(Sevda'nın Anlatımıyla)
İnsanlar Zafer denen vatan hainini yakaladığım yere iyice toplaşmaya başlamıştı. Üstüne üstlük dediğim sözü duyanlar beni alkışlamaya başlamışlardı. Bense başım dik insanlara dönük duruyordum. Bir yandan da Zafer'i kontrol ediyordum. Oradan bir genç kız bana şu soruyu sordu:
"Abla asker misin?"
"Evet askerim." dedim merhametli sesle. Sonra bir gencin sorusunu duydum:
"Abla rütben ne?"
"Binbaşıyım. Binbaşı Sevda Yalçın!" dedim gururla. Sonra önden bir amcanın bir sözünü duydum:
"Allah senin gibi askerleri vatanımızdan eksik etmesin"
"Amin amcacım,amin." dedim. Bana kim soru sorarsa ona bakıyor ve cevap veriyordum. O sırada bir kızın bana yaklaştığını gördüm. Bana şöyle dedi:
"Abla, ilk defa bir kadın asker hatta ilk defa bir asker görüyorum. Fotoğraf çekinebilir miyiz?"
"Tabii" dedim şefkatli bir sesle. Sonra kız mor kılıflı telefonunu çıkardı ve fotoğrafı çekti. Sonra fotoğrafa bakmaya başladı.
"Abla çok güzel çıkmışsın. İzin verirsen bunu sosyal medyada paylaşabilir miyim?"
Kıza biraz baktım. Telefonunda kameradan çıkmıştı. Telefonundaki uygulamalara bakmaya başladım. Kıza şöyle dedim:
"Telefonunu bana biraz verebilir misin? Biliyorsun asker olduğum için telefonu kontrol etmem gerek böyle bir durumda."
"Tabii." Kızın telefonunu aldım ve incelemeye başladım. Şüpheli hiçbir şey yoktu o yüzden kıza şunu dedim:
"Paylaşabilirsin, ancak ismimi yazma tamam mı?"
"Tamam abla" deyip tekrar geldiği yere döndü." İnsanlar bana daha fazla soru sormaya başlamışlardı. Bende hepsine cevap vermeye çalışıyordum. O sırada Oğuz'un geldiğini gördüm. İyi ki geldin. Azıcık da sana soru sorsunlar bakalım ne kadarına cevap vereceksin. Oğuz yanıma gelerek ve kulağıma doğru eğilerek şöyle dedi:
"Sevda ne bu kalabalık?" sesinin tonundan telaşlandığı anlaşılıyordu.
"Soru cevap topluluğu bir soruyu cevapladın mı ardı ardası kesilmiyor!" dedim biraz abartarak.
"Ekip birazdan burada olur ve gideriz"
"Umarım!"
Oradan bana ilk rütbemi soran genç Oğuz'a şunu sordu:
"Abi sende mi askersin?"
"Evet, yüzbaşıyım"
"Senin işin bitti canın çıkana kadar sana soru soracaklar yüzbaşı" dedim kulağına doğru eğilerek
"Niye en baştan söylemedin!"
"Söyledim, sen pek ciddiye almadım. Şimdi sana sorularla iyi eğlenceler diler, canlı çıkmanı beklerim." dedim gülerek. Sonra arkamı döndüm.
"Çok komiksin Sevda!"
"Sus konuşma! Bak sana soru sormayı bekliyorlar."
Oğuz insanlara dönerek soruları yanıtlamaya başladı. O sırada şu soruyu duydum:
"Oğuz Abi, Sevda Abla ile sevgili misiniz?"
O sırada Oğuz'la göz göze geldik. Ben onun masmavi gözlerine bakıyordum, o da benim ela rengi gözlerime. Öylece birbirimize baktıktan sonra Oğuz şöyle cevap verdi:
"Hayır, arkadaşız sadece."
"Anladım" O sırada fotoğraf çekindiğim kız şunu dedi:
"Sevda Abla çok yakışıyorsunuz birbirinize"
O sırda ekip geldi ve Zafer'i aldılar. Sonra bizde insanlara veda ederek arabaya doğru ilerledik. Sürücü koltuğuna Oğuz geçti. Bende arabaya bindiğimde kulaklığıma dokunarak Arzu'yla iletişime geçtim.
"Arzu, Zafer'i ekip oraya getiriyor ancak her ihtimali göz önünde bulundurun. Bu çocuğun sağı solu belli değil."
"Ne gibi ihtimaller Sevda?"
"İntihar gibi,karşı taraftan gelecek saldırı gibi"
"Anladım, göz önünde bulunduracağız."
Sonra kulaklığa tekrar dokunarak iletişimi kısa süreliğine kestim. Tabii bu sırada Oğuz arabayı kullanıyordu.
"Sevda sana bir şey sorabilir miyim?" İleriye bakan başımı Oğuz'a doğru çevirdim ve:
"Sorabilirsin."
"Senin arkadaş çevren nasıl yani geniş mi?"
"Pek sayılmaz." dedim ve yüzümü merak eder mimikle şunu sordum:
"Peki sen neden bunu bana sordun?" O ana cümle kuramadı, duraksadı. Sonra yutkunarak şöyle dedi:
"Bazen çok çekilmez biri oluyorsun. Nasıl bir arkadaş çevren olduğunu merak ettim."
"Arkadaş sayım azdır fakat hepimiz birbirimizin huyunu bildiğimiz için anlayış gösteriyoruz. Ben zaten kolay kolay biriyle arkadaş olmam, sadece bir tanıdık olurum. Bazı insanları hiç tanımamış bile sayarım."
"Peki ben senin bir arkadaşın mıyım yoksa bir tanıdığın mı?"
Bu soruya sen benim sevdiğim insansın demek çok isterdim ama diyemezdim. Bende şunu söyledim Oğuz'a
"Sen benim en iyi dostumsun!" O anda arabayı arabaların çok az olduğu bir yerde hızla durdurdu ve benim yüzüme şaşkınlık ve mutlulukla baktı. Bende onun beni içine çeken masmavi deniz gözlerine baktım. Sonra derin bir nefes alarak:
"Senin en iyi dostunum! Ben senin en iyi dostunum?" dedi kendini gösterip emin olmaya çalışarak.
"Sen benim tek ve en iyi dostumsun" dediğimde bana güldü ve şunları söyledi:
"Sende benim tek ve en iyi dostumsun" dedi hayran bir sesle. Sonra önüne dündü ve arabayı çalıştırdı.
Biliyor musun yüzbaşı? Sen hayatıma girdiğinden beridir hayatım güzelleşti. Şu insan sevmeyen kalbime girdiğinden beridir insanlar hakkında daha iyi düşünmemi sağladın. Gördüğüm en yakışıklı en deniz gözlü insan sensin. İyi ki karşılaştım seninle, hayatım güzelleşti.
O mavi gözlerin bana denizi hatırlatıyor, o masmavi gözlerine dalıyorum her baktığımda sana. Gördüğüm en masmavi gözler en deniz gözler onun gözleriydi. Tanıdığım en güzel kalp onun kalbiydi.
Sen benim deniz gözlü iyi kalplimsin...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |