(Oğuz'un Anlatımıyla)
Sevda'nın bana dediği söz çok hoşuma gitmişti. Aklımdan cümlesi hiç çıkmıyordu. Eve gidip üstümü değiştirdim. Takım elbisemi giyip çıktım. Sevda'da üstünü değiştirmiş görevden önce giyindiği siyah takımı giyinmişti. Baş işaretiyle arabaya geçtik ve kaleye döndük. Kaleye girdiğimizde bizi Turan,Derya Hanım ve Hakan Başkan karşılamıştı.
"Çok iyi iş çıkarttınız çocuklar, tebrik ederim." dedi Hakan Başkan
"Sağ olun başkanım!" dedik Sevda ile aynı anda.
"Sevda, çok iyiydin!" dedi Derya Hanım. Bunun üzerine Sevda alçak gönüllülükle şunu dedi:
"Hepimiz çok iyiydik, Derya Hanım"
"Sevda, senin bu dediğin ihtimallerin gerçekleşme olasılığına yüzde kaç dersin?" dedi Turan
"Yüzde on bilemedin yirmi" Dedi gergin bir sesle. Ben ise sessiz bir şekilde bekliyordum. Sevda onu deyince hepimiz gerildik. Hakan Başkan odasına geçti, sonra Turan odasına geçti. Tek Derya Hanım kalmıştı.
"Bende yavaştan odama gideyim bari, ikiniz beraber beklersiniz kapıda!" dedi Derya Hanım sanki Sevda'ya bir şey anlatmaya çalışıyordu. O anda Sevda'nın Derya'ya hafif bir sinirle baktığını fark ettim. Derya Hanım Sevda'nın bakışını umursamadan odasına ilerledi. Bizde Derya Hanım odasına girince odasının kapısında beklemeye başladık. Sevda kapının sağ tarafındaydı bende sol tarafındaydım. Ama gözümü ondan ayıramıyordum. Her şeyiyle çok güzeldi. Ama keşke bende ona şunu diyebilseydim"Sen benim gördüğüm en güzel kadın ve aşık olduğum kişisin". Keşke bunu diyebilseydim ama içim buna daha zaman var diyordu. Zaman ne kadar var ama? Bir gün Sevda'yla oturup uzun uzun sohbet etmek, onu daha iyi tanımak istiyordum. Ailesini,arkadaşlarını,kendisi merak ediyordum. Ben ona bakarken oda başını çevirip bana baktı ve:
"Bir şey mi soracaksın?" dedi merhametli bir sesle
"Aslında evet" diyebildim içimdeki konuşmayı bırakıp
"Buyur sor." Dedi elini hafifçe kaldırarak.
"Bu akşam müsait misin?" dedim heyecanla ve ela gözlerine odaklanarak.
"Müsaitim. Ne için olduğunu sormayacağım çünkü anladım ne için olduğunu"
"Tamam..."
"Ben sana haber ederim sen yorulma!" dedi anlayışlı bir sesle.
(Görev Çıkışı)
Her zaman ki gibi Sevda Derya Hanım'a araba kapısını açmıştı. Sonra kendisi sağ koltuğa bense sürücü koltuğuna geçmiştim. Derya Hanım'ın evine gidince Sevda yine aynı şeyi yaptı. Kapıyı açtı Derya Hanım indi. Sonra hepimiz evlere geçtik. Eve gidince üstümü değiştirdim ve siyah tişört ve siyah eşofman altı giydim. Mutfağa geçtim ve bu sefer kendime çay yaptım. Kahve bir yere kadardı. Sonra çayımı içerken telefonumu çıkardım ve Sevda'nın ismini şöyle değiştirdim:
"Tek ve en iyi dostum"
Bu isim kalıcı değildi. İlla ki değişecekti. Sonra resim çizmek için masama oturdum ve Sevda'nın yine bir resmini çizdim. Bu resmi bugün ona verecektim.
(Sevda'nın Anlatımıyla)
Derya ile oturuyorduk. Derya bana saçma sapan sorular soruyor bende onları cevaplıyordum. Sonra aklıma Oğuz'la sohbet edeceğimiz gelmişti. Sonra alelacele oturduğum yerden kalktım. Yukarıya odama doğru çıkacaktım ki Derya'nın sesini duydum:
"Ne oldu Sevda?" Şimdi söylesem diline takılacaktım ama söylemek istedim, çünkü ne giyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Biraz sonra Oğuz'la biraz sohbet edeceğiz. Aklıma geldi ve ben ne giyineceğim bilmiyorum."
"En baştan desene şunu. Sevdiğim adamla buluşacağım diye"
"Derya! Arkadaşız biz."
"Kesin öylesinizdir. Neyse dur seninle geliyorum ve ne giyineceğini belirliyoruz"
"Tamam. Ama elbise giymem!"
"Sen orasını bana bırak."
Derya ile birlikte yukarıya çıktık. Odama girdik ve kıyafetlerimi incelemeye başladı.
"Ay, Sevda içim karardı be! Hep alt üst var burada hepside spor tarz. Spor tarz olmayanlarda görevde giymen için."
"Ben böyle giyiniyorum!"
"Gel benim dolaptan seçeceğiz" bunu dedikten sonra bileğimden tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.
"Hayatta olmaz!"
"Olur olur hemde mis gibi olur!" Sonra mecbur onunla gittim ve dolabından mavi bir elbise çıkardı. Elbiseyi bana gülerek göstererek:
"Bu sana çok yakışır!"
"Elbise giy..." Cümlemi tamamlamama izin vermeden elini ağzıma koydu ve şunu dedi:
"Elimi çekeceğim ama itiraz etmeyeceksin. Aksi takdirde akşama kadar böyle durur bekleriz." Tamam anlamında başımı salladım ve elini ağzımdan çekti. Elbiseyi incelemeye başladım. Pastel mavi, omuzları açık uzun kollu ve orta boy bir elbiseydi. Ama hakkını vermeliyim elbise çok güzeldi. Sonra Derya Elbiseyi bana uzatarak:
"Dene, gel bakalım!"
Elbiseyi aldım ve denedim. Aynadan kendime baktım, bu yaşıma kadar giydiğim tek elbiseydi bu. Yakışıp yakışmadığını çok kestiremedim ve Derya'nın yanına döndüm. Derya'nın göz bebekleri büyüdü:
"Çok güzel oldun kız! Gel bakayım yanıma saçlarını düzelteyim."
Derya'nın yanına gittim ve saçlarımı alıp hepsini arkaya doğru bıraktı. Sonra benimle beraber aynanın önüne geldi.
"Çok olmadı gibi Derya!" dedim sitem edermiş gibi.
"Sus bakayım! Çok güzel oldun ama şu eksik" Hemen makyaj masasına giderek maskara ve açık renk bir ruj getirdi.
"Hayatta bunları yapmam Derya!" dedim öfkeyle.
"Hadi ya! Senin stilistinim bugün" Dedi tatlı bir sesle. Neden bu sesle söyledin ya? Dayanamıyorum bu sesine.
"Tamam, ama sadece bugünlük devamı olmaz!" dedim gözlerimi devirip derin bir nefes alarak.
"Tamamsın!" dedi ruj ve maskarayı sürdükten sonra. Son harfleri uzatmıştı biraz.
"Ben Oğuz'a haber veriyorum izninle."
"İzin sizin Sevda, izin sizin"
Sonra telefonumu çıkartarak Yüzbaşı Oğuz diye kaydettiğim Oğuz'u aradım. Bir süre çaldıktan sonra açtı ve konuşmaya başladım:
"Hazırsan çıkalım!"
"Bir 5 dakika bekleteceğim seni haberin olsun. Sıkıntı olur mu?"
"Olmaz ya niye olsun!"
"Tamam ben seni ararım"
"Bekliyorum."
(Oğuz'un Anlatımıyla)
Hemen beyaz tişörtümün üzerine siyah uzun kollu siyah ceketimi, altıma siyah kot pantolonumu giyindim ve çizdiğim resmide elime alarak Telefonumu çıkardım ve Sevda'yı aradım:
"Asker hanım, çıkıyor musunuz?"
"Evet birazdan. Sen çık ben geliyorum."
"Tamam, bahçede seni bekliyorum o zaman!"
"Tamam, görüşürüz."
"Görüşürüz, asker hanım."
Sonra telefonumu cebime koydum ve dışarıya sandalyelerin olduğu yere gittim ve Sevda'yı beklemeye başladım. 2 dakika sonra Sevda tüm güzelliği ile yanıma geldi. Onu görünce oturduğun sandalyeden ayağa kalktım ve hayranlıkla Sevda'nın gelişini izledim. Bir insana bir elbise bu kadar mı yakışır! Yaktın ortalığı asker hanım. Yanıma geldiğinde tam önümde durdu. Aramızda az bir mesafe vardı. Şöyle dedim hayranlığım geçmemiş bir halde:
"Makyaj yapmışsın"
"Nasıl fark ettin?"
"Makyajlı halinle makyajsız halini karşılaştırdım"
"Pek dikkatlisin!" dedi hafif şaşırarak.
"Elbise çok yakışmış!"
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim."
Sonra ikimizde karşılıklı sandalyelere oturduk. Ben onun güzel ela gözlerine baktım, oda benim gözlerime.
"Telefonun çalıyor." dedi Sevda
Sonra telefonu çıkararak baktım. Bir süre baktım açmamaya karar verdim.
"Açmayacak mısın?"
"Gerek yok"
"Kim ki?"
"Bizim grup"
"Açsana ya merak ettim sizi dinlerim."
"Sen nasıl istersen!"
Sonra görüntülü sohbeti açtım ve bizimkiler hemen konuşmaya başladı:
"Açtı Oğuz Yüzbaşı beyefendimiz!" dedi Serkan
"Neredesin oğlum sen? Niye öyle giyindin?" dedi Ali
"Önemli değil!" dedim hafif sinirle. O sırada Sevda ile göz göze geldim. Sanki onlara kızma anlat diyordu. erin bir nefes aldıktan sonra:
"Biriyle sohbet ediyorum" dedim.
"Kim o şanssız kişi?" dedi Murat
O sırada bu söze Sevda'nın hafif güldüğünü gördüm.
"Murat!"
"Söyle ya merak ettik." dedi Serkan
O sırada Sevda'nın gözlerine söylemek için onay istermiş gibi baktım. Sevda onay vermişti.
"Binbaşı Sevda Yalçın'la sohbet ediyorum beyler!"
"Haaaa! O mesele" dedi Mert
"Biz ikinizi rahatsız etmeyelim rahat rahat konuşun" dedi Ali
Sevda konuşmayı devam ettir der gibi bakıyordu.
"Yok kapatmanıza gerek yok" dedim
"Tanışma şansımız var mı değerli hanımefendiyle?" dedi Serkan
O anda gözlerim Sevda'nın gözlerine kaydı. İster misin tanışmak? der gibi bakıyordum. Oda bana olur anlamında kafasını salladı.
"Varmış!" dedim hafif gergin bir sesle. Bizimkiler bunu duyunca hemen üstlerini ve saçlarını düzeltmeye başladılar. Kısık sesle Sevda'ya şöyle dedim:
"Kendilerini düzeltiyorlar!" dedim gülerek
Sevda gülmüştü buna.
"Hazırız oğlum tanışabiliriz."
"Tamam şimdi telefonu Sevda'ya veriyorum. Ağzınızdan kötü söz çıkmasın!"
Sonra Sevda'ya telefonu verdim ve Sevda'nın arkasına geçtim. Konuşmaya Sevda başladı.
"Selamınaleyküm!"
"Aleykümselam" dedi hepsi birden.
Sevda başını bana çevirip:
"Nasıl hitap edeyim?"
"Sen akışa bırak onu!" dedim
"Sevda Hanım ben Serkan, şu alttaki Mert, onun yanındaki Murat, Murat'ın üstünde ki Ali"
"Sevda Hanım demesek, Serkan Yüzbaşı"
"Olur da ne diyeceğiz?" dedi Serkan
"Direk ismimi deyin."
"Tamam Sevda. Oldu mu?" dedi Serkan
"Oldu oldu Serkan Yüzbaşı"
"Sevda sende direk ismimizi söyle sonda rütbe söylemene gerek yok" dedi Murat
"Tamam Murat demem rütbenizi sonda."
"Sevda yanlış anlama ama pek güzelsin , Maşallah!" dedi Ali
O anda sinirlendiğimi hissettim. Sevda gözlerini bana çevirdi ve sakin kalmamı söyler gibi baktı. Bende onu dinledim
"Teşekkür ederim Ali."
"Görüyor musunuz ülkemizin kadınları arkadaşlar? Bizim rütbemizin üstünde rütbesi var. Helal olsun Sevda!" dedi Mert
"Teşekkür ederim Mert. Eminim ki sizde çok iyi askersinizdir, aynı Oğuz gibi."
O anda gözlerimi Sevda'ya çevirdim. "Aynı Oğuz gibi" cümlesi kafamda dolaşıyordu. Kulağımda da o cümle vardı:
"Aynı Oğuz gibi" cümlesi...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |