Sare adamın her hareketini dikkatle izledi.
Yutkunan adem elmasını. Dikkatle ona bakan gözlerini. Adam hiç bir şey demeden şarabını yudumlayıp ayağı kalktı.
"Geç oldu bugünlük bu kadar yeter. Sofrayı toplayıp uyuyalım yorulduk" diyip masadaki boş tabağı ve kadehi alıp mutfaga yöneldi.
Genç kadın şaşırdı. Kızdı sonra cevapsız bırakılması hoşuna gitmemişti. Sinirle topladı masada kalanları.
Pijamasını giydiğinde kocası balkonda sigara içiyordu.
Uzaklara daldı gözü. Nehrin sakin dalgalarını dinledi. Konuşulanları düşündü. Severek evlenmemişti. Mecburi kaldığı bir evlilikti fakat tarif edemediği şekilde tanıdık bir kaç şey vardı aşina olduğu onu dindiren dahası içinde bir şeyleri harekete geçiren bir şey.
Adam sigaradaki her nefesi derince içine çekiyor bir soru cevabını bulmadan ötekisini doğuruyordu.
Evvela bir sevdiği var mıydı? diye düşündü sonra anlatılanlardan ötürü bu ihtimali attı kafasından.
Peki sevebilir miydi alışır mıydı bu adama şimdi değil ama ileride gerçek bir çift olabilir miydi ikiside. Farkında olmadan 3. sigaranın da sonuna gelmişti.
Kadın tül perdeden arkası dönük adamı izledi dakikalarca yatakta ayaklarını toplamış çenesini dizlerine yerleştirmiş bir vaziyette.
İçi dolu dolu oldu. Cevabını alamadığı o soru ucu tutuşturulmuş bir ip misali ağır ağır yaktı içini. Sıkıntıyla kafasındaki tokayı çıkarıp serbest bıraktı sarı uzun saçlarını.
Derken adam sakince içeri girdi perdeyi çekti.
Banyoda dişlerini fırçalayıp yatağa geçti. Banyoya giderken oturur halde olan kadın o banyoda iken uzamış battaniyeyi üstüne çekmişti. Adam kendi tarafına geçtiğinde Sarenin dönük sırtına ve yatağa yayılmış saçlarına baktı. Tarafına doğru dalga dalga yayılan o efsunlu kokuyu içine çekti. Elini kaldırıp yatağa sereserpe yayılan saçları okşadı.
Kadının düzensiz nefes alışverişlerini dinledi. Yatağın ta ucuna kadar giden kadına baktı aralarında bir insana yetecek mesafe vardı.
Anladı... Kadının masada söylediği şeyin ağırlığını cevapsız kalışının altında ezildiğini gördü. Usulca kıpırdanıp yanaştı. Uzun kolunu kadının ince beline sardı. Ve hiç zorlanmadan yanına çekti.
Kadın belinden karnına uzanan eline baktı. Sıcaklığında kavruldu. Usulca çekilince sırtı adamın sıcak gögsüyle buluştu. Sırtının sağ kısmında atan kalp atışlarını hissetti kendi kalp atışlarının sesi onunkine karışıyor ritmik bir şekilde atıyordu.
Kıpırdamadı. Engel olmadı olmak gelmedi içinden. Vucudunda dolaşan alkol onu az olsun cesaretlendirmişti.
Adam burnunu saçlarına gömdü. Kokladı. Saçlarını öptü. Halil İbrahim de tıpkı Sare gibi anı yaşıyor akışına bırakıyordu.
İçi yumuşadı o güzel kokuyu içine çekince yüzünde engel olamadığı bir gülümseme belirdi.
Kadının kulağına eğildi. Sare adamın sıcak nefesini boyun kökünden kulağına kadar hissetti. Hafif bir esinti misali yanağına doğru yayılan o nefes yaktı kadını.
" Kader bizi bir şekilde bir araya getirdi. İkimizde severek evlenmedik lakinnn lakin bu hayatta tesadüfler değil tevafuklar vardır ancak Allah istediği için olur. Gönlümün payına sen düştün... Belki de...
duraksadı adam en doğru cümleyi kurmak için , o ana kadar nefesini tutup dinleyen kadın yavaşça yüzünü adama döndü dipdibeydiler kehribar gözlerini adama dikti merakla.
Adam kitlendi gözlerine "Belki de gönlüm çoktan seni sevmeye başlamıştır lakin bundan aklımın haberi yoktur" dedi.
Sare adımın cümlelerindeki kelimeleri teker teker tekrar etti baştan sona sondan başa söyledi içinden. Sahi dedi benimde aklımın haberi olmayabilir mi. Gönlüm evet diyor ama aklım mı karşı çıkıyor yoksa diye düşündü.
Baştan sona gözlerinin önünde belirdi Halil İbrahim ile olan anıları...
Kaçamak adamı izleyen bakışlarına rastladım. Sonra reddettiği kıskançlıkları düştü önüne yakınlaşınca artan nabzı. Yogunlaşan duyguları...
Bakışları adamın yüzünde her yere değdi geçti. Her santimi her kırışıklığı izi arşınladı. Anlına baktı sonra siyah ne çok kalın ne çok ince olan kaşlarına yüzüne orantılı gözlerine gözlerinin içinde ışıldayan yogun kahvelerine uzun uzun baktı. Oradan keskin kemikli yanaklarına değindi. Ona sertlik katan çenesine. Hemen sonra bir kalemle çerçevelenmiş gibi özenle duran dudaklarına daldı. O dudakların arasından firar edip kendini yakan nefese daha yakın olmak ister gibi daha da yakınlaştı ayazda kalmış bir kedinin sıcağı bulunca sığınıp mayışması gibi mayıştı keskin alkol kokusu burun deliklerine dolup taştı başımı döndürdü. Usulca kapattı gözlerini ufak bir buse kondurdu adamın dudaklarına. Dudakları birleştiği an bir kor düştü içine amansız bir hastalığın şifasını bulmuş gibi dudakları dudaklarına sarıldı.
Halil İbrahim idrak edemedi ilk önce rüyada mıydı yoksa sarhoş muydu sorguladı kendini müsaade etti bir kaç saniye lakin derinleşen öpücüklere karşı koyamayan benliği dili damağı kurumuşcasına karşılık verdi.
Sare aldığı karşılıklı yanıp tutuştu. İçindeki kor ateşi harlamak ister gibi araladı dudaklarını adamın dolgun alt dudağını dudakları arasında yoğurdu. Öptü hatta daha ileri gidip dişleri ile ezdi.
Kadının cesareti karşı koymayıp aksine ileri gitmesi Halil İbrahimi daha da cesaretlendirdi.
Büyük bir açlıkla öpücüklere karşılık verdi. elleri yüzünü okşadı sonra boyun girintisine yumuldu kalp atışları göğsünü tırmanıp ağzına varmıştı sanki hafif başlayan öpüşler kokusunu içine çektikçe adamı bambaşka bir boyuta savurdu.
Çölde suya rastlamış bedevi misali kana kana öptü.
Öpüşleri şiddetlendikçe elleri başka diyarları keşfe çıkıyor tıpkı gece hızla yayılan bir sis misali vücudunu dolaşıyordu.
Pijamasını eteklerine geldiğinde uzun parmakları kadının çıplak belinde dolandı. Biraz sonra belindeki gamzelerde soluklandı.
Parmağı ile gamzesindeki oyuntuyu hafifçe okşadı.
Sare sanki yüksek bir elektrik akımına kapılmış gibiydi. Vücudunun her zerresi içine doldurduğu kor ateşle alev alıyor hızlanan nabzı bu ateşi daha da körüklüyordu.
Halil İbrahim kafasını kaldırıp gözlerine kilitlendi ve o an sanki az önce dudaklarını hiç öpmemiş gibi yeni bir keşifmiş gibi merakla öptü.
Dolgun alt dudağını emdi. "Tadı var bu kadının kendine ait bir tadı var diye düşündü. Öptükçe içinde ki öpme arzusu kar topu gibi yuvarlandıkça büyüyor dağın tepesinden aşağı inen bir heyelan gibi şiddetleniyordu.
Sarenin elleri farkında olmadan Halil İbrahimin üst Pijamasına takılıp başından çekip aldı.
Ellerini çıplak göğüslerine koydu. Aynı şekilde adam kadının üstünü çıkardı hızlı bir hareketle ve diri dolgun göğüsleri bir hazine misali serildi gözlerinin önüne. Adamın erkekliğinde hissettiği hareketlenme ile dudaklarından hafif ve kesik bir inilti koptu.
O an ceylanını ürkütüp kaçırmak istemeyen aslandan farksızdı. Bu saatten sonra istediğini er yada geç alacaktı artık. Çünkü o öpücük adamın kitli gönül kapılarını açmamış destursuz kırıp atmıştı. Şu saatten sonra tadına vardıktan sonra vazgeçmesi mümkün değildi. Tıpkı bir bağımlı gibi aklı fikri bedeninde ki her hücre onu isteyecek ve almadıkça huzursuz olacaktı.
"O dakika itiraf etti kendine Halil İbrahim gönül sofrasını açmıştı artık Sare ye ve Sare en kıymetlisiydi artık.
Gözleri göğüslerinde gezdiğinde kadının hızla yükselip inen gögsüne ragmen adamın hareketlerini izledi. Adam zor bela çekti gözlerini ve yeniden öptü.
Sareyi öperken aklı onu daha fazlası için zorluyor elleri bağımsızlığını ilan etmiş gibi dolanıyordu. O eller bir anda göğüslerine vardı.
Sare göğsünün avuçlanması ile uykusundan bir anda sıçrayarak uyanan bir bebek gibi sıçradı gözlerini açtı ve kendine geldi. Hızla geri çekildi.
Halil İbrahim kısa bir şok ve kızgınlık yaşadı lakin Sarenin bir anda yerdeki üstü alıp üzerine geçirmesi ile banyoya koşması bir oldu.
Kadın banyoya geldiğinde nefes nefese aynadaki dağılmış yansımasına baktı. Dağılmış saçlarına boynunda oluşan kızarıklığa ve şişmiş kanlanmış dudaklarına.
Yatakta bir anda yanlız bırakılan adamın kızgın bir aslandan farkı yoktu. Sinirlendi. Ellerini sıktı öyle ki gecenin karanlığında sıkmaktan beyazlaşan el boğumlarını görmek zor olmadı.
Üstünü giydi ve kendini balkona attı. Masada duran sigarayı gergin bir şekilde ağzına alıp dumanı içine çekti.
Dumanı içine çektikçe sanki yanan sigaranın ucundaki ateş değil kendisiydi.
Kendine kızdı kendini bu denli kaybetmesine...
Sare oyanlandıktan sonra yavaş adımlar ile yatağa geçip kapattı gözlerini az önce sanki hiç yaşanmamış gibi büyük bir yabancılık ile girdi yatağa sırtını dönüp uyudu.
Sabah gözlerini açtığında Halil İbrahimi göremedi. Elini yüzünü yıkayıp hemen aşağı indi. Koltukta uyuyan adamı görünce içi sızladı.
En baştan beri istekli bir evlilik olmasa dahi ayrı uyumamışlardı. Ve dün gece ki haraket görünmez duvarları yeniden örmüşrü aralarında.
Kahvaltıyı hazırladı. Adamı çağırdı kahvaltı yaptılar ama yeminli gibi tek bir cümle kurmadılar.
Sessizce kahvaltı yapıldı toplandı. Herkes kendi köşesine çekildi gün boyu yan yana gelmemek için direndiler. Sarenin içindeki huzursuzluk esir aldı onu.
Adamın ise gönlü kırılmıştı. Kızgındı üstelik. Kendisine adım atan ve sonrasında hiç bir şey olmamış gibi davranan bu kadına kızıyordu.
Net adamdı Halil İbrahim ve karşısındakinin de net olmasını isterdi. Belirsizlik onu ziyadesiyle mutsuz ediyor sinirlerine dokunuyordu. Dahası bu belirsizlik yüzünden aklında beliren ihtimaller adamı daha da kızdırıyor en olumsuzuna itiyordu.
Dayanamadı Sare iki Türk kahvesi yaparak adamın yanına geldi. Adam sessizce uzanıp kahvesini aldı. Sare kendi kahvesinden bir yumdum alıp söze girdi.
"Dün gece... Ben... Özür dilerim ileri gittim"
Kaşları çatıldı adamın hangi ileri gitmekti bu. Yaptığı şey için mi özür diliyordu yoksa sonrasında yaşananlar için mi özür diliyordu.
"Ben alkolu etkisiyle öyle davranmış olmalıyım... Yani aramızda olanlar.. Görmezden gelebilir miyiz" dedi.
Adamın yüzünde bir harp başladı sağ üst göz kapağı seyirmeye başladı burun delikleri büyüdü kaşları çatıldı. Kırmızı bayrağı göre boğa gibi hiddetlendi.
Derin bir nefes aldı. "Haklısın bende alkolun etkisi ile saçma sapan cümleler kurdum. Gönlümden geçeni aklım nasıl bilmesin değil mi"
Sare tokat yemiş gibi kendine geldi. Ne demekti bu yani bu çok ileri değilmiydi. Bu adam acıyınca kaçırmaktan zerre korkmuyordu.
Cevap dahi vermesine müsaade etmeden ayağı kalktı ceketini giydi ve dışarı çıkmak için hazırlandı.
Sarenin gözleri doldu. Kirpikleri titredi yanaklarının içini ısırdı kanattı.
"Konağa ne zaman döneceğiz dönmek istiyorum" diyebildi sadece.
Adam öyle kızgındı ki bu kızgınlık önceki öfkesini ona unutturmuştu.
"Akşam döneriz" dedi sadece kapıyı çarptığı gibi çıktı.
Kapı öyle sert vurulmuştu ki kapının hemen üstündeki duvarda yer alan, üzerinde nazar duası olan cam levha yere düşüp paramparça oldu.
Sare Halil İbrahimin ardından gözyaşlarını serbest bıraktı.
Daha sonra kırık parçaları topladı. Kafasını dağıtmak için mutfaga geçti. Hazırladığı kıymayı belli bir kalınlıkta halka şeklinde kesilen patlıcanların arasına koydu. Tepsi kebebını fırına verdi.
Ardından yıkadığı pirinci tereyağında kavurdu. Tuz ve suyu ekleyerek pişirdi.
Buzdolabından çıkardığı salatalıklar cacık yapmak için elinde kesmeye başladı. Ne yaparsa yapsın aklından çıkmıyordu Halil İbrahimin sözleri...
En son sinirlendi ve sonuna geldiği salatalığa farkında olmadan bıçağı geçirdi ve elindeki salatalığı aşıp eline isabet eden bıçak onda derin bir kesik açtı.
Bir anda elinin kesilmesi ile transtan çıkan kadın kagıt havluyu iyice bastırdı. Tampon yaptı lakin kanama durmadı.
İyice bastırıp kanamanın hafiflemesini sağlayan kadın banyodaki dolaptan aldığı bir pamuk yardımı ile yaradı tentürdiyot ile temizledi. Temiz bir pamuğu üstüne koydu. Ardından gazlı bez ile iyice sardı. Avuç içini kaplayan sargı sanki avucuna değil yüreğine sarılmıştı.
Akşam oldu Halil İbrahim geldi Sare sofrayı kurmuştu. Adam ellerini yıkadıktan hemen sonra sofraya geçti. Yemek boyunca konuşmadılar. Sare elini saklamak ister gibi kucağından kaldırmadı. Sadece sağ elini kullandı.
Sıra sofrayı toplamaya geldiğinde elini tabağa uzatınca Halil İbrahim kadının elindeki sargıyı gördü. Hızla kolumu tuttu.
Endişeyle sordu "Eline ne oldu"
Kız dolan gözleri ile baktı adama "Kesildi" demekle yetindi.
Adam sinirle homurdandı.
"Neden beni aramıyorsun neden haber vermiyorsun Sare"
Omuzunu silkti genç kız tabağı eline aldı tekrar "Önemli bir şey değil endişelenecek bir şey yok" dedi.
Adam kadının arkasından gidip mutfakta yakaladı kadını kolunu tutup kendisine çevirdi.
"Önemli olup olmadığına ben karar veririm bidaha böyle bir durumda haber ver" dedi.
Gözündeki bir damla yaşı silip kafasıyla onayladı kadın.
"Mutfakta işini bitirdikten sonra hazırlan konağa geçelim" dedi.
Sare yorgundu.
"Halil İbrahim yarın sabah geçsek olur mu kendimi iyi hissetmiyorum geç bu halde görmesinler beni" dedi.
Adam durdu baştan aşağı kadını süzdü.
"Tamam dediğin gibi olsun diyip salona geçti.
Televizyonu açtı. Kanalları gezindi. Bomboş gözlerle baktı ekrana. Onunda aklı dün gecede takılı kalmıştı. Bir anda tutuşan çift üzerine aniden sökülen su ile sönmüştü sanki.
Sessizce geçti saatler. Adam koltuğa yayılıp gözlerini kapattı.
Sare adamın tekrar koltukta uyuyacağını anlayınca başında dikildi.
"Burada mı uyuyacaksın" dedi.
Adam gözlerini aralamadan "Evet" diye cevapladı.
"Yatağa geç burada rahatsız olursun"
"İyiyim böyle sen geç yatağa"
Sare kızdı. Adamın kolundan tutup çekti. "Yatağa gel"
Adam aniden açtı gözlerini kokunu hızla çekti "Gelmeyeceğim Sare sen geç yatağa iyiyim burada" dedi net bir ifade ile tekrar gözlerini yumdu.
Sarenin bogazına bir düğüm atıldı. Yanaklarını ısırdı. Adamın üstündeki pikeyi kaldırıp koca adamı ite ite yanına uzandı.
Adam aniden oldugu yerde doğruldu kaşlarını çattı.
"Ne yapıyorsun sen" Sare adama baktı "Kocamın yanında yatırıyorum sen ne yapıyorsun"
Adam nefesini uzunca soludu"Ne demek oluyor bu "
" Bir şey demek olmuyor karı kocayız ve ben bir kez daha sensiz uyumayacağım" Kadın kararlıydı. Bakışlarından onu ikna edemeyeceğini anladı adam hiç bir şey demeden kendini koltuga bıraktı tekrar.
Kadın kıpırdanıp durdu. Sığamadı. Aniden yere düştü.
Halil İbrahim korkuyla yerde duran kadına baktı "İyi misin" hırsla soludu kadın "Çok iyiyim"
"Sana yatağa geç" dedim.
Kadın adamın söylediklerini umursamadan "Bende birlikte yatacağımızı söyledim" diyip koltuktaki yerini aldı düşmemek için iyice adama yanaştı adamın elini kendi beline sardı ardından kendi elini adamın beline doladı.
Adam şaşkınlıkla kadına bakarken kadın kafasını iyice adamın gögüs kafesine gömdü. Adamın tenine sinen sigara kokusu ve ten kokusu kadını rahatsiz etmiyor aksine sarhoş ediyordu.
Adam hiç bir şey demeden kolunu sıkıca sardı.
Kadın kafası eğik bir şekilde mırıldandı.
"Özür dilerim"
"Duymadım" dedi adam. Sare hızla soludu nefesini kızdığı belliydi adam gerçekten duymamışmıydı yoksa tekrarlatmak mı istiyordu.
Sare kafasını kaldırıp yeşile çalan mavi gözleri ile adama baktı.
"Özür dilerim sabah için...
Adam kadının nefesinle sıcakladı.
" Bende özür dilerim "demekle yetindi.
Kadın tekrar kafasını adamın göğsüne gömdü Sare nefes aldıkça Halil İbrahimin gögdü yanıyor göğsünde başlayan sıcaklık kasıklarına ilerliyordu. Sare kıpırdandıkça farkında olmadan adamın erkekliğine sürtünüyor buda adamın sertleşmesine ve kadının dün gece gözlerinin önünde sere serpe duran göğüslerini düşünmesine sebep oluyordu.
Kadın kıpurdanmayı kesmeyince Halil İbrahim dayanamadı ve omuzlarından sıkıca tuttu.
"Kıpırdanıp durma be kadın yoksa dayanamayacağım"
"Ne oldu" dedi kadın sitem edercesine.
"Ahhh Sare gerçekten farkında mı değilsin bilerek mi yapıyorsun."
Kadın anlamayan gözler ile baktı adama.
Adam kadının anlamadığını görünce belini sıkıca kavrayıp kendime çekti ve sertleşen erkekliği Sarenin sıcak kasıklarına değdi.
Sarenin gözleri büyüdü ağzı açıldı. Olanı anlayınca hızla yataktan kalktı. Saçını başını düzeltti.
"Ne yapıyorsun Halil İbrahim ayıp değil mi" dedi kaşlarını çatarak.
Adam kolunu başının altına alarak güldü kadının pancara dönmüş suratına.
"Ben bir şey yapmadım beni harekete geçiren sensin hem birlikte uyumak istiyordun karıcım gel" diyip kollarını açtı.
"Sen.. Senn hakikaten sinir bozucusun" diyip arkasını döndü ve yatak odasına çıktı. Hızla banyoya girip yüzünü yıkadı. Kendine gelmek için balkona çıktı. Hızlı atan nefesini düzenlemeye çalıştı. Bir süre sonra yatağa geçti.
Bir kaç dakika sonra adam içeri girip yatağa uzandı.
Kadın yatağın iyice ucuna kaydı. Adam kadının haline güldü arkadan.
"İyi geceler" dedi.
Kadın sinirle adama dönüp "Sen aşağıda yatmayacak mıydın"
"Öyle ama burası daha cazip geldi." diyip aniden kadının kollarını başının üstünde birleştirdi.
Kedinin fareyle oynadığı gibi dudaklarını burnunda be dudaklarında gezdirdi.
Sare zar zor emin olmayarak konuştu.
"Halil İbrahim kalk üstümden bak fena olacak"
Güldü adam "Bende onu diyorum ya karıcım. Fena şeyler yapsak hazır bende kıvama gelmişken" aniden karın boşluğuna yediği darbeyle iki büklüm kaldı adam.
"Ahhhhh"
Sare aniden adama döndü "Seni uyardım uzak dur benden" diyip hızla arkasını dönüp pikeyi üstüne çekti.
Adam kadını haline acısına rağmen güldü.
Sare yüzünün eski haline döndüğüne emindi. Fena şeyler... Eninde sonunda olacaktı. Neden heyecanlanıyorum bu adam için bu kadar diye düşündü.
Bir yanı istedi lakin öte yanı ağır geldi. Gözlerini kapatıp uykuya daldı...