Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm-Geçmişin Kapıları

@dilefruz

Sare yatağa geçmiş gözlerini kapatmıştı. Halil İbrahim pijamalarını giyip yatağa uzandı tavanı izlemeye başladı. Sarenin içinde büyüyen soru yumağı bir bütün halinde döküldü dudağından.

Yavaşça Halil İbrahime döndü "Uyuyor musun"

Adam yavaşça kendini doğrultup eşine döndü. Yüz yüzeydiler aralarında bir insana yetecek mesafe vardı lakin kalplerinin sesini duymak ikisi içinde zor değildi.

"Hayır" dedi usulca.

"Sennn... Duraksadı toparlamaya çalıştı cümlelerini sen kuma konusunda ciddi misin?"

Güldü adam kadın bu meseleye fena halde kafayı takmıştı.

" Belki" dedi Sare aniden doğruldu.

"Öyle bir şey olmayacak"

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Bey kızı" gözlerine baktı yaklaştı aralarındaki mesafeyi sıfırladı.

Saçları adamın iki yanına düştü. Yutkundu adam bu kadar yakın olmayı beklemiyordu. İçinde bir yerlerde harekete geçti hormonları.

"Halil İbrahim sonucu ne olursa olsun bu işin sonunda gerçek anlamda karın olmam gerekse dahi buna izin vermeyeceğim" dedi. Kalkmadı adamın tepkisini ölçtü gönlünden firar eden kelimeleri tartmadan olduğu gibi söylemişti.

Ne demek istiyordu karın olmam gerekse dahi... Bu cümle adamın zihnimde dolanıp durdu hızla.

Ani bir hızla Sareyi belinden kavrayıp altına aldı. Yüzüne düşen saçlarını okşar gibi aldı yanına. Yüzü yüzüne yakındı nefesleri bir birine karışıyor şarabın keskin kokusu zihinlerini bulanıklaştırıyordu.

Burnunu burnuna değdirdi adam ürperdi kadın ama kıpırdamaya niyeti yoktu. Adamın sınırlarını merak etti. Bekledi Halil İbrahim yana eğildi kulağına fısıldadı.

"O zaman ciddi manada karım olman gerekecek" diye fısıldadı dudaklarını boynunda gezdirdi belli belirsiz kokusunu içine çekti. Sanki unutmamak uğruna derin derin çekti içine, her hücresine kazınsın istiyordu

"Gerçekten hayatına hiç bir kadın almadın mı" diye sordu Sare merakıma yenik düşerek.

Halil İbrahim kadının suratına baktı bir anlam arıyordu.

Yavaşça kalkıp yana yattı.

"Bu senin için çok mu önemli"

"Hayır sadece inanması zor"

"Neden"

"Bilmem bir sebebi olmalı yoksa çok mümkün görünmüyor. "

" Doğru "dedi adam devam etmedi Sarenin içi içini yiyordu peki ama nedenn ???

" Kendimce bir sebebim vardı işte" dedi kısaca kestirip attı.

"Geç oldu uyuyalım iyi geceler " dedi kadın bir yenisini daha ekledi sorularına iyi geceler diyip arkasını döndü uyudu.

****

1 Hafta Sonra

Sare ve Halil İbrahimin doğmaya müsaade ettiği güneş , aralarındaki buz yığınını o yavaş yavaş eritiyordu.

Lakin Cihangirin eve sürekli gelmesi gözlerini Sarenin üzerinden ayırmaması belli bir zaman sonra Halil İbrahimin dikkatini çekmeye başladı.

İçten içe karısını kıskanmasına sebep olan bu davranışlar karşısında birşey yapamıyordu. Lakin içine sinmeyen onu rahatsız eden hatta ve hatta içindeki kıskançlık duygusunu fazlasıyla harekete geçiriyordu.

Şirkette işlerini hallettikten hemen sonra konağa geçti.

Sarenin varlığına alışan varlığı açılan kapının ardında onu görmeyince merakla gözleri eşini arıyor ve onu bulana kadar içinde bir korku onu sarıp sarmalıyordu.

Bu kez kapının ardında görmeyi beklediği kişi kız kardeşi değildi. Zerda kapıyı açınca abisi bir anlık şaşkınlık yaşamış hiddetlenmişti.

"Senin ne işin var bu konakta"

Zerda korkuyla sıçradı. Sare konakta kocasının yankılanan sesini duyduğunda hızla mutfaktan çıkıp yanına koştu.

Halil İbrahim Zerdanın kolunu tutmuş sarsarken Halime Hanımda yanlarında bitivermişti.

"Bırak kızı oğul kolunu morartacaksın ben çağırdım"

Halil İbrahim öfkeyle nenesine döndü.

"Benim sözünün bir hükmü yok mu babaanne ben size adı bile anılmayacak demedim mi" diye kükredi.

Zeynep Hanım gözleri dolmuş şekilde oğluna döndü.

"Kızımı özledim oğul sonuna kadar böyle mi olacak küslük mü olacak."

Halil İbrahimin eli bıraktı Zerdanın kolunu "Ben sizi uyardım Anneee ben sizi uyardım adı bile anılmayacak yoksa sonuçları kötü olacak" dedim.

Sinirle soludu.

"Madem siz kafanıza göre hareket eder sözümü ayaklar altına alırsınız gayri bu evde kalmamın hiç bir hükmü yoktur." dedi.

Annesi oğlunun koluna sarıldı.

"Yapma Oğul ikinci defa bana evlat acısını yaşatma bir evladıma hasretim zaten ikinciyi yaşatma"

Annesine bakmadan kokunu hırsla kurtardı annesinden. Hızla merdivenlere yürüdü. Hırsı öfkesi öyle büyüktü ki Halil İbrahim merdivenleri çıkarken merdivenin demir travmanı titriyordu.

Bir an merdivenin yarısında durdu.

"Sare eee ne bekliyorsun buraya gel" diye bağırdı. Sare bir an etrafında ki kadınlara baktı sonra koşarak kocasının ardına yürüdü.

Halil İbrahim kapıyı kırarcasına açtı.

Sare ardından girip kapattı kapıyı.

Arkasını dahi dönmeden emir verdi adam "Hazırlan gidiyoruz bu konaktan"

Sare şaşkınlıkla baktı eşine gerçekten bu kadar ileri gidecek miydi.

Aniden arkasını dönen adam sesini daha da yükseltti "Kulakların duymuyor mu be kadın hazırlan gidiyoruz" dedim.

Sare hızla giyinme odasına geçti ufak bir bavul alıp gündelik giyilecek bir kaç kıyafet ekledi.

Adamın öfkesi bir insan olup ete kemiğe bürünse birini öldürecek güçteydi.

Karşı çıkmadı kadın sakinleşmesini bekledi.

Bavulu hazırlayıp yanına geldi. Adam bavulu aldı. Kapıyı açıp dışarı adımladı. Kapı eşiğinde boşta kalan eli ile karısının elini tuttuğu gibi arkasındaki kadını çekiştirerek hızla indi.

Aşağıda kız kardeşi ve nenesi etten duvar olsa da engel olamadılar adamın gitmesine.

Adam bavulu arabaya yerleştirip aracı çalıştırdı. Yaklaşık yarım saat gittiler. Sare arada bir göz ucuyla kocasına bakıyor çatık kaşlarının düzelmediğini görünce yine önüne dönüyordu.

Nasıl oluyordu da bu kadar öfkeli bir adama dönüşüyordu.

En sonunda dayanamadı kadın.

"Nereye gidiyoruz"

"Halfeti" diyip kısaca yanıtladı adam.

"Çok aşırı tepki vermedin mi"

Adam çatık kaşlarını kadına çevirdi.

"Emin ol sakin bile davrandım"

O an anladı kadın ortası yoktu bu adamın katiyen yanlış kabul etmiyor sözünün yere çalınmasına tahammül edemiyordu.

Cevap vermedi.

Bir süre sonra çift katlı taş bir evin önünde durdular. Halil İbrahim bavulu alıp evin bahçe kapısından içeri girdi. Evin kapısını açıp içeri adımladı.

Onları bir hol karşıladı sağ tarafında mutfak solunda ise tuvalet olduğunu anlaşılan bir kapı vardı hemen ardından büyük bir salon karşıladı onları.

Halil İbrahim elindeki bavulu kenara koyup koltuğa yöneldi ve ayaklarını masaya uzatıp uzandı. Bir süre sonra kapalı gözlerini karısına çevirdi.

"Ayakta kalma geç otur"

Sare usulca adamın yanında duran tekli koltuğa geçti.

"Artık burada mı yaşayacağız"

"Evet"

"Peki ya konaktakiler"..

"Ne olmuş onlara"

"Ne demek ne olmuş ortada bir şey yokken esip gürledin çektin kapıyı çıktın beni de arkandan sürükledin"

Adam bir anda doğruldu soru sorar gibi baktı kadının yüzüne.

"Nikahlı karım olarak benim yanımda olman gerektiğini düşündüm" dedi net bir ifade ile.

"Onu demek istemedim"

"Tam olarak ne demek istedin"

Ofladı kadın.

"Fazla tepki vermiyor musun Sonsuza kadar böylemi olacak yani hem annenin kızını görmeye hakkı var" dedi savunmaya geçerek.

Adam çatık kaşları ile baktı karısına "Ne yapmamı istiyorsun"

Sare anladı sadece soru sormak için sorulmuştu bu soru ve adam ikna olmayacaktı.

Hızla kalkıp adamın tepesinde dikildi elleriyle yanaklarını avuçladı. Uzun işaret parmaklarını kaşlarının üzerine koydu ve "Bir şey yapmanı beklemiyorum şu kaşlarının halini düzeltip içimi daha fazla şişirme yeter" diyip düzeltti kaşlarını.

Adam hayretle baktı kadına. Kadın avuçlarının içinde kor gibi yanan yanaklardan hızla çekti ellerini gözlerini hızla kaçırıp yerine oturdu.

Adam yastığı alıp uzandı boylu boyunca hiç bir şey demeden gözlerini kapattı.

Düşüncelerin arasında battı çıktı boğuldu lakin kurtulamadı. Kız kardeşinin ürkek hali gözleri önünden gitmiyordu.

Kendine kızdı lakın gururu ağır geldi. Usulca uykuya daldı.

Saatler geçti.

Adam kıpırdanıp gözlerini araladı. Üzerine örtülen battaniyeyi kaldırıp gözlerini ovuşturdu. Karısının tekli koltukta kolları bağlı uyumuş olduğunu gördü.

Yavaşça adımlayıp seslendi. Bir kaç kere seslenmesine rağmen duymadı genç kız.

Eliyle omuzuna dokundu dokunur dokunmaz kız irkilerek doğruldu.

"Bir şey mi oldu bir şey mi lazım"

"Hayır seslendim ama duymadın saat geç olmadan alışveriş yapalım. Akşama bir şeyler hazırlamak gerek" dedi Halil İbrahim.

Kadın kolundaki saate baktı. "Olur akşama çok bir şey kalmamış ben hazırlanayım hemen çıkalım" diyerek lavaboya ilerledi.

Lavaboya eşini yüzünü yıkayıp iyice kendine geldikten sonra çıktı.

"Ben hazırım" dedi.

Karı koca evden çıkıp merkeze indiler. Kahvaltılık yemelik bir kaç parça bir şeyler aldılar.

Halil İbrahim aracı eski bir şarap dükkanının önünde durdurdu. Araçtan inmeden eşine döndü.

"Bu dükkanın şarabı meşhurdur. Akşam bana eşlik edersen... diyip duraksadı.

Sare dükkandan gözlerini alıp eşine döndü." Olur güzel olur "dedi adamın gözlerine bakarak.

Halil İbrahim Süryani şaraplarından birini alıp geri geldi.

Eve geldiklerinde eşyaları mutfağa taşıdılar. Ev kullanılmıyor dahi olsa düzenli olarak temizlendiği belliydi.

Sare elindeki eşyaları buzdolabına koydu. Kimisini ise tezgahta yemek yapmak için bıraktı.

Kasaptan alınan pirzolaları güzelce sosladı. Buzdolabına dinlendirmek için koyacağı sırada sırtı kocasının bedeniyle buluştu. Ona doğru dönüp "Bir şey mi lazım oldu" dedi şaşkınlıkla.

Halil İbrahim kadının gözlerine bakıp omuzlarını silkti.

"Hayır canım sıkıldı sen yemeği yaparken bende salatayı yapayım" diyip tezgahtaki sebzeleri yıkamaya başladı.

Kadın şaşkınlıkla baktı adamın arkasından.

"Mutfakla ilgili becerilerin olduğunu bilmiyordum" dedi şaşkın haliyle.

Adam kafasını döndü omzunun ardından karısına baktı "Beni tanımak için çabalamadığın içindir" dedi gülerek.

Sare yanına gelip ellerini tezgaha dayadı.

"Sen çabalıyor musun ki"

"Haklısın. O zaman bu gece yemekte kendimizden konuşalım." dedi karısına bakarak.

Sare ellerini tezgahtan çekerek kollarını bağladı. "Olur bana uyar" dedi tek kaşını kaldırarak.

Bir süre Halil İbrahimi izledi ince uzun parmakları yeşilliği muntazam bir şekilde tutuyor bıçağı kavrayan eli bir şef misali ince ince doğuruyordu.

Adamın damarlı kolları geniş omuzlarına kaydı gözleri... Yan taraftan yüzünü inceledi. Sert duruyordu. Siyah saçları perde misali dökülmüş yanlarına.

Sonra gözlerini adamdan çekipbüyük pencerenin önüne konan yuvarlak masaya çekmeceden bulduğu kenarları kanavıçe masa örtüsünü yaydı, servisleri açtı. Bardakları yerleştirdi. Yapılan mezeleri masaya koydu.

Derin bir nefes alıp son kez masaya baktı. Daha sonra mutfağa geçip marine ettiği pirzolayı dolaptan çıkardı ve kızgın tavada döndürerek mühürledi. Pirzolalar piştiği sırada Halil İbrahim salatanın sosunu eklemiş masaya koymuştu. Dolaptan çıkardığı şarabı kadehlerle birlikte masaya yerleştirdi.

Sare pişmiş eti antep fıstığı ile süsleyip yanına koyduğu garnitürler ile masaya getirdi.

Yan yana masaya bakan çift içinden olmuş diye geçirdi.

"Hadi geçelim soğumasın" dedi kadın Neşeyle.

Adam masanın sağına oturdu Sare ise karşısına geçti.

Etinden bir dilim koparıp ağzına attı.

"Gerçekten çok iyi olmuş" dedi Halil İbrahim.

Gülümsedi Sare "Afiyet olsun hakkını vereyim salatada çok iyi" dedi.

Adam şarabı açıp kadehlere doldurdu ve birini eşine uzattı.

"Ee başla bakalım Sare Hanım" dedi merakla.

Sanki bugun esip gürleyen kendisi değilmiş gibi sakin dingin ve konuşkandı.

"Ne anlatayım" dedi kadın nereden başlayacağını bilemeyerek.

"Lala dan başla neden ailenle değilde onunla yaşıyordun"

Kadın ağzında yuvarladığı eti zorlukla yutkundu. Bir yudum şarap içip boğazını temizledi.

Adama gözlerini dikti.

"Buradan başlayacağını düşünmedim en çok hangi rengi sevdiğimden başlarsın diye düşünmüştüm." dedi.

"Cevabını bildiğim sorular ile vakit kaybetmek bana göre değil yeşili sevdiğini biliyorum" dedi.

Kadın şaşkınlıkla açtı ağzını "Sen nasıl"

Güldü adam "34 yaşındayım ve bunu anlayabilecek tecrübeye sahip olduğumu düşünüyorum kıyafetlerin.." dedi üzerindeki elbiseyi de göstererek. "Yeşil ve tonları çoğunlukla" dedi.

Kadın üzerine göz gezdirdi. "Evet" dedi. gülerek. "Sende siyah seviyor olmalısın"

"Doğru bildin" dedi adam. Gülüştüler.

İkinci yudumu aldı kadın.

"Babam... Babam beni ve kardeşini yetiştirmek için uzunca bir süre esanfın yanına kalfa olarak vermişti. Terzi de çalışıyordum.

Bir gün işten dönerken beni gördü ve gördüklerini yanlış anladı. Ona derdimi anlatmak istedim lakin o anki sinirle okkalı bir tokat yapıştırdı.

Nefes verdi.

"Eee sonra"

"Esi bende sinirlendim yaptığı haksızlığı kabullenemedim. İlk etapta Lala nın yanına arada bir uğruyordum. Oğlu var Aziz. Aziz abi iyi bir seyistir. Babam bana at binmeyi öğretsin diye tutmuştu."
Nefes verdi.

"Onunla at binmeyi öğrenirken tanıdım Lalayı . Bana birçok şey öğretti eğitti Aziz Abi. Sonra iş için İstanbula gidince annesi yani Lala yanlız kaldı. Annem beni bavulla görünce durdurmaya çalıştı lakin babam inat ben ondan inat,

"Bırak ne hali varsa görsün" diye terastan bağıran babamı duyunca hepten kızdım.

Bavulu aldığım gibi Lala nın evine gitmişim.

Sonra işte Aziz abinin yokluğu Lala nın yanlız oluşu benim içinde ki inadım 10 sene kaldım. Birlikte yaşadık birbirimize yoldaş olduk. " diyip iç çekti.

Halil İbrahim dikkatle eşini dinliyordu. Gözleri kadının ifadelerine takılıyor inceliyordu.

" Neden geri dönmedin"

Sare son yudumu kafasına dikti. Doğruldu.

"Dedim ya inat işte. Çok kızdım beni dinlemeyip yargılamasına and içtim geri gelmem diye " kaşları çatıldı. Sanki o anı yaşıyordu.

Tebessüm etti Halil İbrahim.

"Peki, peki o gün konağa neden geri geldin madem bu kadar kızgındın niye döndün."

"Kerimmm... Kıymetlim. O gün evden alındığında geldiğinden haberim yoktu üst köyde yanlız yaşar Hacee Nene hastaydı ona bakıyordum. Silah sesini duyunca geldim atımla Lala Kerimi götürdüler diyince.. Düşünmeden sürdüm işte atı. Ben gittikten sonra babam kimse gitmeyecek demiş. "

İçindeki nefesi bir ağırlığı atmak ister gibi dışarı attı.

"Ama Kerim dinlemedi. Her hafta aksatmadan geldi... Onun varlığı beni hep diri tuttu. Güç oldu işte. Kardeşten ötedir. Oda gelmese hayata tamamen küserdim. Onun sayesinde devam edebildim." dedi sıkıntıyla. Gözleri dolmuştu boş bardağa bakıyordu bunları anlatırken.

Halil İbrahim şarap şişesine uzanıp boş bardağı doldurdu. O sırada yanağından aşağı süzülen bir damla yalı hızla sildi Sare.

" Desene ucuz kurtulmuşum yoksa beni vuracaktın Kerim bu kadar kıymetli oldugunu göre"

"Zerda kıymetli değil mi sesin için" dedi kadın cesaretle.

Adam çakıldı olduğu yere beklemiyordu.

"Ne yaparsa yapsın vazgeçebilir misin ondan gururun sevginin önüne geçiyor ondan böylesin başına bir şey gelse şimdi herşeyi kenarda bırakır ilk sen koşarsın halbu ki"

Sare alkolu etkisiyle de bu kadar rahat konusuyordu.

"Sennn gibi kırgınım bende" dedi zorlukla.

Adama baktı kadın "Halil İbrahim ben kendi kırgınlığımı 10 seneme mal ettim çok sevmeme ve özlememe rağmen dönemedim neden biliyor musun şu lanet gururum yüzünden halbu ki çok istedim lakin zaman geçtikçe gururum güçlendi. Tıpkı bir pranga gibi ele geçirdi beni. Şimdi değil belki ama sen kendine bu kötülüğü yapma ailene ne denli düşkün oldugunu görebiliyorum ve kardeşine kıyamayacak kadar merhametli olduğunu da o yüzden çektin gittin kalsan affedecektin çünkü... "

Adam şaşkınlıkla izledi eşini. Söyledikleri resmen dile gelen duyguları gibiydi.

Kadın durdu adamın masada duran elini tutup sıktı gözlerine baktı.

" Onun için değil kendin için kendine bu kötülüğü daha fazla yapıp kendini yıpratma" dedi içtenlikle.
Sare elini çekince Halil İbrahim şarabı kafasına dikti. Bogazını tırmalayan keskin ekşilik yüzünü buruşturdu.

Kadın az önceki konuyu kapatmak ister gibi "Sen peki sen neden kimseyi almadım hayatına"

Adam güldü sahi hala bunu mu merak ediyordu.

Sandalyeye iyice yaslandı.

Hafif kaydı.

"Aslında belli etmesemde Aşk adamıyım" dedi gülerek.

"Nasıl yani" dedi kadın. Şaşırmıştı. Dalga mı geçiyordu ya da dürüstmüydü.

"Ben.. İnsanın gerçekten sevebileceğine inandığı biriyle olması gerektiğine inanıyorum. Tek gecelik ilişkilerim oldu fakat hayatıma kimseyi dahil etmedim. Sevmediğim biri ile olmak kendime de karşımdakine de haksızlık gibi geliyor ve zaman kaybı gibi. Hem seven sevdiği ile güzelleşir derler. O yüzden ciddi bir şeyler hissetmediğim birilerini sırf beğendim ya da başka bir sebepten hayatıma almak çok benim tarzım değil. "dedi kaşlarını çatarak.

Huzursuz oldu kadın. İçinde bir ses yankı buldu. O yankılanan ses oyle kuvvetliydiki durmadı yerinde kaçtı dışarı.

" Ama benimle evlendin ve bunun da aşk evliliği olduğunu düşünmüyorum" dedi soru soruyordu adamın içine su serpmesini bekliyordu aslında. Merakla dudaklarına baktı adamın ne söyleyecekti kaldırabilir miydi. Ya dosdoğru seni sevmiyorum dese. Biliyordu kadın elbette aşık değildi öyle özel bir sevgisi yoktu ama birinci agızdan duymak kolay mıydı.

Hele bir kadın bir kadın bunu hazmedebilir miydi...

Loading...
0%