@dilaray
|
“Öyle bir baktın ki… Aşk’a kör olan gözlerimi seninle açtım.” SUNA Mavi'nin kaçırılmasının ardından aradan tam iki gün geçmişti. Miran diğer korumaları kovduktan sonra evin güvenliği için koruma sayılarını arttırmış ve tam altı tane iri yapılı ve tecrübeli korumaları işe almıştı. Ayrıca evin içinde de bana yardımcı olması için hizmetçi birini bulmuştu. Eve yeni gelen kırk yaşlarında ki Kader abla sabah erkenden evi pırıl pırıl yapmış ve güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Kahvaltı masasına oturmadan önce etrafıma bakındım. Miran uyandığımdan beri ortalıkta yoktu. "Miran Bey bugün erken çıktı. İstanbul'dan gelen misafirlerini karşılamak için." Anladım dercesine başımı salladım. "Başka bir isteğiniz var mı, Suna Hanım?" Gülümseyerek cevap verdim. "Teşekkür ederim ama bana Suna demen yeterli." Kapı zili çaldığında Kader abla koşar adımlarla kapıyı açtı. Miran ardından da kuzeni Murat ve Murat'ın eşi Rüya elinde bavullarla içeri girdi. Miran'ın uykusuzluktan gözleri gitmişti ve çok keyifsizdi. Onlara doğru yaklaştım ve içten bir şekilde gülümseyerek onları karşıladım. "Hoş geldiniz." Rüya sıcak bir şekilde bana bir adım attı ve beni baştan aşağıya süzdü. "Gerçekten, Miran'ın anlattığı kadar güzelmişsin." Miran'a gülerek baktığımda gözlerini benden kaçırdı ve bakışlarını Rüya'ya çevirdi. "Yenge," dedi utanmış bir şekilde. Murat eşi Rüya'yı belinden sararak kendine çekti. "Hayatım, adamı neden utandırıyorsun?" Birbirlerine bakarak çocuk gibi sırıttılar. Enerjileri o kadar güzeldi ki birbirlerine âşık oldukları bakışlarından bile belli oluyordu. Miran tekrardan bana baktı. "Kahvaltı yaptın mı?" "Atıştırdım işte bir şeyler." Başını olumlu anlamda salladı. Miran Rüya'ya dönerek yorgun bir sesle konuştu. "Odanızı sabah erkenden hazırlattım. Bir şeye ihtiyacınız olursa Kader Hanım'a söylemekten çekinmeyin." Rüya olumlu anlamda başını salladı ve sevecen bir şekilde Miran'a cevap verdi. "Siz bakın keyfinize. Biliyorsun biz yabancı değiliz. Ayrıca biraz uyusan iyi olur. Gözlerin gerçekten çok kötü görünüyor." Murat eşini onaylayarak araya girdi. "Rüya haklı. Sen bizi dert etme kardeşim. Sen biraz dinlen ve enerjini topla. Daha sonra neler yapacağımızı konuşuruz," diyerek Miran'a imalı bir bakış attı. Miran elimden tuttu ve beni merdivenlerden sürükleyerek kendi yattığı odasına soktu. Miran'a şaşkın bir ifadeyle bakıyordum. Miran yatağa uzandıktan sonra beni de yanına çekti. Ona zorluk çıkarmadan kendi isteğimle yanına uzandım ve gözlerinin içine soru soran gözlerle baktım. "Biraz yanımda kalır mısın? İki gündür Mavi'yi düşünmekten uyuyamıyorum. Belki sen yanımda olursan uyumam daha kolay olur." Onay verircesine gözlerimi kırptım ve Miran'a kollarımı sardım. Miran'da bana sıkıca sarılarak beni kendine bastırdı ve kokumu içine çekti. "Suna," dedi sakin bir ses tonuyla. "Bana huzur veriyorsun." Gülümsedim ve gözlerinin içine baktım. O da bana huzur veriyordu. Bu kısa zamanda ona öyle bağlanmıştım ki yanımdan bir an bile ayrılmasını istemiyordum. Onun yanında kendimi güvende hissediyordum. Onun merhameti ve şefkati beni iyileştiriyordu. "Miran." "Efendim güzelim," diyerek burnunu burnuma yaklaştırdı. Aramızda artık hiç mesafe kalmamıştı. Ona ilk defa bu kadar yakındım ve bu kalp atışımı değiştiriyor, vücuduma bir sıcaklık yayılmasına sebep oluyordu. Derin bir nefes aldım ve heyecanımı bastırdım. "Bana gerçekten üzüldüğün için mi bana yardım ediyorsun, yoksa?" Sorumun devamını anlamış gözlerle bana baktı. "Hayır," dedi kendinden emin bir sesle. Şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. "O zaman s-sen bana," diye kekelediğimde güldü. "Seni ilk gördüğüm günden bu yana sana yanığım, Suna hocam." Hocam dediğinde bir an gülesim geldi ama ciddi tavrımı bozmadım. Bir an ortam sessizleşti. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Gözlerimiz birbirine kenetlenmiş bir şekilde dakikalarca birbirimizi öylece izledik. "Şu an seni öpmemek için kendimi zor tutuyorum," dediğinde nefes nefese kaldığımı fark ettim. Çünkü bende onu deli gibi öpmek istiyordum ama buna cesaret edemiyordum. Belimi saran elini saçlarımın arasına geçirdi ve daha sonra ondan beklediğim hamleyi yaparak dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kendisi ne kadar merhametli olsa da öpüşü öyle değildi. Dudaklarımı sertçe öpüyor ve saçlarımı beni tahrik edecek biçimde çekiyordu. Beni bir anda altına aldı ve kendini bana sertçe bastırdı. Üzerimde kurduğu hakimiyet inlememe sebep olmuştu. "Kendime engel olamıyorum," dediğimde hoşuna gitmiş olmalı ki gülümsedi. Kollarımı başımın üstünde sabitleyerek bileklerimden tutup boynuma gömüldüğünde kendimden geçmiş ve sadece inliyordum. Boynumu delercesine öpüyordu ve bu beni yakıp kül ediyordu. Tekrar dudağıma yapıştığında bende ona karşılık vererek onun gibi sertçe öpmeye başladım. Elleri önce bacaklarımda gezindi, sonrasında can alıcı noktama geldiğinde kıyafetimin üzerinden avuçladı ve sertçe tutarak kendine doğru çekti. Bu hareketiyle tiz bir çığlık attığımda diğer boş ta kalan eliyle ağzımı kapattı. O da benim gibi nefes nefese kalmış ve terlemişti. "Suna," dedi boğuk bir ses tonuyla. Ses tonu beni tahrik etmişti. Çünkü o kibar ses tonu gitmiş yerine baştan çıkarıcı ve daha erkeksi bir ses tonu gelmişti. "Kokun, bakışların, vücudun, gözlerin..." Elini kıyafetimin içine sokarak iç çamaşırımı buldu ve yavaşça okşamaya başladı. "Beni deli ediyor." Eliyle ağzıma baskı yapsa da inlemelerime engel olamıyordu. Gözlerinin içine büyük bir arzuyla bakıyordum. Onu istiyordum, ne olursa olsun onu deli gibi istiyordum! "Bana öyle bakma," dedi delici bakışlarıyla. "Kendimi zaten zor tutuyorum." Eliyle bir anda sertçe bastırdığında gömleğinin yakasına yapıştım ve onu kendime doğru ittim. Elini çekti ve bacak aramdayken kendini bana bastırarak sertçe ileri geri yapmaya başladı. Diğer eli hala dudaklarımdaydı ve inlemelerimi az da olsa bastırabiliyordu. Hızlı hızlı nefes alıp vererek hareketlerini de hızlandırdı. O her hızlandıkça her yerim zevkten titriyordu. Dakikalar sonra sert bir şekilde hırlayarak inledi ve üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi derin nefes aldı. Bende altımda bir ıslaklık hissettiğimde aynı anda geldiğimizi anlamıştım. Gözlerime uzunca baktı. Ben o an sevişirken kendimi kaybetmiş olsam da şu an da bir utanma gelmişti ve bu utanma ondan gözlerimi kaçırmama neden oldu. "Utanma benden." "Biz nasıl bu kadar ileri gittik anlamıyorum." "Ben kendimi tutamadım, özür dilerim ama şunu bilmeni isterim ki asla sana istemediğin bir şey yapmam. Senin sınırların benim kırmızı çizgimdir." Gülümsedim ve dudağına bir öpücük kondurdum. "Sanırım, asla pişman olmayacağım." Kapıya biri sert bir şekilde vurduğunda Miran sinirle üzerimden kalktı. Üzerini hızla düzelterek elleriyle terden alnına yapışmış saçlarını dağıttı ve kapıyı hafif aralayarak kimin geldiğine baktı. Murat kapıda ciddi ve telaşlı bir ifadeyle Miran'a bakıyordu. "Kardeşim, rahatsız ettiysem kusuruma bakma ama bunu görmen lazım," diyerek elinde ki buruşmuş kâğıdı Miran'a verdi. Miran kâğıdı eline aldı ve merakla açtı. Kâğıdın içinden bir Flash bellek çıktığında merakla Miran'ın yanına yaklaştım. Kâğıdın üzerinde birkaç satır not vardı. Miran'da bunu fark ettiğinde aynı anda yazıyı okuduk. “Sana gönderdiğim videoyu izlemen için sabırsızlanıyorum. Suna'yı yanında tuttuğun her dakika Mavi'nin aleyhine işliyor. Suna'yı ver, kardeşini al!” GÖNDEREN: SÜLEYMAN KARADAĞ Miran kâğıdı sinirle yırttı ve odanın köşesinde ki masanın üzerinde duran laptopa hızla Flash belleği yerleştirdi. Murat ve ben aynı anda Miran'ın yanına yaklaştık ve videonun yüklenmesini bekledik. Odaya bir anda Rüya girdi ve merakla yanımıza yaklaştı. "Bir sorun mu var?" Video açıldığında herkesin gözü ekrana kilitlendi. Mavi üzerinde gecelikle yatağa bağlanmış bir şekilde abime bakıyordu. "Süleyman," diyerek çaresiz bir ses tonuyla konuşmaya devam etti. " Saçmalıyorsun. Lütfen kendine gel. Bu yaptıklarının bir sonu yok. Abim seni bulduğunda bana bu yaptığını öğrenirse seni öldürmekten beter eder." Abim Mavi'yi umursamadan üzerinde ki gömleğin düğmelerini açtı. Üzerinden çıkardığı gömleği yere fırlatarak Mavi'ye yaklaştı ve parmaklarıyla Mavi'ye dokunacağı sırada Miran videoyu durdurdu ve sinirle arkasına dönerek bağırmaya başladı. "Çıkın odadan!" Murat ve Rüya korkudan Miran'ın lafını ikiletmedi ve odadan çıktı. Odada sadece ben kaldığımda öfkeli gözleri beni buldu. "Sende çık odadan Suna!" Başımı hayır dercesine salladım ve gözümden bir damla yaş düştü. Miran tekrardan ekrana döndü ve videoyu devam ettirdi. Devamını izlerken ben bile gördüklerime inanamamıştım. Abim bildiğin Mavi'ye tecavüz ediyordu ve bunun sebebi bendim. Videonun sonunda Mavi perişan bir haldeydi. Süleyman kameraya yaklaştı. "Bundan sonrasını az çok tahmin ediyorsundur," diyerek Mavi'ye baktı ve sözlerine devam etti. "Bu Mavi'ye yapacaklarımın sadece yüzde biriydi. Bu savaşı sen başlattın, Miran Turan!" Video bittiğinde ağlayarak yere yıkıldım. Miran donup kalmıştı ve bu beni korkutuyordu. Şu anda abimi öldürse bile ona ağzımı açıp tek kelime etmeye hakkım yoktu. Miran laptopu sinirle eline alıp duvara fırlattığında çıkan sesin şiddetiyle kulaklarımı kapattım. "Seni yemin olsun öldüreceğim! Seni neredeysen bulup sikeceğim orospunun evladı!" Bana baktı ve çaresiz bir şekilde saçlarını koparırcasına çekti. Gözlerinden bir bir dökülen yaşlar canının ne kadar çok yandığının kanıtıydı. Bu duruma daha fazla sessiz kalamazdım. "Sana beni bırakman gerektiğini söylemiştim." "Bırakamam." Gözlerinin içine yalvararak baktım. Beni bırakmalıydı çünkü abimin gözü dönmüştü ve neler yapacağını artık ben bile kestiremiyordum. Her şey daha da kötü olacak diye ödüm kopuyordu. Bu korkuyla daha fazla yaşamak istemiyordum. "Yalvarırım bırak," dedim boğuk çıkan sesimle. "Her şey daha kötü olmadan bırak. Yoksa abim durmayacak. Anlamıyor musun?" "Hayır," diyerek beni tersledi. "Seni bırakırsam da her şey kötü olacak. Sen neden anlamak istemiyorsun." Derin bir nefes aldı. Yanıma yaklaştı ve ellerimden tutup beni kendine doğru çekerek sıkıca sarıldı. "Başka bir yol bulacağım. Hem sana verdiğim sözü tutacağım hem de kardeşimi kurtaracağım." Başımı merakla iki yana salladım. "Nasıl olacak bu dediğin?" "Eğer senin masumiyetini kanıtlarsam Süleyman kendi rızasıyla bırakacak kardeşimi." Cebinden telefonu çıkardı ve kilidini hızla açarak elime verdi. "Abini ara." Miran'ın elinde ki telefonu alarak ezberimde olan numarayı çevirdim ve birkaç saniye çaldıktan sonra telefon açıldı. "Alo." Miran telefonu elimden aldı ve abime cevap verdi. Az önce ki yumuşak ses tonu yine karanlığa bürünmüştü. "Bir daha kardeşime elini sürersen seni sikerim!" Abim alaycı bir şekilde kahkaha attı. "Demek videoyu izledin. Harika!" "Bak beni iyi dinle. Kardeşime sakın zarar verecek bir şey yapma." "Suna'yı bana verirsen neden olmasın." "Suna'yı sana vermeyeceğim," dedi kararlı bir şekilde. "O zaman neden beni aradın? Bunu söylemek için mi?" "Hayır." Abim cevap vermediğinde Miran sözüne hız kesmeden devam etti. "Başka bir planım var." "Ne gibi?" "Suna'nın masum olduğunu herkese kanıtlayacağım ve sen o zamana kadar kardeşime dokunmayacak ve hiçbir şekilde zarar vermeyeceksin. Bu işin sonucunda ikimizde karlı çıkacağız." Birkaç saniye bir sessizlik oluştu. İçimden abimin bu teklifi onaylaması için dua ediyordum. Miran ile göz göze geldik. İkimizde abimin vereceği cevabı heyecanla bekliyorduk. "Tamam," dedi abim net bir sesle. "Kabul ediyorum ama benim de bir şartım var." "Nedir?" "Bu olaylardan sonra işsiz kaldığım için sıkıştım ve işsiz kaldığım için evi satılığa çıkardım." Bunu duyduğumda çok üzülmüştüm. O ev bize ailemizden kalan bir hatıraydı ve içinde bir sürü anılarımız vardı. "Benden istediğin nedir?" "Evin satılması uzun vakit alır ve o evin satılmasını da istemiyorum. Evi sen satın alacaksın ve ben vakti geldiğinde o evi senden geri alacağım." Miran başını sallayarak, "tamamdır," dedi ve sözüne devam etti. "Anlaştığımız gibi Suna'nın suçsuz olduğunu herkes öğrenecek. O zamana kadar kardeşime çok iyi bakmanı istiyorum. O çok güçlü görünse bile tam aksine hassas biridir. Suna'ya da gözüm gibi bakacağımdan emin olabilirsin." "Tamam," dedi Süleyman kaba ses tonuyla. "Evin satış işlemleri için numaranı kuzenim Murat'a vereceğim. Murat ile iletişim halinde ol ve sakın anlaşmayı bozma. Yoksa sonucunu sen bile tahmin edemezsin," diyerek abimin cevap vermesine müsaade etmeden telefonu yüzüne kapattı. Bu telefon konuşmasından sonra derin bir nefes aldım. En azından abimin artık Mavi'ye zarar vermeyeceğini biliyordum ve iki düşmanın yaptığı bu anlaşmanın iki tarafa da iyi geleceğini biliyordum. Bu anlaşma başarı ile sonuçlanırsa abim köyde ki itibarımızı geri kazanacaktı. Ben hayatıma kaldığım yerden devam edecek ve o karanlık gecenin izlerinden kurtulacaktım. Miran ise hem kardeşini abimin ellerinden kurtarabilecek hem de bana verdiği sözü yerine getirmiş olacaktı.
|
0% |