Hayat yine hiç beklemediği yerden vurdu Sareyi. Herşeyi aştığına inandığı inanmaya başladığı anda herşeyi yerle bir eden bir anla birlikte dağıtıp bir paçavra gibi kenara attı tüm güzel hislerini.
At savruldukça gözyaşları rüzgara karıştı. Sahi hangi su dindirebilirdi içindeki ateşi,
hangi ilaç iyi gelirdi yangın yerine dönmüş yüreğine hangi söz ikna ederdi artık onu bilinmez...
Ölüp gitmek istedi. Bir kez daha güvenip yarı yolda bırakılmanın dahası hiç suçu olmadığı halde yargılanmanın acısı kemiklerini kırar gibi acıttı her yerini.
Atın nalları sert zemine çarpıp gecenin karanlığında bağıra bağıra ses çıkardı. Kadının içindeki feryat dışa vurdu. Çığlık çığlığa bağırdı.
"Aaaaaaaağğğğğğğğğğh"
İçindeki yangın öyle büyüktü ki acısını başka ne şekilde dindirirdi bilmiyordu.
Kendine kızdı Halil İbrahimi sevebilme ihtimaline.. Dahası daha kendisine bile itiraf etmekten çekinirken kendinden emin bir şekilde Cihangire" onu seviyorum "demişti.
Bir ihtimal olmaktan epey önce çıkmıştı halbu ki. Ellerinde ki ipleri sımsıkı sıktı. En sonunda Lala nın evine girdi.
Lala telaşla baktı gelene perişan halde olan kadını görünce korktu endişeyle yanına yetişti. Ellerinde ki kana kan çanağına dönmüş gözlerine yanaklarını bir bıçak gibi kesip geçen gözyaşlarının izlerine baktı.
Sare hiç bir şey demeden gitti bir çuval gibi kendini divanın üstüne bıraktı.
Lala bir süre konuşamadı. Nereden başlayacağını bilmiyordu. Sare önünü kapatan saçların arkasına sığınıp küçük bir kız çocugu gibi zırıl zırıl ağladı.
Öyle ki hıçkırmaktan ve ağlamaktan içi çıkacaktı artık. Lala yanına oturdu. Islanan saçlarını geriye aldı.
"Meri endişeleniyorum bu ne hal böyle" dedi endişeli gözlerle.
Kız derin zar zor bir nefes aldı. Konuşamadı düğüm düğüm kaldı sözcükler boğazında.
Lala kızın elini tutup banyoya götürdü. Küvetin içini sıcak su ile doldurmuş hazırlamıştı.
Banyo kapısının önünde kızın yanaklarını avuçlayıp göz hizasına geldi. Baktı uzun uzun gözlerinde ki acıyı görmemek için kör olmak gerekirdi. Sımsıkı sarıldı ve doğruldu
"Suyu hazırladım. Sıcak bir duş al ve kendine gel öyle konuşalım" dedi.
Sare kafasını sallayıp onayladı banyoya girdi. Aynadaki dağılmış aksine baktı sinirlendi ve hatta kızdı.
Sıcak bir duş alıp az önceki halinden biraz olsun kurtuldu.
Dışarı çıktığında elinde Melisa çayları ile onu karşılayan Lala divana oturdu. Sare de tam karşısına.
Çayı kıza uzattı. Kendi çayından bir yudum aldı. "Nedir bu halin güzel kizim" dedi. Gözlerine baka baka.
Sare zorlukla yutkundu. "Bitti herşey bitti" dedi net bir ifade ile.
Lala ağzındaki melisa çayının yudumunu püskürtmemek için eliyle ağzını kapattı. Gözleri büyüdü. Çayı bıraktı doğruldu hemen.
"Ne diyorsun sen canim ne demek bitti".
"Bitti. Artık durmam o adamla."
"Yahu şunu düzgün anlat be kizim ne oldu çatlatma adamii"
Gözleri doldu Sarenin. Anlattı herşeyi. Cihangirin gelişini Halil İbrahimin haberi olduğunu yapılan kavgayı ve sarfedilen sözcükleri.
Konuşmasını tamamladı sonra.
"Bu saatten sonra gözü gözüne gönlü gönlüme değmesin" dedi.
Lala şaşkındı. Ne diyeceğini bilemedi.
"Sakin ol sakin ol kim bilir ne anlattii Cihangir olacak deyyus be kizim deli misin sen ben burdan görürüm sevda ateşi sarmış seni dur hemen ani karar verme"
"Lala bitti gayrı dönmem o konağa. En kısa zamanda boşanma davası açacağım."
Lala elleriyle vahlandı. Yüzü üzüntülü bir hal aldı. Biliyordu Sare dönmezdi aşkından ölse Halil İbrahim divaneye dönse yine dönmezdi.
***
Araz ve Kenan kederle yerde yatan adama baktılar. Dedesinin cenazesinde dahi zerre gözyaşı dökmeyen adam kadının gidişi ile küçük bir oğlan çocuğu gibi ağlamaya başlamıştı.
Kalakaldı ikiside ne yaklaşıp teselli edebildiler ne de çıkıp gidebilirler.
Halil İbrahim içini iyice boşaltıp kalktı. Sağa sola savrulup banyoya gitti. İyi değildi. Aklı almıyordu. Sarenin tokadı adeta derin bir ok gibi saplanmıştı göğsüne. Bir yanı deliler gibi ona inanmak istiyor öte tarafı Cihangirin bugün bu odada olduğu düşüncesi ile sinir harbi yaşıyordu.
Zordu. Lavabonun kenarlarını parçalayacak gibi sıktı. Nefes alabilmek için boğazını elleri ile sıvazladı.
1 Hafta Sonra.
O gece Halil İbrahim Sarenin adı anılmayavak dedi ve konuyu dahi açtırmadı bir daha. Derin bir belirsizlik yaşanırken Sare de dönmemişti konağa. Halil İbrahim her sabah erkenden evden çıkıyor akşam ise herkes uyuduğunda geri dönüyordu.
Ruh gibiydi. Dalgın düşünceli ve sinirliydi. Şirkette adeta terör estiriyordu.
Sakalları uzamıştı. Yüzü sürekli gergin haldeydi. Hiç kimse ile konuşmuyor mümkün olmadıkça iletişim kurmuyordu.
Saree...
Peçeli güzel kız... O tekrar herşeyini geride bırakıp eski haline döndü peçesini taktı. Ve bir hafta boyunca evliliğinin yasını tutar gibi hiç renkli giyinmedi.
Günler akıp geçti. Bozbeyi konağı hala durumu bilmiyordu.
Huzursuzca kıpırdandı Sare. Lala en son dayanamadı. "Kizim yeter be kipirdanım durursun öyle"
"Canim sikildi Lala"
"Meri Hece ye gidelim hadi hem sana da iyi gelir"
Hızla ayağı kalktı kadın. Belli belirsiz bir sevinç geçti gözlerinden.
"Olur Lala olur çok özledim"
Yola koyuldular hazırladıkları börek ve bir termos çayı alıp yaşlı kadının evine vardılar. Elini öptüler ve kadında onların başını öptü.
İçeriye geçip oturdu üçüde. Sare sofrayı yere serdi börekleri ve diğer yiyeceklerin kapağını açtı. Çayları doldurup servis etti.
"Hece Nenem nasılsın çok özlemişim seni" dedi. Sare.
"Eyiyim Eyiyim kızım çok şükür bu halimize bugünümüze dedi ve gözlerini Sarenin üzerinde gezdirdi.
" Asıl sen nasılsın "
" İyiyim Hace çok şükür" dedi kısaca. Kadın çayından bir yudum aldı konuştu.
"Dilindekini değil yüreğindekini söyle nasılsın" dedi sorgularcasına
Kız kadına bakıp burukça gülümsedi. Sustu kadın. Biliyordu Sare. Hace eski kadim bir bilge idi. Hissederdi çoğu kez. Bilirdi ama ne zaman konuşacağı belli olmazdı işte.
Bugünde Sarenin içini görmüştü.
Üç kadın güzelce sohbet ettiler. Gitmeye yakın Sare kadının evini temizledi. Yatağını havalandırdı. Sare işini halledip Hace ve Lala nın yanına geldi. Bağdaş kurup oturdu.
"Hace etrafı temizledim bir şey varsa söyle onuda gitmeden hazır edeyim" dedi kirpiklerini kırpıştıraraak.
Hace Sarenin elini tuttu. Yaşlanmış eli kavradı genç kızın küçük elini gözlerine baktı.
"Bir şey var bir şey var. Yangın yerine dönmüş yüreğin var. Kader seni kırmızı bir ip ile bağladı Başı sonu belli . Ne yaparsan yap koparamazsın o ipi kopmaz kopmaya çalıştıkça kör düğüm olmuş. Adam adamm adam ateşe düştü ona su gerek.
Suyun içinde balıklar gerek. Sözler dilden çıkmadır gönül başka söyler.
Kırmızı ip kırmızı ip düğüm olacak düğüm büyüyecek yer kalmayacak yine onu bulacaksın dönecek dolaşacak yine onu bulacaksın. Kaderden kaçılmaz. Kaçma. Adam ölmek üzere adam ölüyor adamın kalbi... "
Bir anda sıçrayıp kendine geldi Hace. Sare ve Lala şaşkın bakışlar ile baktı birbirine. Bir anda sinirlendi yaşlı kadın. Ayağı kalktı kovar gibi çıkardı ikisinide.
" Geç oldu gidin artık iki kap yemek hazırlayın misafir var "dedi ve sertçe kapadı kapıyı.
Sare ve Lala şaşkındı. Sirkelenip kendilerine geldiler ve yola koyuldular. Sessizliği bozan Sare oldu.
" Lala ne demek istedi "
" Gözün aydın olsun Lala. Misafir geliyor akşama kim gelecek kim bilir "
" O değil bana söyledikleri... Korktum. "
"Bende korktum ne yalan söyleyeyim ."
Sare aniden durdu Lalanın önünde. "Sana söylemem gereken bir şey var.
Dikkatle kadının cevap bekleyen yüzüne baktı." O gün Kerimi götürdükleri gün...
"Ne olmuş o güne"
"Hace o günde böyle oldu. Bir anda elini tuttu. Vakit tamam. Senin olana gitme vakti artık düş yola" dedi."
Lala ağzını şaşkınlıkla araladı.
" Ben derim bu kadın cinlidir. Herşeyi bilir "
" Aman Lala sende. " diyip güldü
" Yaşlı ne dediğini bilmiyor tesadüf olmalı "
Güldü Lala." Sana söylediklerini kabul etmek istemediğin için böyle konuşuyorsun.
"Ne alakası var Lala"
"Tamam o zaman akşama misafir gelmez ise sana inanacağım amaaaaa gelir iseee...
" Gelir ise ne "
" Gelir ise düşüneceksin söylediklerini kestirip atmak yok"
"Tamam" diyip işaret parmağını Lala ya uzattı ve sözleşti.
Akşam sofrayı kurdular. Beklediler beklediler gelen giden olmadı.
Saat 9 a geliyordu. "Bak gelen giden yok işte" dedi Sare.
Lala omuz silkti tam o sırada kapı çaldı. İkiside birbirine baktı tuhaf bir şekilde. Birlikte hızla indiler merdivenleri.
Sare derin bir nefes alıp açtı kapıyı.
İki kadın şok oldular. Bir süre sonra Lala çıglık çığlıga bağırmaya başladı.
***
Divana geçtiler kadın durmadan öpüyordu adamı.
"Deli çocikk nereden çiktin de geldin n" dedi genç adamın ellerini öperken.
"Mama bırak artık küçük oğlan çocuğu değilim ben geldiğimden beri öpüyorsun."
Anne oğlunun bu haline güldü Sare.
Aziz Makayel. Lalanın biricik oğlu. Sarenin abisi.
Makayel doğruldu. "Niye bu kadar geç vakitte geldin".
"Alt yolda jandarma yolu kapatmış üst köyü dolanıp geldim araba arıza yaptı. Hacenin yanına ugradım. Yemek yedirdi. Derken arabayı çalıştırınca geldim bu saat oldu."
Aklına gelen şey ile Sare ye döndü.
"Hee bu arada dedi ki Peçeliye söyle" Kaderi için pazarlık yapmasın"
İki kadın korkuyla birbirine baktı. Makayel onların bu halini görünce "Ne oluyor yahu"
"Bir şey yok biz bugun oradaydık ve bir şeyler söyledi onunla ilgili galiba boşver sen ne kadar buradasın"
"İki hafta kadar" dedi. Aziz Makayel.
Sarıldı Lala oğluna uzun uzun. Sare onları yanlız bırakıp odasına geçti. Yatağa uzandı düşüncelerle.
***
Halil İbrahim o günden sonra bir daha odaya adım atmadı. Odaya kimseyi de sokmadı. Darmadağınık kaldı oda.
Adam bir gölge gibiydi artık. Kenan ve Araz ne kadar yanına giderlerse gitsinler adamın eski ruhu yoktu.
Tam 3 hafta olmuştu. Ne İbrahim o tokattan sonra Sareyi aramış ne de Sare o laflardan sonra adamın adını anmıştı.
Sare evden hızlı adımlar ile çıktı. Merkeze gidip boşanma davasını açacaktı artık. Bekledi lakin bitmişti işte.
Peçesini taktı. Makayel onu Şehrin merkezinde bırakıp dönüşte almak için sözleşti.
Kadın hukuk bürosunun önünde durduğunda bir acı saplandı yüreğine lakın kararlı adımlar ile içeri girip işlemleri başlattı.
Aziz Makayel dönüşte aldı Sareyi ve yola koyuldu. Sarenin hali hoşuna gitmemişti.
"Bunu yapmak istediğinden eminsin değil mi" dedi ekleri direksiyonda göz ucu ile Sareye bakıp.
Kadın içli bir nefes aldı. "Evet hem baksana umrumda bile değilim 3 hafta oldu. Olanların gerçekliğini sorgulamamış bile"
Yanlıştı...
İbrahim o günün sabahı Bahardan öğrenmişti Cihangirin nasıl geldiğini. Konuşulan konuşmaları. Sonrasında Sarenin Cihangiri nasıl kovduğunu...
Lakin o atılan tokatıda saklanan gerçekleride hazmedemiyor tam da bu yüzden gitmiyordu.
İçi deli divaneydi bin pişmandı lakin beni anlamalı diye düşünüyordu. Gurunun önüne geçemiyordu.
Sarenin sözleri o attığı tokat aklına geldikçe delirecek gibi oluyor sakinleşmek için kendine zaman tanıyordu.
Günler geçti... Kenan Araz ve Halil İbrahim şirkette odada oturuyorken kara bir bulut gibi çöktü odaya gelen evrak.
Sekreter kapıyı tıklayıp odaya girdi. "İbrahim bey size bir evrak var postacı isminizi görünce şirkete bırakmış" dedi ve ağır adımlar ile evrakı Halil İbrahime uzattı.
Adam evrakı aldı. Resmi olduğunu anladığı bu evrakı hızla açtı. Ve boşanma dilekçesi bir bıçak gibi saplandı gözüne. Şaşırdı sinirlendi harlandı ateşi.
Burun delikleri genişledi. İki adam arkadaşının ani ruh değişimini izlerken Halil İbrahim hızla elindeki kağıdı masaya fırlattı.
Kenan uzanıp kağıdı aldı ve şok olmuş halde Araza uzattı.
"Boşanma davası açmış Kenannnn boşanma davası açmış az önce bana savunduğun o kadın boşanma davası açmış dedi ve hızla ayağı kalkıp iki elini sertçe masaya geçirdi."
"Ceketini alıp hızla çıktı odadan"
Son sürat sürdü aracı. Bir atış poligınunun önünde durdu. İçeriye girdi. Belinden çıkardığı silahı ardı ardına ateşledi.
Öfkesi dinmiyor aksine artıyordu. Delirecekti yok kesin kafayı yiyecekti. Nasıl yapardı bunu...
***
Sare içine düşen sıkıntı ile dolanıp durdu evde en son Makayıl önünde durup omuzlarını tuttu.
"Yeter be kızım başım döndü" diyip omuzlarını tuttu. Sonra elini tutup aşağı indirdi.
Atların önüne geldiler. İkiside ata binip dağlara doğru sürmeye başladı.
Biliyordu Aziz Sareye neyin iyi geleceğini.
En son dağın tepesinde durup şehre baktılar. Sare uzun süredir buraya gelmemişti. Şehre bakıp kahkahalarla güldü.
Aziz Makayel "Heeehh şöyle be kızım suratını asma artık tek evlenende boşananda sen değilsin bu hayatta" dedi desteğini esirgemeden.
Sıradşı arkadaşına döndü Sare. İçinde tuttuğu gerçeği gün yüzüne çıkardı.
"Neden canım acıyor hala o halde"
Aziz kafasını yana eğdi. "İnat ediyorsun çünkü. İkimizinde iletişim problemi var lakin ikinizde problemi çözmek için birbiririnizi bekliyorsunuz" dedi
"İyi madem öyle boşanma dilekçesi eline geçmiş olmalı baksana umrumda bile değil"
"Sare Sareee adama tokat atmışsın sen de en az onun kadar suçlusun lütfen... Hem gururuna yedirememiştir o atılan tokadı. Terketmeni"..
"Ya ne yapsaydım oturup o sözleri yutsamıydım"
"Hayır. Asla. Sadece evlilik böyle yürümez biriniz ateş olurken ötekisi su olmalı. Ona anlatmalı sakinleşmesini beklemeliyim en azından kim bilir ne söyledi de delirdi adam. Üzgünüm ama biri Liza nın adını ağzına alsa ve bir imada bulunsa bende delirirdim. Hem deliriyorsa seviyordur. İleri gitmiş olabilir ama dediğim gibi onun ateşini körükleyen şeyi bilmiyoruz. "
" Belki haklısın ama en azından beni dinlemeli ondan sonra kusmalıydı öfkesini"
"Sen kendin söyledin kardeşi ondan sakladığı için yüzüne bakmadı diye"
Sıkıntı İle iç geçirdi kadın cevap vermeden atını harekete geçirip sürmeye başladı.
****
Günler geçti. Aziz Makayel Sareye yaklaştı.
"Liseden arkadaşlar ile buluşacağız sende gel hem kafan dağılır"
"Yok canım istemiyor"
"Liza istiyor eski sevgilim Derya da orada olacak ve eğer Sare ile gitmezsen izin vermiyorum dedi. Mahçup şekilde.
Sare güldü koskoca adam söz konusu eşi olunca nasılda süt dökmüş kedi oluyordu. Liza Azizin uzatmalı sevgilisi... Yaza düğünleri olacaktı. Eşlik etmek istesede iş yorgunluğu sebebi ile gelmemişti.
"Tamam Lizayı kıramam biliyorsun" dedi.
Üzerini giyindi.
Az sonra büyükçe bir mağara içindeki restorana girdiler. Aziz Makayel hızla kucakladı arkadaşını. Sonra diğerleri ile teker teker selamlaştı.
Daha sonra ardında duran kadının elini tutup masaya oturdu. Sare yüzüne peçe takmıştı yine. Yine aynı bilinmezliğe gömmüştü kendini.
Masaya oturup kafasını kaldırdığında gözleri katran karasına dönmüş öfke ile soluyan gözler ile buluştu.
Karşısındaki adam ona hırsla ve büyük bir öfke ile bakıyordu. Kadın kalkacak gibi oldu lakın Makayel arkadaşı ile sohbet ederken masanın altındaki elini kadına uzattı ve onu durdurdu.
Halil İbrahim ellerini yumruk yapmıştı. Sare ise bakışlarını aldırmaksızın baktı adamın gözlerinin içine. Araz şaşkındı beklediği en son şey bu yemekte haftalardır görüşmeyen çiftin karşılaşmasıydı.
Yemekler sipariş edildi. Sare hiç bir şey sipariş etmedi.
Masadaki sohbetede hiç katılmadı. Masadaki kadınlardan biri Halil İbrahime döndü.
"İbrahim seninde evlendiğini duyduk eşini neden getirmedin" diyerek olaydan tamamen habersiz bir bomba bıraktı masanın tam ortasına. Kadının nefesi durdu. Adamın gözlerinin içine baktı. Cevabını merakla bekledi.
Halil İbrahim yumruk olan elini yavaşça masanın üstüne koydu.
Gözleri karısının gözlerinin tam içine bakıp konuştu.
Sinirle öfkeyle küfür eder gibi.
"Evlendimmmm ve boşanıyoruz" dedi.
Kadın katiline baktı. Evet davayı açan kendisiydi lakin bunu adamdan duymak içindeki son umudunu yok etti. Paramparça etti.
Araz ve Aziz sıkıntıyla baktılar birbirlerine.
Sare hızla ayağı kalktı lavaboya gitmek için Azize sessizce konuştu. Lavaboya yöneldi.
Elini yüzünü yıkadı. Kendine gelmeye çalıştı.
Lavabonun kapısından çıktığında ise görmemesi gereken o sahneyi gördü.