Sare son kez baktı eşine.
" Ne olur yalvarırım bırak yalvarıyorum Halil İbrahim "
" Yalvarmaaa!!! Bu it için mi yalvarıyorsun ulan bana " dedi. Sare'nin Cihangir için yalvarmasını hazmedemiyordu.
Sare dizlerinin üstüne çöktü mecali kalmamıştı artık. Yüzü acıyla sıvandı bir anda eli karnına gitti .
" Hamileyim, hamileyim , senin çocuğuna hamileyim Halil İbrahim " dedi. Ve bir çığlık peyda oldu Kepenekli konağının duvarlarında.
Halil İbrahim Sare'nin son söylediği ile ateşe su atılmış gibi soğudu ve elleri gevşedi. Söyleneni idrak edip karısına bakarken Devran ve Ömer Asaf boşluktan yararlanarak hızla Cihangiri çekip aldı Halil İbrahim'in elinden.
Sare'nin bıçak gibi keskin çığlığı yankı buldu hemen sonra Halil İbrahim'in kulaklarında. İnsanın içini titreden korkusunu ortaya çıkaran kulak tırmalayan acı dolu bir çığlık.
Zeynep Hanım ve Halime Nine bir anda hızla koştu gelinine.
Berfin Hanım ise oğluna sarılıp ağlamak ile meşguldü.
Sare yere çökmüş karnını tutarken beyaz uzun geceliğine bulaşan kan ile korku kapladı Halil İbrahim'in içini. Ne bir adım ileri gidebildi ve bir adım geri atabildi. Öylece kalakaldı.
Endişe, korku, belirsizlik, içinde yer etti bir anda.
" Gözyaşları içinde hıçkırıklarının ardından bağırdı Sare. " Yardım edinnn!!! Bebeğime bir şey oluyorrrr ne olur yardım edin " diye parmaklarını kayınvalidesinin bileğine geçirirken acı dolu feryadı bir ok gibi sağlandı kocasının kalbine. Onu o halde görmek dağ gibi adamın bir anda yakıp yıktı.
" Durmasana öyle Halilll!!! Koş arabayı hazırla hastaneye gitmemiz lazım " diye bağırdı annesi.
Halil İbrahim kendisine verilen komutla kendine geldi. Bir anda eşinin yanına yaklaştı kucaklamak için eğildiği sıra bağırdı kadın,
" Dokunma bana !!!! " çığlıkları arttı sonra.
" Aaaaaaaaaahhhhh" acısını dindirmek mümkün değildi. Ömer Asaf hızla koştu ve abisini kenara iterek yengesini kulakladı ve hızla indi merdivenleri.
" Arabanın kapısını aç Devran! Dilruba sende bana bir üst getir annemle araca binin hemen hadi hadi!!!!"
Halil İbrahim bir yabancı gibi olanları izlerken yaşadığı şoku atlatmamıştı henüz. Dilruba hızla koştu odaya eline gelen üstü aldı ve hızla araca bindiler.
Sare, eltisi ve kayınvalidesinin ellini tutmuş sıkarken acıyla kıvrılıyor inliyordu. Ömer Asaf hızla gaza bastı ve ilerledi.
O sırada teyzesi ile Cihangiri taşıyıp başka bir hastaneye götürmek için yola koyuldu Devran.
Konakta Mustafa Ağa'nın olmayışı büyük şanstı. En son yaşanan mevzu sonrası kardeşi eşini baba evine bırakmış abisi ise arayı bulmaya gitmişti. Şayet olanlara şahit olsa olacakları kestirmek zordu.
Halil İbrahim sedire çöktü ve gözü uzaklara daldı. Halime Nine önünde durdu. Bastonunu yere vurdu üç kere.
" Karının canından can gider Halilll! Sen ne edersin burada!"
Halil İbrahimin gözleri doldu. Koca adam çocuk gibi nenesinin beline sarıldı ve ağlamaya başladı.
Dicle köşeye çökmüş onları izlerken abisini o denli yıkılmış görmek onu mahvetmişti. Hıçkırıklara boğuldu oda. Gün kötü başlamıştı ve o kötülük artarak devam etmiş geceyi zehir edip bırakmıştı.
Halime Nine dolan gözlerine inat dik durdu. Vakur duruşunda ödün vermeyip kırışmış elleri ile torununun saçlarını okşadı.
" Halil İbrahim sen benim ilk göz ağrımsın oğul. Kalk kalk kendine gel. Sen bu hale gelirsen kardeşlerin ne yapar abisin sen. Kalk, yıka elini yüzünü git karının yanına. Vakit karının yanında olma vaktidir." diyerek kaldırdı torununu. Halil İbrahim zar zor kalktı yerinden üzerini değişti. Kana bulanan ellerini yıkadı.
Ardından hastaneye doğru sürmeye başladı aracı. Ömer Asaf Sareyi hastaneye yetiştirmişti acil servise alındı Sare durumu izah edildi ardından acil servis uzmanı gerekli müdahaleyi yaptıktan sonra kadın doğum uzmanı arkadaşının kontrol sağlaması için beklemeye aldı.
Sare eli karnında ağlarken onu teselli eden kayınvalidesi oldu. " Sakin ol kızım daha fazla hırpalama kendini"
Yaşadığı belirsizlik içinde büyürken kaybetme korkusunu iliklerinde hissediyordu. Sanki tutabilecek gibi elini karnından çekmedi.
Az sonra Halil İbrahim giriş yaptı hastaneye. O sırada kontrol için gelen hekim Sare'yi muayene etmiş ultrason ile bakmak için odaya almıştı. Koridorda Dilruba ile karşılaştı İbrahim.
" Hemen ikinci odadalar doktor kontrol ediyor abi" dedi Dilruba kapıyı işaret ederek.
Kafasıyla onayladı ve kapıya ilerledi İbrahim. Az önce Dilruba'nın çıkmasıyla aralık kalan kapıdan baktı sedyede yatan eşine.
" Evet. Bebeğimiz burada şu an 6 haftalık. Sare hanım çok fazla kanamanız olmuş biz gerekli müdahaleyi yaptık lakin bundan sonra sizin ekstra özen göstermeniz gerekiyor. Sizi bu denli strese sokacak olaylardan kesinlikle uzak durmanız gerekiyor. Hem kendiniz hemde bebeğiniz için. Cinsel ilişki onaltıncı haftaya kadar kesinlikle yasak. Üstelik eğilip kalkmak yükselmek ağır taşımakta yapılmayacaklar arasında. Size birkaç vitamin ve birde kanamalarınız için bir ilaç yazıyorum düzenli kullanın 3 hafta sonra kontrole bekliyorum" dedi doktor.
Sare umutla baktı kayınvalidesine. Küçük bebeği tutunmuştu bırakmamıştı onu. Halil İbrahim o kapıyı aralayıpta giremedi içeri. Kapı eşiğinde dinledi olup biteni.
Kendini yan duvara atarak kafasını yasladı.
" Şükür sonsuz kere şükür yarabbi evladımı bize bağışladın. " dedi. Şayet evladına bir şey olsa bir ömür affetmezdi kendini. Henüz varlığını öğrenmişken kaybetme korkusu onu beş yıl yaşlandırmıştı.
Doktor odadan çıkarken Sare zorlukla doğruldu karnını sildi. Kayınvalidesinin yardımı ile üstünü başını düzeltti ve kolunu düzgün tutmaya çalışarak serum direğine tutundu. Zeynep hanım ise düşebilme ihtimaline karşı arkasında duruyordu. Ağır ve aksak adımlar ile dışarı çıktı Sare. O sırada kapıda gördüğü eşiyle göz göze geldi. Kalbi acıdı.
Halil İbrahim yardım için elini uzattığı esnada "İstemez çekil önümden " dedi hiç bir duygu barındırmayan buz gibi sesiyle. Sesi kısılmış çatallaşmıştı. Yoğunluğu her yanına sirayet etmişti. Kızaran gözleri şişmiş kan çanağına dönmüştü.
Zeynep Hanım kafası ile işaret etti oğluna ısrarcı olmasın diye. Halil İbrahim sessiz sedasız kenara geçti. Uzaktan eşlik etti odaya kadar.
Sare yatağa uzandı ve serum bitene kadar uyuyakaldı. O sırada dışarıda bankta oturan Ömer Asafın yanına oturdu Dilruba.
Usulca kafasını kocasının omuzuna dayadı. "Sen iyi misin " dedi Ömer Asaf.
" Değilim. Sare az kalsın bebeğini kaybedecekti " dedi hüzünle.
Ömer Asaf derin bir nefes aldı. "Çok şükür iyiler" dedi. Sessizliğe büründü.
" Abim geldi az önce git istersen yanına "
" Yok kalsın gidersem ağır konuşurum "
Tamam der gibi umudunu silkti karısı ve sessizliğe gömüldüler. Ömer Asaf eşini parmakları ile oynadı gece boyu. Sessiz süren bir sohbetti onların ki.
Uyuyan karısını izledi Halil İbrahim. Biri konuşsun istiyordu lakin annesi bile yemin etmiş gibi sesini etmiyordu. Saatler geçti. Nihayet serum bitti doktor son kontrolü yapmak için geldi. Taburcu olması için işlemleri yaptı.
Sare Dilruba ve kayınvalidesinin kolunda çıktı hastaneden. Halil İbrahim hızla açtı aracın kapısını lakin Sare yönünü değiştirdi ve Ömer Asaf'ın aracına bindi tekrar.
Sertçe kapattı İbrahim boşta kalan koltuğun kapısını. Araca ilerlerken" Abi yengem kendini biraz toparlasın sonra konuşursun ne konuşacaksak" dedi ve durdurdu abisini.
Gerisin geriye döndü Halil İbrahim.
Berfin hanım eve geçtiklerinde oğlundan dinledi her şeyi Cihangir yetişemediği sevdasına annesi ise sebep oluşlarına ağladı. Oğlunun haline acıdı.
" Yapma eyleme Cihangir. Evli artık hemde teyze oğlunla. Olmaz oğlum olmaz. Ne olur vazgeç "
" Kalbim acıyor anne kalbim acıyor elimde değil anlamıyorsun"
Oğlunu çekip sarıldı Berfin Hanım.
Sessizce ağladılar bir süre daha. " Uzak duracaksın madem çok seviyorsun sevdiğin için uzak duracaksın. Hamile Cihangir bebeğini kaybedecekti sizin kavganız yüzünden böyle yetiştirmedim ben seni oğul. O nasıl senin için senden vazgeçti sen de onun için unutacaksın yapma eyleme bir oğlum benim başka kimsem yok bu işinde sonu yok "
" Ne yapayım anne ne yapayım "
" Gideceksin. Mardin'e Bekir kirvenin yanına gideceksin yaşlanmış dedilerdi geçenlerde hem yardım edersin hemde uzaklaşırsın "
El mahkum tamam dedi Cihangir.
Herkes eve geldiğinde akşam yemeği için sofradaydı. Kimsenin ağzını bıçak açmazken Sare'nin yokluğu Mustafa Ağa'nın dikkatini çekmişti. Zeynep Hanım rahatsız demiş geçiştirmişti.
" Hadi gelin hanım rahatsız ulan size ne oluyor hepinizin suratı beş karış "
" İyiyiz baba gün yorgunluğu diye geçiştirdi Ömer Asaf"
Az sonra Sare'nin merdivenlerden inmesiyle Dicle hızla yengesinin koluma koşup yardım etti.
Sare usulca oturdu sandalyeye.
" Geçmiş olsun kızım iyisin inşallah "
" Çok şükür baba iyiyim"
" İnmeseydin kızım dinlenseydin"
" Baba ben bir şey diyecektim"
"Buyur söyle kızım " herkes korkuyla Sare'nin ağzından çıkacak sözleri beklerken konuştu Sare.
“Uzun zaman oldu annemlere gitmiyorum. Annemde biraz rahatsızmış Zerda'nın durumuda ortada ben bir kaç hafta babamlara gideyim müsaden olursa " dedi.
Halil İbrahim çatık kaşlarının ardından bakarken kayınpederi " Bilemedim kızım olur mu ki"
" Olur Mustafa olur gitsin tabi yabancı yer değil hem Dilruba'da gitsin yardımı dokunur " dedi Haline Nene.
" Öyle mi dersin ana"
" He öyle derim Mustafa mahsuru yoktur. Kızlarda olanlardan yoruldu. Gitsinler" dedi ciddiyetle.
" Ehhh madem öyle Dilruba kızımla gidin o zaman kızım babanlara çok selam söyle. "
" Aleyküm selam baba" dedi ve eşyalarını toplamak için yukarı çıktı Sare.
Yemek yendi herkes köşesine çekildi. Dilruba çantasını hazırlamak için odaya geçerken Ömer Asaf soluğu babaannesinin yanında aldı.
" Dayeeeee!!!! "
" Ne bağırırssen kuyruğuna basılmış enik gibi Ömer Asaf kulaklarım duyar hala " dedi bastonuyla Ömer Asafa vururken.
" Yav yengem gitmek istiyorsa gitsin kafasını dinlesin benim karımı ne diye ortaya atıyorsun sen dakeeee"
Güldü Halime Nine. " Vay it oğlu it meğer derdin büyükmüş. Gitsin oda yardımcı olur baban bilmez hala yengenin durumunu "
" Babaanne ben daha üç günlük evliyim göndermem karımı vallahide billahide göndermemmm!" dedi Ömer Asaf sitemle.
" Bana bak Ömer Asaf hastayım der yanımda yatırırım karını aynı konakta hasret kalırsın ona göre ayağını denk al gidecek dedimse gidecek." dedi Halime Nine kaşları çatık halde.
" Dicle gitsin babaanne "dedi Ömer Asaf bir ümit
"Olmaz bekar kız laf söz olur"
" Ulan babaanne ulan babaanne yaktın beni yaktın " diyerek kalktı Ömer Asaf.
Babanneasi arkasından “koyun can derdinde kasap et derdinde “ diye söylenirken Ömer Asaf Dilruba'yı ikna etmek için çıkmıştı bile.