Arkasından seslenen kadının sesiyle döndü Halil İbrahim.
Karşısında Kenan ve Sedayı görmeyi beklemiyordu.
İstanbulda Üniversite yıllarında Kenan ev arkadaşıydı. Yakın dostuydu. Seda ise Kenanın kuzeniydi ve aynı okuldan mezunları. Üçü oldukça yakındı. Sedanın üniversiteden bu yana Halil İbrahime olan ilgisi hala daha devam ediyordu. En son evlendiğini duyduğunda vazgeçmişti artık.
Kadın koşarak sarıldı Halil İbrahime adam şirkette olması sebebiyle rahatsız olsada geri çevirmedi arkadaşını.
Kısa bir şokun ardından Kenan da yanına gelmiş "Sonunda kavuşabildik" diyip arkadaşına sarıldı.
"Düğüne yetişemediğim için üzgünüm yurtdışındaydım biliyorsun" dedi.
"Estağfurullah lafı olmaz hangi rüzgar attı sizi buraya haber versen havaalnından almaya gelirdim."
"Yeni evlisin seni meşgul etmek istemedik " diyip omuzuna vurdu Halil İbrahimin
"Yukarı geçelim ayakta kalmayın daha fazla diyip odasına adımladı Halil İbrahim"
Uzun süredir görmediği iki dostunu görmenin huzuru vardı içinde.
Uzunca sohbet ettiler. Neredeyse akşam olmuştu. Kenan biz otele geçelim dediğinde Halil İbrahim şiddetle karşı çıktı.
"Yapma Kenanım İstanbuldan buraya kadar gelip seni otelde ağırlayacak değilim hem bizimkiler çok özlemiştir sizi konağa geçelim" diyip ağırlığını koymuştu.
Seda araya girip "Hem eşiyle de tanışmış oluruz fena mı " diyip gülümsedi.
Kenan olumlu anlamda kafasını salladı.
Birlikte konağa doğru yola çıktılar. Öncesinde hazırlık yapılması konusunda haber vermişti Halil İbrahim.
Sare aylar sonra ilk defa böyle hazırlık yapıldığını görüp kim olduklarını merak etti.
Yukarı çıkıp şık fistanlarından birini giydi. Sarı saçlarını güzelce topladı kulağına taktığı pullu küpeler ile tam bir doğu gelini olmuştu.
Halil İbrahim konağa doğru giderken Sareyenin oyununa karşılık vermek için bundan daha iyi bir zaman olamaz diye düşündü. Kapıdan içeri girdiklerinde Seda ile Halil İbrahimin gülüşerek sohbet ettiğini fark etti merdivenlerin başında bekleyip izledi kocasını.
"Ulan insafsız maden bu kadar keyifli bir adamsın bana ne diye sürekli Nemrut tarafını gösteriyorsun" diye geçirdi içinden.
İçini farkına bile varmadığı bir kıskançlık kapladı. Başka kadınlara gösterilen nezaket kendisine gösterilmeği için kızdı hatta.
Kayınvalidesi Sedayı görür görmez heyecanla kalktı ayağa.
" Ahh benim güzeller güzeli kızım m gelmiş keççamııı"
diyip sarıldı kıza Kenan Halime nenenin elini öperken Zilan nene bir yandan geldiklerine seviniyor öte yandan bastonuyla 34 yasındaki adama
" Oğul hala bulamadım mı bir gelin"
diyip poposuna bastonuyla vuruyordu.
Kenan yaşlı kadının hallerine gülüp "Yok nenem yaşlandık almıyor artık kimse bizi" diyip güldü.
"Vışş poh yemişler onlar senin gibisini bulmuşlarda hee heeeeyttt" diyip elini salladı.
Kenan kadına tebessümle güldü. Halime nenenin keyfi yerindeydi. "Ben genç olacaktım ki heç kaçırır mıydım seni gibi yakışıklıyı" diyip güldü.
Kenan ve Seda kahkahalarla gülerken Zeynep hanım tülbent ile ağzımı kapatmış "Tövbe tövbeeee" diyordu.
Halil İbrahim araya girip "Nene yaşındanda utanmıyorsun dedemin mezarda kemikleri sızlayacak diyince yaşlı kadın sinirlenip,
" Köpek işesin onun mezarına az çektirmedi bana hoş güzel olsa başım üstüne çirkinde bir adamdı " diyince kahkahalar havada uçuyordu.
Dicle" Vallahi bu gidişle nenem beni evlendirin der diye korkuyorum" dedi gülerek. Zeynep hanım kızının kokunu çimdikletip "Kız sus rezil olduk zaten" dedi.
Sare gelip usulca sessizleşen karabalığın arasında yer buldu kendine
"Merhaba" diyince tüm gözler ona döndü. Halil İbrahim tebessüm ederek yaklaştı eşine elini beline koyup yanına çekti ufak bir buse kondurdu yanağına Sare İbrahimin bu hareketi karşısında renkten renge girdi uzaklaşmak istedi lakın eli elinin üstünde kaldı sadece öyle güçlü tutuyordu ki adam değil çekip gitmek bir milim bile oynamıyordu. Bir kukla gibi hareket ettirdi eşini.
"Eşim Sare" diyip takdim etti.
Kenan uzattı elini "Merhaba Kenan ben" dedi elini sıktı.
"Bende Seda mennun oldum "diyip Sarenin elini sıktı.
Sare "Memnun oldum" diyip karşılık verdi sıcak tebessümü ile.
"Vay be demek Mezopotamya tekrar İbrahim ve Sare sine kavustu enteresan bir tesadüf olmuş" diyip gülümsemedi. O ana kadar bu detayı fark etmemişti karı koca. Birbirlerine bakakaldılar.
" Evet öyle demekle yetindi Sare. Konuşmaları Dicle in sesiyle bölündü
" Abi sofra hazır babamda bir iki dakikaya geliyor"
" Tamam Dicle geliyoruz dediği an kapıdan Ömer Asaf , Araz ve Mustafa bey de girince hep birlikte sofraya oturdular.
"Maşşllah soframız pek bereketli bugün keşke Zerdam da olsaydı" dedi Halime nine hayıflanıp.
Bir anda ortam buz kesti. Sessizleşti. Sare İbrahimin gerildiğini fark edince masanın altındaki eşine uzandı eli istemsiz.
Bir süre sonra sessizliği Ömer Asaf bozdu.
" Ee abi inşallah erken dönmüyorsunuzdur"
"Hayır bir kaç hafta burada olacağım aslında hem ticaret hem ziyaret diyebilirim" dedi.
Halil İbrahim az önceki andan sıyrılıp "Şu bahsettiğin ihale hakkında mı"
"Evet otelin ihalesini alırsak bir kaç hafta burada olacağım belki bir kaç ay bilemiyorum" dedi.
Kenan yapılan büyük otel inşaatının iç mimarisi için buradaydı. İhaleyi kazanırsa burada kalmaları gerekecekti bir süre.
Sofrada Kenan ve Sedayla edilen sohbetler ile yenildi akşam yemeği.
Mustafa bey ve Zeynep hanım gençleri rahat bırakıp divana geçince gençler hep birlikte çardağa geçtiler çaylar eşliğinde edilen sohbete az sonra Cihangir eşlik edecekti.
Dicle çalan kapıyı açıp "Hoşgeldim abi" diyince Cihangir "Hoşbulduk abim" diyip içeri girdi.
Dicle "Kenan abiler geldi herkes çardakta sen geç bende bir çay getireyim sana abi" dedi.
Cihangir kafasıyla onaylayıp çardağa geçti. Aylar sonra ilk defa görecekti Sareyi her defasında kaçmanın bir yolunu bulmuştu. Cihangir yüreğinin yüküyle adımladı çardağa doğru. Sıcak tebessümü ile selamladı herkesi anında Sareye döndü gözleri. Halil İbrahimin dibinde oturduğunu görünce kirpikleri titredi. Yutkundu.
Sonra geçip boş olan yere oturdu. Ara ara edilen sohbete eşlik etsede gözleri sürekli Sareyi izliyordu. Sare ise kesinlikle o yöne bakmıyordu. En ufak bir umut vermek ya da verebilecek bir harekette bulunmak istemiyordu. O sebeple uzak duruyordu. Geçmişte kalmıştı herşey ve orada kalıp yitip gitmeliydi.
Sare kahve yapmak için ayaklandı. Dicle ben yaparım dese de müsaade etmedi genç kadın.
Kahveleri pişirip yanına suları ve çikolataları yerleştirdi. Neyse ki Dicle yengesinin kahveleri getirdiğini görünce hemen elinden almış servis etmişti Sare ise Cihangir ile yüzyüze gelmekten böylelikle kurtulmuş olmuştu.
Herkesin kahvesi verildiğinde Sare tek bir fincan ile tekrar içeri girdi ve Halil İbrahimin kahvesini ikram etti.
"Hepsi tepsiye sığmadı" diyerek açıklamak durumunda hissetti kendini. Halil İbrahim kahvesini alırken dudağının kenarı kıvrıldı herkese çikolata konulurken ona en sevdiği güllü lokum konmuştu. Aylar önce bir muhabbet esnasında geçen bu detayı hatırlayıp önemseyen eşine minnet duydu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde. Kenan ve Seda için kalacakları odalar gösterilmiş misafirler kalmış herkes odasına geçmişti.
Odaya geçtiklerinde ellerini yukarı kaldırıp gerildi. Sonra Halil İbrahim e dönüp;
" Aşağıda yaptığın şey neydi" diye sordu sinirle.
Halil İbrahim tıpkı bugun Sarenin yaptığı gibi ellerini beline dolayıp mesafeyi kapattı yanağına tekrar bir buse kondurdu.
"Bunu mu kastediyorsun karıcım" dedi. Ciddiyetle. Sarenin ikinci defa hayretle gözleri açılmış;
" Sana kim bana bu kadar yaklaşabileceğini söyledi" diyip itmeye kalktı.
Lakin Halil İbrahim parmaklarımı birbirine geçirip engelledi kurtulmasını.
"Bunu sabah beni koynuma girmekle tehdit eden kadın mı söylüyor" diyip Sarenin ateşini daha da körükledi.
"Bırak beni be adam ben kim senin koynuna girmek kim hıhh meraklın değilim sana bırak beni"
Halil İbrahim durmuyordu "Sonra yalvarırsın al koynuna beni diye almam bak" dedi. Öyle eğleniyordu ki Sarenin yüzü kulaklarına kadar kızarmıştı gögsüme vurdu adamın.
" Bırakk beni bağıracağım yoksa adam öldürüyorlar" diye
"Ölsemde yine yalvarmam sana yinede girmem koynuna senin bırak beni" diyip ittirmeye çalıştı.
Halil İbrahimin gözleri karardı sinirlendi söylediği şeye ifadesi düzleşti
" Sabah öyle demiyordun ama ani değişiminin sebebini merak ediyorum" dedi kalın sesiyle.
"Dalga geçiyordum seninle beni gizli gizli izlediğin için öcümü aldım işte bırak söylediklerinde gerçeklik payı yoktu" dedi gözlerini dikip. Halil İbrahim açtı ellerini içini acıtan kadının içini aynı şekilde yakmak istedi.
"Kendini çok önemseme bana oyun oynadığını fark edip karşılık verdim sadece" dedi ifadesizce.
Sare çekilip "İyi böyle olmasına sevindim beklentiye girmemen isabet olmuş " diyince Halil İbrahimin tepesi attı. Bardağı taşıran son damla oldu. Oysa ona zaman vermiş ve bir kere dahi zorlamamıştı. Ve şimdi karşısındaki kadın bunun asla olmayacağını beyan ediyordu. Evet bu evlilik elbette ikisininde iradesi dışında olmuştu lakin en nihayetinde karı kocaydılar.
En nihayetinde itibarı vardı koskoca bir Aşirete ağalık yapıyordu.
Sert bakışları ve kararan gözleriyle baktı kadına.
"Sen kendini ne sanıyorsun sana dokunmak istesem emin ol müsaadeni istemezdim en az senin kadar bende istemiyorum seni. Hem emin ol göz zevkime uyan bir kadın değilsin."
Yalan kocaman bir yalan tüm gün aklımdaydın be kadın
Gururu incindi kadının ne demek yani tamam birlikte olmak istemiyordu kadınlık yapmak ama bir erkeğin ağzından bunları duymak ziyadesiyle kalbini yaralamıştı.
Halil İbrahim eze eze konuşmaya devam etti. Ayaklarının altına aldığı gururu bir paçavra gibi ezip geçti.
"Bana istediğimi verecek binlerce kadın var dışarıda. Kendini bulunmaz hint kumaşımı sanıyorsun ya da benim uçkuruna düşkün kendini bilmez bir adam olduğumumu çok önemli değil çocuk olmayınca işim kolaylaşacak zaten" dediğinde Sarenin içinde bir yerde bir şeyler kopmuştu az önce kendisini istediğini söyleyen adam nasıl böyle sert konusuyordu.
Yıkılan benliğine inat dikdurdu konuştu kadın.
Kaşları çatıldı "Ne demek istiyorsun açık konuş Halil İbrahim"
"Bence sen ne demek istediğimi gayet net anladın bir aşiret ağasının çocuksuz olmasının ne demek olduğunu iyi biliyorsundur benimde işime gelir en kısa zamanda...
Sustu bitiremedi cümlesini
" En kısa zamanda ne Halil İbrahimmm" dedi Sare bastıra bastıra içi tiksindi kadının bu kadar basitmiydi yani.
" En kısa zamanda bir kuma gelir senın aksine bana kadınlık edecek ve ihtiyaçlarımı karşılayacak bir kadın "
Sarenin içinde koptu kıyamet gözleri karardı.
"Ulan ben seni anandan doğduğuna pişman etmez miyim?"
Şu cümleleri kurarken bile kendinden nefret etti Halil İbrahim asla bunu yapacak bir adam değildi karısının kısır oldugunu bilse bile tenezzül etmezdi lakin karşısında nikahında olan kadının kendisini bu denli ezip geçmesini gururuna yedirememiş. Söylerken gözlerine dahi bakamamıştı. Bu sefer kendide ezildi o lafların altında.
Göz göze gelmemek için arkasını dönüp dış kapıyı açtı hırsla.
Tam dışarı adımlayacakken Sarenin sesi yankılandı "Halilll İbrahimmmmmmmm!!! Yaktım ulan seni!!!"
Halil İbrahim dönmesine vakit kalmadan Sare sırtına atlamıştı bile kapının dışında koskoca adımın sırtında boynuna asıldı Sare.
"Ulan hele bir üstüme kuma getir andım olsun öldürür seni"
Sarenin sesi konakta yankılanıyordu Halil İbrahim sırtından atmaya çalışsana ahtapot gibi sardı kadın , boynuna doladı kolunu adamı boğmaya niyetliydi.
Halil İbrahim kükrüyordu resmen.
" İn aşağı Sareeee gece gece bir kaza çıkacak elimden"
"İnmiyorum az önce söylediğine tövbe et eger üzerime kuma getirirsen uykunda boğarım seni Halil İbrahim"
Adam kadının bu denli delirtmesini beklemiyordu lakın sinirlenmişti ne yaptıysa çözemedi kadını tüm bunlar yaşanırken konak onların sesiyle çalkalanmış herkes bir şey oluyor diyip odalarından çıkmıştı üst katın avlusunda Halil İbrahim ve Sare yi görünce şaşkınlık geçirdi hepsi Sare Halil İbrahimim sırtına ahtapot gibi sarılmış boğmaya çalışıyor ondan kurtulmaya çalışan Halil İbrahim adeta kükrüyordu. Sinirden gözü döndüğü belli oluyordu.
"Kadın in sırtımdan rezil edeceksin bizi gece gece"
Kenan Seda ve Dicle şaşkınlıkla olanları izlerken Ömer Asaf koşup ayırmaya çalışmış Sareden yediği tekme sonucu başarısız olarak geri kaçmıştı.
Halime Nene sinema izler gibi sedirine oturmuş fistanının cebinden çıkardığı kuruyemişleri yerken bu iki deliyi izliyordu.
Zeynep hanım gelini ve oğlunu görünce şaşkınlık geçirmiş "Viii delirmiş bunlar gece yarısı" diyip söyleniyordu.
Halime Nene gelinini görünce eliyle çağırıp yanına oturtmuş eline kuruyemişlerden koymuştu.
"Bırak gelin bırak çivi çiviyi söker Halil İbrahimin hakkından anca kendi gibi deli biri gelir" diyip keh kehh gülüyordu.
Zeynep Hanım büyüyen gözlerle oğlunu ve gelinini izledi.
En son Sare tekrar bağırdı" Halil İbrahim tövbe et kötü olacak yoksa "dediyse de Halil İbrahim sinirlenmiş geri adım atmamıştı.
" Madem bana kadınlık yapmayacaksın olacakları kabullen "diyerek Sarenin ateşini harlamış kendi sonunu hazırlamıştı.
Sare sinirle boynunu ısırdı Halil İbrahimin Halil İbrahim karısının ısırığıla sert bir şekilde bağırınca Mustafa ağanın uyanması kaçınılmaz olmuştu. Mustafa ağa odasından çıkıp onları o halde görünce adeta şok geçirmişti.
"Bu ne hal bu ne terbiyesizlik utanmanızda mu kalmamıştır misafirlerin gözü önünde çabuk Odanıza geçin gözüm görmesin sizi" diye adeta köpürrmüştü.
Zeynep Hanım hızla kocasına koştu.
Karı koca Mustafa ağanın kükreyen sesiyle kendilerine gelirken Sarenin kolları sıyrılmış kocasının sırtından ınmişti etrafa baktıgında odada olmadığını farketti onları izleyen yüzleri görünce utancından yerin dibine girdi.
Mustafa ağa onları azarlarken Sare dudaklarının kenarını ısırıp Halil İbrahimin arkasına saklandı küçük bir kız çocuğu gibi tshirtünün eteğinden tutundu. Herkese rezil olmuşlardı.
Hele kayınpederine nasıl bakacaktı yüzlerine....
Halil İbrahim "Kusura kalmayasın baba haddimizi aştık" desede adamın siniri geçmemiş "Ne derdiniz varda geçin odanızda halledin ulu orta değil hadi kadın kısmını geçtim sen kendindende ni utanmazsın Halil İbrahim" diyip çatık kaşları ile baktı oğluna.
" Bir daha olmaz baba "dedi Halil İbrahim Mustafa ağa daha fazla uzatmadan dışarıdaki gözlere dönüp "herkes odasına" dedi hiddetle.
Ve ilk başta kendisi geçti odasına.
Halil İbrahim babasının ardından alnını sıvazladı.
Sinirle arkasını dönüp Sarenin kolumu tuttu ve geç odaya çabuk diyip çekiştirerek odaya geçti.
Sare odaya geçtiğinde ne yapacağımı bilmez haldeydi. Az önce ne yaşamışlardı kendini kaybetmişti.
Halil İbrahim "Sen ne yapıyorsun be kadın aklın başında mi" diye kükredi.
Sare sanki az önce yaşananlar hiç olmamış gibi "Beni sen zorladın Kepenekli" dedi.
" Sare geç uyu elimden bir kaza çıkacak yoksa "
" Tövbe et "
" Etmem
"EDECEKSİN"
Sare geç uyu zaten rezil olacağımız kadar olduk" diyip susturdu kadını.
" Bu konu burada kapanmadı Kepenekli" diyip pikeyi kafasına kapattı Sare de.
Halil İbrahim ellerini beline koyup pikeyi suratına çeken kadına baktı elleriyle yanaklarını sıvazladı "Ya sabır ya selamet" diyip iç çekti.
Kafasını eğmesi ile boynunda ki acıyı fark edip bakmak için banyoya yöneldi.
Aynada ki sülietine baktı. 34 yaşında adam çocuk gibi babasından azar işitmişti. Boynu ise içler acısıydı. Kan toplamış üstüne morarmıştı. Suyu açıp elini yüzünü yıkadı. Yatağa geçti...
Halil İbrahim Sarenin ateşini körüklemişti bir kere tövbe ettirene kadar vazgeçmeye niyeti yoktu.
Halil İbrahim karısının bambaşka yönünü gördü o gun deli tarafını gördü. Şaşırdı söylediklerimde elbette ciddi değildi lakın karısının bu kadar ciddiye alıp bu denli delirmesşne sasırdı.
O gece ikiside bir birinin damarına basacak sözler etmişti. O sözler yüreklerinde henüz kapıları aralanmamış bazı duyguların kapısını hafif aralamıştı....
Bakalım Karı koca birbiri ile nasıl imtihan olacaktı...