Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm -Kararlar Ve Sonuçlar

@dilefruz

Zerda çekmecedeki telefonu alıp yazdı sevdiğine böyle pervasız davranan bu adam karşısında daha fazla dayanamazdı. Hele bugun söyledikleri aklına geldikçe geriliyor midesi çalkalanıyor kusacak gibi oluyordu.

Gözyaşları içinde yazdı mesajını "Canımıncanı bana kızgın olduğunu biliyorum senden af dilemeye yüzüm yok hakkımda yok. Lakin sen gibi bende yaşayamam sensiz. Bu gece saat tam 2 de her zamanki yerde seni bekliyor olacağım. Eğer benimle bir yola çıkma kararından hala vazgeçmediysen bekliyorum seni." gönder tuşuna basıp beklemeye koyuldu.

Fırat dağılmıştı. Pazar tezgahını açmamış gün boyu ruh gibi dolanmıştı. Sanki bir gün değil günlerdir bu acıyla yaşıyordu. Diğer günler nasıl geçecsk diye düşünürken yanına oturan adama döndü.

" Hayırdır bra bugün tezgah açmadın nedir derdin sen ne olursa olsun açarsın o tezgahı" dedi meraklı gözlerle.

Ali can dostu kan kardeşi Ali. Diğer namı Deli Ali.

Adam yanındaki Süryani şarabından bir yudum aldı. Koluyla gözyaşlarını sildi. Uzaklara daldı.

Ali cebindeki sigarayı çıkarıp yaktı. İçine çekti." Kendini bu kadar kaptırma divane olursun" demiştim brame.

Yaşlı gözleri ile arkadaşına döndü adam "Ben hep divaneydim sadece beni bu kadar dağıtacağını bilmiyordum." dedi.

İçini çekti büyük bir sıkıntı ile.

"Nasıl geçecek abi nasıl geçecek bu illet söylesene sen nasıl atlattın"..

Elindeki sigaranın dumanını çeken adam alayla gülümsedi. "Geçtiğini kim söyledi sadece bu acıyla yaşamaya alışıyor insan" dedi.

Ayağı kalktı sonra Ali hızla. Arkadaşının elindeki şarap şişesini aldı fırlattı köşeye. "Kalk hadi eve gidiyoruz." dedi.

Kafasını salladı adam "Tamam" diyerek mırıldandı.

Bizimkilere haber vereyim beklemesinler diyerek eline telefonunu aldı.

Eline telefonu alır almaz ekrana gelen mesajı tıklayıp açtı. Mesaja baktı. Telefonu uzaklaştırdı yaşlarını iyice çekip burnunu sildi. Tekrar tekrar okudu.

"Ne oldu oğlum ne diye ekrana bakıp duruyorsun hayırdır" dedi kan kardeşi.

"Bra ben şarhoş mu oldum yoksa hayal mi görüyorum dedi tekrar tekrar ekrana bakarken.

Ali hızla aldı adamın elindeki telefonu. Mesajı okudu.

Şaşkınlıkla arkadaşına dönüp" Yok oğlum doğru görüyorsun sarhoş değilsin kalk ulan kalk 2 de seni bekliyorum demiş 15 dk içinde orada olmamız gerekiyor. "

Fırladı genç adam koşmaya başladı. Ali seslendi arkadan" Dur Ulan durr koşarak yetişemezsşn oraya telefonun kaldı bendeee bra durrrr"

Yanına yetişip durdurdu adamı nefes nefese kaldı ellerini dizlerine koyup nefesini düzene koymaya çalıştı.

"Bra sen hakikaten divanesin hangi akıl bu kadar yolu 15 dakikada bitirebileceğine inandırdı seni araba ilerde gel"..

" Aklım başımda değil ki yetişememe korkusu sardı içimi seni Allah gönderdi ya mesajı hiç görmeseydim"

Arabamın sürücü koltuğuna otururken güldü arkadaşı " Ee bra demek ki benim de bu gece buraya gelmemin var bir hikmeti"

"Şu geceyi sağsaglim bir atlatalım Allahın izniyle dile benden ne dilersen"..

"Mutlu ol bra çok mutlu ol daha ne isterim hem sevenleri kavuşturmak sevaptır." dedi sakince.

Nihayet Dar sokağın yanına varmışlardı bundan sonra araç girişi olmadığı için genç adam indi araçtan koşarak ilerledi. Gecikmişti sevdiğinin geri dönmemiş olmasını diledi.

Yetişti nefes nefese yanına vardı genç kızın.

Kız gelmeyeceğini düşünüp adımlarını atmaya başlamışken yanına vardı adam aşık olduğu adamı görünce bir anda sarıldı boynuna. Senelerdir görmemişte kavuşmuş gibi büyük bir hasretle. Adamın kokusuyla doldurdu tüm nefesini hıçkırıklara boğuldu.

Ağladı iki sevgili. Karanlık sokak onların hıçkırık sesiyle çınlıyordu. Kız doğruldu. " Bizden vazgeçtiğini sandım" dedi büyük bir hüzünle.

Adam gözlerini dikti genç kıza "Sensiz nefes bile alamam demiştim nefessizim dünden beri öleceğim sandım nasıl vazgeçebilirim"

Gülümsedi genç kız. Rahatladı yüreği. Adam kızın gözyaşlarını sildi sonra kendi gözyaşlarını kendine gelmek için kafasını salladı.

Acele edelim bir gören olmadan gitmemiz gerekiyor.

Elini tuttu sevdiğinin. Sokağın köşesinde duran araca bindiler.

***

Kepenekli konağı herşeyden habersiz uyandı güne. Sofra kuruldu. Herkes kahvaltı sofrasındaydı Zerda hariç.

Halil İbrahim kız kardeşi Dicleye döndü sandalyeye yaslandı.

"Dicle ablan nerede?" dedi merak dolu sesiyle. Zerda herkesten önce sofraya gelirdi oysaki.

"Bilmiyorum abi yorgun herhalde kahvaltı hazırlamak için bile inmedi" dedi.

"Git bak bakalım neyi var"

Sandalyesinden kalkan kız hiç birşey demeden usulca çıktı yukarı. Ablasının odasına girdiğinde göremedi onu yatağının düzeltilmiş olma ihtimali ile banyoyu kontrol etti. Burada da bulamayınca abisinin çalışma odasında olabileceğini düşünüp oraya baktı lakin yoktu. Hiçbir yerde yoktu genç kız.

Dicle telaşla indi merdivenleri. Korkuyla tuttu küçük yüreğini.

"Aaa aaabi ablam yok her yere baktım yok ablam"

Halil İbrahim fırladı masadan "Nedemek ablam yok baktın mı her yere" dedi. Merak dolu gözlerle.

"Buralardadır oğlum nerede olacak" dedi halası. Lakin Dicle usulca elindeki not kağıdını abisine uzattı elleri titriyordu kağıdı uzatırken bir damla göz yaşı döküldü yanağımdan.

Sesi titredi konuşurken "Be been senin odanda buldum bunu abi" dedi zorlukla.

Halil İbrahim hızla aldı kızın elindeki kağıdı öyle ki kız korkuyla iki adım geri sendelemişti.

"Üzgünüm abi. Herşey için çok üzgünüm. Bunları hiç yaşamamış olmayı dilerdim lakin Sedat ile evlenmektense ölürüm... Yaptığımın bir affı yok biliyorum senden af dilemeye yüzümde yok lakin seni sizi çok sevdiğimi asla unutmayın.

Herkes korku ile bakıyordu Halil İbrahime ne olmuştu ne okumuştuda dağılmıştı böyle.

Ömer Asaf hızla abisinin yanına gelip kağıtta neler yazdığına bakmak için elinden çekti kağıdı. Okur okumaz suratı sarardı. Ne yapacağını bilmez halde oturdu sandalyeye.


"Kaçmış" diyebildi sadece... Kendi duyacağı şekilde.

Halil İbrahim içindeki şok dalgasını atlatıp içindeki öfkeyi serbest bıraktı. Hızla dönüp yanındaki sandalyeyi kaldırıp çaktı yere büyük bit hırsla. Gözlerinden ateş çıkıyordu. Nabzı yükselmiş ses tonu korku salıyordu. Masadaki herkes korkuyla sıçradı birden.

" Hayırdır Oğul hayırdır ne oldu ne yazıyor" dedi Nenesi.

"Ne hayrı daye ne hayrı"
diyip kükredi adeta.

Yumruğunu geçirdi masaya masadaki tüm kahvaltılıklar etrafa saçıldı.

Ömer Asaf abisini sakinleştirmeye çalışıyor ama beceremiyordu.

Zerda kaçmıştı herkesi herşeyi geride bırakıp gitmişti. Her şeyi yanlış anlayıp öyle gitmişti.

Oysa konuşmanın devamını dinlese böyle mi olurdu. Ogün o kapının ardında Halil İbrahim babasını kesin bir dil ile reddetmişti. Bununla kalmayıp amcasına bu işin olmayacağını haber veren yine kendisi idi.

Babası kalakaldı olduğu yerde annesi feryat figan aglamaya başladı.

"Hazırla arabayı Ömer Asafff neyi bekliyorsun Ulan diye kükredi kardeşine"

Ömer Asaf hızla koştu arabaya. Halil İbrahimin ayak sesleri yankı buluyordu taş konakta
Kapıdan çıkmadan evvel son kez döndü Halil İbrahim ailesine


"Bir daha bu evde onun ismini zikredeni duyarsam kendi ellerimle öldürürüm. Elime geçerse kimseye bırakmadan ben alacağım canını" dedi hiddetle.

Annesi koşup kavuştu oğluna lakin ne fayda Halil İbrahimin nemrut tarafı görünmüştü bir kere ortası yoktu bu adamın işte ya İbrahimdi ya da Nemrut.

Bugün kara gündü dediğini yapardı yedi cihan bir araya gelse durdurulamazdı biliyordu hepsi.

Zeynep Hanım yığıldı olduğu yere. Halime nene ve Havva Gözyaşları içinde sessizce ağladılar. Mustafa Ağa hiç bir şey demeden odasına çıktı. Ve saatlerce orada kaldı.

***

Hızla bindi arabaya kardeşine bakmadan başladı söze
"Ömer Asaf ip olup iğne deliğine girse bulup getireceksin onu eğer getirmezsen sana da acımam bilesin" dedi.

Sesi en ufak bir tereddütü barındırmıyordu.
Netti.

Kafasını salladı Ömer Asaf. Halil İbrahim ise kardeşi gibi yakın gördüğü Araz ı aradı.

Bir kaç dakika sonra şirketteydiler.

Araz , Halil İbrahimin odasına girdiğinde Halil İbrahimin gözlerindeki ateşi gördü. Katran karasına dönmüştü irisleri. Burnundan öyle bir soluyordu ki aklı olan yaklaşmazdı. Anlındaki damarlar iyice belirginleşmişti. Ta öteden şah damarının nasıl şiddetle attığını görebiliyordu Araz.

"Kardeşim" dedi olabildiğince sakin sesiyle.

Hızla kafasını kaldırdı Halil İbrahim irisleri katran karası, beyazı kıpkırmızı olan adamın delici bakışları karşısında başka bir şey diyemedi.

Saatler geçti.

Aniden çalan telefon ile fırladı ayağı.

***
Ömer Asaf caddedeki kamera kayıtlarına ulaşmış Zerdanın bindiği aracı tespit etmişti.

Yaklaşık 5-6 saat sonra buldu yerlerini.

Abisini aradı. "Bulduk abi"

"İkisinide konağa getiriyorsun hemen" dedi Halil İbrahim.


* **

Lalanın evine gitmişti Kerim sevdiği kadın ile birlikte o gece ablası yukarıdaki köyde yanlız kalan Zahide Nene hastalanınca ona refakatçi olmak için onun yanına gitmişti.

Haberi yoktu kardeşinden.

Telefon kullanmıyordu Sare. Arayıp ulaşmak mümkün değildi.
İhtiyar kadın tüm köy boşalınca tüm ısrarlara rağmen köyünü bırakmamış burada ölmek istediğini söylemiş gitmemişti. Lala ve Sare dönüşümlü olarak haftanın 3 günü yanına ugruyor eksiklerini görüyordu. Son gidişinde hasta oldugunu görünce yanında kaldı Sare.

Lala gece yarısı Kerimi karşısında görünce ilk önce büyük bir şaşkınlık yaşamış sonra sevinçle kucaklamıştı onları.

"Kerimm sonunda sonunda geldi demekk ahh için paramparça idi o haline" diyip yukarı çıkardı gençleri.

Genç kız "Kerim kim " diye sordu sevdiği adama adam gülümseyip döndü Zerda ya " benim Kerim ismini sadece ailem bilir dışarıdaki herkes Fırat diye sesleniyor " dedi.

Kendi kendine bu ayrıntıyı bilmediği için kızsada bu işi sonraya bıraktı genç kız.

"Ah ah canim ne şansizlikk ablan yoktur bu gece Zahide Nene hastalandi gelir yarin sabah siz yatın dinlenin hemen" dedi. Yatağı hazırlarken.

"Teşekkür ederim Lalamm hakkını ödeyemem yarın İstanbula gitmek için yola çıkacağız seni zor durumda bırakmak istemezdim lakin vedalaşmadan gitmek istemedim " dedi sarıldı yaşlı kadına.

"Aman canim ağlatacaksiniz beni sonra yüzüm soluyor" dedi ortamdaki duygusallığı dağıtmak için.

Genç kıza da sarılıp odasına geçti.

Karşılıklı sedirlere uzandı iki genç.

"Bundan sonra ne olacak Kerim" dedi kız sesindeki ensişeyi gizlemeye çalışarak.

Adam ilk defa Kerim ismiyle seslenen sevdiğine dönüp gülümsedi. "Her şey güzel olacak güzel günler göreceğiz güneşli günler endişe etmeyi bir yana bırak bu yola çıktık artık sonuç ne olursa olsun birlikteyiz işte"

Derin bir nefes aldı kız. Kısa bir sohbetten sonra uykuya daldılar.

Sabaha karşı şiddetle çalındı demir kapı Lala fırladı yatağından sabahlığını geçirdi üzerine Zerda ve Kerim yataktan fırlamıştı.

Lala gençleri durdurarak "Bekletin bakayim çıkartmayin kafanizi dişari" dedi.

Merdivenleri indi hızla kapı çalınmıyordu kıracaktı her kimse.

Lala kapıyı açar açmaz içeriye savurdu Lala yı kapıdaki adam.

Ömer Asaftı gelen yanına bir kaç adamını alıp gelmişti. Bulmuştu yerlerini.

"Ne oluyor sabah sabah eşkiya misiniz"

"Zerdaaa zerda çık dışarı burada olduğunuzu biliyorum çık dışarı".

Korkuyla titredi kız ağlamaya başladı. Kerim yanına gelip sarıldı kıza.

"Korkma yanındayım hiç bir şey olmayacak korkma Zerda" dedi gözlerinin içine bakarak iki el silah sesi duyulduğunda Kerim Zerdanın elini tutup indi aşağı. Bu manzara ile karşılaşan Ömer Asaf sinirle ilerledi "Bırak lan elini bırak"

Daha sıkı tuttu genç adam bırakamadı. Ömer Asaf yakasından tutup kafayı geçirdi Kerime.

Kerimin kaşı patlamış arkaya savrulmuştu. Zerda sevdiği adamın başına koşup kaldırmaya çalışırken kollarından zorla tutulup kaldırıldı. Kız feryat figan ağlarken bağırdı.

"Bırakın beni bırakınmnnn Keriimmmmm"

Ömer Asaf yere düşen adamı kaldırıp okkalı bir tokat geçirdi ağzına "Ulan sen kim oluyorsun da benim kız kardeşimi kaçırıyorsun eceline mi susadın köpekkk"

Karşılık vermedi Kerim verse pek ala karşısındaki adamın üstesinden gelirdi lakin hiç bir şey yapmadı. Lala Kerimin başıma koştu fakat ne fayda, Ömer Asaf Kerimin ensesinden yakalayıp araca sürükledi adamı.

Lala peşinden koştu arabanın önüne "Birakin evladimi Birakin diyorum size"

Ömer Asaf izin vermedi genç kadına kan revan içinde kalmış adamı çöp torbası gibi fırlattı aracın arkasına.

Zerda sevdiği adamı öyle görünce perişan olmuştu. Ağlamaktan sesi kısılmış gözleri davul gibi şişmişti.

İlerlemeya başladı araç Kepenekli Konağına doğru.

Ölümün kokusuydu yayılan. Biliyordu ikiside lakin yinede kendilerinden çok birbirlerineydi endişeleri.

***

Sare tepedeki köyden duydu silah sesini civarda Lala nın evinden başka ev yoktu. Korkuyla çıktı dışarı.

" Pire Hace silah sesi duyuldu ben bir Lalama bakayım" dedi.

"Selametle git keççame selametle git" dedi yaşlı kadın.

Genç kız atının yularını hızla çözdü sırtına bindiği gibi hızlandı yolun yarısında Lala ile karşılaştı. Hızla indi atından Lala iyi görünmüyordu korkuyla koştu yanına.

"Ne oluyor Lala Hayrolsun inşallah"

"Ne Hayri ne hayri be Meri Kerim geldi kizla akşam kizin abisi bulmuş izlerini Baskin yapti eve koş güzelim koş öldürecekler İkisinide kurtar kardeşini" dedi nefes nefese.

Korkuyla büyüdü kızın gözleri.
"Ne dersin Lala ne dersin.".

"Be kızım vakit yoktur Kepeneklilerin konağına götürdüler İkisinide yetiş vallahi öldürecekler İkisinide kurban olayım konuşacak vakit değildir. "

Hızla atına koştu genç kız peçesini yüzüne geçirdi. Savurdu atını rüzgara doğru atıldı öne. Hızla koşmaya başladı at. Gözden kayboldu.

***
Ömer Asaf , Zerda ve Kerimi konağın ortasına paçavra gibi fırlattı. Genç kız kafasını kaldırıp bakamıyordu ikiside dizlerinin üstüne çökmüştü.

Kerimin yüzünden damla damla akan kan yere değdikçe çoğaldı kızın göz yaşları.

Sessizce mırıldandı adam "İyiyimmm"

Kapı büyük bir şiddetle açıldı. Celladı gelmişti ikisininde.

Hiddetle içeri girdi Halil İbrahim "kaldır" . Bağırmasıyla yankılandı konak.

"Kaldır kafanı Zerda kaldır nasıl yaptın bunu nasıl yapabildin söyle." Abisi bağırdıkça hıçkırıklara boğuluyordu genç kız.

Kız ağladıkça Halil İbrahimin siniri adeta tavan yapıyordu.

Parmaklarının arasında geçirdi saçlarını dağılmıştı adam. Sözleri de bakışlarıda bir kurşuna bedeldi. Öldürecek cinstendi.

Sinirle vurdu Kerime kardeşinden çıkaramadığı sinirini hırsını aldı adamdan.

Belinde ki silahı çıkarıp doğrulttu. "Öldüreceğim ikinizide" dedi buz gibi sesiyle.



***

At koştukça kalbi gümlüyordu kızın kardeşine son kez yetişebilmeyi diledi.
"Allahım bize bağışla" diye dua etti içinden nihayet Kepenekli Konağına girdiğinde atı şahlandı silahı kardeşine doğrultan adamın önünde hızla indi atından.

Şükür Yarabbi yetiştim. dedi içinden.

"Sen ne yaptığını sanarsın Kepenekli" dedi. Bağırarak.

Halil İbrahim karşısındaki peçeli kıza çevirdi bakışlarını en ufak bir merhamet kırıntısı yoktu gözlerinde öldürecekti.
"Çekil önümden kadın yoksa sende alacaksın payına düşeni " dedi kükreyerek. Dahada yaklaştı kız silah tamda onun göğsünün üstünde duruyordu.

"Bana bak Kepenekli beni aşmadan alamazsın kardeşimin canını indir şu silahı"

Adam ne kadar heybetliyse kızda aynı şekilde güçlüydü. Geri adım atacak değildi söz konusu canıydı kanıydı. Herkes Halil İbrahimi bilirdi lakin Sareyi bilmezdi. Halil İbrahimin ne yapacağını kestirmek mümkündü ama bu peçeli kadının ne yapacağını kestirmek mümkün dahi değildi.

"Sen kimsin be kadın çekil önümden yoksa ilk senin canını alacağım" dedi Halil İbrahim öfke dolu sert sesiyle. Bağıra bağıra.

Öyle ki sesi duyan Mustafa Ağa odasından çıkıp indi aşağı.

Sare gözlerini adamın gözlerine dikti. Baktı uzunca, adamın bileğine vurup hızla aldı silahı doğrulttu adama. Saniyelik bir yanılsama ile kadına geçti Silah.

Konaktaki herkes şok içerisinde yüzünde peçe olan kadına bakıyordu.

Halil İbrahim kısa bir şok geçirsede dimdik durdu kadının karşısında elindeki silahı şimdi karşısında duran kadındaydı. Yaklaştı adam tam göğsüne bastırdı. "Ya bugun alırsın canımı ya da Allah şahidim olsun almadığın bu can alacak senin canını şayet bugun birimizin cenazesi çıkacak bu konaktan" dedi korku salan sesiyle.

İçinde en ufak bir korku hissettirmedi adamın söyledikleri söz konusu Kerimdi onu için dünyayı alırdı karşısına.

Kadın tam tetiğe basacağı sırada konağın kapısı şiddetle açıldı.

"Sareeee indir o silahı."

Genç kız yıllar sonra babasının sesini duyunca içi titredi. Lakin dönüp bakmadı.

Gözlerini Halil İbrahimden bir dakika olsun ayırmıyordu.

Mustafa Ağa atıldı ilk defa bozdu sessizliğini.

"Bozbeyi ne işin var konağımda aile meselesidir" dedi hiddetle.

"Mesele sizin kadar bizimde meselemizdir Mustafa Ağa oğlanda kız da benimdir." dedi bastonunu hızla yere vururken.

Şaşkınlık içerisindeydi Konaktaki herkes.

Bozbeyinin bir kızı ve oğlu vardı lakin kimse tanımaz bilmezdi herkes dışarıda okuyor sanıyordu. Şimdi ikiside burada konaktaydı.

Mustafa Ağa atıldı söze" Namusum Bozbeyi namusum iki paralık oldu nasıl haberin olmaz oğlundan gayri cezası ölümdür "dedi şiddetle.

Bozbeyi gergindi" Namlunun ucunda duranlardan biride senin oğlundur. Oğluma bir zarar gelirse gözünü kırpmadan tetiği çeker ablası bilesin" dedi sesindeki üstünlüğü hissettirmeye çalışarak.

"Kendine gel konağı obasıp nasıl böyle konuşursun sen töre nedir bilmez misin be adam"

Doğruldu çattı kaşlarını Bozbeyi." Ölüm falan yok Mustafa Ağa bir evin bir oğlu koskoca aşiretin tek varisidir kızını kaçıran. töreyi de adetide iyi bilirim elbet"

" Ne zırvalarsın Bozbeyi ne zırvalarsın nasıl sileceksin adımıza sürülen bu lekeyi he nasıl"

"Berdel olacak Mustafa ağa duydun mu beni." dedi. Bozbeyi.

Herkes birbirine bakarken Halil İbrahimin göğsünde duran namlu milim kıpırdamamış gözleri bir an ayrılmamıştı birbirinden.


Mustafa Ağa elindeki bastonu sıktı düşündü.


"Kızın kabul edecek mi Bozbeyi kızın kabul edecek mi"

"Buraya kadar gelmeyi göze almışsa sonuçlarına da elbet katlanacak sözüm sözdür. Siz kabul ettikten sonra bızden taraf sorun yoktur."

Kızına baktı Mustafa Ağa sonra oğullarına döndü. Biri evlat katili olurken ötekiler cezaevinde çürüyecekti dayanamazdı yüreği.

"Kabul Bozbeyi kabul" dedi.

Bozbeyi hızla döndü kızına tekrar "İndir şu silahııı dedim sana " dedi kükreyerek.

Kız silahı aniden çekip konağın üç camına ateşledi. Başka türlü atmayacaktı içindeki öfkeyi.

Senelerdir görmediği babasını bu halde mi görecekti kızdı sinirlendi.

Bam bam bam cam çerçeve indi aşağı iki adım geriledi silahı Halil İbrahimin ayaklarının önüne attı. Atına yöneldi hızla sırtına binip ilerledi Lala nın evine doğru.

Sare Konaktaki hiç bir söze karşı gelmemişti. Kendisini yıllardır yanlız bırakmayan kardeşini bırakıp gitmeye el vermedi yüreği.

Tek bir tepki göstermedi. Camı çerçeveyi indirmek dışında.

Hızla atına bindi gözyaşlarını rüzgara doğru savrulan atın üstünde döktü.

Loading...
0%