Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.Bölüm- Bir Acı Kahve

@dilefruz

İshak Bozbeyi tamda kendi ismine yakışır bir düğün yapmıştı.

Pazarcı Fıratın aslında İshak Bozbeyinin oğlu Kerim olduğunu öğrenenler düğünde büyük bir şok yaşamıştı adeta.

İshak yıllar yılı evladını saklamıştı. Bu onun evlatlarını yetiştirme hayatı öğretme tarzıydı.

Sare terzide çalışırken Kerim pazarcı olmuştu kimse gerçekte kim olduklarını bilmedi.

Hoş Cihangirin babası da bu yüzden bozmuştu ya aralarını terzinin kalfasını gelin diye almam bu konağa diyip oğluna resti çekmişti. Bilseydi Bozbeyinin kızı olduğunu yapar mıydı hiç böyle bir hata ama ne fayda...

Kaç tane koç kesildi dağıtıldı hesap edilemşyordu artık.

Zerdaya kilolarca altın takıldı. Halaylar çekildi. İkramlar yenildi.

Gece bitti nihayet Halil İbrahim uzaktan izledi kız kardeşinin mutluluğunu...

Kerim odaya geçmeden önce gördü ablasını gelmişti. Düğünde varlığını çok belli etmesene buradaydı. Ona kızgın olduğunu sanıyordu Kerim. Ablasını görür görmez koşup boynuna atladı.

"Ablammmm gelmişsin bana bana küstüğünü sildiğini sandım" dedi korku dolu sesiyle.

Sokuldukça sokuldu ablasına saçlarını okşadı.

Sare sardı kardeşinin belini doğrulup yüzüne baktı.

"Seni nasıl silerim Kerim nasıl söz öyle" dedi kızarak

"Benin yüzümden istemediğin bir evlilik yapacaksın abla günlerdir içim içimi yiyor öldüm resmen"

"Ahhh şu mesele sen benim kıymetlimsin Kerim sana kıyamam"

"Kendine kıyıyorsun öyle mi? dedi adam kızarak.

" Öyle değil keke öyle değil yaşım geldi geçiyor zaten biliyorsun. En nihayetinde olacaktı yaşadığım şeyleri biliyorsun belki de böylesi daha iyi oldu evlenmem için bir sebep doğdu işte "dedi neşeli olmaya çalışarak.

Kardeşine baktı" Hadi Kerim hadi beni bilmez misin sen üstesinden kalamayacağım iş değil hem artık benimde bir yuva kurmam lazım " dedi kardeşini rahatlatmaya çalışarak.

Kerim konuşacakken susturdu.

" Sakın sakın Kerim bundan sonrası sadece beni ilgilendiriyor daha fazla bekletme gelinini yeterince beklediniz hadiii" diyip sırtından itti kardeşini gelin odasına doğru.

Zerda odasında Kerimi beklerken içi huzurla heyecanla doldu. Sanki bir el dokunup onu rüyasından uyandıracak gibi geliyordu.

Az sonra kapı aralandı. Genç kız duvağının ardından baktı sevdiği adama. Kerim de en az Sare kadar heyecanlıydı.

Önünde durdu derin bir nefes aldı kalbi düzensiz atıyordu ikisininde. Duvağı usulca açtı. Gözlerinin içine baktı hasretle.

"Yuvana hoş geldin bundan böyle başımın üstünde yerin var" dedi usulca.

"Hoşbuldum Kerimim Hoşbuldum diye karşılık verdi Zerda.

Usulca Yaklaşıp öptü adam sevdiği kadının anlından. Sonra yanağına eğildi ufak ufak buseler kondurdu. Dudaklarına geldiğinde duraksadı. Emin olamadı ilk önce lakin kendisine engel olabilmesi mümkün değildi.
Ufak ufak öpücükler kondurdu. Zerda belli belirsiz karşılık verdi. Duraksayınca geri çekildi Kerim içi korktu adamın incittim mi diye düşündü.

"Ne oldu güzelim yanlış bir şey mi yaptım"

" Yo yookk hayır dudağın dudağın acıyabilir diye endişe ettim" dedi dudağının kenarındaki yarayı göstererek.

Gülümsedi adam.
"Seni öyle çok istiyorum ki asıl sana kavuşamazsam acıyacak canım" dedi

Genç kızın yanakları allandı utandı. Güldü bu haline adam utanınca yanakları al al olunca içinde bir şeyleri harekete geçiriyordu kadın.

Usulca eğilip devam etti öpmeye kuş tüyü kadar hafif hissetti kendini Zerda. Karşılık verdi eşine. Gecenin ilerleyen saatlerinde kavuştu kavuştular tek bir gün bile ayrılmamak üzere...

3 gün sonra

Kepenekli konağında farklı bir telaş vardı bugun.

Belki herşey istenildiği gibi başlamamıştı lakin koskoca Kepenek aşiretini ilk torunu evleniyordu.

Halil İbrahim Kepenekli.

Bohçalar hazırlandı. Çiçek çikolata hazırlandı. Herkes en güzel elbiselerini giydi en güzel takılarını taktı bugün.

Halime nene , Mustafa Ağa , annesi Zeynep Hanım, Kız kardeşi Dicle kardeşleri Ömer Asaf ve Devran en yakın dostu çocukluğu Araz Amcası Süleyman ,Yengesi Fatma ,Teyzesi Berfin ve Eniştesi Osman Ağa hep birlikte konağa doluşmuştu.

Yengesi Fatma tatsızlık çıkarıp gelmek istememişti. Zerda için olumsuz yanıt alınca kinlenmişti nihayetinde oğlu evliliği öğrenince İstanbula gitmişti . Lakin amcası karısına laf söylememiş "Benim en büyük yegenimdir Fatma ister gel istersen de ben tek başıma giderim" diyince Fatma yengesi meraktan da olsa gelmişti kız isteme merasimi için.

Teyzesi ise ileri ki köyde oturuyordu. Kuzenlerinide teyzesinide ayrı severdi Halil İbrahim ama paragöz eniştesinden oldum olası haz etmezdi.

Halil İbrahim hazırlanıp merdivenleri indiğinde.

Zılgıtlar çalındı.

Halime nene dualar okuyup üfledi torununa peşin sıra bindiler arabaya. Bozbeyi konağına doğru çıktılar yola.

Kim ne yaptıysa ne söylediyse Sareyi Kiras- u Fistan giymekten vazgeçiremedi. Böyleydi işte Sare özünden bir türlü vaz geçmiyordu. Alışılagelmişin dışında bir moda zevki vardı.




Kuzeni Sümeyye yalvardı.

"Yahu bari renkli bir şey giy matem günü müdür" dedi ama yok illede bu olacak diye tutturdu Sare. Kimse ikna edemeyince vazgeçtiler mecbur.

Sare elbisesini giydi peçesini taktı.

Onu peçeyle gören annesi "Lee Hude kızım bari peçeni çıkar çocuk görsün yüzünü"

"Olmaz çıkarmam peçemi babama söyle düğün günü ancak odada açarım bu peçeyi bilesiniz yoksa ezer geçerim sözünü bakmam gözünün yaşına" diye tehtid edilince sustu annesi.

"İyi yi nasıl biliyorsan öyle yap" dedi annesi yaka silkeleyerek.

Sümeyye "Kız vallahi sen delisin Sare" diye söylensede aldırış etmedi genç kız.

Az sonra sokak korna sesleri ile doluştu. Konu komşu pencerelere doluştu meraklı gözler ile. Aşağı indiler hep birlikte. Büyükler girdi ilk önce içeri Sare yaptı Sareliğini karşılamadı kimseyi.

Kahveyi yapınca gelirim dedi. El mahkum bir aksilik çıkmasın diye kabul etti herkes.

Çiçek ve çikolatayı Sümeyye alırken hızla koştu mutfağa.

"Kız Sareeee yetim başımı okşadın lokmanı dağıttın damat çok yakışıklı dedi ağzı sulana sulana."

"Çok istiyorsan sen al" dedi Sare umursamazca.

"Ah ah isterim elbet lakin dönüp bakmadı bile kız" dedi koluyla omuzuna vururken.

Lala söze girdi. "Vallahi ilk defa katilirim Sümeyye ye dogru söyler pek heybetli pek keskin bakişlidir damat filinta gibi filinta" dedi şen kahkahasıyla.

Sare döndü Lala ya "Bari sen dalga geçme Lalam" diyip dudak büktü.

"Aman be kizimmm benim dalga geçtiğim nerede görülmüş dogruyu söylerim yağız bir adamdirrr" diyince göz devirdi Sare.

İçeride hummalı bir sohbet edilirken Halil İbrahim kravatını gevşetmeye çalışıyor lakin başarılı olamıyordu. Çatık kaşları keskin bakışlarıyla çevirdi kafasını yana.

Araz eğilip "Oğlum birazdan birini vuracaksın sanki kız istemeye geldik düzelt şu kaşlarımı dese de Halil İbrahimin kaşları daha da çatıldı." Sus yoksa çekip seni vuracağım kardeş mardeş demeden"

Araz sustu.

"Şu kravatıda nasıl bağladıydan gevşemiyor zaten" diye kendi kendine söylendi.

Mustafa Ağa çok beklemeden girdi söze.

İshak Ağa sebebi ziyaretimiz belli Allahın emri peygamberin kavliyle kızınız Sareyi oğlum Halil İbrahime istiyorum "dedi tok sesiyle.

İshak bey doğruldu eşiyle göz göze geldi boğazını temizledi ve
" Hayırlı ugurlu olsun inşallah " dedi.

Evin yardımcısı Elif koşa koşa geldi mutfaga" Verdiler verdiler kahvelere başlayalım" diye şen şakrak içeri daldı.

Kızlar heyecanla ellerini bir birine çarparken "Yahu ne meraklıymışsınız beni evlendirmeye" dedi Sare.

"Aman sende 27 yaşına geldin Saremi turşunu kuracak değildik ya hadi yapalım kahveleride götür ver damat beyciğinin kahvesini bak bakalım alıcı göz ile dediğimiz kadar var midir." dedi Lala omuzuyka omuzuna vurarak.

Kahkaha attı tüm kızlar.

Sare sinirle aldı fincanı eline acımı acı bir kahve yaptı.

Sümeyye misafir kahvelerini ikram ederken Sare girdi içeri. Elinde kahveyle.

Kapının yakınında oturan adama uzattı kahveyi. Bakmadı yüzüne yemin etti bakmayacaktı. Öyle dalga geçmişlerdi ki.

Adam bekledi bir süre göz göze gelmek için lakin bakmadı kız peçesinin ardındaki yüzü merak etti adam dahası neden peçe taktığını lakin sıyrılıp aldı kahveyi. Yudumlar yudumlamaz belli belirsiz güldü. Sare tam odadan çıkacakken Cihangir girdi içeri "Selamünaleyküm kusura bakmayın geç kaldım." dedi sıcacık sesiyle aynıydı aynı sıcaklıktaydı sesi.

Sare kalakaldı olduğu yerde. Uzunca baktı adama tereddüt etti korku sardı içini lakin peçesinin yüzünde olduğu geldi aklına usulca çıktı odadan. Hızla merdivenleri inip mutfakta tuttu kalbini.

Lala dışında kimde yoktu mutfakta Sareyi görünce yanına geldi hemen "Ne oldu kizim damadi görünce nutkun mu tutuldi yoksa"

"Yoo yook Lala yok o burada" dedi sesini olabildiğince kısarak.

"Kim meri kim kim burada"

"Cihangir meri Cihangirrr" dedi gözleri dolarak.

Lalanın şaşkınlıkla büyüdü gözleri "Sen ne dersin Meri emin misin o olduğuna"

"Eminim meri eminim canlı kanlı karşımdaydı az önce"

"Vah başima gelenler vah ne işi var burada"
"Bilmiyorum bilmiyorum Lala" dedi endişeyle. Konuşmaları Elifin mutfaga girmesi ile bölündü.

Yukarı çıkan Sare Cihangire yakalanmamak için ardına bakarken çarpıştığı koca gövdeye savruldu merdivenleri düşecekken belini kavradı koca el kafasını çevirir çevirmez kendini kaçtığı adamın kollarında buldu.

Göz göze geldiler. Cihangir bu tanıdık bakışlara baktı uzun uzun aklını yokladı. Kokusu burnuna doldu usulca elini kaldırdı peçenin ardındaki yüzü görmek için lakin duyduğu sesle duraksadı.

"Cihangirrrrr" diye küreyen adamın sesiyle bir anda adamın kollarından çıktı Sare.

Aklı dağıldı o an Cihangirin kendisine yürüyen adama kaydı bakışları karşıdan gelen adamın bakışları hiç hayra alamet değildi.


Ahhhh Cihangir! Tanıdın mı sevdiğin kadını.


Loading...
0%