümeye söz verdiği diğer arkadaşları yanına geldi. Asla ayrılmazlar hep bir olurlardı.

Sena,Alev,Mert,Egemen,Yavuz.
Birbirlerinden asla ayrılmamaya yemin etmiş beş küçük çocuk. Hepsinin farklı özellikleri vardı. En belirgin özellikleri ise, Egemen grubunun en neşelisi, Mert ise en ciddi, Yavuz duygusalı, Alev sevimlisi, Sena'yı tanımlayacak bir kelime kesinlikle lider ruhuydu.

Egemen Sena'nın yanına gelir gelmez konuşmaya başlamıştı. "Evren dedesini kesin getirecek değil mi?"

Mert, " Geçen hafta geldiğinde getireceğim demişti. Oğlum sen dinlemiyor musun."

Egemen itiraz etmekte gecikmedi. "Hayır dinliyorum ama Evren bize anlatmıyor ki hep Sena'ya anlatıyor. Hep onunla oynuyor."

Alev'de Egemen'e destek çıktı. " Evet hep Sena ile oynuyor bizimle de oynuyor ama Sena ile daha çok oynuyor."

Arkadaşlarının söylediklerine utanan Sena dudaklarını ıslatarak konuştu. "Arkadaşlar hayır hepimizle oynuyor. Sadece size öyle geliyor."

Çocuklar kendi aralarında küçük bir tartışmaya girdiklarinde yanlarına gelen Evren ve dedesinden habersizlerdi.

Sena arkadaşlarının söylediklerine itiraz etti. " Hayır tabii ki ben Evren'i çok seviyorum."

Aslında herkes Sena'ın Evren'e olan sevgisinin farkındaydı. Sena'ın yanına gelmeden yaptıkları anlaşmayı bozmak istemeyen Mert konuşmaya başladı.
"Yoo sen onu sevsen bize anlattığın gibi Serkan abiye de anlatırdın."

Yavuz." Evet anlatırdın ama anlatmıyorsun hep susuyorsun."

AArkadaşlarının üstüne geldiğini fark eden Sena gerçekleri söylemek istedi. "Anlatamıyorum çünkü sanki abim kızacakmış gibi oluyor. Evren bir daha gelmeyecekmiş gibi hissediyorum."

Artık Evren dayanamadı ve küçücük yaşına bakmadan konuşmaya başladı.
"Asla ne olursa olsun ben hep geleceğim."

Herkez Evrenin gelmiş olmasına şaşırırken daha çok yanında heybetli bir şekilde duran dedesine şaşırıyoardı. Dedesi çocuklara yavaşça elini uzatti ve kendisini tanıttı.
"Merhaba çocuklar, ben Evren'in dedesi Adnan Demir tanıştığıma memnun oldum."

Çocuklar hep bir ağızdan 'bizde' diye bağırdılar.

......

Aralarında kısa bir şekilde tanışma faslı olmuştu. Artık sıra Yavuz'un içini kemiren soruyu sormakttaydı ama nasıl soracağını bilmiyordu.O sırada yardımına Adnan Dede yetişti. "Evlat sen niye bize katılmıyorsun?.."

Yavuz bu teklifi geri çeviremezdi ve hemen kabul etti. "Aslında evet size sormak istediğim bir şey var."

Evren'in Dedesi en içten gülümsemesi eşliğinde konuştu. "Tabiki sorabilirsin."

"Evren dedektif olmak istiyor ya sizdemi dedektifsiniz yoksa?"

Bu sorunun üstüne Evren utanırken Dedesi büyük bir kahkaha atmıştı. Hatta öyle bir kahkaha atmıştı ki yetimhanenin temizlik görevlisi bile kendisine bakmıştı. Adnan Bey kırk yaşına gelmiş olsa da soyadı gibi hala demirdi o yüzden ona *DEMİR ADNAN* derlerdi.

Adnan Bey küçük Yavuz'un sorusunu cevapsız bırakmadı. Herkese göre normal ama Adnan Beyi tanıyanlar için alaycı tavrı ile konuşmaya başladı. "Hayır ben dedektif değilim ama her işten birazcık yaparım."

Bu sefer Egemen konuştu." Nasıl yani anlamadım."

"Yani şöyleki ben hem dedektifim cinayetleri çözerim, hem hakimim suçlulara ceza veririm hem öğretmenim gençlere bir şeyler öğretirim hemde ticaret yaparım."

Dedenin bu söylediklerine şu an da hayran kalmış olsalar da , anlamını daha sonra anlayacaklardı. Hatta dedesinin cevabı üstüne Evren'in hayal kırıklığı ile ellerini oynarken ağzının içinde bir şeyler söylemesini büyüdüklerinde anlayacaklardı.

🌼🌼🌼

GÜNÜMÜZ SENA DOĞAN

Geçmişteyim. Bedenim burada olsa da zihnim geçmişteydi. Adnan Demir küçükken hepimizin hayran kaldığı; Adnan Demir. O gün bize bahsederken hepimizi kandıran hakim olduğunu söyleyip bahsettiği cezanın ölüm olduğunu, gençlere öğrettiği şey uyuşturucu olduğunu öğrendiğimizde artık büyümüştük.

"Kızım transa mı girdin bize dön çabuk." Alev konuşuyordu duyuyorum ama anlamıyorum. Sürekli omuzlarımı sallıyordu ama ona dur diyecek halim yoktu.

Mert'in endişeli sesini duydum.
"Lan Sena'ya bir şeyler oldu, hadi çıkalım dışarı."

Mert'in sözleri üzerine çökmüş olduğum yerden havalandım. Yavuz'un beni kucağına almış olduğunu bile yüzünü görene kadar anlamamıştım. Şimdi kapıya gidiyorduk büyük ihtimalle burdan çıkıp otele gidecektik. Tabi birde plan yapmamız gerekiyordu. Çünkü çocukluk arkadaşım olan Evren'in Dedesi bizi öldürmek için adam suikastçı tutmuştu. Zaten bu ilk bizi öldürme çalışması değildi. Ama uzun zaman sonra tekrar bizi öldürmeye çalışmıştı.

Artık depodan çıkmıştık tahminen on beş metre ilerdeki arabaya gidiyorduk. Mert endişeli bir şekilde ağzının içinde mırıldandı. "Hassiktir, şimdi yandık."

Ardından Yavuz ile birlikte Egemen eşlik etti." Hemde ne yandık.", "İşte şimdi bittik."

Hepsinin bu tepkisini anlamak için kafamı kaldırıyordum ki bizden üst konumda olan Kadir'in sesini duydum.

"Sena ne oldu neyin var?.." Tam cevap veriyordum ki Egemen benim yerime konuştu." Hiç bir şeyi yok sadece tansiyonu düştü. Siz ne için gelmiştiniz?"

Evet hepimiz Kadir'den nefret ediyorduk çünkü kendisi önüne gelen bütün kızları etkilemek için türlü oyunlar oynardı. Buna Alev dahil.

Kadir," Ben burada sizin ne işiniz olduğu sormaya geldim." Konuşmasının ardından elini çenesine koydu ve yeni çıkan sakallarını kaşıdı, ardından konuşmaya devam etti, "Birde rozetlerini almaya geldim."

Rozetlerimizi mi? Nasıl yani biz açığa mı alınmıştık? Benim kendi düşüncemi Alev sesli dile getirdi. "Rozetlerimizi neden alıyorsunuz? Hangi gerekçe ile açığa alındık?" Aslında sorması bile garip ti çünkü zaten biz görevden men edilmiştik. Üstüne üstlük kural ihlali yapmıştık.

"Birde soruyormusunuz Alev hanım."
Çapkınca gülümseyen Kadir'e daha fazla tahammül edemeyen Egemen, sinir olduğunu her hâlinden belli eden bir ses tonu ile konuştu." Hayır sormadı sadece refleks."

Yaptıgı savunmanın saçmaladığından bahsetmek istemiyorum. Dedi çok sevgili sol melek.

Çok haklısın sol meleğim ama şu an sinirli daha sonra dalga geçelim. Egemen ile dalga geçmeyi aklımın bir köşesine bir ettim.

Egemen herkesin cebindeki rozetleri ve silahları topladı. Ardından köpeğe taş atarmış gibi Kadir'in eline verdi. "Size iyi günler Kadir Bey. Bizler sizin yerinize ifadeyi aldık kamera kaydından bakarsınız."

Son sözü söylemiş olan Egemen hızlı adımlar ile yürümeye başladı. Hepimiz Egemen'in peşinden hızlı adımlar ile arabaya gittik. Daha doğrusu ben Yavuz'un kucağında onlar ise yürüyerek gidiyorlar dı. Artık arabaya gelmiştik. Çok şükür iki araba gelmiştik. Ben Yavuz, Mert bir arabaya Alev ve Egemen bir arabaya binmişti. Şimdi ki işimiz otele gidip plan yapmaktı.

Araba yolculuğumuz yarı yı geçmiştiki telefonum çaldı. Her zaman arayan en yakın arkadaşım Arda diye düşünmüştüm
Cebimden çıkardığım telefona bakınca kayıtlı olmayan bir numara aradığını gördüm.
"Kim lan bu."

Mert ile Yavuz aynı anda cevap verdi. "Ne oldu kızım."

"Bilmiyorum ki kayıtlı olmayan bir numara."

Mert." Kızım açsana ne bekliyon."

Yavuz." Hapörlere al."

Telefonu açtım ve hoparlöre aldım.

"Sena merhaba ben Evren."

Evet ilk bölümün sonuna gelmiş bulunmaktasınız. Nasıl hissediyorsunuz?

Bir diğer bölümde görüşmek üzere.

Loading...
0%