(Oğuz'un Anlatımıyla)
Turan'la odadan çıkmıştık ve kızların odasının önünde beklemeye başlamıştık. Turan yanımda durmuş bana bir şeyler anlatıyordu ama benim aklım biraz sonra göreceğim güzellikteydi. Sevda'daydı. Onu düşünmeden edemiyordum. Acaba nasıl olmuştu?, Ne giyinmişti? Kahverengi düz saçlarını nasıl yapmıştı? Ela gözleri nasıl gözüküyordu?
Ama bildiğim tek bir şey vardı, o da Sevda'nın her ne olursa olsun her zaman benim gözümde dünya güzeli olmasıydı. Her ne giyerse giysin, saçını nasıl yaparsa yapsın, ela gözleri nasıl gözüküyorsa gözüksün o benim güzelim. Aşkımı itiraf edemediğim güzelim. Ne zaman görecektim ben onun güzel yüzünü? Ne zaman çıkacaktı odadan? Ben tüm bunları düşünürken Turan hala bir şeyler anlatıyordu. Sonra yüzünü bir anda bana çevirdi ve biraz değişik bir şekilde baktı. Ben de bunun üzerine onun yüzüne baktım. O anda ağzından şu soru çıktı:
"Dinlemedin değil mi beni?" dedi robot gibi. Ben onu gerçekten dinlememiştim ne diyecektim Sevda'yı düşünürken seni nasıl dinleyeyim? Tabii ki bunu diyemezdim o yüzden yalan konuştum:
"Yok! Dinledim. Çok güzel konuştun" dedim alkış yaparak. O an içimden o kadar çok gülmek istedim ki eminim Turan'da aynısını düşünüyordu. İkimiz de gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Sonra Turan gülerek şunu dedi:
"Dinlememişsin belli."
"Dinleyemedim!" dedim itirazlı ve gülerek.
"Neden?" dedi gülerek
"Çok hızlı konuştunuz Turan Bey!" dedim şakacı bir sesle.
"Benim konuşmamda değildi sorun." dedi bana şakacı bir resmiyetle bakarak
"Nedenmiş Turan Bey?" dedim şakacı tavrımı koruyarak
"Sen artık kimi düşündü isen Oğuz Bey" dedi benim şakacı tavrımı taklit ederek.
"Çok komiksiniz bugün Turan Bey" dedim hafif bir sinirle
"Siz de pek düşüncelisiniz bugün Oğuz Bey" dedi Turan gülerek. Normalde birbirimize ismimizle hitap ederken şakalaşırken ismimizin sonuna bey ekliyorduk. Biraz daha bekledikten sonra odadan ilk Derya Hanım'ın çıktığını gördüm. Derya Hanım çıkınca Arzu'da yanına geldi. O sırada Derya konuşmaya başladı:
"Evet bayanlar ve baylar! Şimdi size çok güzel bir asker göstereceğim. Böyle bir asker ne gördünüz ne duydunuz. Gördüğünüz tüm askerleri unutun. Binbaşı Sevda Yalçın geliyor!" Sanki program sunuyordu Derya Hanım. O sırada hepimiz alkış yapmaya başladık. O sırada Sevda'nın gözlerini devirerek çıktığını gördüm. O an her şeyi unuttum. Sadece ve sadece Sevda'nın güzelliğine odaklandım. Gözleri beni etkisi altına almıştı, saçları o kapıdan çıkarken havaya doğru kalkıyor sonra tekrar sırtına düşüyordu. Çok çekici duruyordu. O an hafifçe ağzımın açıldığını fark ettim. Yanıma geçtiğinde kalbim durmak üzereydi. Güzelliği beni uzaktan etkisi altına alıyordu. Bugünde esir alacaktı büyük ihtimalle. Sonra Sevda'nın kulağına eğilerek sadece ikimizin duyabileceği bir sesle:
"Sen çok güzelsin asker hanım!" dedim hayranlıkla
"Sen de pek yakışıklısın Oğuz Yüzbaşı" dedi beni sakinleştirmek istermiş gibi. O an yüzümde bir gülümseme oluştu. Sonra şöyle dedim:
"Size pek yakışmam ama asker hanım" dedim şakacı bir sesle. Ne diyecekti buna?
"Aksine, pek yakışırsınız yanıma" dedi gülerek. O an inanamadım. Yani Sevda onunla yakıştığımı mı söylemişti?
"Yanlış düşünüyorsunuz asker hanım" dedim iç çekerek
"Biz de yanlış olmaz yüzbaşı. Hem kendine haksızlık etme, herkes bu kadar yakışıklı olmuyor!" dedi benim gözlerimin içine bakıp gülümseyerek. Ben de onun o gözlerine baktım ve gözlerinde hayallere daldım. Birbirimizin arasında az bir mesafe vardı. İkimiz de birbirimize dönmüştük bunları konuşurken. O sırada Turan ile Derya Hanım'ın küçük öksürük sesleriyle birbirimizden uzaklaştık ve resmi duruma geçtik.,
"Oğuz senin ismin Fatih Kırat, Sevda senin isminde Seren Çiçek" dedi Derya Hanım. Seren Çiçek, Sevda'ya takma isim verirken böyle isimlerin ona pek uymadığını fark ettim. Kendi ismi ve Asena ismi çok yakışıyordu ona. Fatih Kırat benim ismim. Fatih olmuştum. Sonra ikimize uzun uzun neler yapacağımızı anlattılar. Sonra Sevda'ya neler yapmayacağını anlattılar. Sadece Sevda'ya ne yapmayacağını anlattılar. Sevda'nın kanı bir başka deli akıyordu. O yüzden her göreve çıkarken en az beş kere tembihleniyordu, ama ne çare. Kız bir şekilde çözüm buluyor kendi yöntemini kullanıyor ve hiç azarlanmıyordu. Değişik bir deliydi. Ama çok güzeldi. Orası daha derin konu.
Biraz sonra kaleden çıktık ve arabaya geçtik. Sürücü koltuğuna ben yanımdaki koltuğa Sevda oturmuştu. O an ikimizde emniyet kemerlerimizi takarken göz göze geldik. Ah o ela gözler ne hayaller kurduruyordu insana, ah o ela gözler kimlerin gözleriyle buluşmuştu daha önce. Biraz bunu düşününce elimi yumruk yapıp direksiyona koyduğumu fark ettim. O sırada Sevda'nın elini yumruk yaptığım elimde hissettim. O an kendimi çok değişik hissettim. Eliyle elimi açtıktan sonra sıkıca elimi tuttu, beni sakinleştirmeye çalışarak. Sonra yüzümü ona çevirdim ve gülümsedim.
Arabayı çalıştırdım ve lokantaya doğru sürmeye başladım. O anda aklıma şu geldi. Ben göreve seçilmeseydim, Sevda bir başkasıyla mı göreve gidecekti? O sırada öfkelendim ve arabayı daha hızlı sürmeye başladım. O sırada Sevda'nın sesini duydum ve arabayı eski hızında sürmeye başladım:
"Yüzbaşı sen bizi öldürmeye niyetlisin herhalde"
"Bir an öfkelendim de o yüzden hızlı..." cümlemi tamamlamama izin vermeden
"Açıklama yapmak zorunda değilsin Oğuz. Ama lütfen ne düşünüyorsan bunun seni etkilemesine izin verme. Senin bu sinirine çatışmalarda ihtiyacımız olacak." dedi beni rahatlatarak. O sırada kırmızı ışıktaydık ve ben şöyle dedim
"Asker hanım sen benim içime nasıl oluyor da bu kadar huzur verebiliyorsun? Senin şu gözlerin var ya insana her şeyi unutturuyor. Böyle güzel biriyle arkadaş olmayı ben ne yaptım da hak ettim? Çok merak ediyorum"
"Tanışmamız gerekiyormuş Oğuz. Ve diyorum ki iyi ki tanışmışız. İyi ki hayatımdasın yüzbaşı" dedi teşekkür edermiş gibi. Onun beni sakinleştirmeye çalışması o kadar çok hoşuma gidiyordu ki her öfkeli olduğumda onun beni sakinleştirmesini istiyordum. Sonra tekrar arabayı hareket ettirdim. Bu lokanta ne kadar uzaktaydı ya! Daha fazla bir şey düşünmeye çalışmadan arabayı lokantaya kadar sürdüm. Çok şükür varmıştık lokantaya! Hızlıca arabadan inip Sevda'nın kapsını açtım. Sevda inince ela gözleri gözlerimle buluşmuştu. Onun her gözlerini görünce nabzımın yükseldiğini hissediyordum. Sevda ile aramızdaki mesafe daha öncekilerden daha azdı. Birbirimizin yüzüne bakıyorduk uzun uzun.Sadece ikimizin duyabileceği bir sesle:
"Sen çok güzelsin!"
Okur Yorumları | Yorum Ekle |